• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2. EĞĠTĠM VE ÖĞRETĠMDE YENĠ DÖNEM: MEDRESELER

2.2. Medrese Eğitim ve Öğretiminin Temel Unsurları

2.2.1. Müfredat

Nizamiye medreselerinin öncülüğünü yaptığı medreselerde Kur‟an, fıkıh, tefsir, hadis gibi dini ilimler; sarf, nahiv, dil ve edebiyat gibi gramer ilimleri yer aldığı kadar, tıp, astronomi, matematik, felsefe ve tarih gibi müspet ilimler de okutulmaktaydı.217

Bununla birlikte medreselerdeki tıp, astronomi ve felsefe ilimlerine bu sahada otorite sahibi âlimlerin mevcudiyeti ölçüsünde ve talebe göre yer verilmekteydi.218

Diğer bir görüĢe göre medreselerde esas olarak din, hukuk ve dil eğitimi yapılmıĢtır,219

akli ilimler okutulmamıĢtır.220AĢağıda ayrıntılarını vereceğimiz üzere medrese kurumlarında

yer bulamayan felsefe ve tabiat ilimleri, mezhebi/ideolojik bir refleks sonucu dıĢlanmıĢtır. Felsefe ve ilgili bilimler çok geçmeden medrese programından çıkarılmıĢ, yerlerini Kelam almıĢtır. Felsefeye ilk ciddi tepkinin Bağdat Nizamiye medreselerinde 1091-1095 yılları arasında baĢ müderrislik yapan Gazzali‟den geldiği ileri sürülmektedir.221

Bir devlet kurumu olarak geliĢen ve yaygınlaĢan medreselerde, Medrese çevrelerinde Gazali‟nin sesine kulak veren ve felsefi ilimleri dıĢlayan bir anlayıĢın varlığı bilinmektedir.222

Ancak kurumsal ve siyasi geliĢim bağlamında felsefe ve tabiat ilimlerine verilen tepkinin kökenini farklı bir açıdan değerlendirmek için Gazzali‟den önce yaĢamıĢ olan Ġbn-i Butlan‟ın (ö. h.460/m.1068) üçlü bilgi sınıflamasına bakmakta fayda vardır. Medreselerin, ilimler sınıflaması bağlamında durduğu yerin tespiti, bizlere medreselerde okutulan müfredat hakkında ipuçları verecektir. Ġbn-i Butlan, XI. Yüzyıl ortalarında Ġslam dünyasında geliĢmiĢ olan ilimleri üç ana grupta toplamaktadır:

1. Ġslami ilimler,

217

Akyüz, a.g.e., s. 44; Atay, a.g.e., s. 22-23.

218 Yakuboğlu, a.g.e., s. 27. 219 Öngül, a.g.m., s. 70.

220 Ekmeleddin Ġhsanoğlu, Osmanlı Eğitim ve Bilim Kurumları, Osmanlı Medeniyet Tarihi, C. I, Ġstanbul,

1999, s. 232.

221

Akyüz, a.g.e., s. 44.

53

2. Felsefe ve tabiat ilimleri, 3. Dil v edebiyat ilimleri.

Bu üç ilim grubunun ve aralarındaki iliĢkinin taĢıdığı göreceli önem derecesi en iyi biçimde, ters çevrilmiĢ bir ikizkenar üçgen Ģekli üzerinde gösterilebilir. Buna göre, Ġslami ilimler üçgenin sağ üst köĢesindeki Ģeref kürsüsünü, felsefe ve tabiat ilimleri de aynı seviyedeki sol köĢeyi iĢgal etmektedir. Dil ve edebiyat ilimleri ise, iki kenarı kendisinden daha üstün olan iki ilim dalının yer aldığı köĢelere doğru uzanan daha alt seviyedeki köĢede bulunmaktadır.223

Ġslami ilimler, eğitim kurumları olan medreseler üzerindeki hâkimiyeti bütünüyle elinde tutmaktadır. Bu üstünlük, yukarıda da ifade edildiği gibi, tam da Mu‟tezile (akılcılar) güdümündeki Memun dönemi „Mihne‟ uygulamasının baĢarısızlığa uğramasının ardından ortaya çıkmaya baĢlamıĢ ve V./XI. Yüzyıl ortalarında zirveye ulaĢmıĢtır. Ġslam hukuku, bu grup içerisinde ilimlerin Ģahı/sultanı unvanını kazanmıĢ ve hâkimiyeti ele geçirmiĢtir.224

Dil, edebiyat ve Ģiir ilimleri ise, Ġslami ilimlerin hizmetçisi durumundadır. Nitekim dil olmadan Ġslami ilimler okunamayacaktır. „Kudemanın Ġlimleri‟ diye adlandırılan ve Felsefe‟nin kastedildiği diğer grup ise, birçok inançlı Müslüman âlimin tepkisine maruz kalmıĢtır. Yine Selçuklu döneminde kurumsallaĢtırılan vakıf sisteminin, önemli ölçüde Felsefe ve tabiat ilimlerine yönelik bu dıĢlama refleksinin ürünü olduğu zikredilmektedir.225

Hatırlanacağı gibi Nizamülmülk‟ün Bağdat‟ta medreseler kurmasının ve finanse etmesinin bir sebebi de Ehl-i Sünnet inancının yerleĢmesini sağlamak için ġii ve Mutezili mezheplere karĢı bir kalkan oluĢturmak ve bir yandan bu ekollerin fikri/düĢünsel etkilerini kırmak, bir yandan da Memlükler ve Fatımiler gibi devletlerin siyasi gücünü kırmak idi.

Buna rağmen bu ilimlere, ifade edilemeyen, gizlenen ve kıskanılan bir tavır da geliĢmiĢtir. Bu yüzden söz konusu ilimler Sünni Müslümanların eğitim kurumlarındaki ders programının dıĢında kalmıĢsa da226

özel ortamlarda tahsil edilmiĢtir. Az da olsa bazı âlimlerin Yunan felsefesi ve batıl fırkalara karĢı teçhiz edilme ihtiyacı duydukları,

223 Makdisi, a.g.e., s. 134. 224 Makdisi, a.g.e., s. 134. 225 Makdisi, a.g.e., s. 136-139. 226 Akyüz, a.g.e., s. 44.

54

din ilimleri yanında felsefi ilimlere ilgi gösterdikleri Ģüphesizdir.227

Kolay ulaĢılabilmelerinin yanı sıra, tepkilere, dönemsel yasaklamalara ve haklarında çıkarılan fetvalara rağmen bu bilimler, farklı bölgelere ve dönemlere göre değiĢmek kaydıyla yeri geldiğinde gizli tutulmuĢ, göz yumulmuĢ, izin verilmiĢ, teĢvik edilmiĢ ve kimi zaman da el üstünde tutulmuĢ ve öğrenilmiĢtir.

Medreselerin müfredatı ile ilgili bu tarihi/siyasi arka plan ile birlikte dikkate alınması gereken bir husus daha vardır. Esas itibariyle medreseler öğretmen, müderris, imam, müftü ve kadı gibi görevlilere duyulan ihtiyacın karĢılanmasına pratik olarak hizmet vermiĢtir.228

Bundan dolayıdır ki baĢta Fıkıh olmak üzere Hadis, Tefsir, Kelam, Akaid, ve Ahlak gibi dini-hukuki dersler öncelikli olarak okutulmuĢtur. Bununla beraber Hikmet, Mantık ve Hendese gibi akli ilimlere de yer verilmiĢ, ancak bu disiplinler, daha ziyade asıl dersleri anlamaya yarayan yardımcı ilimler olarak okunmuĢtur.

Sonuç itibariyle denebilir ki, medreselerde okutulan ilimler genel olarak akli, nakli ve alet ilimleri olarak ayrılmıĢtır. Nakli/dini ilimler, kaynağı vahye dayalı Tefsir, Hadis ve Fıkıh ilimleridir. Akli ilimler ise, müĢahede ve mantıki muhakemeye dayalı olan ilimlerdir. Yine Sarf-Nahiv, Belagat ve Beyan gibi Arap dili ve edebiyatı ile ilgili ilimler de Tefsir, Hadis ve Fıkıh gibi ilimleri anlamaya vasıta olan yardımcı ilimler olarak değerlendirilmiĢtir. Ġlk dönemlerden itibaren medreselerin müfredatında Arap dili ve edebiyatı ile din ilimleri önemli bir ağırlığa sahip olmuĢtur. Her ne kadar müfredatta tabii ilimlere yer verilmiĢ olsa da bunlar çok sınırlı bir Ģekilde okutulmuĢ ve daima ikinci planda kalmıĢlardır. Bizim tespitlerimize göre medreselerin müfredatındaki bu Ģekillenmeye neden olan üç önemli unsur vardır. Bunların ilki, medreselerin kurumsallaĢma sürecinde medreselerin temelini teĢkil eden Mescitlerin birer fıkıh okulu olmalarıdır. Ġkincisi yine medreselerin kurumsallaĢmasında bir dönüm noktası olan Selçuklular döneminde, medreselerin devlet tarafından finanse edilmesinin siyasi/ideolojik/mezhepsel arka planıdır. Üçüncüsü ise medreselerin yetiĢtirdiği elemanların kurumsal görevleri ve toplumsal fonksiyonlarıdır. Bu üç temel unsur, medreselerin müfredatında dini ilimlerin ve dolayısıyla alet ilimlerinin ağırlıklı olarak yer almasında en önemli sebeplerdir.

227

Parladır, a.g.m., s. 158.

55

Medreselerin müfredatını tespit etmede, medrese kanunnameleri, vakfiyeler, icazetnameler ve müelliflerin otobiyografilerinde ifade ettikleri kitap ve okuttukları dersler hakkında verdikleri bilgilerden yararlanılabilir.229

Buna rağmen Osmanlı medreselerinde aĢağıdan yukarıya her derecede, medresede hangi ders ve kitapların ne ölçüde okutulduklarını kesin olarak söylemek güçtür.230

Ancak yapılan araĢtırmaların vardığı ortak nokta, Osmanlı medrese müfredatının son devirlere kadar çok önemli bir değiĢikliğe uğramadan devam ettiği yolundadır.231

Kaldı ki Ġslam dünyasında medresenin resmi bir kurum olarak teĢekkülünden itibaren belli derslerin ve kitapların değiĢmeksizin okutula geldiğini görmekteyiz.232

ġu kadarı var ki daha sonraki dönemlerde bu derslerle ve eserlerle ilgili eğitimi kolaylaĢtıracak Ģerhler veya kısa metinler hazırlanmıĢtır. Ancak aĢağıdaki satırlarda da ifade edeceğimiz gibi, ilkin derslerin kolay anlaĢılması hedefini güden bu Ģerh, haĢiye ve ta‟likler süreç içerisinde medrese müfredatı için yeni bir problem alanı geliĢmesine sebep olacaktır.

Medrese müfredatlarına bakıldığında, dikkat çeken hususlardan biri de ilk devirlerde ders kitaplarının müelliflerinin aynı zamanda medreselerde müderrislik yaptıkları ve kendi eserlerini okuttuklarıdır. Okutulan ders kitaplarındaki muhtevaya hâkim durumda olan müderrislerin bir kısmı, bazı eserlere Ģerhler yazarak eğitim için önemli katkılar sağlamıĢlardır. Fakat daha sonraları aynı kalitede âlimlerin yetiĢmemesi ve orijinal eserlerin yazılmaması, asırlarca aynı ders kitaplarının, konulara daha az vakıf olan müderrisler tarafından okutulması gibi kısır bir sürece girilmesine neden olmuĢtur. Müderrislerin çoğunluğu bu eserleri aslından anlayıp anlatabilecek kadar ilmi yeterliliğe sahip olmadıkları için, ilmi yeterliliği olan kendilerinden önceki müderrislerin bu eserlere yazdıkları Ģerh ve haĢiyeleri okutmakla yetinmiĢlerdir.233

229 Atay, Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, s. 78.

230 Dönemlere ve medrese çeĢidine göre, medreselerin ders programları hakkında geniĢ bilgi için bk.

Akyüz, a.g.e., s. 59-61; Baltacı, a.g.e., s. 120-135; UzunçarĢılı, a.g.e., s. 19-31; Dursun Hazer, Osmanlı Medreselerinde Arapça Öğretimi ve Okutulan Ders Kitapları, Gazi Üniversitesi Çorum Ġlahiyat Fakültesi Dergisi, 2002/I, ss. 274-293.

231 Medreselerin müfredatı üzerine yapılan çalıĢmaları değerlendiren, bizim de bu araĢtırmada

faydalandığımız bir makale için bkz. ġükran Fazlıoğlu, Osmanlı Medrese Müfredatına Dair ÇalıĢmalar: Nereden Nereye?, Türkiye AraĢtırmaları Literatür Dergisi, C. 6, S. 12, 2008, ss. 593-609.

232

Yakuboğlu, a.g.e., s. 143.

56