• Sonuç bulunamadı

LUKATANIN TANIMI VE HUKÛKÎ NİTELİĞİ

Belgede İSLÂM HUKUKUNDA LUKATA (sayfa 37-41)

Bu başlık atında lukatanın sözlükteki anlamı ve terim anlamı verilecek olup hukûkî niteliğine dikkat çekilecektir.

1.1. Lukatanın Tarifi

1.1.1. Sözlük Anlamıyla Lukata

Lukatanın kelime anlamı, bir şeyi yerden kaldırıp almak; ilmi kitaplardan öğrenmek; elbiseyi yamamak; kılları yolmak; (kuş) taneyi yerden toplamak, yakalamak gagası ile almak gibi anlamlara gelir. Ayrıca sözün nâdir kullanılanına dendiği gibi Araplar, horozun yerden taş toplamasında da bu fiili kullanırlar. Sülâsi birinci bâb’tan isimdir.84

İmam Malik’e (ö.179/795) göre lukata kelimesi dört şekilde okunabilir. Bunlar: Lukâta, lukta, lukata ve lakat. Halil b. Ahmed (ö.175/791) ise lukata hakkında şunları söylemektedir: Bir şeyi yerden almak anlamındadır. Kaf’ın fethası ile bu kelime, ismi fâilin mübalağasıdır ki buna mültakit denir. Humeze ve lümeze gibi. Kaf’ın sükûnu ile ise ismi mef’ulün mübalağa sıfatıdır. Kendisinden dolayı gülünen şeye duhke denilmesi; alay edilen şeye de hüz’e denilmesi gibi. Yolda bulunup alınan mala lukata denmesinin sebebi ise, genellikle insanlar tabiatı gereği “eşyayı yerden almakta” ellerini çabuk tutarlar. Çünkü o “yolda bulunan bir şey”dir. Bundan dolayı bu şekilde söylenmiştir.85

84 İbn Manzûr, Lisânü’l-arab, C: V, s. 392-393; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü’l-muhit, I, s. 885; Zebîdî, Tâcü’l-arûs,

C: XX, s. 75.

85 Ebu Abdirrahman el-Halil b. Ahmed b. Amr b. Temîm el-Ferâhîdî, Kitâbü’l-ayn, Dâr ve Mektebetü’l-Hilâl,

Kur’an’da طقل fiili yerden kaldırıp almak manasında iftiâl babından olmak üzere iki farklı yerde kullanılmıştır.

• “Onlardan bir sözcü, ‘Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki

geçen kervanlardan biri onu bulup alsın…’dedi.”86

• “Nihayet Firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o

çocuğu bulup aldı…”87

1.1.2. Teknik Bir Terim Olarak Lukata Kavramı

Lukatayı İslâm hukukçuları küçük farklarla şu şekillerde açıklamışlardır:

İbn Hazm’a (ö.456/1065) göre lukata: Acem memleketlerinde veya barış yahut zorla

alınmış Arap memleketlerinde açık veya gömülü olarak köyde, şehirde, sahrada bulunan mallara denir. Ancak bunların İslâmî bir alâmet taşıması gerekir. Düşürülmüş olarak bulunan mal da lukatadır.88

İbn Rüşd (ö.595/1198) lukatayı şöyle tarif eder: Mâmur yerde, çölde veya harabelerde bulunan, sahibinin kim olduğu bilinmeyen, müslümana ait, zâyi olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunan, cansız mallar ile deve hâricindeki canlı mallara denir.89

İbn Kudâme’ye (ö.620/1223) göre lukata: Sahibi tarafından kaybedilen ve başkası tarafından bulunup alınan maldır.90

Mevsılî (ö.683/1284) ise lukatayı şöyle açıklar: Yerde bulunan sahipsiz ve koruyucusu olmayan hayvan haricindeki maldır. Buluntu hayvana yâni yolunu şaşırmış, bağlanacağı yere gidemeyen hayvana ise “dâlle” denir.91

86 Yusuf 12/10. 87 Kasas 28/8.

88 Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Said b. Hazm, el-Muhallâ, Dâru’l-Fikr, Beyrut “t.y.”, C: VIII, s. 257. 89 Ebü’l-Velîd Muhammed b. Ahmed b. Rüşd el-Kurtubî, Bidâyetü’l-müctehid ve nihayetü’l-muktesid, Matbaatü

Mustafa el-Bâbî el-Halebî, Mısır 1395/1975, C: II, s. 305.

90 İbn Kudâme, el-Muğnî, C: 6, s. 346.

91 Ebü’l-Fazl Mecdüddîn Abdullāh b. Mahmûd b. Mevdûd el-Mevsılî, el-İhtiyâr li’t-ta’lili’l-muhtar, (5.bsk.),

İbn Nüceym’e (ö.970) göre lukata: Zâyi olmuş açık mâsum maldır.92

Şemseddin er-Remli (ö.1004/1596) ise lukatayı şu şekilde açıklar: Bulanın sahibini bilmediği, muhrez de olmayan muhterem maldır.93

Buhûtî’ye (ö.1051/1641) göre lukata: Harbî dışındaki şahıslara ait, elden çıkmış, yok olmuş olarak bulunup alınan mallar ile hamr hâline gelmiş içki gibi yitik olarak bulunup alınan veya gömülerek unutulmuş sırf sahibine ait mallara denir.94

Fetâvâyi Hindiyye’deki lukata tarifi ise şu şekildedir: Yolda bulunan ve bizzat sahibi bilinmeyen maldır.95

Ali Haydar Efendi’ye (ö.1321/1905) göre lukata: Sahibi bilinmeyen, mübah da olmayan zâyi olarak bulunan mala denir. Sahibinin, kiracının, âriyet alanın, gâsıbın gerek bilgisi dışında gerek uyku, kaçmak ve yükü ağır olduğu için terk ettiğinden dolayı zâyi olan maldır.

Bu verilen lukata tarifleri küçük farklarla birbirini tamamlamaktadır. İslâm hukukçuları birbirlerinden farklı olarak her biri diğerinin görmediği yönleri görerek lukatayı tarif etmişlerdir. Bu tarifleri toplamak suretiyle lukatayı Saffet Köse şöyle tarif etmiştir: Lukata, kişinin irâdesi dışında herhangi bir malını mülkiyetini ve üzerindeki haklarından vazgeçmeden kaybettiği ve bir başkası tarafından da sahibine verilmek üzere alınan, sahibi bilinmeyen muhterem96maldır.97

Bu tarife göre:

• Mal, sahibinin irâdesi dışında kaybolmuştur. Bundan dolayı lukata sahipsiz maldan ayrılmıştır.

92 İbn Nüceym, el-Bahru’r-râik, C: V, s. 161.

93 Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Ahmed b. Hamza er-Remlî, Nihâyetü’l-muhtâc, Dâru’l-Fikr,

Beyrut 1404/1984, C: V, s.426.

94 Buhûti, Şerhu müntehe’l-irâdât, C: II, s. 376; Keşşâfü’l-kınâ, C: IV, s. 209. 95 el-Fetâva’l-Hindiyye, Beyrut, 1411/1911, C: II, s. 289.

96 Bknz. Hasan Hacak, “Mal”, DİA, C: XXVII, s. 462.

97 Saffet Köse, “İslâm Hukukunda Bulunmuş Mal ve Çocuk”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1988, s. 48; Saffet Köse, “Lukata”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm

• Bulan sahibine vermek için aldığından mültakit gâsıp hükmünde değildir. Bundan dolayı malın telefi halinde mültakit ödemeyle yükümlü tutulmaz. • Lukata maldır. Bundan dolayı buluntu çocuk lukata tarifinin dışındadır. • Lukata muhterem maldır. Bundan dolayı ganimet lukata tarifinin dışında kalır. • Bulanın sahibini bilmemesi gerekir. Bundan dolayı sahibi bilinen mal tarifin dışında kalır. Çünkü sahibi bilinen mal, sahibinin mülkündedir ve bu mal lukata olarak değerlendirilmez. Böyle bir mal üzerinde de lukata hükümleri uygulanmaz.98 Sahibi bilinen mal derhal sahibine ulaştırılır.

1.2. Lukatanın Hukûkî Niteliği

Kur’an’da lukata ile ilgili doğrudan bir bilgi yoktur. Ancak temel hakların korunması, insanların mallarına haksız tecavüzün önlenmesi yönünde genel bilgiler yer almaktadır.

Örneğin Kur’an-ı Kerim’de “Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin…”99

Başka bir ayet-i kerimede ise “Allah size mutlaka emanetleri ehil olanlara vermenizi

ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor…100

buyrulmaktadır.

Lukatanın rükünlerine geçmeden evvel, bulunan malın alınmasına cevaz veren hatta bazı durumlarda alınmasının vücubiyetini gerekli kılan fukaha maslahat prensibinden hareket ettikleri için kısaca bundan bahsetmek gerekir.101

Maslahat, faydalı olanı elde edip, zararlı olanı defetmedir. Müslüman, kardeşinin malını zâyi olmaktan koruduğu için bunda maslahat vardır. Temelleri Cüveynî tarafından atılıp, Gazzâlî tarafından geliştirilen bir ayrıma göre maslahat üç kısma ayrılır. 102

98 Köse, “İslâm Hukukunda Bulunmuş Mal ve Çocuk”, s. 48-49. 99 Bakara, 2/188.

100 Nisâ, 4/58.

101 Serahsî, el-Mebsût, C: XI, s. 2; Buhûti, Keşşâfü’l-kınâ, C: IV, s. 211.

102 İbrâhim Kâfi Dönmez, “Maslahat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Ankara 2003, C: XXVIII, s.

Zarûriyyât, İnsanların din ve dünya hayatı için gerekli olup, bulunmadığı zaman dünya hayatının alt-üst olmasına, âhirette de cenneti kaybedip azaba uğramasına sebep olan şeylerdir. Bu maslahatlar beş kısma ayrılır. Bunlar: Dinin korunması, nefsin korunması, neslin korunması, aklın korunması, malın korunmasıdır.103

Hâciyyat, zarûret derecesine varmayan ihtiyaçlarından dolayı olan maslahattır. Bunların yokluğu halinde hayatın nizamı bozulmaz fakat sıkıntıya düşülür. Seferde ruhsat, alış-veriş imkânı vb. gibi şeyler örnek olarak verilebilir.104

Tahsiniyyât, bir zarûret ve ihtiyaçtan dolayı olmayıp en uygununu seçmek cinsinden olan, bir hükmün varlığını yokluğuna tercih eden maslahattır. Örneğin, namaz için yapılan temizlikler, yenilecek şeylerden temiz olmayanların haram olması, nazik ve iyi davranmanın emredilmesi gibi şeyler.105

Lukatanın, alınıp sahibi adına muhafaza edilip, sonra da sahibi çıktığında sahibine verilmesi, zaruret-i diniyye’den malı koruma prensibine dâhildir.106 Çünkü Yüce Allah, malların haksız yere yenilmesini ve emanetlerin ehil kimselere verilmesini emretmektedir. Lukatayı alan kimse bulduğu malı alıp kendi malı gibi koruması gerekir. Çünkü bu bir emirdir. Bu durumda mültakit yedü’l-emin olur ki aldığı o mal bulanın elinde emanet hükmünde olmuş olur. Aksi takdirde malı alan kimse kendisi alırsa yedü’damân durumunda olur ki malın telefi halinde tazminle yükümlü olur.

Belgede İSLÂM HUKUKUNDA LUKATA (sayfa 37-41)