• Sonuç bulunamadı

B- Nişanın bozulması ve sonuçları

II- MÜLK SATIŞLARI

Kadıların görev ve yetkileri arasında alış-veriş işlemlerini tescil etme yetkisi de vardır. Bu nedenle onların tutmuş oldukları defterde, bol miktarda mülk satışları ile ilgili kayıt bulmak mümkündür. Bu belgeler genellikle ev, bağ, bahçe, havlu, tarla, arsa, dükkân gibi gayrı menkul satışlarını içeren kayıtlardır.100

Mülk satışı ile ilgili kayıtlar genellikle belli bir kalıpla verilmiştir. Satış kayıtlarında ilk olarak satıcının varsa vekilinin tanıtımı yapılır, daha sonra satış akdinin yapıldığı yer belirtildikten sonra alıcının tanıtımı yapılırdı. Alıcı da tanıtıldıktan sonra evin nerede yer aldığı (mahalle, köy vs.), komşularının kimler olduğu belirtilmekte ve sonrasında en önemli kısım olan evin müştemilâtı sıralanmaktadır: “Tarafeyni tarîk-i ‘âmm ile mahdûd bir sofa ve iki tabhâne ve bir mikdâr havlu ve eşcârı müştemil menzilimi” gibi. Hemen arkasından satış bedeli açıklanır ve alıcının tasdîki ile anlaşma sicile kaydedilirdi. Bundan sonra da satışın peşin mi yoksa veresiye mi olduğu yazılmaktadır. Satış işlemlerinde çoğunlukla “bey‘-i bât-ı sahîh-i şer‘ ile bey‘ eyledim” ifadesi kullanılmaktadır. Son olarak tarihle satış işlemi tamamlanırdı. Satışın gerçekleştirildiği tarih Arapça olarak atılmakta ve belgelerin sonuna da şahidlerin isimleri (şuhûdü’l-hâl) kaydedilmektedir.101

Defterdeki örnek bir kayıt şöyledir:

“Mahmiye-i Konya’da Karakurd Mahallesi sâkinlerinden Mahmud bin Ahmed meclis-i şer‘-i hatîr-ı lâzımü’t-tevkîrde râfi’ü’l-kitâb Mehmed bin Bedel mahzarında ikrâr ve takrîr-i kelâm idüp mahalle-i merkûmede vâki’ bir tarafı Nebî mülkü ve bir tarafı Mustafâ mülkü ve tarafeyni tarîk-i ‘âmm ile mahdûd bir sofa ve iki tabhâne ve bir mikdâr havlu ve eşcârı müştemil menzilimi mezbûr Mehmed’e otuzüç esedî guruşa bey‘-i bât-ı sahîh-i şer‘î ile bey‘ idüp ol dahî semeni merkûm ile iştirâ ve kabûl eylemeğin meblağ-ı mezbûr otuzüç guruşu mezkûr Mehmed yedinden bi’t-temâm ahz ve kabz eyleyüp teslîm-i mebî‘ eyledim ba‘de’l-yevm mülk-i müşterâsıdır keyfe mâ-yeşâ ve yehtâr zabt ve tasarruf eylesün didikde gıbbe’t-tasdîk mâ-vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu fi’l-yevmi’s-sâmin ve’l-

‘ışrîn min Rebî‘ü’l-evvel li-sene selâse ve semânîn ve elf.”102

99 KŞS 16 / 88-2.

100

İzzet Sak- Cemal Çetin, 45 Numaralı Konya Şer‘iye Sicili (1126-1127 / 1714-1715), Konya 2008, s.XXXV. 101Ruhi Özcan, 17. Yüzyılda Konya’da Mülk Satışları ve Fiyatlar, (SÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü

Yayınlanmamış Doktora Tezi), Konya 1993, s. 12. 102 KŞS 16 / 14-5.

27

Yukarıdaki metinde bir ev satışı yer almaktadır. Karakurd Mahallesi’nde yaşayan Mahmud bin Ahmed mahkemeye başvurarak bir tarafında Mustafa’nın evi bir tarafında Nebî’nin evi, bir tarafı ise yola bakan evini Mehmed’e satacağını beyan etmiştir. Burada evin konumu için verilen tanımlama dikkat çekmektedir. Belgelerde konum belirtilirken genellikle bu şekilde kimlerin evinin yanında yer aldığı ya da kimlerin bahçesinin yanında yer aldığı belirtilmiştir. Veyahut Doğu, Batı, Kuzey, Güney gibi yön adlarıyla kaydedilmiştir. Belgenin devamında ise satılacak evin nelerden ibaret olduğu dile getirilmiştir. İki oda bir hol biraz bahçe ve ağaçlardan oluşan bu evi Mahmud bin Ahmed, Mehmed’e otuzüç kuruşa satmıştır. Mehmed de alıp kabul etmiştir. Aralarına herhangi bir anlaşmazlık olmamıştır.

Ev ve dükkân satışlarında yer tarifi “kıbleten..., şarken...., şimalen...., garben.... müntehidir” şeklinde tarif edilmiştir. Konya’daki evler genellikle menzil olarak tabir edilmiştir. Evin bölümlerinden olan başoda ya da misafir odası olarak kullanılan “tabhâne” bazen de aile fertlerinin yattığı yer olarak kullanılmıştır. Sofa, evin diğer odalarına geçişi sağlayan yerdi. Evin oturulmayan diğer bölümleri mutfak, hamam, kiler, örtme, samanlık, izbe evi tamamlayan öğelerdir. Eğer ev iki katlıysa “tahtânî veya fevkânî oda” ifâdeleri kullanılarak odanın alt katta mı yoksa üst katta mı olduğu belirtilmiştir. Bazen satışı yapılan mülkün harabe olduğu görülmüştür.103

Bağ satışlarında fiyatı etkileyen bazı unsurlar vardır. Bağ ile birlikte bağ evi varsa fiyat daha yüksek olmakta idi. “Köhne” ya da “yenice” olması da fiyatı etkilemekteydi.104

Bağ satışlarında belirtilen “puşta” ifâdesi, tepeler şeklinde bağcılık yapılan yerden her birine verilen addır. “Kürümü” ise bağın konumunu tarif eden ve aynı zamanda ölçü birimiyle kullanılan bağ terimidir. Müsmire (meyveli) ve gayr-ı müsmire (meyvesiz) şeklinde ağaçların meyveli- meyvesiz olduğu da ifade edilmektedir.105

Tarla satışlarında daha çok kıt‘a ve dönüm ölçü olarak kullanılmış; ancak “ayak yolu” çifte adım” şeklinde de ölçüler kullanılmıştır. “Altunpa nâm mevzide bir tarafı mezbûr ‘Osmân mülkü ve bir tarafını müvekkilem merkûme Emine mülkü ve bir tarafı Mustafâ mülkü ile mahdûd tûlen onbirbuçuk çifte adım ve arzen altı çifte adım eşcâr bağçesini kıble tarafına müntehi arzen beş ayak yolu ile mezkûr ‘Osmân’a beş esedî guruşa bey‘-i bât-ı sahîh- i şer‘î ile bey‘ idüp…”106

diye devam eden belgede görüldüğü gibi, satılan bahçenin konumu ve ölçüsü belirtilmiştir. Bahçenin beş esedî guruşa Osman isimli kişiye satıldığını

103

Özcan, “Konya’da Mülk Satışları ve Fiyatlar”, s. 16. 104 Özcan, “Konya’da Mülk Satışları ve Fiyatlar”, s. 67. 105 Özcan, “Konya’da Mülk Satışları ve Fiyatlar”, s. 71. 106 KŞS 16 / 8-4.

28

görmekteyiz. Konya’da çarşı ve dükkânlar genellikle Alâeddîn Tepesi çevresinde İç Kale surlarından başlayarak kentin güneyi ve kuzeydoğusuna doğru uzanan bölgede, bilhassa dış surlarda mevcut olan 6 kapı civârında yoğunlaşmıştır. Bu kapılar sırasıyla; 1. Taş Kapı, 2. Atbazarı Kapısı, 3. Çeşme Kapısı, 4. Ertaş Kapısı, 5. Aksaray Kapısı, 6. Larende Kapısı’dır.107

Tablo 1: Konya’da Yer Alan Çarşı İsimleri

Atbazarı Kalaycılar Attarlar Mû'tâflar Çancılar Na'lbantlar Çölmekçiler Na'lçacılar Eskibazar Postalcılar Gazzâzlar Sarâclar Haffaflar

Dükkân satışlarında ise bâb veya vakıyye ifadeleri kullanılmıştır. Konya’da yaşayan el- Hâc Abdullah Na‘lçacılar Çarşısı’nda bulunan bir tarafı börekçi dükkânı, bir tarafı Ahmed Efendi dükkânı, bir tarafı yol ve bir tarafı Yedilersultân Mahallesi sınırlarında bir bâb dükkânını İbâdullah Efendi’ye yüzon esedî guruşa satmıştır.108

Satışlarda para olarak çoğunlukla akçe, guruş, esedî guruş gibi tabirler kullanılmıştır. Sikkeler içinde en çok kullanılan esedî guruş aslında bir Hollanda taleriydi. Üzerindeki aslan resminden dolayı bu sikke Osmanlı piyasalarında “esedî guruş” ya da “aslanlı guruş” olarak anılmıştır. XVIII. yüzyılın başlarında 1 Osmanlı kuruşu = 120 akçe idi.109

Defterimizin ait olduğu dönemde ise esedî guruşun akçe olarak karşılığı 70 akçedir. Akçe, kuruluştan 1641 yılına kadar varlığını korumuştur. 1688 yılında ilk kez tedavüle çıkartılan guruş, akçenin yerini almış ve akçe sadece hesaplamalarda kullanılan, gerçekte ise piyasada bulunmayan para durumuna gelmiştir.110

Mülk satışlarında anlaşmazlıkların çıktığı da görülmektedir. Konya’da ikâmet eden Abdul‘azîz Çelebi bundan önce vefât eden Nesli Hatun’un vârisesi Ümmü’nün vekîl-i olan

107

Özcan, “Konya’da Mülk Satışları ve Fiyatlar”, s. 89. 108 KŞS 16 / 70-5.

109 Şevket Pamuk, “Kuruş”, DİA, C.26, İstanbul 2002, s. 459 110 Özcan, “Konya’da Mülk Satışları ve Fiyatlar”, s. 111.

29

Halîl Halîfe’ye dava açıp Nesli Hatun’un sağlığında kendisine bir izbe ve bir mikdâr havluyu elliyedi semene sattığını ve artık kendi malı olduğunu, fakat Ümmü Hatun’un buna engel olduğunu beyân eder. Bunun üzerine şâhitler de Abdul‘azîz Çelebi’yi doğrular ve şâhitlerin şâhitlikleri kabul olduktan sonra vekil Halîl Halîfe, Nesli Hatun’un techîz ve tekfîni için bir leğenini Abdul‘azîz Çelebi’ye verip kalan iki top bezi, iki tor, iki boğça, bir boğası sâde, bir tafta boğası, bir yektâ, bir kırmızı boğası zıbun, bir köhne sâde, bir yorgan ve bir sahanı kendisi aldığını belirtir.111

Mülk satışlarında dikkat çeken bir husus da vasînin yaptığı satıştır. Bir vasî bir çocuğun hakkını satmak istediğinde geçerli sebepler göstermek zorundaydı. Nitekim keyfî satışlara şeriat izin vermiyordu. Çünkü çocuklar büyüdükleri zaman usûle uygun olmayan satışlara itirazda bulunabilmekte ve mülklerini geri alabilmekteydi. Vasî durumundaki kişiler satış işlemini yaparken herhangi bir itiraza yer vermemek için “zarûret-i nafaka içün” ya da “zarûret-i deyn içün”veya ölen şahsın borçlarını ödemek için başka menkûlât ve akârat bulunmadığını beyân ederek meclis-i şer‘de sattıklarını söylemekteydiler.112

Konya’da Ferhûniye Mahallesi’nde yaşayan Süleyman oğlu İsmail vefât eder. Çocuklarının vasîsi olan erkek kardeşi ve hanımı Süleyman’ın borcu için, sağ iken mahalle ‘avârızı mâlından otuzyedibuçuk esedî guruş alıp Atbazarı Kapusu içinde bulunan yerin Atbazaru kapıcısına her sene altmış akçe icâresi olan bir dükkânı mütevelliye satıp her sene beş guruş icâre ile kabûl eder. Ancak otuzyedibuçuk guruşu ödemeden vefât eder. Otuzyedibuçuk guruşu ödemek lâzım geldiğinden dükkânın satışı gerekmektedir. Bedeli kırkbeş semen olan dükkânı mütevelli el-Hâc Nurullah’a satıp otuzyedibuçuk guruşunu ‘avârız vakfına öderler ve geriye kendileri için de sekiz guruş kalmış olur.”113

Yine zarûret-i deyn için yapılan başka bir satışta mîrâs malları satışa çıkarılır ve alacaklılara taksim edilir. Nişantaş Mahallesi’nde ikâmet eden Veli oğlu Mehmed vefât edince birçok yere borcu olduğu ortaya çıkar ve alacaklılar vârislerine dava açarlar. Mehmed’in Şeyh Ömer Efendi’ye yüzdört esedî guruş, el-Hâc Ahmed ve diğer Ahmed’e yüzdört guruş, Toros zimmîye ellibeş guruş, mütevelli olan Hasan’a vakıf malından yirmiüç guruş, Budak’a ise on guruş borcu vardır. Toplamda 296 guruş borcu bulunan Mehmed için vârisleri, mûrislerinin kassâm defteri mûcibince sadece yirmiyedi guruş ve iki semenlik esâs-ı beyt ta‘bîr olunur eşyâsıyla mahallede bulunan bir oda, bir tabhâne, bir ahur, bir samanlık, vîrâne evleri ve ağaçlarıyla üç

111 KŞS 16 / 117-4.

112 Özcan, “Konya’da Mülk Satışları ve Fiyatlar”, s. 15. 113 KŞS 16 / 24-4.

30

tahta bağı olan evi olup bundan başka borcuna karşılık gelecek bir şeyi olmadığını söylerler. Ev ve bağı ellibuçuk esedî guruşa satıp ellerinde bulunan yirmiyedi guruş ve iki semeni borçlulara taksîm ederler. Şeyh Ömer Efendi’ye yirmialtı guruş, el-Hâc Ahmed ve diğer Ahmed’e yirmialtı guruş, Toros zimmîye onüç guruş ve üç rub‘, mütevelli Hasan’a altı guruş, Budak’a ikibuçuk guruş düşer. Her biri haklarına düşeni kabul ederler. Bundan sonra ölen şahsın hanımı olan Hüsnâ onsekizbin akçe mehr-i mü’ecceli olduğunu ve alacaklılara kendisini de hisseye dâhil etmelerini ister. Ancak alacaklılar “zaten bazı eşyaları gizledin mehrinden feragat et” derler ve kadın da feragat etmek zorunda kalır.114

Sarıya‘kûb Mahallesi’nde Halîl isimli kişi vefât edince henüz küçük olan oğullarının vasîsi aynı zamanda dayıları Receb çocukların nafakalarını karşılamak üzere babalarından kalan harâbe evi satışı çıkarır ve binaltıyüz akçeye satışını gerçekleştirir.115

Zarûret-i nafaka için yapılan satışların birinde ise sorun çıkmış ve bunu ispat etmek üzere dava açılmıştır. Çiftenerdübân Mahallesi’nde babası vefât eden Fâtî’nin vasîsi ‘Alî Beşe Cerîdiçi denilen yerde bulunan Fatî’nin malı olan arz-ı hâliye ve beş tahta bağa Sâkine Hatun’un el koyduğunu iddia ederek dava açar. Mahkemede Sâkine Hatun bundan altı sene evvel Fâtî’nin önceki vasîsi olan ve vefât eden Abdî Beşe’nin zarûret-i nafaka için doksanaltı guruş ve bir sülese olmak üzere onüçbin akçeye kendisine sattığını söyler. Şâhitlerin de şâhitliği ile ‘Ali Beşe davadan men edilir.116

Mülk satışlarında peşin para karşılığında satış yapıldığı gibi vade ile de yapılmaktaydı. Mü’min Mahallesi’nde yaşayan ‘Abdulmü’min Çelebi Kozağaç köyünde Begbes denilen yerde havlu içerisinde kıble tarafında iki dönüm arz-ı hâliye ve iki kıt‘a harîm ve eşcârı ve bir örtmeyi müştemil bir tahta bağı ve havlu dışında kaya dibinde bir dönüm bağı Hüseyin Beg’e 1083 senesi Recebinin yirmi yedinci gününden yüz elli günlüğüne otuzdört kıt‘a esedî guruşa satar ve “eğer bana ödemekte zorlanırsan sattığım mülkü değiştirip başka bir mülk üzerine de anlaşabiliriz” diyerek kolaylık da sağlamış olur.117

Mülk ile alakalı belgelerin birinde ise izinsiz satıldığı iddia edilen bağ davası mevcuttur. Konya’da Neslihân adlı hatun Tutistân denilen yerde bir kıt‘a bağının olduğunu ve küçükken annesi Zülfü Hatun’un kendisinin vasîsi olmadığı halde izin almadan Müslime adlı kadına binbeşyüz akçeye sattığını iddia etmektedir. Müslime Hatun da daha sonra el-Hâc Süleymân’a üçbinyüzelli akçeye satmıştır. Neslihan reşit olunca bağını talep eder; ancak el-Hâc Süleymân

114 KŞS 16 / 133-3. 115 KŞS 16 / 35-4. 116 KŞS 16 / 170-1. 117 KŞS 16 / 89-5.

31

elinde kendi malı olduğuna dâir fetvâ-yı şerîfe olduğunu dile getirir. Bunun üzerine Zülfü Hatun’a vasîsi olup olmadığını sorarlar. Zülfü Hatun ise kendisinin Neslihan’ın vasîsi olmadığı halde satış yaptığını söyleyerek vasî olduğunu inkâr eder. Fakat şâhitler dinlendiği zaman Zülfü Hatun’un vasî olduğu ve bu şekilde Neslihân’ın bağını sattığını söyleyince Neslihan davadan men edilir.118

Ferhûniye Mahallesi sâkinelerinden Ümmü bir sîm kuşak, bir altın saçbağı ve sâ’ir eşyâsını satıp hâlâ hizmetimde olan Gülistân câriyeyi yüzelli guruşa alır. Ancak kocası Halîl Beşe, câriyeyi azâd etmek ister. Kadın bunu kabul etmeyerek câriyenin kendi mülkü olduğuna dâir dava açar ve Halîl Beşe câriyeyi azâd edemez.119

Konya sâkinlerinden olup Atbazarı Kapusu taşrasındaki câmi‘-i şerîfin, hisâr önündeki câmi‘-i şerîfin, Şeyh‘âlimân Mahallesi’ndeki câmi‘-i şerîfin ve Şeyhahmed Mahallesi’ndeki câmi‘ ve dört mu‘allimhânelerin mütevellisi olan el-Hâc Mustafâ mahkemeye müracaat ederek bundan önce vefât eden Şeyh Hüseyin Efendi’nin yaptırdığı ve vakf eylediği hanın odalarını sel suyu bastığını ve yıkıp harâp ettiğini beyân eder. Vakfın tamîrine imkân olmadığı, bu nedenle de Atbazarı Kapusu taşrasında Çölmekçiler Çarşısı’nda bir tarafı Kubbeli Mescid vakfı ve bir tarafı tarîk-i ‘âmm ve iki tarafı da mezkûr el-Hâc Hüsâm mülkü ile sınırlı zemîninin Diğin Câmi‘i Vakfı’na her sene beş akçe icâresi olan eni iki ayak ve boyu otuz üç ayak dükkân hissesini satıp parası ile hanı tamîr ettirmenin daha makbul olduğunu belirtir. Değeri oniki kıt‘a esedî guruş olan bu dükkân hissesinin senede merhûm Şeyh Hüseyin Efendi Evkâfı’na ikişer akçe dam ve duvar kirâsı vermek üzere satışının yapılması kabul edilir.120

Benzer Belgeler