• Sonuç bulunamadı

6. Ahmed Cevdet Paşa’nın Hayatına Kısa Bir Bakış

2.3. Müslümanların Uğradıkları Baskı ve İşkenceler

Mevlâna Şiblî, insanlığın en yüksek sıfatları sarsılmaz azim, kuvvetli iradesi olduğunu, bunların doğru hedeflere yöneltilirse her övgüye layık olduğunu, fakat bozuk hedeflere yöneltilirse katı yüreklilik, canavarlık, vahşet ve haksızlığa yol

234 Son dönem İslam tarihçilerinden İbrahim Sarıçam da Şiblî ve Cevdet Paşa ile aynı görüşü

paylaşarak, Utbe’nin Hz. Peygamber’in İslam’a davetini bırakmasını için ikna konuşması yaptığını söylemiştir. Bkz. Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 95.

235 Son dönem İslam tarihçilerinden İbrahim Sarıçam da Şiblî ile aynı görüşü paylaşarak, Hz.

Peygamber’in akrabalarını İslam’a davet etmek için ziyafet verdiğinden bahsetmiştir. Bkz. Hz.

açacağını belirterek Müslümanların uğradıkları baskı ve işkenceler konusuna giriş yapmıştır.

Şiblî, İslâm yayılmağa başladığında Hz. Peygamber ve ashabının mensup oldukları kabileler tarafından himaye gördükleri zaman, Kureyş’in bütün şiddetini bu gibi himayelerden mahrum zayıf Müslümanlar üzerinde uyguladıklarını ifade etmiştir. Bu himayeden mahrum insanlar arasında bir takım köle ve cariyelerin, bir- iki batından beri Mekke’de ikamet eden taşralıların, zayıf kabilelere mensup kişilerin olduğunu söylemiştir. Kureyş’in bunlara karşı çok zalimane ve hunharca davrandığını, cihan tarihinde bu kadar zulüm ve vahşet gösteren bir olaya belki de tesadüf olunamayacağını söylemiştir.

Şiblî, Kureyş’in bütün Müslümanları imha etmesinin imkânsız olmadığını, fakat bunun onların hiddetlerini yatıştırmayacağını ve öç alma hislerini tatmin etmeyeceğini söylemiştir. Bunların bir vuruşta imha edilmelerinin, Kureyş için iftihar vesilesi olamayacağını söylemiştir. Kureyş’in ancak vahşice işkencelerle, mazlumları putperestliğe dönmeye sevk edecek azaplar ile memnun olacağını ifade etmiştir.

Şiblî, Kureyş’in içinde bütün nüfuzlarının darmadağın olduğunu, tapındıkları ilâhların yerle bir edildiğini görerek samimî kanaatleri dolayısıyla vicdanlarında azap duyanların da var olduğunu söylemiştir. Bunların bir takım eksik akıllı kişilerin memlekette karışıklık çıkarmalarına üzüldüğünü, fakat bunlara karşı bir harekette de bulunmadıklarını belirtmiştir. Bu muhalifler arasında Utbe ve Âss b. Vâil’in olduğunu, fakat Ebû Cehil ile Ümeyye b. Halef’in başka türlü düşündüklerini söylemiştir.236

Şiblî, Kureyş’in Müslümanlara uyguladığı işkencelerin çok fazla olduğunu söylemiştir. Müslümanların bir volkan gibi gökten yere döktüğü ateşlerle kumları alevleyen güneşin altında yerlere serildiğini, göğüslerine ağır taşlar yığıldığını, bunların çıplak vücutlarının her tarafını kızgın demirlerle dağladıklarını veya boğulmaları için suya batırıldıklarını söylemiştir.

Şiblî, Temim Kabilesi’nden Habbâb b. Eret’in de işkenceye maruz kalanlar

arasında olduğunu, Habbab’ın bir defasında kıpkırmızı korların üzerine yatırıldığını ve üzerine bir adam çıktığını söylemiştir. Bilal Habeşi’nin, kölesi olduğu Ümeyye b. Halef tarafından kızgın kumlara yatırıldığını, üzerine taşlar yığılarak işkence edildiğini belirtmiştir. Sümeyye’nin, Müslüman olduğu için Ebû Cehil tarafından işkence edilerek ve mızraklanarak öldürüldüğünü, Yasir’in Kureyş’in işkenceleri ile öldürüldüğünü, Sümeyye ve Yasir’in çocukları olan Ammar’ın da kumlara yatırılarak ve bayılıncaya kadar dövüldüğünü söylemiştir.237

Şiblî, Süheyb’in, Ammar ile beraber Hz. Peygamber’in yanına gelerek Müslüman olduğunu, ancak onun da Kureyş tarafından kendinden geçilinceye kadar dövüldüğünü söylemiştir. Ebû Fükeyhe’nin, kölesi olduğu Safvân b. Ümeyye tarafından ayağına ip bağlayarak yerde sürüklendiğini, boğazının öldüresiye sıkıldığını veya göğsüne taşlar yığıldığını ifade etmiştir. Lübeyne’nin, Hz. Ömer’in İslam’ı kabulden önce işkence ettiği cariyesi olduğunu, Hz. Ömer’in onu yoruluncaya kadar dövdüğünü söylemiştir. Zinnîre’nin, Hz. Ömer’in ailesinin kölesi olduğunu, Hz. Ömer’in Müslüman olmadan önce ona işkence ettiğini, Ebû Cehil’in de onu dövdüğünü ve bu sebeple bir gözünü kaybettiğini ifade etmiştir. Ebû Zer’in, İslam’ı kabul ettikten sonra Kureyş’in onun üzerine hücum ettiğini, Zübeyr b. Avvam’ın, Müslüman olduğu için amcası tarafından bir hasıra sarılıp, duman koklatıldığını söylemiştir. Hz. Ömer’in amcasının oğlu Said’in, Müslüman olunca, henüz İslamiyet’i kabul etmemiş olan Hz. Ömer tarafından iplere bağlandığını, Sa’d b. Ebû Vakkas’ın, Esedoğulları tarafından her türlü işkenceye maruz kaldığını ifade etmiştir. Şiblî, bütün bu yapılan işkencelere rağmen Müslümanların yolundan dönmediklerini belirtmiştir.

Şiblî, yapılan tüm baskı ve işkencelere rağmen hiçbir Müslümanın yolundan dönmediklerini söylerek bu kişilerin ne kadar kararlı ve asil bir duruş sergilediğini göstermektedir. Hıristiyan bir yazarından Hz. Muhammed’in yayında olan ilk Müslümanların gerçekten de dinlerine ve peygamberine çok sadık olduklarını, Hz. İsa’nın yanında bu insanlar gibi hiçbir havarisinin bulunmadığı yorumunu bizlere aktararak Hıristiyan yazar Godefray Hegens’in aynı görüşe sahip olduğunu bilgisini

paylaşmıştır.238

Ahmed Cevdet Paşa baskı ve işkence konusundan bahsetmekle birlikte, ayrıntıya girmeden sadece Ammar’ın annesi Sümeyye’nin işkence edildikten sonra Ebû Cehil tarafından şehit edilmesinden ve Bilal Habeşî’nin Müslüman olduğu için işkenceye uğradığından, boynuna ip takılarak sokakta çocuklara taşlatıldığından ve onun Ebû Bekir tarafından satın alınıp azâd edildiğinden bahsetmiştir.239

Müellifimizin ikisinin de Müslümanlara yapılan baskılardan bahsetmiş olduğu görülmüştür. Şiblî, konuyu anlatırken baskıya uğrayan kişiler hakkında kısaca bilgiler vermiş, daha sonra nasıl baskı ve işkenceye maruz kaldıklarını anlatmıştır. Şiblî ayrıca Hıristiyan bir yazarın da Müslümanların baskılara rağmen yollarından dönmediklerini belirten yorumunu aktararak Hıristiyan birisinin de aynı görüşe sahip olduğu bilgisini vermiştir. Şiblî, konuyu Cevdet Paşa’ya göre daha derinlemesine anlatmıştır. Müelliflerimiz arasındaki farklılıklar şunlardır: Şiblî, birçok zayıf Müslümana yapılan baskı ve işkenceden bahsederken; Cevdet Paşa ise Şiblî’nin de bahsettiği Ammar, onun anne ve babası olan Sümeyye ve Yâsir ve Bilal Habeşî’ye yapılan işkenceleri anlatmıştır. İslamiyet’in ilanının ardından ortaya çıkan ilk tepkilerde Cevdet Paşa, ilk şehitlerin Ammar’ın anne-babası olan Sümeyye ve Yâsir240 olduklarını belirtirken; Şiblî’nin genel kabul olarak İslam tarihinde ilk şehit olarak belirtilen Sümeyye ve Yâsir isimleri yerine Hâris241 ismini zikretmesi oldukça

dikkat çekicidir. Verdiği bilgilerde genel olarak aldığı kaynakları belirten Şiblî’nin, ilk şehit olarak söylediği Hâris için kaynak göstermediğini görüyoruz.

Müslümanlara ne kadar baskı yapılırsa yapılsın onların içindeki iman sayesinde müşriklerin inananları Allah’ın yolundan döndüremediklerini görüyoruz.