• Sonuç bulunamadı

Kendini tehlikeden koruyabilecek durumdaki hayvanlar

Belgede İSLÂM HUKUKUNDA LUKATA (sayfa 75-79)

1. LUKATA

1.1. Lukatanın Çeşitleri Ve Hükümleri

1.1.2. Canlı Olup Olmaması Açısından Lukata

1.1.2.1. Canlı lukatalar (Dâlle)

1.1.2.1.1. Kendini tehlikeden koruyabilecek durumdaki hayvanlar

Hz. Peygamber’in buluntu eşya, buluntu koyun ve deve hakkında sorulan soruya verdiği cevap şu şekildedir. Zeyd b. Hâlid el-Cühenî’den rivayet edildiğine göre altın ve gümüş lukatası hakkında soru sorulduğunda Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

“Onun içinde bulunduğu torbasını ve bağını kendin iyi belle ve bir sene boyunca bunu etrafa duyur. Eğer ona sahip çıkan kimse olmazsa sen de onu istinfak (malı harcayarak tüketmek) et. Senin yanında bir emanet olarak kalsın. Herhangi bir sahibi gelip isteyecek olursa da ona öde.” Adamın biri de kaybolan develer hakkında soru sorunca

da Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Ondan sana ne, onu bırak! Onun ayakları da

içecek suyu da onunla birliktedir. Suya kendisi gider ve ağaç yapraklarını yer. Bu durumu sahibi tarafından bulununcaya kadar böylece devam eder.” Hz. Peygamber’e

koyun hakkında da soru sorulduğunda “Sen onu al, çünkü o ya senindir, ya

kardeşinindir, ya da kurdundur.” buyurmuştur. 273

268 İmam Şâfii, el-Ümm, C: IV, s. 65-66; Nevevî, Minhâcü’t-tâlibîn, C: I, s. 82.

269 İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, s. 308; Derdîr, eş – Şerhu’l-kebîr, C: IV, s. 117; Desûkî, Hâşiye-i ale'ş-

Şerhi'l-kebîr, C: IV, s. 118

270 İbn Kudâme, el-Muğnî, C: VI, s. 390; Buhûti, Keşşâfü’l-kınâ’, C: IV, s. 212. 271 İbn Hazm, el-Muhallâ, C: VIII, s. 270.

272 İbn Nüceym, el-Bahru’r-râik, C: V, s. 165; Buhûti, Keşşâfü’l-kınâ, C: IV, s. 210; el-Fetâva’l-Hindiyye, C:

II, s. 295; İbn Âbidin, Reddü’l-muhtar, C: XVI, s. 461.

273 Buhârî, el-Câmiü’s-sahîh, İlm, 28, 91; İbn Mâce, Sünen, “Lukata”, 1, 2504; Ebû Dâvud, Sünen, Lukata, 1,

Bu rivayetten anlaşıldığına göre develer kendilerini koruyabilmekte ve kendi yiyeceğini ve içeceğini bulup kendine depo edebilmektedir. Bundan dolayı da Hz. Peygamber deveye dokunulmamasını emretmiştir. Bu durum Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer zamanlarında da aynen devam etmiş kimse deveye dokunmamıştır. Sığır da aynı şekilde deve gibi varlığını devam ettirme gücüne sahip olduğundan bu hükme tâbidir. Şöyle ki: Beyhakî’nin rivayet ettiğine göre Münzir b. Cerir şunu anlatır: ““Babamla

beraber Sevâd’daki Bevâzic’de idik. İneklerinin yanına gitti. Aralarında tanımadığı bir inek gördü. ‘Bu inek de ne?’ diye sordu. ‘İnekler arasına karışmış’ dediler. Onun kovulmasını emretti. İneği uzaklaştırdılar. Sonra şöyle dedi: Allah Rasûlü’nün şöyle buyurduğunu işittim: ‘Kayıp hayvana ancak sapkın kişi el uzatır.’”274

Bu uygulama Hz. Osman zamanında biraz değişmiştir. Şöyle ki: İmam Mâlik’ten rivayet edildiğine göre İbn Şihâb ez-Zührî develerin ne yapıldığı hususunda şöyle demiştir: “Hz. Ömer zamanında kayıp develer çoğaldı. Bunlar ahırlarda tutuluyordu.

Hz. Osman halife olunca bunların ilan edilip satılmasını ve sahipleri geldiğinde de bedellerinin onlara ödenmesini emretti.”275

Hz. Osman döneminde buluntu develer toplatılıp bir süre ilan edildikten sonra sahibi gelmeyenler satılıp parası muhafaza edilmiştir. Hz. Ali zamanında ise yitik develer için bir bina yapılıp masrafları devlet hazinesinden karşılanmıştır. Hz. Ali, Hz. Osman’ın ‘develerin sahipleri adına muhafazası için tutulma’ fikrini kabul ederken bunların satılıp parasının muhafaza edilmesini devenin sahibi adına zarar olduğu görüşündedir. Bundan dolayı da masrafları devlet hazinesinden karşılanmak üzere bir bina yaptırıp develer burada muhafaza edilmiş ve onlara orta derecede yem verilmek üzere bakımı yapılmıştır. Sahibi olduğuna dâir delil getirene verilmiş ve yapılan masraflar ondan alınmıştır. Delil gelmezse satılmayıp öylece bırakılmıştır.276

Burada Hz. Osman ve Hz. Ali, Hz. Peygamber’in emrine karşı gelmiş değildir. Şöyle ki Hz. Osman ve Hz. Ali, Hz. Peygamber’in sözlerindeki emrin hangi maksatla

274 Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, Lukata, 2, 12428.

275 Ebû Abdillah Mâlik b. Enes b. Mâlik b. Ebî Âmir el-Asbahî, el-Muvatta’, Dâru’l-Kalem, Şam 1413/1991,

Lukata, no: 848.

276 Seyyid Sâbık, Fıkhü’s- sünne, C: III, s. 263,264; Yusuf el-Kardâvi, “Nasların İlletlerini ve İlgili Bulundukları

Ortam ve Şartları Gözönünde Tutma Hususunda Sahabe ve Tâbiîn’in Metodları” (çev. Yusuf Işıcık), ‘makaleden

naklen Muhammed Yusuf Musâ, Tarihu’l-Fıkhi’l-İslâmi, s. 83-85’ İslâmi Araştırmalar, Temmuz 1986, S. 1, s. 42; Köse, “Lukata”, DİA, C: XXVII, s. 224.

söylendiğini bildiklerinden dolayı uygulamada değişiklik yapmışlardır. Çünkü Hz. Peygamber devrinden sonraki zamanlarda insanların ahlâkında değişiklik olmuş ve bir takım insanlar harama el uzatır duruma gelmişlerdi. Bundan dolayı da develeri kendi hallerinde bırakmak onların zâyi olması anlamında oluyordu. Bu ise Hz. Peygamber’in emriyle bağdaşmaz. Bu sıkıntının ortadan kalkması için böyle bir uygulamaya gidilmiştir.277

Hz. Peygamber, devenin alınmamasını, koyunun alınmasını tavsiye etmiştir. Hz. Peygamber zamanındaki insanlar dine bağlılık ve emanete riayet konusunda çok hassastılar. İslâmın ilk zamanlarında bu şekildeydi. Günümüzde ise fesat artmış, dine bağlılık, emanete riayet azalmış olduğundan, hayvan kendi hâline bırakıldığında kötü niyetlilerin eline geçme ihtimâli yüksektir. Bundan dolayı kaybolan deve, inek, at, eşek gibi kendini koruyabilen hayvanların tenhada ve sahrada bulunması halinde bulan kişinin bulunca sahiplerine vermek üzere alması daha efdaldir. Yerleşim yerinde olursa, canlı hayvanı almamak daha efdaldir. Hanefîler’in görüşü bu şekildedir.278

İmam Mâlik bu rivayetin zahirine bakarak, sahrada ve diğer yerlerde sahipsiz görülen develer iltikat edilemez görüşündedir. Bunlar oldukları gibi bırakılır. Çünkü bu konuda nass vardır. Hz. Peygamber’e koyun sorulduğunda böyle bir cevap vermemiştir. Ancak insanların zararından korkulursa alınabilir. Alan kimse deveyi bir sene ilan eder, sahibi çıkarsa verir, çıkmazsa tekrar yerine bırakır. Mâlikîler sığır, at, eşek, evde bırakılmasına müsaade edilen köpek ve diğer behâimin koyun yitiği gibi alınabileceği görüşündedirler.279

Şâfiîler’e göre, kırlarda yitik bir halde bulunan ve kendilerini kurt, çakal, ayı gibi küçük yırtıcı hayvanlardan koruyabilen sahipsiz hayvanları muhafaza etmek üzere hâkimin iltikat etmesi gerekir. Başkasının görmesi durumunda ise, en sağlam görüşe göre yine alınıp muhafaza edilmesi gerekir. Hatta telef olmasından korkuluyorsa bu

277 Yusuf el-Kardâvi, “Nasların İlletlerini ve İlgili Bulundukları Ortam ve Şartları Gözönünde Tutma Hususunda

Sahabe ve Tâbiîn’in Metodları” (çev. Yusuf Işıcık), İslâmi Araştırmalar, Temmuz 1986, S. 1, s. 42.

278 Kudûrî, Kudûrî metni, C: I, s. 357; Serahsî, el-Mebsût, C: XI, s. 15,16; Merğınânî, el-Hidâye, C: II, s. 176;

Mevsılî, el-İhtiyâr, C: III, s. 37; el-Fetâva’l-Hindiyye, C: II, s. 289; Zuhaylî, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, C: VII, s. 252,253; Köse, “Lukata”, DİA, C: XXVII, s. 224.

279 Sahnûn, el-Müdevvene, C: IV, s. 457; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, s. 305, 308; Derdîr, eş-Şerhu’l-kebîr,

C: IV, s. 117; Desûkî, Hâşiye-i ale'ş-Şerhi'l-kebîr, C: IV, s. 118; Bilmen, Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu, C: VII, s. 243,244.

tür hayvanları iltikat etmek vaciptir. Ancak kendini koruyabilen bu tür hayvanlar temellük için alınamaz. Sahrada bulunan bir hayvanı mültakit ya ilan eder ve mülkiyetine geçirir ya da onu satar parasını alıkoyar ve ilan ettikten sonra mülkiyetine geçirir. Ya da hayvanı kesip yer sahibi çıkarsa değerini öder.280

Hayvanın meskûn bir yerde bulunması durumunda ise, mültakit ya ilan edip mülkiyetine geçirir ya da satar ve ilan ettikten sonra bedelini mülkiyetine geçirir. Ama hayvanı kesip yiyemez. Çobansız otlayabilen hayvanların yağma zamanında temellük için kırdan veya diğer yerlerden alınması caizdir. Kendilerini koruyabilen bu gibi hayvanların bir şehirde veya bir köy civarında temellük maksadıyla, sahibi çıkınca bedelini ödemek suretiyle alınması caizdir. Çünkü bu gibi yerlerde hâin kimselerin zararı dokunabilir.281

Hanbelî mezhebine göre ise, deve, at, katır, geyik, köpek, doğan gibi kendilerini koruyabilecek hayvanları almak caiz değildir. Böyle bir hayvanı alan kişi yetkili bile olsa tazmin eder. Çünkü bu iş gasp mesafesindedir.282

Yetkili kişi veya vekili bu gibi lukataları (dâlle), sahibi adına belirli yerlerde korumak için alabilir. Bunlara ilan gerekmez. Çünkü bu gibi dâlleler hükümetçe belirlenen bir yerde bulunacağından, sahipleri buraya müracaat eder, orada hayvanını bulduğunda ise beyyine getirerek alır. Yalnız vasıflarını söylemeleri yeterli olmaz. Çünkü burası genele açık bir yerdir. Yetkili kişi, bu hayvanları korumak uygunsa korur, maslahata uygun görür ise satar ve kıymetini sahibi adına muhafaza eder.283

Zâhirîler için lukatanın alınmasının farz olduğu daha önce açıklanmıştı. Zâhirîler, dâlle denilen buluntu hayvanı üç kısma ayırırlar:

1- Koyun, keçi gibi kurdun saldırısından veya insanların almalarından korkulacak bir yerde bulunur ve kendilerini koruyacak kimse bulunmaz ve su kenarına da yakın

280 İmam Şâfii, el-Ümm, C: IV, s. 65-66; Nevevî, Minhâcü’t-tâlibîn, C: I, s. 82; Bilmen, Istılâhât-ı Fıkhiyye

Kâmusu, C: VII, s. 243,244.

281 İmam Şâfii, el-Ümm, C: IV, s. 65-66; Nevevî, Minhâcü’t-tâlibîn, C: I, s. 82; Bilmen, Istılâhât-ı Fıkhiyye

Kâmusu, C: VII, s. 243,244.

282 İbn Kudâme, el-Muğnî, C: VI, s. 390; Bilmen, Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu, C: VII, s. 243,244.

283 İbn Kudâme, el-Muğnî, C: VI, s. 390; Buhûti, Keşşâfü’l- kınâ’, C: IV, s. 212; Bilmen, Istılâhât-ı Fıkhiyye

olmazsa bu hayvan kendisini bulup alana helal olur. Sahibi çıksa da artık bunu alamaz, tazmin ettiremez.

2- Otlamaya, su kenarına gitmeye kuvvetli bulunan devedir. Bu devenin alınması caiz değildir. Kim böyle bir deveyi alır ve yanında telef olursa tazmin eder.

3- Otlamaya, su kenarına gitmeye gücü bulunmayan deve ve diğer sığır, at, katır, eşek, geyik gibi hayvanlardır. Ayrıca kendisine kurdun ve insanların saldırısından korkulmayan koyundur. Bunları almak ve ilanda bulunmak farzdır. Sahiplerini bulmaktan ümit kesilince bunlar ya hâkim tarafından ya da mültakit tarafından Müslümanların yararına tahsis edilir.284

Sonuç olarak denilebilir ki: Alınmamasının daha uygun olduğu görüşünde olan fakihler, Zeyd b. Hâlid el-Cühenî’den rivayet edilen hadisten yola çıkarlar. Bu hadisten at, inek ve deve gibi kendisini tehlikelerden koruyabilen hayvanların alınmamasının efdal olduğu sonucu çıkmaktadır. Hanefîler ise bu tür hayvanların da lukata hükümlerine tâbi olduğunu ve bunların kötü niyetli kişilerin vereceği zarardan korumak için alınmasının efdal olduğu görüşündedir. Hatta zâyi olma riski arttıkça el koymanın gerekliliği de o derece artar. Uygun olan da zâyi olma ihtimâli olan buluntunun sahibi adına alınıp muhafaza edilmesidir.

Belgede İSLÂM HUKUKUNDA LUKATA (sayfa 75-79)