• Sonuç bulunamadı

6. Ahmed Cevdet Paşa’nın Hayatına Kısa Bir Bakış

2.8. İsrâ ve Miraç

Ahmed Cevdet Paşa, Hz. Peygamber’in bir gece Kâbe’den Mescid-i Aksa’ya gittiğini, orada göğe yükseldiğini, bu âlemin dışına çıkarıldığını ve bizzat Allah’ın sesinden vahiy aldığını anlatmıştır. Burada namazın da beş vakit olarak geldiğinin müjdesini vermiştir. Ardından bu Hz. Peygamber’in yaşadığı bu olağanüstü durumu herkese anlattığını, müşriklerin inanmayıp ona sorular sorduğunu, Hz. Peygamber’in ise tüm sorulara yanıt vermesine rağmen müşriklerin inkârda ısrarcı olduklarını anlatmıştır. Cevdet Paşa, Hz. Ebû Bekir’e Hz. Peygamber’in Kudüs’e bir gecede

261 Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ, I/82.

262 Son dönem İslam tarihçilerinden İbrahim Sarıçam da Şiblî ile aynı görüşü paylaşarak, Hz.

Peygamber’in Taîf’ten dönerken bir üzüm bağına sığındığını söylemiştir. Bkz. Hz. Muhammed ve

gidip-geldiği söylendiğinde tereddütsüz bir şekilde onun sözlerine inanmasından dolayı “Es-Sıddık” lakabını aldığını söylemiştir.263

Mevlânâ Şiblî’nin Büyük İslam Tarihi: Asr-ı Saadet isimli eserinin ilk iki cildini kendisinin yazdığı bilinmektedir. Ancak bu eserde İsrâ ve Miraç hakkındaki bilgiler onun öğrencisi Nedvî’nin eklediği üçüncü ciltte bulunmaktadır. Bu sebeple konu hakkında bilgi vermek amacıyla Büyük İslam Tarihi: Asr-ı Saadet eserinden aktarımlar yapacağız.

Büyük İslam Tarihi: Asr-ı Saadet’te “İsrâ ve Miraç” konusunu oldukça

ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. Bu eserde öncelikle bu olaya neden “İsrâ” veya “Miraç” isimlerinin verildiği açıklanarak konuya başlanmıştır.264 Bunun ardından

Miraç’ın ne zaman gerçekleştiği konusunda farklı rivayetler verilmiştir. Eserde bu olayın ne zaman gerçekleştiğine dair net bir tarih verilmesede Medine’ye hicretten bir yıl kadar önce yaşandığı söylenmiştir.265

Büyük İslam Tarihi: Asr-ı Saadet’te İsrâ ve Miraç konusu farklı rivâyetlere

yer verilerek aktarılmıştır. Eserde Hz. Peygamber’e gece Cebrâil’in geldiği, Hz. Peygamber’in bu sırada Kâbe’de ki Hatîm’de uyuduğu, bu sırada gözlerinin kapalı olduğu ifade edilmiştir. Fakat Hz. Peygamber’in kalben uyanık olduğu, “Burak” ismi verilen ışıktan daha hızlı bir binekle Kudüs’e gittiği ve orada sema yükseldiği ifade edilmiştir. Bazı rivayetlere göre ise Hz. Peygamber’in evinde uyuduğu sırada evinin çatısının yarıldığı ve Cebrâil’in Hz. Peygamber’in göğsünü açarak zemzem ile yıkadığı, iman ve hikmetle dolu olan altın kabın içindekileri Hz. Peygamber’in göğsünün içine koyarak göğsünü kapattığı, ardından da Cebrâil’in Hz. Muhammed’in elinden tutarak göğe yükseldiklerini anlatan rivayetlerin olduğu belirtilmiştir. “Şakk-ı Sadr”266 olarak bilinen Hz. Peygamber’in göğsünün yarılaması

olayının sahih rivayetlerde İsrâ ve Miraç’tan önce Hz. Peygamber’in Hatîm’de uyuduğu sırada gerçekleştiği, ardından da meleklerin onu alıp götürdükleri belirtilmiştir. Hz. Peygamber’in semaya yükselirken her seferinde kapılardan geçerek

263 Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ, I/84. 264 Şiblî, Büyük İslam Tarihi: Asr-ı Saadet, II/419. 265 Şiblî, Büyük İslam Tarihi: Asr-ı Saadet, II/421-425.

266 Şakk-ı Sadr (göğsün yarılması) olarak bilinen olayın aslında Şerh-i Sadr (göğsün açılması) olduğu

farklı peygamberlerle görüştüğü söylenmiştir. En sonunda da Hz. Peygamber’e üç müjde verildiği,267 bu müjdelerin Bakara Sûresi’nin son üç ayeti,268 Allah’a ortak

koşmayanların cennete gideceği ve her gün elli farz namazın kılınması olduğu ifade edilmiştir.

Büyük İslam Tarihi: Asr-ı Saadet’te Hz. Peygamber’in yaşadığı bu olayları

Kâbe’de bulunan Kureyş büyüklerine anlattığı, oradakilerin buna çok şaşırdıkları, kalpleri kör olanların Hz. Peygamber’e inanmadığı söylenmiştir. Diğer bazı Kureyşlinin ise hiç Kudüs’e gitmediğini bildikleri Hz. Peygamber’e Kudüs’e dair sorulara sorduğu, Hz. Peygamber’in ise tüm sorulara cevap verdiğini anlatan rivayet bizlere verilmiştir.269

Büyük İslam Tarihi: Asr-ı Saadet’te Hz. Ebû Bekir’e Hz. Peygamber’in

Kudüs’e gittiğinin sorulması ve onun bunu tereddütsüz doğruladığını anlatan rivayetlerden de bahsedilmiştir. Ancak bu rivayetlerin sahih olmadığı söylenerek kabul edilemeyeceği ifade edilmiştir. Ayrıca Hz. Peygamber’in Allah’ı görüp- görmediği ile ilgili rivayetler de ele alınmıştır.270 Hz. Peygamber’in kesinlikle

Allah’ı göremediği ve Hz. Aişe’den gelen rivayetle Hz. Peygamber’in Allah’ı görmesinin mümkün olmadığı, Allah’ın nûrani bir varlık olduğu ifade edilmiştir. Bu konuda ayrıca Miraç olayının fiziksel âlemde mi yoksa rüya âleminde mi olduğu farklı rivayetlerle açıklanmıştır. Miraç’ın rüya âleminde gerçekleştiğini söyleyenlerin bu olayı tanımlayacak tam bir kelimenin olmamasından dolayı rüya olarak ifade

267 Şiblî, Büyük İslam Tarihi: Asr-ı Saadet, II/427-432.

268 “Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah

sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter. Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü'minler de (iman ettiler). Her biri; Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: ‘Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.’ Şöyle de dediler: ‘İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır. Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır.’ (Şöyle diyerek dua ediniz): ‘Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” Bkz. Bakara, 2: 284-286.

269 Müşriklerin Hz. Peygamber’e Kudüs’e dair sorular sorması ile ilgili rivayetler için bkz. Şiblî, Büyük İslam Tarihi: Asr-ı Saadet, II/433.

270 Hz. Ebû Bekir’in Hz. Peygamber’in Kudüs’e gittiğini tereddütsüz onayladığına dair rivayetler için

ve Hz. Peygamber’in Miraç’ta Allah’ı görüp görmediğine dair rivayetler için bkz. Şiblî, Büyük İslam

ettikleri, aslında bu durumun normal bir rüya olarak algılamadıkları, farklı hikmetleri içerisinde barındırdığı söylenmiştir.

Büyük İslam Tarihi: Asr-ı Saadet’te Miraç olayı anlatılırken bu olayın rûhânî

mi yoksa cismânî mi olduğu konusunda kelamcıların ve tasavvufçuların rivayetlerinin aktarıldığını görüyoruz. Eserde Miraç’ın cismânî olduğunu söyleyenlerin yaptıkları aklî delillendirmenin doğru bulunmadığını görüyoruz. Miraç’ın “rüya mı yoksa gerçek hayatta mı” olduğu tartışması ile “cismânî mi yoksa rûhânî mi” olduğu tartışmalarının birbirinden farklı tartışmalar olduğuna dikkat çekilmiştir. Hz. Peygamber’in Miraç’ı ile buna ait açıklamaların Mü’min ile kâfiri birbirinden ayırtedecek kadar önemli bir hadise olduğuna, bu olayın Allah’ın kudretini gösteren bir vakâ olduğuna, hidayet ve rahmetini içinde barındırdığına dikkat çekilmiştir. 271

Cevdet Paşa’nın Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ eserinde İsrâ ve Miraç hakkında bilgiler verdiği görülmüştür. Şiblî’nin ise Büyük İslam Tarihi: Asr-ı Saadet isimli eserinde kendi yazdığı bölümlerde değil, öğrencisi Nedvî’nin eklediği bölümlerde bu konu hakkında bilgi verildiğini görüyoruz. Büyük İslam Tarihi: Asr-ı

Saadet’te konunun Cevdet Paşa’nın eserine göre çok daha detaylı anlatıldığı ve konu

hakkında farklı birçok rivayetlerin okuyucuya verildiği görülmüştür. Büyük İslam

Tarihi: Asr-ı Saadet’te konu ile ilgili rivayetler aktarıldıktan sonra rivayetlerin

değerlendirmeleri de yapılmıştır. Konu aktarılırken yazar kendi görüş ve yorumuna da sık sık yermiştir. Ahmed Cevdet Paşa Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ’da farklı rivayetlere yer vermeden, kendi kabul ettiği bilgiyi aktarmıştır. İsrâ ve Miraç ile ilgili

Büyük İslam Tarihi: Asr-ı Saadet ve Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ eserleri

arasında bazı farklılıklar vardır. Bu farklılıklar şunlardır: Büyük İslam Tarihi: Asr-ı

Saadet’te Miraç’ın cismâni veya ruhâni mi olduğu, Hz. Peygamber’in Allah’ı göz ile

görüp-görmediği ile ilgili farklı rivayetlere yer verilmiş ve rivayetlerin değerlendirmesi yapılmıştır. İsrâ ve Miraç olayının Hz. Ebû Bekir’e sorulmasının ardından onun hemen Hz. Peygamber’i tasdiklediğine dair rivayetler kesin bir dille reddedilmiş, Miraç’ta verilen üç müjdeden bahsedilmiştir. Ayrıca Miraç’ta Hz.

Peygamber’in bazı peygamberler ile görüştüğü bilgisi de verilmiştir. Cevdet Paşa’nın

Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ eserinde ise İsrâ ve Miraç’ın “cismânî mi yoksa

rûhânî mi” olduğu ya da “rüyada mı gerçek hayatta mı” yaşanmış olduğuna dair bilgi verilmeden olayın anlatıldığı görülmüştür. Bu durumda yazarın yaşananları bir rüya olarak algılamadığı anlaşılır.272 Hz. Ebû Bekir’e İsrâ ve Miraç’ta Hz. Peygamber’i

doğruladığından dolayı “Es-Sıddîk” lâkabının verildiği belirtilmiştir. Miraç’ta Hz. Peygamber’e hediye edilen müjdelerden sadece beş vakit namazdan bahsedilmiş, diğer iki müjdeden ve Hz. Peygamber’in başka peygamberlerle Miraç’ta görüştüğünden bahsedilmemiştir. Ayrıca Hz. Peygamber’in Miraç’ta Allah’ı görüp- görmediğine dair bir bilgi verilmemiştir.

İsrâ ve Miraç’ın nasıl gerçekleştiği konusunda tartışmalar olsa da gerçek olan bu olayın Hz. Peygamber’in bir mucizesi olduğu ve içerisinde çeşitli hikmetleri barındırıyor olmasıdır. Çünkü yüz yıl öncesinde de günümüzde de İsrâ ve Miraç’ın nasıl olduğu konusunda tartışmalar vardır. Ancak bu olayın gerçekleşmiş olduğundan kimsenin şüphe etmesi gibi bir durum yoktur.