• Sonuç bulunamadı

Bankalarda Unutulan Paralar

Belgede İSLÂM HUKUKUNDA LUKATA (sayfa 117-130)

3. GÜNÜMÜZDE BAZI KURUMLARDA LUKATA UYGULAMASI

3.4. Bankalarda Unutulan Paralar

Günümüzde bankalar paraların yatırıldığı ve güvenlik açısından uygun görülen yerlerdir. Bundan dolayı da bankalarda para ve değerli mücevheratın miktarı artmaktadır. Bu malların bir kısmı zaman içinde unutulabilmektedir.

18.08.2017 tarihinde yapılan habere göre, bankalarda toplamda on yıldır işlem yapılmayan 528 bin 876 hesapta 115 milyon lira para unutulmuştur. Yapılan çağrılardan sonra 30 bin 535 kişi unuttuğu 32 milyon lirasını geri alırken 498 bin 341 hesapta unutulan 83 milyon lira yapılan tüm çağrılara rağmen geri alınmamış ve Tasarruf Mevduat Fonu’na aktarılmıştır. Bir kişiye ait unutulan en yüksek tutar ise 434 bin liradır.417 2018 yılında ise TMSF’ye devredilen en yüksek tutar 194 bin 584 avro

olmuştur.418

416 Bilmen, Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu, C: VII, s. 242-243.

417http://www.haberturk.com/ekonomi/is-yasam/haber/1602816-bankalarda-unutulan-paralar-tmsf-ye-devredildi

(Erişim Tarihi: 15.03.2018).

Bankacılık Kanunu’na göre ise unutulan paralar hakkında yapılacak işlem şu şekilde belirlenmiştir: “Bankalardaki mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan hak

sahibinin en son talebi, işlemi, herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde banka tarafından sahibine ulaşılamayanlar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na gelir olarak kaydedilir.”419

Bir malın lukata olabilmesi için bulunan malın sahibinin bilinmemesi gerekir. Aksi halde sahibi bilinen mal üzerinde lukata hükümleri cereyan etmez. Bu konuya daha önce değinilmişti. Bankalarda unutulan paralar da sahibi bilinen mallardandır. Bundan dolayı daha öncede anlatıldığı üzere sahibi bilinen buluntu malın hemen sahibine verilmesi gerekir. Lukata gibi ilan edilmesine gerek yoktur. Burada bankalarda unutulan paraların on yıl herhangi bir işlem yapılmadığında TMSF’ye aktarıldığı bilgisi yer almaktadır. On yıl sonra, yapılan çağrılara rağmen sahibi tarafından alınmayan paralar zamanaşımına uğramaktadır.

Burada verilen örnekleri çoğaltmak mümkündür. Sonuç olarak şöyle diyebiliriz: Kanun ve Yönetmeliklerle buluntu malın ne yapılacağı hususu açık olarak belirtilmiştir. Kanun ve Yönetmeliklerin çıkarılması gösteriyor ki, malın kaybedilmesi gibi durumlar kurumlarda da sık sık rastlanır hale gelmiştir. Bunlar da belirli yönetmeliklerle açıklanmıştır. Kurumlarda uygulanan işlemlerin bazıları İslâm hukukuna uygunken bazıları değildir. Yönetmeliklerde ilan süresi bir yıl olarak belirlenmiştir. Hz. Peygamber de ilanın bir yıl yapılmasını emretmiştir. Ancak Hanefîler hadisi genel ilke olarak kabul etmekle birlikte mezhep içinde kabul gören görüşe göre malın ilan süresi, sahibinin artık malı aramayacağı düşülünceye kadar olmalıdır. Daha öncede bahsedildiği üzere mültakit, malın sahibinden ücret, ödül isteyemez. Ama burada aktardığımız kurumlardaki yönetmeliklere göre bulan kimse sahibinden ödül isteyebilmektedir. Ayrıca ziynet eşyaları bankalara yatırılırken kuyumcuya bozdurulup TL cinsinden yatırılmaktadır. Bu uygulama ise sahibinin zararına olabilmektedir. Bu tür malların da bankaya yatırılırken TL cinsinden yatırılması gerekir. Böylelikle sahibinin zararına olmamış olur. Ayrıca çabuk bozulabilecek malların ilan süresi de bozulma anına kadardır. Kurumlardaki uygulama ise bazı yerlerde altı aylık bir bekletme süresinden bahsedilmekte bazı yerlerde ise bir

günlük süreden bahsedilmektedir. Burada gün vermek yerine malın bozulma ânına kadar ilanının yapılması gerektiği bilgisi daha uygundur. Bir başka hususta İslâm hukukunda bir yıl ilanın sonunda mal kullanılabilirken kurumlardaki uygulama ise beş yılın sonunda kullanılabilir hâle gelmesidir. Beş yıl bekletilme süresi hak mağduriyetine yol açmaması, malın telef olmaması ve bulanın zarara uğramaması gibi hususlar sağlanabiliyorsa malın beş yıla kadar bekletilmesi daha uygun bir davranıştır. Nitekim sürenin uzatılması Hz. Peygamber (s.a.v.)’in uygulamalarında da görülmektedir.

SONUÇ

İnsan hayatını devam ettirebilmesi için başkalarına muhtaçtır. Herkesin yapması gereken işler farklıdır. Bundan dolayı da herkes birbirine muhtaç olması normaldir. Lukata konusu da insanın başkasına muhtaç olduğunu gösteren olaylardan birisidir. Çünkü mal kaybedildiğinde onun güvenli bir şekilde muhafazası ve ilanının yapılabilmesi için başkasına ihtiyaç vardır.

Bir malın lukata olabilmesi için yitik malın sahibinin bilinmemesi, sahibinin iradesi dışında kaybedilmiş olması ve muhterem mallardan olması gerekir. Sahibi bilinen mal ile sahibinin “kim alırsa alsın” diyerek attığı mallar lukata olarak değerlendirilmez.

Lukatanın üç rüknü vardır: İltikat, mültakit ve lukatadır. İltikat yerden alma işlemidir ki bütün fakihlere göre buluntu mal alınmadığında zâyi olma riski bulunan lukatanın alınması farzdır. Zâyi olma riski olmayan lukatanın alınması ise farz değildir.

Yitik malın sahibi adına alınıp ihtimam gösterilerek korunması zaruret-i diniyye’den malı koruma prensibine dâhildir. Bundan dolayı bir kimse kendi malını nasıl koruyorsa, bulduğu malı da kendi malı gibi koruması gerekir ve sahibine ulaşmak için gerekli işlemleri yapmalıdır.

Lukatanın ikinci rüknü mültakittir. Mültakitin lukatayı alması esnasında şâhit tutması gerekir. Çünkü kişinin buluntu malı sahibine verme niyetiyle aldığının göstergesi şahit tutmaktır. Aksi takdirde sahibine verme niyetinin olduğu bilinemez ve malın telef olması halinde tazminle yükümlü olunur. Buluntuya şahit tutulduğunda mal emanet mal olur. Tutulmadığında ise gasbedilen mal olmuş olur. Bu durumda da telef olması halinde tazminle yükümlü olunur. Malı aldığı anda şahit tutma imkânı yoksa şahit tutması gerekmez.

Mültakit lukatayı aldığında malın sayısı, kilosu, miktarı gibi niteliklerini belirlenmesi gerekir. Çünkü sahibi geldiğinde bu ayırt edici özellikleri ile ona verebilir. Günümüzde kurumlar buluntu mal hakkında birkaç kişinin imzasını alarak ve malın ayırt edici

özelliklerini yazarak kayıt altına almaktadırlar. Bu, İslâm hukukuna uygun bir davranıştır.

İlan insanların çok olduğu yerlerde ve malın bulunduğu yerde yapılmalıdır. Günümüzde ise internet üzerinden veya gazete gibi iletişim araçları ile yapılabilmektedir. Bu araçlarla sahibine ulaşma imkânı daha fazladır.

Lukata ilanının süresi hakkında da görüş ayrılıkları vardır. Ancak kabul edilen görüşe göre mültakit buluntu malı sahibinin artık aramayacağını düşündüğü âna kadar ilan etmesi gerekir. Bu süre ise bulunulan bölgeye, örfe göre değişiklik arz etmektedir. Örnek vermek gerekirse ağacın bol olduğu yerde bir ağaç parçasının bir önemi fazla olmazken ağacın az olduğu yerde ise küçük bir ağaç parçası önem arz edebilmektedir. Başka bir örnek vermek gerekirse su bol olan ülkelerde bir litre suyun pek bir önemi olmayabilir. Ama suyun az olduğu yerlerde bir litre su bile çok önemlidir. Bu sebeple malın bulunduğu yerin örfüne göre ilan süresinin ayarlanması gerekir.

Mültakitin, vasıflarını söyleyerek sahiplik iddia eden kimseye buluntu malı vermesi caizdir. Ancak bu durumda işini sağlama almak için ondan kefil isteyebilir. Lukata bu şekilde teslim edildikten sonra başka birisinin beyyine getirerek sahiplik iddia etmesi durumunda kendisi zarar görmemiş olur.

Günümüzde bir malın lukata olabilmesindeki ölçüyü buluntu malın bulunduğu yerin örfüne göre belirlemek gerekir. Bir mal bulunduğunda o bölgede önemsiz sayılabiliyorsa böyle bir malı bulan kimse onu alıp kullanabilir. Sahibinin arayacağı düşünülürse önemli mallardan olup bu tür malların muhafaza ve ilan edilmesi gerekir.

Mültakit, buluntu hayvan için değerini geçmeyecek şekilde hâkimin emri ile birkaç gün masraf yapabilir. Kendi değerini geçecek ise hâkimin emri ile ya kiraya verilir ya da satılır. Yaptığı masrafları sahibi geldiğinde ondan alır. Sahibi vermek istemezse dâlleyi hapsedebilir. Hapis sırasında mal telef olursa mültakitin alacağı düşer ve tazminle de yükümlü olmaz. Mültakit hâkimin emri dışında mala masraf yaparsa sahibinden bunu isteyemez.

Mültakit çabuk bozulabilecek cinsteki malları bozulma ânına kadar ilan eder. Yâni bu tür malların ilan süresi malın sağlam kalma süresi ile sınırlıdır. Bu süre içinde sahibi çıkarsa verir. Çıkmazsa kendisi zengin de olsa bunlardan faydalanabilir. Sahibi geldiğinde ise sahibine öder.

Mekke lukatası ile diğer yerlerin lukataları arasında bir fark yoktur. Ancak Şâfiî, Hanbelî ve Zâhirî fakihler Mekke lukatası ilanının ebedi olarak yapılması görüşündedir. Hz. Peygamber’in Mekke lukatası hakkındaki sözlerindeki amaç, nasıl olsa sahibi bulunmaz diye malı ilan etmemenin yanlış olduğuna dikkat çekmek içindir. Yoksa Mekke lukatasını ayrı değerlendirmemiştir. Buranın lukatası bulunduğu yerde ilan edilir. Oradan ayrılacak kimseler ise orada buluntu eşya ile ilgilenen yere teslim eder ve öyle ayrılır.

Lukata telef edildiğinde ödenirken mal mislî mallardan ise misli ile tazmin edilir. Kıyemî mallardan ise kıymeti ile tazmin edilir.

Süresi içinde sahibi gelmeyen mallar ya sahibi adına korumaya devam edilir ya beytülmâle devredilir ya hâkime teslim edilir ya satılır ya da sadaka olarak verilebildiği gibi mültakit kendi mülkiyetine de geçirebilir.

Günümüzdeki birçok yönetmeliğe göre mal bulunduğunda bir yıl muhafaza ve ilan edilir. Hz. Peygamber de ilanın bir yıl yapılmasını emretmiştir. Ancak Hanefîler hadisi genel ilke olarak kabul etmekle birlikte mezhep içinde kabul gören görüşe göre malın ilan süresi, sahibinin aramayacağı düşülünceye kadar olmalıdır. Bu süre ise malın bulunduğu yerin örfü ile belli olur. Ayrıca İslâm hukukunda bir yıl ilanın sonunda mal kullanılabilirken kurumlardaki uygulama ise beş yılın sonunda kullanılabilir hale gelmesidir. Beş yıl bekletilme süresi hak mağduriyetine yol açmaması, malın telef olmaması ve bulanın zarara uğramaması gibi şartlar sağlanabiliyorsa malın beş yıla kadar bekletilmesi daha uygun bir davranıştır. Nitekim sürenin uzatılması Hz. Peygamber (s.a.v)’in uygulamalarında da görülmektedir.

Bulan kimse, malın sahibinden ödül isteyemez. Kendi malını nasıl muhafaza ediyorsa buluntu malı da kendi malı gibi muhafaza etmesi gerekir.

Kanun ve yönetmeliklerde buluntu malın ne yapılacağı hususu açık açık zikredilmiştir. Belli çerçevede bu uygulamalar İslâm hukukuna uygundur. Mal bulunduğunda tutanak tutulur, ilan edilir sahibi çıkmadığında ise açık artırma yolu ile satılır. Yâni burada malın sahibine ulaştırılma gayesi vardır.

Lukata konusunun amacı kaybedilen malın zarar görmesini önlemektir. Bulanın kendi malına gösterdiği koruma güdüsünü bulduğu malda da göstermesinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu koruma ise zarureti diniyye’dendir. Bu konular fıkıhta ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Bu da İslâm dininin hak ve hukuku koruma hassasiyetini göstermektedir. Buradaki asıl gaye kişinin bulduğu malı sahibine kusursuz bir şekilde ulaştırmasıdır. Böylelikle bulanın hakkı yanında malın ve sahibinin hakkı da korunmuş olur.

KAYNAKÇA

(1) Kitap

Ahmed b. Hanbel. Müsned-i Ahmed b. Hanbel. (2. bsk.). Beyrut: Müessetür’-Risâle. 1420/1999.

Aktan, H. İstihkâk. İstanbul: TDV. 2001.

Ali el-Hafîf. İslâm Hukukuna Göre Hukûkî İşlemler ve Hükümleri (çev. Rahmi Yaran). Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı yay. 2011.

Ali Haydar, Dürerü’l-Hükkâm fî Şerhi Mecelletü’l-Ahkâm. y.y. t.y. Apaydın, H.Y. Karz. İstanbul: TDV. 2001.

Arı, A. Vasiyyet. İstanbul: TDV. 2012.

Atar, F. Fıkıh Usûlü. İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları. 1988.

Aydın, M.Â. Cuâle. Ankara: TDV. 1993. Bardakoğlu, A. Hîbe. İstanbul: TDV. 1998.

Beyhakî. Şuabü’l-îmân. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye. 1410.

- es-Sünenü’l-kübrâ. Haydarabad: Meclis-i Dairetü’l-Maarifi’n-Nizamiyye. 1344.

Bilmen, Ö.N. Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu. Bilmen yay. t.y.

Buhârî, İ. H. el-Câmiü’s-sahîh. Beyrut: Dâru İbn Kesîr. 1422/1987. Buhûti, İ. Şerhu müntehe’l-irâdat. Beyrut: Âlimu’l-Kütüb. 1996. Cezîrî, İ. el-Fıkh ale’l-mezâhibi’l-erba’a. y.y. t.y.

Çalış, H. İslâm Hukuku Literatüründe Eşya Hukukunun Temel Kavramları ve Konu ve Kapsam Açısından “Milk” Terimi. İslâm Hukuku Araştırmaları Dergisi, S: 2. 2003.

Dalgın, N. İslâm Hukukuna Göre Satım Sözleşmesi Açısından Mal Kavramı. Ondokuz

Mayıs Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Samsun. 1999.

Dârekutnî. Sünen. Beyrut: Dâru’l-Maarrif. 1386/1966.

Dârimî. Sünen-i Dârimî. Beyrut: Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî. 1407.

Demir, F. İslâm Hukukunda Mülkiyet ve Servet Dağılımı (2. bsk.), Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı yay. 2012.

Derdîr, A. eş-Şerhu’l-kebîr. Beyrut: Dâru’l-Fikr. t.y.

Desûkî, A. Hâşiye-i ale'ş-Şerhi'l-kebîr. Beyrut: Dâru’l-Fikr. t.y. Dönmez, İ.K. Maslahat. Ankara: TDV. 2003.

Ebî Şeybe. Musannef Ebî Şeybe. y.y. t.y.

Ebû Dâvud. Sünen-i Ebû Dâvud. Beyrut: Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî. t.y. Ebû Ubeyd. Kitâbü’l-emvâl. y.y. t.y.

el-Fetâva’l-Hindiyye. Beyrut: Dâru’l-Fikr. 1411/1911.

Enes b. Mâlik. el-Muvatta’. Şam: Dâru’l-Kalem. 1413/1991. Ferâhîdî, T. Kitâbü’l-ayn. Beyrut: Dâr ve Mektebetü’l-Hilâl. t.y. Fîrûzâbâdî, Y. el- Kâmûsü’l-muhît. y.y. t.y.

Gözübenli, B. Keylî. Ankara: TDV. 2002. Hacak, H. İrtifak. İstanbul: TDV. 2000. Hacak, H. Mal. Ankara: TDV. 2003. Hacak, H. Milk. İstanbul: TDV. 2005. Hacak, H. Veznî. İstanbul: TDV. 2013.

Hanbelî, R. el-Kavâid fi’l-Fıkhi’l İslâmî. Mısır: Mektebetü’l-Külliyâti’l-Ezheriyye. 1391/1971.

Haskefî, M. ed-Dürrü’l-muhtar. Beyrut: Dâru’l-Fikr. 1386.

İbn Âbidin. Reddü’l-muhtar ale’d-Dürri’l-muhtâr. Beyrut: Dâru’l-Fikr. t.y. İbn Hazm. el-Muhallâ. Beyrut: Dâru’l-Fikr. t.y.

İbn Kudâme. el-Muğnî. Beyrut: Dâru’l-Fikr. 1405.

- el-Kâfî fî fikhi’l-İmâmi’l-mübeccel Ahmed b. Hanbel. y.y. t.y. İbnMâce. Sünen-i İbn Mâce. Beyrut: Dâru’l-Fikr. t.y.

İbn Nüceym. el- Eşbâh ve’n-nezâir. Beyrut-Lübnan: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye. 1400/1980.

- el-Bahru’r-râik Şerhu Kenzi’d-dekâik. Beyrut: Dâru’l-Maarrif. 1400/1980. İbn Rüşd el-Kurtubî. Bidâyetü’l-müctehid ve nihayetü’l-muktesid. Mısır: Matbaatü

Mustafa el-Bâbî el-Halebî. 1395/1975.

İbnü’l-Hümâm. Fethu’l-kadîr li’l-âcizi’l-fakîr. Beyrut: Dâru’l-Fikr. 1395/1975. Kallek, C. Mudârebe. İstanbul: TDV. 2005.

Karâfî, A. Envâru’l-bürûk fî envâi’l-fürûk. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye. 1418/1998.

Karaman Ö.F. Dânyâl. İstanbul: TDV. 1993.

Karaman, H. Mukayeseli İslâm Hukuku. İstanbul: İz yay. 2016.

Kâsânî, A. Bedâiu’s-sanâ’i fî tertîbi’ş-şerâi’. Beyrut: Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî. 1974. - Keşşâfü’l-kınâ’ an metni’l-iknâ. Beyrut: Dâru’l-Fikr. 1402.

Köse, S. İslâm Hukukunda Bulunmuş Mal ve Çocuk. Basılmamış Yüksek Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. 1988.

Köse, S. Lukata. Ankara: TDV. 2003. Kudûrî, A. Kudûrî metni. y.y. t.y.

Manzûr, M. Lisânü’l-arab. Beyrut: Dâru’l-Sadr. t.y.

Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye. Karkhane-i Kütüb.

Merğınânî. el-Hidâye Bidâyetü’l-mübtedî. Haleb: el-Mektebetü’l-İslâmiyye. t.y. Mevsılî, M. el-İhtiyâr li’t-ta’lili’l-muhtar (5.bsk.). Beyrut: DKİ. 2013.

Muhammed Yusuf Mûsa, Mal ve Bölümleri (çev. M. Esad Kılıçer). Diyanet Dergisi, Mart-Nisan S. 82-83. 1969.

Müslim. Sahîh-i Müslim. Beyrut: Dâru İhyai’t-Türâsi’l-Arabî. t.y.

Nemerî. el-Kâfî fî fikhi’l- Mâlikiyye (2. bsk). Suudi Arabistan: Mektebetü’r-Riyâdı’l- Hadîse. 1400/1980.

Nesâî. Sünen (2.bsk). Haleb: Mektebetü’l-İslâmiyye. 1406/1986. Nevevî, Ş. el-Mecmû’ Şerhu’l-Mühezzeb. y.y. t.y.

- Minhâcü’t-tâlibîn. Beyrut: Dâru’l-Maarrif. t.y.

Remlî, H. Nihâyetü’l-muhtâc. Beyrut: Dâru’l-Fikr. 1404/1984.

Sahnûn, H. el-Müdevvenetü’l-kübrâ. Beyrut-Lübnan: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye. t.y. San‘ânî, N. Musannef Abdürrezâk (2.bsk). Beyrut: Mektebetü’l-İslâmî. 1403. Serahsî. el-Mebsût. İstanbul: Gümüşev yay. 2015

Seyyid Sâbık. Fıkhü’s-sünne. y.y. t.y.

Suyûti, el-Eşbâh ve’n-nezâir. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye. 1403. Şâfii, İ. el-Ümm. Beyrut: Dâru’l-Maarrif. 1393.

Şîrâzî, Y. el-Mühezzeb fî fıkhi’l-İmam Şâfiî. Beyrut. t.y.

Şirbînî. Muğni’l-muhtâc ilâ ma’rifeti me’ânî el-fâzı’l-minhâc. Beyrut: Dâru’l-Fikr. t.y. Taberânî. el-Mu’cemü’l-kebîr (2.bsk). Medine: Mektebetü’l-Ulûm ve’l-Hikem.

1404/1983.

Vehbe Zuhaylî, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi (çev. Ahmet Efe, Beşir Eryarsoy, H. Fehmi Ulus, Abdürrahim Ural, Yunus Vehbi Yavuz, Nurettin Yıldız). İstanbul: Feza yay. 1994.

Yeniçeri, C. İslâm İktisâdının Esasları. İstanbul: Şâmil Yayınevi. 1980. Yıldırım, C. Kaynaklarıyla İslâm Fıkhı. Uysal Kitabevi. t.y.

Yusuf el-Kardâvi. Nasların İlletlerini ve İlgili Bulundukları Ortam ve Şartları

Gözönünde Tutma Hususunda Sahabe ve Tâbiîn’in Metodları (çev. Yusuf

Işıcık), İslâmi Araştırmalar. Temmuz 1986, S. 1. 1986. Zebîdî, A. Tâcü’l –arûs. y.y. t.y.

(2) İnternet Kaynakları

http://www.airporthaber.com/havacilik-haberleri/thy-ucaklarinda-unutulan-esyalar- dudak-ucuklatti.html Erişim Tarihi: 15.03.2018.

http://www.haberturk.com/ekonomi/is-yasam/haber/1602816-bankalarda-unutulan- paralar-tmsf-ye-devredildi Erişim Tarihi: 15.03.2018.

http://www.mirathaber.com/prof-dr-ali-seyyar-nisabi-yeniden-belirlenecek-zekat- devlet-eliyle-mi-yurutulmeli-84-2314y.html. 25.04.2018.

http://www.tcddtasimacilik.gov.tr/files/3/I-3_No_lu_Kay__p_E__ya_Tamimi.pdf Erişim Tarihi: 13.03.2018.

http://www.turkhukuksitesi.com/mevzuat.php?mid=3003 Erişim Tarihi: 15.03.2018. http://www.turkhukuksitesi.com/mevzuat.php?mid=8815 Erişim Tarihi: 15.03.2018. https://www.haber16.com/mudiler-bankalarda-tam-98-milyon-lira-unuttu/37287/

https://www.tbmm.gov.tr/genser/kayip_buluntu_esya_yonergesi_15092014.pdf Erişim Tarihi: 11.03.2018.

www.trabzon.dhmi.gov.tr/getBinaryFile.aspx?Type=12&dosyaID=1121 Erişim Tarihi: 15.03.2018.

ÖZGEÇMİŞ

Adı Soyadı : Resul KAYNAR

Doğum Yeri ve Yılı : Tosya/1992

Medeni Hali: : Evli Yabancı Dili : Arapça

E-Posta : resul_kaynar_164@hotmail.com

Eğitim Durumu

Lise : Kastamonu Anadolu İmam Hatip Lisesi

Üniversite : Fırat Üniversitesi

Mesleki Deneyim

Belgede İSLÂM HUKUKUNDA LUKATA (sayfa 117-130)