• Sonuç bulunamadı

Müdahale: Subgingival Enstrümantasyona Ek Olarak Konak Cevabını yönlendiren ajanlarının

6. Klinik tavsiyeler: Tedavinin İkinci Basamağı

6.3. Müdahale: Subgingival Enstrümantasyona Ek Olarak Konak Cevabını yönlendiren ajanlarının

6.3. Müdahale: Subgingival Enstrümantasyona Ek Olarak Konak Cevabını yönlendiren ajanlarının lokal veya sistemik kullanımı

Ek olarak lokal statin uygulanması subgingival enstrümantasyonun klinik sonuçlarını geliştirir mi?

Kanıta dayalı tavsiye (2.6)

Lokal uygulanan statin jellerin (atorvastatin, simvastatin, rosuvastatin) subgingival enstrümantasyona ek olarak kullanılmaması tavsiye edilir.

Destekleyen literatür Donos ve ark. (2019)

Kanıtların kalitesi On iki plasebo kontrollü randomize klinik çalışma (toplam hasta sayısı:

753); %1,2’lik atorvastatin (altı çalışmada hasta sayısı: 180), %1,2’lik simvastatin jel (beş çalışmada hasta sayısı: 118) ve %1,2’lik rosuvastatin jel (dört çalışmada hasta sayısı: 122) Tavsiyenin derecesi A - ↓↓

Konsensüs gücü Güçlü konsensüs (Olası çıkar çatışması nedeniyle oy kullanmayan olmadı)

Genel bilgiler

Müdahale: Statinler; hipolipidemik etkinin yanı sıra pleyiotropik farmakolojik etkiye de sahiptir. Bu etkiler arasında; antioksidan ve anti-enflamatuvar etkiler, anjiyojenezin uyarılması, endotel işlevlerinde iyileşme ve kemik oluşum yolaklarının olumlu

yönlendirilmesi sayılabilir (Adam ve Laufs, 2008; Mennickent ve ark., 2008; Petit ve ark., 2019). Yeni çalışmalarda periodontitis hastalarının dişeti oluğu sıvısı pro-enflamatuvar mediyatör düzeylerinde azalma ve anti-enflamatuvar mediyatör düzeylerinde artış ile

statinlerin periodontal enflamasyonu hafifletici etki de gösterebileceği ileri sürülmüştür (Cicek Ari ve ark., 2016).

Mevcut kanıtlar: Aynı araştırma grubu tarafından yapılmış olan 12 adet plasebo kontrollü randomize klinik çalışmada (toplam hasta sayısı: 753), cerrahisiz tedaviye ek olarak statin jeller lokal olarak kemik içi defektlere ya da sınıf II furkasyon defektlerine uygulanmıştır.

Birincil ölçüt olarak 6 ve 9. aylarda sondalama derinliğinde azalma 1,2’lik atorvastatin ile (altı çalışmada hasta sayısı:180), %1,2’lik simvastatin jel ile (beş çalışmada hasta sayısı: 118) ve

%1,2’lik rosuvastatin jel ile (dört çalışmada hasta sayısı: 122) bildirilmiştir. Dokuz çalışma ve

toplam 607 hasta ile meta-analiz yapılmıştır.

Yanlılık riski: Bu çalışmalarda genel yanlılık riski orta seviyede bulunmuş, 12 çalışmadan üçünde, en az bir alanda yüksek yanlılık riski saptanmıştır. Çalışmalardan birinin istatistiksel gücü orta seviyede düşüktür. Bu çalışmalarda kullanılan statinler ilaç şirketleri tarafından sağlanmış olsa da sonuçların analiz ve yorumlanması aşamalarında endüstrinin katılım düzeyi belirsizdir.

Tutarlılık: Statinlerin her hastada bir bölgeye lokal uygulandığı dokuz randomize klinik çalışma ile yapılan meta-analiz sonucunda, %1,2’lik statin jelin kemik içi defektlerde

sondalama derinliğinde 6. ayda ortalama 1,83mm (%95 güven aralığı [1,31; 2,36]) ve 9. ayda 2,25 mm (%95 güven aralığı [1,88; 2,61]) azalma saptanmıştır. Çalışmalardan sadece biri sınıf II furkasyon defektlerinde lokal statin uygulamasını incelemiştir.

Klinik önem ve etki büyüklüğü: Ortalama hesaplamalar statin jellerin subgingival

enstrümantasyona eklenmesi ile klinikte anlamlı fayda sağlanabileceğini düşündürse de 6.

ayda sondalama derinliğinde meydana gelen azalma geniş bir aralıkta bulunmuş

(-0.08mm’den 3,74mm’ye) ve I2 (%95,1) veriler arasındaki değişkenliğin yüksek olduğunu göstermiştir. Bu nedenlerle statinlerin etkinliğinin dikkatli değerlendirilmesi gereklidir. Her ne kadar 9. ayda hesaplanan değişim (1,16mm-3,34mm) 6. ay sonuçlarına göre daha iyi olsa da

%65,4 olan değişkenlik (I2 istatistiği) verilerde orta seviyede tutarsızlık olduğunu

göstermektedir. Meta-analizde farklı statin jellerden elde edilen sonuçlar tek bir grup olarak kabul edildiğinden, hangi statin jelin daha fazla etkinlik gösterdiği ile ilgili kesin bir sonuca varmak mümkün değildir.

Fayda-zarar dengesi: Bu derlemede yer alan olan bütün çalışmalar, lokal statinlerin hastalar tarafından iyi tolere edildiğini, komplikasyon, olumsuz reaksiyon/yan etki ya da alerjik semptom görülmediğini bildirmiştir.

Ekonomik değerlendirmeler: Statin kullanımının yarattığı ek maliyet hasta tarafından karşılanmaktadır.

Etik ve yasal değerlendirmeler: Sistematik derlemede kullanılmış olan statin formüllerinin henüz satışı yoktur. İlaç formülleri, kalite kontrolünden geçmemiş ve onaylanmamıştır. Hasta güvenliği doğrulaması mevcut değildir.

Uygulanabilirlik: Randomize klinik çalışmaların aynı araştırma grubu tarafından yapılmış olması nedeniyle sonuçlar genellenemez ve başka araştırıcılar tarafından daha büyük ölçekli (çok merkezli) yeni çalışmalar ile sonuçları etkileyebilecek diğer faktörler de (medikal öykü, sigara kullanımı gibi) göz önünde bulundurularak doğrulanması gereklidir. Ayrıca, gelecekte yapılacak çalışmalar ile hangi statin çeşidinin daha etkili olduğu da anlaşılabilir.

Ek olarak probiyotik kullanımı subgingival enstrümantasyonun klinik sonuçlarını geliştirir mi?

Kanıta dayalı tavsiye (2.7)

Subgingival enstrümantasyona ek olarak probiyotiklerin kullanılmaması önerilir.

Destekleyen literatür Donos ve ark. (2019)

Kanıtların kalitesi Beş adet plasebo kontrollü randomize klinik çalışma (toplam hasta sayısı:176), test preparatları L. ramnosus SP1, L. reuteri, ya da S. oralis KJ3, S. uberis KJ2 and S. rattus JH145’in kombinasyonlarını içermektedir

Tavsiyenin derecesi B -↓

Konsensüs gücü Konsensüs (Olası çıkar çatışması nedeniyle oy kullanmayan olmadı)

Genel bilgiler

Müdahale: Probiyotikler tanım olarak “uygun miktarda alındığında konak sağlığına yararlı olan canlı mikroorganizmalardır” (FAO/WHO). Probiyotiklerin, periodontal cep gibi mikro-ekolojik alanların çevresel şartlarını değiştirebileceği ve böylece mikroorganizmalar ile konak arasındaki dengeyi yeniden kurabileceği öne sürülmüştür. Bu şekilde immün enflamatuvar yanıtın yönlendirilmesi, antibakteriyel maddelerin düzenlenmesi, olası patojenlerin besinsel ve alansal rekabet ile etkisiz hale getirilmesi mümkün olabilir (Gatej ve ark., 2017). Destekleyici periodontal tedavi kapsamında probiyotiklerin kullanımı bu kılavuza dahil edilmemiştir.

Mevcut kanıtlar: Beş adet plasebo kontrollü randomize klinik çalışma (toplam hasta

sayısı=176) subgingival enstrümantasyona ek olarak probiyotiklerin etkisini değerlendirmiştir.

Aynı grup tarafından yapılmış olan iki çalışmada L. ramnosus SP1 (2x107 koloni oluşturan birim) içeren preparat kullanılmıştır. Başka bir araştırma grubunun iki farklı çalışmasında L.

Reuteri içeren preparat incelenmiştir. Bir çalışmada S. oralis KJ3, S. uberis KJ2 ve S. rattus JH145’in kombinasyonu değerlendirilmiştir. Meta-analiz ile 6.ayda sondalama derinliğinde

meydana gelen azalma (birincil değerlendirme ölçütü) değerlendirilmiştir.

Yanlılık riski: Bütün çalışmalarda genel yanlılık riski düşüktür. Beş çalışmadan ikisi endüstriyel sponsorluk bildirmiş, diğer üç çalışmada ise probiyotikler endüstri tarafından sağlanmıştır.

Tutarlılık: Beş randomize klinik çalışma ile yapılan meta-analiz sonucunda, probiyotik grubunda 6. aydaki sondalama derinliği plasebo grubundan ortalama 0.38mm daha fazla azalmıştır (%95 güven aralığı [-0,14; 0,90]). Güven aralığı ve I2 testi (%93,3) tedavide kullanılan farklı formülasyonların yarattığı etkinin çok değişken olduğunu ortaya koymaktadır.

Klinik önem: Probiyotik ve plasebo grupları arasında sondalama derinliği azalma farkı, istatistiksel olarak anlamlı olmadığı gibi klinik önemi de kısıtlıdır (fark <0,5 mm). Ayrıca, dahil edilmiş olan beş çalışmanın dördü iki araştırma grubu tarafından ve her birinde farklı bir probiyotik değerlendirilerek yapılmıştır. Sadece Lactobacillus reuteri içeren preparatlar sondalama derinliğinde daha fazla azalma sağlamıştır.

Probiyotiklerin geniş bir mikroorganizma ve preparat çeşidine sahip olduğu düşünüldüğünde, bu verilerin aynı meta-analiz içinde değerlendirilmesi ve yorumlanmasının zor olduğu görülür.

Fayda-zarar dengesi: Bütün formülasyonlar güvenli görünmektedir ve hastalar tarafından olumsuz etki bildirilmemiştir.

Ekonomik değerlendirmeler: Probiyotik kullanımına bağlı ek maliyet hasta tarafından karşılanmaktadır.

Uygulanabilirlik: Bütün çalışmalar iki ülkede yürütülmüştür ve subgingival enstrümantasyona ek olarak probiyotik kullanımının etkinliği hakkında bir sonuca varılamamaktadır.

Ek olarak sistemik sub-antimikrobiyal doz doksisiklin kullanımı subgingival enstrümantasyonun klinik sonuçlarını geliştirir mi?

Kanıta dayalı tavsiye (2.8)

Subgingival enstrümantasyona ek olarak sistemik sub-antimikrobiyal doz doksisiklin kullanılmaması önerilir.

Destekleyen literatür Donos ve ark. (2019)

Kanıtların kalitesi Sekiz adet plasebo kontrollü randomize klinik çalışma (14 yayın, toplam hasta sayısı: 610). Beş çalışma (toplam hasta sayısı: 484) ile sondalama derinliğindeki azalma ile ilgili meta-analiz yapılmıştır.

Tavsiyenin derecesi B -↓

Konsensüs gücü Konsensüs (Olası çıkar çatışması nedeniyle grubun %1,3’ü oy kullanmadı)

Genel bilgiler

Müdahale: Sub-antimikrobiyal doz doksisiklin (günde 40mg’a kadar), antimikrobiyal özellikleri için değil anti-enflamatuvar özellikleri için kullanılan sistemik bir ilaçtır. Bu formülasyon ile, periodontitis hastalarında bağ doku yıkımını azaltan anti-kolajenolitik etki ve subgingival enstrümantasyon sonrasında iyileşme cevabında gelişme sağlanabilir.

Mevcut kanıtlar: Sekiz adet plasebo kontrollü randomize klinik çalışmada (14 yayın, toplam hasta sayısı: 610), subgingival enstrümantasyon ile birlikte sub-antimikrobiyal doz doksisiklin (günde 40 mg’a kadar) kullanılmıştır. Beş çalışmanın subgingival enstrümantasyon sonrası 6.

ayda, sondalama derinliğindeki azalma (birincil değerlendirme kriteri) verileri meta-analiz yapılarak değerlendirilmiştir.

Yanlılık riski: Çalışmalardan birinde yüksek yanlılık riski bulunmuş, diğerlerinde ise bazı alanlarda sorun saptanmıştır. Meta analize dahil edilen beş çalışmadan üç tanesi endüstriden sponsorluk bildirmiş, bir çalışma sponsorluğu akademik kurum tarafından sağlanmış, beşinci çalışmada ise finansal kaynak açıklanmamıştır.

Tutarlılık: Sistematik derlemeye sekiz randomize klinik çalışma verileri dahil edilmiş, fakat meta-analiz cepleri orta derinlikte (4-6mm) ve derin (≥7mm) olarak sınıflandıran beş çalışma ile yapılmıştır. Tüm çalışmalarda bulgular tutarlılık göstermektedir. I2 testi orta derinlikteki ve derin cepler için %0’dır (% 95 güven aralığı [0%; 64,1%] ). Beş çalışmadan ikisi güç

hesaplaması bildirmemiştir. Meta-analize dahil edilen beş çalışmada kullanılan katı deney protokolleri, sonuçların genellenmesini kısıtlamaktadır.

Klinik önem ve etki büyüklüğü: Orta derinlikteki ceplerde, sub-antimikrobiyal doz doksisiklin kullanımı sonrasında sondalama derinliğinde ek olarak meydana gelen azalma; 6. ayda

0,22mm ve 9. ayda 0,3mm’dir. Ortalama öngörme aralığı 6. ayda 0,06mm-0,38mm ve 9. ayda

0,15mm-0.45mm’dir. Derin bölgelerde, sondalama derinliğinde ek olarak meydana gelen azalma, 6. ayda 0,68mm ve 9. ayda 0,62mm ile klinik olarak daha anlamlıdır. Ortalama öngörü aralığı 6. ayda 0,34mm-1,02mm ve 9. ayda 0,28mm-0,96mm’dir. İyileşen ceplerin yüzdesi belirtilmemiştir.

Fayda-zarar dengesi: Sub-antimikrobiyal doz doksisiklin çalışmalarının çoğunda ilaç ile ilgili ciddi bir olumsuz olay ya da doğrudan ilaca bağlı nedenlerle hastaların çalışmadan ayrılması gibi sonuç bildirilmemiştir. Buna karşın, doksisiklinin karaciğer enzimlerinde yükselmeye neden olabileceği bilinmektedir ve bu sistematik derlemeye dahil edilen bir çalışmada bazı hastalarda görülmüştür (Caton ve ark., 2000, 2001). Çalışmanın tamamlanması sonrasında bu fayda ya da olumsuz etkilerin ne kadar süre devam ettiği bilinmemektedir.

Etik değerlendirmeler: Antibiyotik kullanımı ile ilgili güncel sağlık politikaları ve artmakta olan antibiyotik direncinin toplum sağlığına etkileri göz önünde bulundurulmalıdır.

Subgingival enstrümantasyonun başlangıç fazında 6-9 ay süreyle kullanılan bir ilacın sistemik etkileri kontrollü çalışma sonuçlarının genel klinik uygulamaya aktarılması sırasında dikkatle değerlendirilmelidir.

Yasal değerlendirmeler: Bazı Avrupa ülkelerinde sub-antimikrobiyal doz doksisiklin onaylanmamıştır veya bulunmamaktadır.

Ekonomik değerlendirmeler: Sub-antimikrobiyal doz doksisiklin kullanımının ek maliyeti hasta tarafından karşılanmaktadır.

Uygulanabilirlik: Sub-antimikrobiyal doz doksisiklin sistemik olarak kullanılsa da özellikle derin ceplerde (≥7mm) etkilidir. Tekrarlanan cerrahisiz kök debridmanı ile sondalama derinliğinde ek azalma sağlanabileceği ve lokal ilaç sistemleri ile de benzer etki elde edilebileceği göz önüne alındığında derin bölgelerde sub-antimikrobiyal doz doksisiklin ile elde edilen sonucun (6. ayda 0,68mm ve 9. ayda 0,62mm) klinik önemi düşüktür. Üstelik, sonuçları cep derinliğine göre gruplandıran beş çalışma, böyle bir gruplandırma için yeterli istatistiksel güce sahip değildir.

Ek olarak sistemik/lokal bifosfonat kullanımı subgingival enstrümantasyonun klinik sonuçlarını geliştirir mi?

Kanıta dayalı tavsiye (2.9)

Subgingival enstrümantasyona ek olarak lokal bifosfonat jel ya da sistemik bifosfonat kullanılmaması tavsiye edilir.

Destekleyen literatür Donos ve ark. (2019)

Kanıtların kalitesi Yedi adet plasebo kontrollü randomize klinik çalışma (toplam hasta sayısı: 348), %1’lik alendronat jel (altı çalışma) ve %0,5 zolendronat jel (bir çalışma);

bifosfonatların sistemik kullanımı üzerine iki adet plasebo kontrollü randomize klinik çalışma (hasta sayısıtoplam: 90) (alendronik asit ve risedronat) dahil edilmiştir.

Tavsiyenin derecesi A -↓↓

Konsensüs gücü Güçlü konsensüs (Olası çıkar çatışması nedeniyle oy kullanmayan olmadı)

Genel bilgiler

Müdahale: Bifosfonatlar, esas olarak osteoklastik aktiviteyi engelleyerek etki gösteren anti-rezorptif ajan sınıfındadır. Bu ilaçlar aynı zamanda, osteoklastlar ve periodonsiyumun diğer hücreleri tarafından açığa çıkarılan konak kaynaklı matris metaloproteinazlar gibi parçalayıcı enzimleri doğrudan engelleyebilir. Bifosfonatların osteoblast apopitozunu azalttığına dair kanıtlar vardır ve bu şekilde tedavinin genel bir sonucu olarak kemik yoğunluğunu arttırırlar.

Bu nedenle, bifosfonatların, periodontitis hastalarında enflamasyona bağlı alveol kemiği yıkımının kontrolünde fayda sağlayabileceği düşünülebilir (Badran ve ark., 2009).

Mevcut kanıtlar: Hepsi aynı araştırma grubuna ait, yedi adet plasebo kontrollü randomize klinik çalışma (toplam hasta sayısı: 348) belirlenmiş, bunların altı tanesi %1’lik alendronat jeli ve biri %0,5’lik zolendronat jeli lokal olarak kemik içi defektlere ve sınıf II furkasyon

defektlerine uygulamıştır.

Her hastada tek ya da birçok bölgede uygulama yapılmış olan beş adet randomize klinik çalışmanın (toplam hasta sayısı: 228) 6. ay sondalama derinliğinde azalma verileri bir meta-analiz ile incelenmiştir. İki adet plasebo kontrollü çalışma (toplam hasta sayısı: 90)

bifosfonatların (alendronat ve risedronat) sistemik kullanımını değerlendirmiştir.

Yanlılık riski: Dahil edilmiş olan dokuz çalışmadan ikisinde yüksek yanlılık riski bulunmuş, yedisi en az bir alanda sorun saptanmıştır. Bir çalışmanın istatistiksel gücü düşüktür. Lokal bifosfonat uygulamasına yönelik bütün çalışmalar aynı araştırma grubu tarafından

yayımlanmıştır. Bu çalışmalarda, lokal uygulanan bifosfonatlar ilaç şirketleri tarafından

sağlanmış, ancak sonuçları değerlendirme ve yorumlama süreçlerine endüstrinin hangi seviyede katıldığı belirsizdir.

Tutarlılık: İki tanesi sistemik bifosfonat uygulanmasına yönelik toplam dokuz randomize klinik çalışma vardır. Bu nedenle sistemik bifosfonat kullanımı için bir meta-analiz

yapılmamıştır. Lokal uygulama içeren yedi randomize klinik çalışmanın beş tanesi kemik içi defektlerde (dört çalışmada %1’lik alendronat jel ve bir çalışmada %0,5’lik zolendronat jel kullanılmıştır), iki çalışma ise sınıf II furkasyon defektlerinde yapılmıştır (tamamı %1’lik alendronat jel kullanmıştır). Her hastada bir ya da birçok bölgede uygulama yapılmış olan beş çalışmanın dahil edildiği meta-analiz ile; kemikiçi defektlerin cerrahisiz periodontal

tedavisinden altı ay sonra kaydedilen sondalama derinliğindeki 2,15mm azalmanın (%95 güven aralığı [1,75; 2,54]) anlamlı düzeyde olduğu ve çalışmalar arasındaki yöntemsel farkların az olduğu (I2 = 47,3%) görülmüştür.

Klinik önem: Sistemik bifosfonat kullanılan iki çalışma; farklı eşlikçi faktörlerin (sigara gibi) bulunduğu farklı hasta gruplarında yapıldığı için sonuçlarını karşılaştırmak zordur.

Sonuçlar bifosfonat jellerinin ek fayda sağlayabileceğini düşündürse de bu meta-analizde tek bir bölgeye veya aynı hastada birçok bölgeye uygulama yapılan çalışmaların birlikte

değerlendirilmiş olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

Fayda-zarar dengesi: Bifosfonatların sistemik ve lokal uygulaması hastalar tarafından iyi tolere edilmiş ve önemli bir istenmeyen reaksiyon bildirilmemiştir.

Maliyet: Bifosfonat kullanımının ek maliyeti hasta tarafından karşılanır.

Etik ve yasal değerlendirmeler: Bilinen olası riskler (örn: çene kemiklerinde

osteokemonekroz) ile beklenen fayda karşılaştırıldığında, periodontal kemik kaybının tedavisi için sistemik bifosfonat kullanımı tavsiye edilmez. Bifosfonat jeller içinse henüz kalite

kontrolü ve hasta güvenliği onaylanmış formül bulunmamaktadır ve satışı yoktur.

Uygulanabilirlik: Lokal bifosfonat kullanımı içeren çalışmalar tek bir araştırma grubu/merkez tarafından yayımlanmıştır. Bu nedenle, sonuçların doğrulanması için büyük ölçekli (çok merkezli) ve sigara, sistemik sağlık gibi diğer olası faktörleri de değerlendiren randomize klinik çalışmalara gereksinim vardır.

Ek olarak sistemik/lokal steroid olmayan anti-enflamatuvar ilaç kullanımı subgingival enstrümantasyonun klinik sonuçlarını geliştirir mi?

Kanıta dayalı tavsiye (2.10)

Steroid olmayan anti-enflamatuvar ilaçların (NSAI) sistemik veya lokal yolla subgingival enstrümantasyona ek olarak kullanılmaması tavsiye edilir.

Destekleyen literatür Donos ve ark. (2019)

Kanıtların kalitesi Lokal uygulama içeren plasebo kontrollü iki randomize klinik çalışma (toplam hasta sayısı: 88) (%1 flurbiprofen içeren diş macunu; 200ml tamponlanmış %0,3 asetilsalisilik asit ile irrigasyon); sistemik uygulama içeren iki plasebo kontrollü randomize klinik çalışma (toplam hasta sayısı:133) (selekoksib, diklofenak potasyum) dahil edilmiştir.

Tavsiyenin derecesi A -↓↓

Konsensüs gücü Güçlü Konsensüs (Olası çıkar çatışması nedeniyle grubun %1,3’ü oy kullanmadı)

Genel bilgiler

Müdahale: Periodontitiste bağ doku ve kemik kaybı disbiyotik biyofilme tepki veren immün-enflamatuvar yanıt nedeniyle ortaya çıkar. Bu nedenle, steroid olmayan anti-immün-enflamatuvar ilaçların (NSAI), periodontal tedaviye ek olarak kullanılması düşünülebilir.

Mevcut kanıtlar: Lokal uygulama içeren plasebo kontrollü iki randomize klinik çalışmadan (toplam hasta sayısı:88) birinde %1 flurbiprofen içeren diş macunu 12-ay süreyle günde iki defa kullanılmış, diğerinde ise 200ml tamponlanmış %0,3 asetilsalisilik asit ile her gün subgingival irrigasyon yapılmıştır. Sistemik uygulama içeren plasebo kontrollü iki randomize klinik çalışmadan (toplam hasta sayısı:133) biri selekoksib (6 ay boyunca, günde 200mg), diğeri ise diklofenak potasyum kullanımını (2 ay günde 50mg ilaç, 2 ay ilaçsız, 2 ay daha günde 50mg ilaç) değerlendirmiştir. Tüm çalışmalarda 6. ay sondalama derinliği başlangıca göre azalmıştır. Az sayıda çalışma olduğu ve çalışmalar arasında yöntemsel farklar bulunduğu için meta-analiz yapılamamıştır.

Yanlılık riski: Çalışmalarda istatistiksel güç analizi verilmemiş ya da düşük bulunmuştur. Dört çalışmadan ikisinde yanlılık riski yüksektir. Çalışmaların tamamında endüstri desteği vardır.

Tutarlılık: Sistemik veya lokal olarak kullanılan ilaç ve uygulama yöntemi bakımından çalışmalar arasında farklar olduğu için meta-analiz yapılamamıştır.

Klinik önem: Lokal uygulama ile subgingival enstrümantasyona ek fayda elde edilmemiştir.

Sistemik uygulama ise; sınırlı yarar sağlamış ve çalışmalar arasındaki farklar nedeniyle klinik

olarak anlamlı sonuçlara varılamamıştır.

Fayda-zarar dengesi: Önemli bir istenmeyen etki bildirilmemiştir.

Etik değerlendirmeler: Bu ilaçların uzun dönem sistemik kullanımı, bilinen yan etkilere neden olduğu için subgingival enstrümantasyona ek olarak kullanmak konusunda çekinceler vardır.

Ekonomik değerlendirmeler: Ek ilaç kullanımına bağlı maliyet hasta tarafından karşılanacaktır.

Uygulanabilirlik: Steroid olmayan anti-enflamatuvar ilaçların günlük klinik uygulamada sistemik kullanımı ya da mevcut standart formülasyonlar ve pozoloji ile yeni araştırmalar yapılması teşvik edilmemektedir. Bu ilaçların lokal kullanımı ile klinik bir fayda

sağlanmamıştır.

Ek olarak omega-3 çoklu doymamış yağ asitlerinin kullanımı subgingival enstrümantasyonun klinik sonuçlarını geliştirir mi?

Kanıta dayalı tavsiye (2.11)

Subgingival enstrümantasyona ek olarak Omega-3 çoklu doymamış yağ asitlerinin kullanılmaması tavsiye edilir.

Destekleyen literatür Donos ve ark. (2019)

Kanıtların kalitesi Omega-3 yağ asitlerinin 6-ay süreyle kullanıldığı plasebo kontrollü üç adet randomize klinik çalışma (toplam hasta sayısı:160)

Tavsiyenin derecesi A -↓↓

Konsensüs gücü Konsensüs (Olası çıkar çatışması nedeniyle oy kullanmayan olmadı)

Genel bilgiler

Müdahale: Serhan ve ark. (2017) tarafından yakın zamanda lipid yapıdaki pro-resolvinlerin keşfi, besin desteği olarak çoklu doymamış yağ asitlerinin cerrahisiz periodontal tedaviye ek olarak kullanılabileceğini düşündürmüştür. Bu resolvinlerin bazıları, başlıca iki omega-3 çoklu doymamış yağ asitinin yani eikosapentaeonik asit (EPA) ve dokosaheksaneoik asit (DHA) metabolize edilmesi ile oluşur ve sırasıyla E- ve D- resolvinlerdir. Bu konu ile ilgili henüz çok az sayıda insan çalışması vardır.

Mevcut kanıtlar: Altı ay süreyle Omega-3 çoklu doymamış yağ asiti kullanılan plasebo

kontrollü üç adet randomize klinik çalışma (toplam hasta sayısı:160) belirlenmiştir. Çalışmalar

arasındaki yöntemsel farklar nedeniyle meta-analiz yapılamamıştır. Çalışmalardan birinde omega-3 çoklu doymamış yağ asitlerinin düşük dozda (6,25mg EPA ve 19,9 mg DHA) günde iki kez, 6 ay süreyle kullanımı incelenmiştir. İkinci çalışmada bu yağ asitlerinin yüksek dozda (3g) ve 81 mg aspirin ile birlikte 6 ay süreyle kullanımı incelenmiştir. Üçüncü çalışmada 1g omega-3 yağ asiti günde iki kez 6 ay süreyle kullanılmıştır. Bütün çalışmalarda, altı ay sonunda sondalama derinliğinde azalma bildirilmiştir. Sınırlı sayıda çalışma olması ve çalışmalar arasındaki yöntemsel farklar nedeniyle meta-analiz yapılamamıştır.

Yanlılık riski: Üç çalışmadan birinde yanlılık riski yüksek bulunmuştur. Bir çalışma firma, bir çalışma üniversite tarafından desteklenmiş, bir çalışmada finansal kaynak açıklanmamıştır.

Tutarlılık: Az sayıda çalışma olması ve çalışmalar arasındaki yöntemsel farklar nedeniyle önerilen kullanım şekli ve formülasyon ile ilgili meta-analiz yapılamamıştır.

Klinik önemi: Üç çalışma arasındaki yöntemsel farklar nedeniyle klinik olarak anlamlı bir sonuca varmak mümkün olmamıştır.

Fayda-zarar dengesi: Çalışmalarda herhangi bir istenmeyen etki bildirilmemiştir, Omega-3 yağ asitlerinin güvenli besin desteği olduğu söylenebilir.

Ekonomik değerlendirmeler: Bu besin desteğinin ek maliyeti hasta tarafından karşılanmaktadır.

Uygulanabilirlik: Omega-3 besin desteğinin tek başına ya da subgingival enstrümantasyona ek olarak kullanımının onaylanması ya da reddedilmesi için yeterince veri mevcut değildir.

Omega-3 yağ asitlerinin düşük dozda aspirin ile birlikte kullanımı için de daha ileri

Omega-3 yağ asitlerinin düşük dozda aspirin ile birlikte kullanımı için de daha ileri