• Sonuç bulunamadı

2. TRABZON ŞEHRİ VE GELENEKSEL MEKÂNIN TEMEDDÜN ÜZERİNDEN SOSYO-POLİTİK ORGANİZASYONU

2.3. Trabzon’da Mahalle

2.3.8. Müteselsilen Kefillik

Osmanlı mahallesinin geleneksel yönünü en iyi gösteren hususlardan biri muhakkak mahallelinin birbirlerine müteselsilen kefil olmalarıdır. Ö. Ergenç, müteselsilen kefilliğin amaçlarını şu şekilde zikretmektedir: a) Vergi yükümlülerinin tam anlamıyla saptanması ve vergilerin eksiksiz toplanmasının sağlanması, b) Merkezî otoritenin ve genel güvenliğin istenilen biçimde gerçekleştirilebilmesi. Böylece bu önlemler mahalleyi, şehirde temel yönetim birimi durumuna getirmiş ve burada oturanların birbirlerini tanıyan, birbirlerine karşı sorumlu kişiler olmasını sağlamıştır. Giderek ortaya çıkarılan kurumlarla da daha çok önem kazanmıştır.519

Mahalleli müteselsilen birbirlerine kefil oldukları için herhangi bir olay vukuunda, müşahhas bir fail bulunamadığı zaman bütün bir mahallelinin mesul tutulduğu bilinmektedir.520 Bilhassa mahallede ya da köyde meydana gelmiş bir cinayet olayında failin bulunması mahallelinin/köylünün vazifelerindendir.521

Bulunamadığı zaman ise cezayı mahalleli karşılamak zorunda kalmaktadır. Bu durum mahallede bir otokontrole yol açmış ve mahallelinin mahallesinde meydana gelen olayları takip etmekte azami bir bilince sahip olmasına neden olmuştur. Hatta hiçbir faili olmayan doğal olayların sonucu cereyan eden meselelerde dahi, herhangi bir karışıklığa mahal vermemek için beylerbeyinden ve kadıdan keşif yapılması için bir kadro talep ettikleri görülmektedir. Örneğin Urganciyan Mahallesi ahalisi, deniz kenarında bir ölü bulduklarını belirterek beylerbeyine başvurmuşlar ve keşif yapılmasını istemişlerdir. Bunun üzerine beylerbeyi ve meclis-i şer‘ taraflarından birer kişi giderek ölüyü incelemiş ve cesedin tanınmayacak halde olduğunu tespit etmişlerdir.522 Yine Pulathane’de, Hatune adlı kadın evinde hasta yatarken Cemaziyye’l-ahir’in 11. gecesi evi yanmıştır. Bunun üzerine Pulathane başında sâkin Ermeni taifesinden Vardeba, mahkemede bu durumu izah etmiş ve keşif yapılması için

519 Ergenç, “Osmanlı Şehrindeki ‘Mahalle’nin İşlev ve Nitelikleri Üzerine”, s. 73. 520

I. Ahmed Kanûnnâmesi’nde, “Ve eğer mahalle içinde veya köy içinde maktûl bulunsa elbette teftîş edüb kâtili bulduralar veya diyet çekdüreler…” denilmektedir. (Akgündüz, Osmanlı Kanunâmeleri ve Hukukî Tahlilleri, 9/1. Kitap-9/2. Kitap, s. 497). 1520 tarihli I. Selim Kanûnnâmesi’nde de, “Ve eğer mahalle içinde veya köy arasında maktûl bulunsa elbedde teftîş idüb kâtili bulduralar. Veya diyet çekdüreler…” şeklinde bir ifade yer almaktadır. Yaşar Yücel-Selami Pulaha, I. Selim Kanûnnâmeleri, Ankara: T.T.K. Yayınları, 1995, s. 152.

521 Hırsızlık olayında da mahalleli/köylü muhatap alınmaktadır. Dergâh-ı âlî yeniçerilerinden Mustafa Beşe’nin Hocpirvalak Köyü’ndeki ineği çalınmıştır. İneğin Rıdvan, Piyale ve Dilaver tarafından çalındığını; dolayısıyla köy ahalisi ile herhangi bir alakasının olmadığını belirtmiştir. T.Ş.S., 1826, 27/4.

522

142

talepte bulunmuştur. Neticede keşif yapılmış ve yangından hiç kimsenin sorumlu olmadığı tescil edilmiştir.523

Hatta dem-i diyeti alacak olan ölen kişinin yakınları bile

kendiliklerinden mahkemeye giderek, ölüm olayının bir kaza sonucu meydana geldiğini, bu nedenle mahalleliden herhangi bir talepleri olmadığını belirtmektedirler. Örneğin Van Mahallesi sâkinlerinden Sofya adlı zimmîye kadın, meclis-i şer‘e giderek, kocası Yanol’un kendi mülkündeki erik ağacından düştüğünü ve vefat ettiğini; dolayısıyla bu hususta mahalle halkı ile herhangi bir davasının olmadığını belirtmiştir.524

Bunların yanında mahalleli vergi yüklerini azaltma gayesi ile kendi vergilerini diğer mahallelere teşmil etmeye çalışmaktaydı. Örneğin Eksotha Mahallesi’nin imamının mahallelerinde meydana gelen bir öldürülme olayının “öşr-i diyeti” için, Hatuniye ve Tekfur Çayırı mahalleleri nezdinde onları da dâhil etmek için uğraştığı görülmektedir. Buna göre, mahallede ölü bulunan bir kadın için beylerbeyi “öşr-i diyet” talep etmiştir. Bunun üzerine Eksotha Mahallesi’nin imamı Esad Eyyub Efendi, Hatuniye ve Tekfur Çayırı Mahalleri’nden de öşr-i diyet talep ederek onları da bu silsileye “idhâl” etmek istemiştir. Söz konusu iki mahallenin imamlarının ve cemaatlerinden birkaç kişinin kadıya şikâyeti neticesinde Esad Efendi bu haksız isteğinden men‘ edilmiştir.525

Çünkü her iki mahallede “cürm-i cinayet” ve gayrı tekâlifi kendi mahalleleri ekseninde veregelmektedirler. Bir başka mahalle ile beraber değil. Fakat daha önceden mahallelerin birbirlerine yardım ettikleri görülmektedir. Bu nedenle mahalleler kendi tasarrufları ile bazı mahalleler ile müteselsilen kefillik kurabilmektedirler. Ya da daha kapsayıcı bir ifadeyle mahallelerin birbirlerine yardım ettikleri ve bir dayanışma tesis ettikleri anlaşılmaktadır. Nitekim önceden Aya Sofya ve Eksotha mahallelerinde böyle bir dayanışmanın mevcut olduğunu çağrıştıracak bir kayıt bulunmaktadır. Ayasofya imamı Ahmed Çelebi b. İbrahim, Eksotha Mahallesi imamı Eyyub Efendi “mahzarında ikrâr ve i‘tirâf idüb bade’l-yevm mahallemizde bir tekâlif vâki‘ olursa birbirimize yardım itmeyüb ayrı olalum” diyerek aralarında bir anlaşmaya varmışlardır.526

Dolayısıyla daha önceden bir kısım vergileri hususunda birbirlerine yardımcı olduklarına dair bir izlenim edinilebilmektedir.

523

T.Ş.S., 1828, 111/1. Benzer örnekler için bkz. T.Ş.S., 1820-6, 40/2; T.Ş.S., 1822, 19/5; T.Ş.S., 1825, 31/1, 31/4; T.Ş.S., 1831, 6/2, 6/8, 8/4, 20/18, 21/1.

524 T.Ş.S., 1827, 1/9. Benzer bir örnek için bkz. T.Ş.S., 1822, 5/1, 23/7. 525 T.Ş.S., 1828, 116/15,16.

526

143

Mahalle ya da köy ahalisinin kefillikleri hususunda oldukça iyi malumata sahip oldukları ve kendilerinden herhangi bir şekilde istenecek haksız yükümlülüklerin önüne geçmek için de topluca müftüden fetva alabildikleri görülmektedir. Kahsar (?) adlı köyden Emine bint Mustafa, iki sene önce kız kardeşinin köprü yakınında “maktûle” olarak bulunduğunu iddia etmiş ve bu nedenle köy ahalisinden “dem-i diyet” talebinde bulunmuştur. Sorgulanan köy ahalisi ise kız kardeşin kendi eceli ile öldüğünü, ayrıca hayatta kocası ve çocukları var iken ve onlar bu hususta herhangi bir talepte bulunmamış iken kız kardeşin davacı olamayacağına dair ellerinde fetva olduğunu söylemişlerdir. Fetvaya bakılması ve ölen kadının kocası ve çocuklarının da kendi eceli ile öldüğüne dair ifade vermeleri üzerine Emine davadan men edilmiştir.527

Mahalle ahalisi hatta beylerbeyilere karşı kendilerini savunabilmekte ve onların haksız vergi talepleri karşısında, meselenin aslına ve kanûna vakıf olmaları hasebiyle beylerbeyine karşı dava kazanabilmektedirler. Örneğin Beylerbeyi Mustafa Paşa tarafından mübaşir olan Ahmed Ağa, Aşağı Hisar Mahalleleri’nin imamlarını meclis-i şer‘e getirmiş ve üç gün önce Zağnos Köprüsü’nün altında, dere kenarında ölü olarak bir kadın bulunduğunu; dolayısıyla kadının kan öşrünü mahallelerin ahalisinden talep ettiğini belirtmiştir. İmamlar ise bu iddiaya karşılık kadının “mecnûne” olup kendisini köprüden aşağı attığını, bu husus için mahalle halkından kan öşrü istenemeyeceğine dair ellerinde fetva olduğunu belirtmişlerdir. Fetvaya bakıldığında, mecnûne olan kadının kendisini köprüden atması akabinde varislerinin de herhangi bir kan öşrü talebi olmadığı halde, “ehl-i örfün” böyle b“ehl-ir taleb“ehl-in“ehl-in olamayacağı bel“ehl-irt“ehl-ilm“ehl-iş ve net“ehl-icede Ahmed Ağa davadan men edilmiştir.528

Dolayısıyla mahalleli, kurmuş oldukları özel birliktelik ile taşradaki en yetkili merci karşısında kendilerini savunabilmekte ve mahalle hakkında en yetkin bilgi birikiminin sahibi olarak, söz konusu birikimi hak tahakkukuna çevirebilmektedirler. İşte bu gelişmiş yapıyı tesis eden en önemli müesseselerden biri de avârız akçesi vakıfları idi.

527 T.Ş.S., 1830, 44/11.

528

144