• Sonuç bulunamadı

Türkiye için ticari açıklık ve ekonomik büyüme ilişkisini test etmeden önce aynı konuda farklı ülkelerde yapılan çalışmalar bu başlık altında incelenecektir. Diğer çalışmalarda uygulanan yöntemler ve sonuçlarını analiz etmek, Türkiye örneğini oluşturabilmek adına önem taşımaktadır. Ticari açıklık ve ekonomik büyüme ilişkisi üzerine geniş bir yabancı literatür mevcuttur. Bir kısmına çalışmanın ilk bölümünde ticari açıklık ölçüm yöntemleri incelenilirken değinilmiştir. Burada ise daha önce incelenen ve incelenmeyen çalışmalarda uygulanan yöntemler ve sonuçları ele alınacaktır.

Büyüme ve dış ticaret ilişkisini inceleyen ampirik literatür çoğunlukla ihracat ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiye dayanmakta olup, bu çalışmaların ilk örnekleri 1960’lı yıllara uzanmaktadır. Ticari açıklık ve ekonomik büyüme ilişkisine ilgi, 1990’lı yıllarda artmış ve bu konudaki en ünlü eserler de bu yıllarda ortaya konulmuştur. Bu konudaki en ünlü makaleler; Dollar (1992), Sachs ve Warner (1995), Edwards (1998), Rodriduez ve Rodrik (1999), Frankel ve Romer (1996), Yanıkkaya (2003)’ya aittir. Bu temel çalışmalar dışında günümüze kadar gelen çok sayıda ülke örnekli çalışmalar da mevcuttur.

Dollar ünlü çalışmasında∗, gelişmekte olan Asya ülkelerinin, Latin Amerika

ve Afrika’daki gelişmekte olan ülkelerden daha hızlı büyüdüğü şeklindeki gözleminden hareketle, 1976-1985 döneminde, gelişmekte olan 95 ülke ekonomisinin büyüme kaynaklarını incelemiştir. Ele alınan dönemde kişi başına düşen gelir 16 Asya ülkesinde yılda ortalama %3,4 artarken, 24 Latin Amerika ülkesinde %0,3, 43 Afrika ülkesinde ise %0,4 oranında azalmıştır. Dollar bu farklılığın temel nedenini, ülkelerin dışa ya da içe dönük büyüme stratejileri izlemesine bağlamaktadır.

Dışa dönüklük Dollar tarafından iki faktörün varlığı ile açıklanmaktadır. İlki, düşük koruma düzeyidir ve özellikle girdiler üzerindeki düşük koruma düzeyi, ihracatçıların lehine sürdürülebilir reel döviz kuruna neden olur. İkincisi, ihracatçılar lehine olan bu durumun sürekliliğinin sağlanması için reel döviz kurunda küçük değişikliklerin gerçekleşmesidir.

Dolar, Summer ve Heston’ın 121 ülke için derledikleri karşılaştırmalı fiyat endeksini kullanarak, dışa dönüklük ölçüsü geliştirmiştir. ABD’nin fiyatlarının referans fiyatlar olarak alındığı nispi fiyat düzeyi endeksi şu şekildedir:

RPLi = 100 × ePi / PU.S.

Bu denklemde RPLi i ülkesinin nispi fiyat düzeyini, e döviz kurunu (dolar /

ulusal para), Pi i ülkesinin tüketici fiyat endeksini ifade etmektedir. Eğer üretilen tüm

mallar ticarete konu olsaydı ve hiçbir ticaret engeli bulunmasaydı, bu endeksin değeri 100 olmaktadır ve böyle bir durumda fiyat düzeylerindeki farklılıklar içe ya da dışa dönüklüğün ölçüsü olarak alınabilmektedir. Örneğin uzun yıllar yüksek fiyat düzeyini sürdüren bir ülkenin, korumacı ya da içe dönük politika izleyen bir ülke olduğu söylenebilir. Ancak ticarete konu olmayan malların da mevcut olması bu endekse göre ölçüm yapılmasını zorlaştırmaktadır. Çünkü genellikle ticarete konu olmayan malların fiyatları ülkelerin nispi faktör donanımlarına göre farklılık gösterecektir.

Bkz. David Dollar, “Outward-oriented Developing Economies Really Do Growth More Rapidly:

Evidence from 95 LDCs, 1976-1985”, Economic Development and Cultural Change, 40(3), April- 1992.

Bu nedenle Dollar, Summer-Heston endeksinin düzeltilmesi gerektiği sonucuna varmış ve reel döviz kuru çarpıklık endeksi oluşturarak, türettiği endeks döviz kurunun varsayılmış serbest ticaret düzeyinden, uygulanan ticaret rejimi tarafından ne kadar saptırıldığını ölçmeyi amaçlamıştır. Ayrıca kurdaki kısa dönemli dalgalanmaların endeks üzerindeki etkilerini yok etmek için 1976-85 yıllarının ortalaması kullanılmıştır. Bu da Dollar’ın kullandığı ikinci endeks olan reel döviz kuru değişkenliği endeksidir. Dollar, bu iki endeksi kullanarak 95 ülkeyi açıklık derecesine göre sıralamış ve dışa dönüklük ile büyüme arasındaki ilişkiyi ortaya koymaya yönelmiştir.

Dışa dönüklük ve büyüme ilişkisi incelenirken, kişi başına düşen gelirin büyüme oranı bağımlı değişken, yatırımların GSYİH içindeki payı, reel döviz kuru sapma ve reel döviz kuru değişkenliği endeksleri ise bağımsız değişkenler olarak belirlenmiştir. Regresyon analizi sonucunda büyüme ile yatırım oranı arasında pozitif, büyüme ile reel döviz kuru sapma ve değişkenlik endeksi arasında ise negatif ilişki tespit edilmiştir. Başka bir ifade ile istikrarlı bir döviz kurunu sürdürebilme, ticari liberalleşme ve reel döviz kurunda devalüasyon gerçekleştirme gibi politikaların bir çok gelişmekte olan ülkede büyüme performansını güçlü şekilde etkileyeceği sonucuna ulaşılmıştır300.

Dollar’ın bu çalışması, ekonominin dışa açıklığı ile ilgili çalışmalarda hem en çok atıfta bulunulan hem de en çok eleştirilen çalışmadır. Dollar’a yönelik en kapsamlı eleştiri Rodriguez ve Rodrik tarafından yapılmıştır. Rodriguez ve Rodrik, Dollar’ın kullandığı reel döviz kuru sapma endeksi ile reel döviz kurundaki değişkenlik endekslerinin dışa açıklığın ne derecede göstergesi olabileceği yönünde eleştiri getirmişlerdir. Rodriguez ve Rodrik’e göre, sapma endeksi; ihracat vergilerinin ve teşviklerinin olmaması, tek fiyat yasasının devamlı olarak gerçekleşmesi ve ulusal fiyat düzeylerinde, taşıma maliyetlerinden ve diğer coğrafik faktörlerden kaynaklı hiçbir sistematik farklılık olmaması koşulları var olursa açıklığın bir ölçütü olabilmektedir301. Rodriguez ve Rodrik’e göre bu koşulların aynı anda sağlanması gerçeklere aykırıdır.

300 Dollar, “Outward-oriented Developing…”, ss.523-540. 301

Dollar’ın çalışmasına bir başka eleştiri de Subaşat tarafından gerçekleştirilmiştir. Subaşata’a göre Dollar’ın kullandığı endeks ticari yönelimin değil, ticari liberalizasyonun bir ölçütüdür ve ticari açıklığın büyümeye neden olması ile ticari liberalizasyonun ticari açıklığa neden olması ayrı konulardır. Kaldı ki reel döviz kuru çarpıklık endeksi ticari liberalizasyonun ölçütü de değildir. Bir ülkede reel döviz kurunda çarpıklık olmasa bile korumacılık araçları kullanılıyor olabilir. Dolayısıyla Subaşat’a göre ticaret politikası sadece döviz kuru politikasına indirgenemez302.

Rodriguez ve Rodrik’in değindiği coğrafi faktörler, Frankel ve Romer’ın çalışmasında büyük bir önem derecesine sahiptir. Frankel ve Romer , (ihracat + ithalat) / GSYİH açıklık oranını, coğrafik faktörlerin bir fonksiyonu olarak ele almışlar ve ticari partnerlerin birbirlerine olan uzaklığının ticaret üzerinde olumsuz etkilerinin olduğu yanında, denize kıyısı olmayan bir ülkenin de ticaretinin az olduğu gibi sonuçlara ulaşmışlardır. Coğrafi faktörlerden etkilenen ticari açıklık ile gelir ilişkisinde ise bulunan sonuç, ticaretin geliri arttırdığı yönündedir. Çalışmada, açıklığın coğrafik bileşenleri ve gelir arasındaki ilişkide, ithalat ve ihracat paylarındaki %1 artışın kişi başına düşen milli geliri %2 ya da daha fazla arttırdığı bulgusuna ulaşılmıştır303.

Daha önce bahsettiğimiz DB tarafından gerçekleştirilen çalışma sonucunda, dışa yönelik ekonomilerin ekonomik performansının içe yönelik ülkelerinkinden çok daha yüksek olduğu bulunmuştur304.

Brahmbhatt ve Dadush’un dört kritere göre belirledikleri bir entegrasyon hızı endeksi kullandıklarını daha önce belirtmiştik. Brahmbhatt ve Dadush, uluslararası ticaretin GSYİH’ya oranını, doğrudan yabancı yatırımların GSYİH’ya oranını, kredibilite oranını ve üretimin ihracat içerisindeki payını kullanarak, ihracata dayalı hızlı entegrasyon gerçekleştiren ülkelerin daha hızlı büyüdüğü sonucuna ulaşmışlardır305.

302 Turan Subaşat, “Does The Dollar Index Really Measure Outward Orientation”, International Review of Applied Economics, 17(3), 2003, s.313.

303

Frankel ve Romer, a.g.m., ss.1-33.

304 World Bank, World Development Report…, ss.82-83. 305

Harrison tarafından gelişmekte olan ülkeler için açıklık ve büyüme arasındaki ilişki üzerine yapılan çalışmada çeşitli açıklık ölçütleri (ülkelere özgü ticaret ve döviz kuru politikalarından oluşturulmuş olan yıllık ticari liberalizasyon endeksi, tarife ve tarife-dışı engeller kullanılarak hesaplanan liberalizasyon endeksi, karaborsada oluşan döviz kurunun resmi kurdan sapması sonucu oluşan karaborsa primi, GSYİH’dan ticaretin (ihracat + ithalat) aldığı pay, vs..) bir araya getirilmiş ve açıklık ve büyüme arasındaki nedenselliğin iki yönlü olduğu sonucuna ulaşılmıştır306. Yanıkkaya, beş kategoride ele aldığı açıklık ölçütlerini (ticaret payları, ortalama tarife oranları, ihracat vergileri ve tarife-dışı engellerden oluşan ticari engeller, ikili ticaret anlaşmaları, karaborsa primi ve döviz kuru hareketleri) kullanarak, ticari açıklık ve büyüme arasında önemli ve pozitif ilişkiyi ortaya koymuştur. Çalışmada elde edilen diğer bir sonuç ise gelişmekte olan ülkelerde ticari engeller ve büyüme arasında da pozitif ilişki olduğudur307. Yanıkkaya’nın çalışmasının devamı niteliğini taşıyan bir başka çalışmada da hem açıklıkla büyüme arasında hem de ticari engellerle büyüme arasında pozitif ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır308.

Edwards, panel veri çalışmasında 1980-1990 yılları için 93 ülkedeki toplam faktör verimliliği ve açıklık ilişkisini incelemiştir. Çalışmada şu üretim fonksiyonu dikkate alınmıştır:

Yt = Bt f (Kt, Lt)

Bu eşitlik, GSYİH’nın toplam faktör verimliliğine (B) bağlı olduğunu, toplam faktör verimliliğinin ise fiziksel ve beşeri sermayenin bir fonksiyonu olduğunu göstermektedir. Toplam faktör verimliliğinin büyümesi, beşeri ve fiziksel sermaye sayesinde bilgi stokunun büyümesine bağlıdır. Beşeri sermaye yerel kaynaklarla (eğitimle) ilişkilendirilirken, fiziksel sermaye (gelişmiş ülkelerdeki teknolojik gelişmenin yurtiçinde kullanılması nedeniyle) uluslararası kaynaklarla

306 Ann Harrison, “Openness and Growth: A Time Series, Cross Country Analysis for developing

Countries”, NBER Working Paper, No: 5221, August-1995, ss.10-26.

307 Halit Yanıkkaya, “Trade Openness and Economic Growth: A Cross-Country Empirical

Inverstigation”, Journal of Development Economies, 72, 2003, s.58-65.

308

ilişkilendirilmektedir. Bu nedenle Edwards, toplam faktör verimliliğindeki büyümenin bağımlı değişken olduğu regresyon analizine 9 farklı açıklık ölçüsünü (Sachs ve Warner açıklık endeksi, Dünya Bankası’nın dışa yönelim endeksi raporu, Leamer’ın açıklık endeksi, ortalama kara borsa primi, imalat sanayindeki ortalama ithalat vergisi, tarife-dışı araçların ortalama kapsamı, uluslararası ticaretteki sapmaları ölçen Heritage kurum endeksi, toplam ticaret vergilerinin toplam ticarete oranı, Wolf’un ithalat sapma endeksi) barındıran özgün açıklık endeksini de bağımsız değişken olarak dahil etmiştir.

Edwards, regresyon analizi sonucunda dışa daha açık olan ülkelerin toplam faktör verimliliklerindeki artışın diğer ülkelere göre daha yüksek olduğu sonucuna varmıştır309.

Sinha ve Sinha, 124 ülke için yaptıkları çalışmalarında, bir ülke için t yılı açıklığını (ot) şu eşitlikle ifade etmişlerdir:

ot = (imt + ext)

Bu eşitlikte imt t yılındaki ithalat miktarını, ext ise t yılındaki ihracat miktarını

göstermektedir. Açıklığın t yılındaki büyüme oranı ise (GOPt);

GOPt = (ot – ot-1) / ot-1

ile ifade edilirken, reel GSYİH’nın (GDP) t yılındaki büyüme oranı (GRGDPt) ise;

GRGDPt = (GDPt – GDPt-1) / GDPt-1

ile ifade edilmektedir. Ticari açıklık ve büyüme arasındaki ampirik ilişki ise şu model ile test edilmiştir:

GOPt = a + bGRGDPt + et

309 Sebastian Edwards, “Openness, Productivity and Growth: What Do We Really Know?”, NBER Working Papers, No:5978, March-1997, ss.1-14, http://papers.nber.org/papers/w5978, 12.06.2007.

Çalışmada ilk olarak serilerin Phillips-Perron yöntemi ile birim kök içerip içermedikleri test edilmiş, daha sonra Granger nedensellik sınaması uygulanmıştır. Nedensellik sınaması sonucunda, 11 ülke için açıklık büyümesinden GSYİH büyümesine doğru Granger nedensellik olduğu, 18 ülke için GSYİH büyümesinden açıklık büyümesine doğru Granger nedensellik olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 124 ülkeden 94’ü için ise açıklık ile büyüme arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur310.

Kingsley ve arkadaşları, Nijerya için 1980-2003 döneminde ticari açıklığın büyüme üzerindeki etkisini VAR yaklaşımı ile test etmişlerdir. Çalışmada kullanılan model;

LRGDP = α + β LOPENt + µt

şeklindedir. Bu eşitlikte yer alan LRGDP reel GSYİH’nın, LOPEN ise açıklık değişkenin logaritmik değerini ifade etmektedir. Çalışmada kullanılan açıklık ölçütü ise; M X D M X OPEN y + − + =

biçimindedir. Burada X ihracat, M ithalat değerini gösterirken, Dy GSYİH içerisinde

yer alan kamu ve özel sektörün gerçekleştirdiği toplam tüketim ve yatırım harcamalarını ifade etmektedir. Başka bir ifade ile açıklık ölçütünün paydası GSYİH’yı temsil etmektedir.

Çalışmada ilk olarak Genişletilmiş Dickey-Fuller (Augmented Dickey-Fuller- ADF) birim kök testi gerçekleştirilmiş ve serilerin birinci dereceden durağan oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Daha sonra açıklık ve büyüme arasındaki uzun dönemli ilişki test etmek amacıyla Johansen-Juselius ko-entegrasyon analizi gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın sonucunda açıklık ve büyüme arasında anlamlı bir

310 Tapen Sinha ve Dipendra Sinha, “The Relation Between Openness and Economic Growth: Postwar

ilişki tespit edilememiş olup, dizginlenmemiş bir dışa açılma sürecinin yerel endüstriler açısından zararlı sonuçlara yol açabileceği de vurgulanmıştır311.

Afxentiou ve Serletis, 1870-1988 yıllarını dört döneme ayırarak, Kanada ekonomisi için açıklık ve büyüme ilişkisini Granger nedensellik analizi ile test etmişlerdir. Açıklık ölçütü olarak (ihracat + ithalat) / GSYİH ve ihracat / GSYİH alınmıştır. Analiz sonucunda, ihracat büyümesinden GSYİH büyümesine, (ihracat + ithalat) büyümesinden GSYİH büyümesine, GSYİH büyümesinin (ihracat + ithalat) büyümesine ve ihracat büyümesinden ithalat büyümesine doğru granger nedenselliği bulunmuş, ancak GSYİH büyümesinden ihracat büyümesine ve ithalat büyümesinden ihracat büyümesine doğru bir kanıt elde edilememiştir312.

Jin, 1978-1998 dönemini ele almış ve Çin’in 27 bölgesi bazında açıklık ve büyüme ilişkisini ko-entegrasyon analizi ile incelemiştir. Çalışma Y = f(K,L,T) üretim fonksiyonundan hareket etmektedir. Bu fonksiyonda Y GSYİH, K fiziksel sermaye (toplam yatırım tutarları), L beşeri sermaye (toplam istihdam) ve T ise açıklıktır (ihracat + ithalat / GSYİH). Çalışmada Engle Granger ko-entegrasyon analizi sonucunda, Çin’in doğu kıyısı illerinin dışa daha açık olması nedeniyle önemli bir ekonomik büyüme gerçekleştirildiği ve büyüme ile ticari açıklığın bir arada hareket ettiği, ada illerinde ise açıklığın büyüme üzerine negatif etkide bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bunun nedenini Jin, Çin’in, tümünün dışa yönelimli doğu kıyısı illerinin daha fazla yabancı sermaye çekebilecek alt yapıya sahip olmasının bu illerin rekabet etme şansını arttırırken, ada illerinin ise rekabet için yeterince güçlü olmadıkları için gelen yabancı sermayenin yerli sermayeyi, dışarıdan gelen miktardan daha çok azalttığına bağlamıştır313.

Jin, bir başka çalışmasında savaş sonrası dönemi ele alarak (1953-1999) Kuzey Kore’de ticari açıklık ve büyüme ilişkisini yine ko-entegrasyon testi ile

311

Ogujiuba Kanayo Kingsley, Oji George Okechukwu ve Adenuga Adeniyi, “Is Trade Openness Valid for Nigeria’s Long-Run Growth: A Cointegration Approach?”, December-2004,

http://129.3.20.41/eps/it/papers/0412/0412009.pdf, 23.06.2007, ss.10-19.

312

Panos C. Afxentiou ve Apostolos Serletis, “Openness in the Canadian Economy: 1870-1988”,

Applied Economics, 24, 1992, ss.1191-1198.

313 Jang C. Jin, “On the Relationship Between Openness and Growth in China: Evidence from

incelemiş, ancak açıklık ölçütü olarak ithalat / GSMH’yı almıştır. Çalışmada elde edilen sonuç, GSMH’da yaşanan büyümenin, ticari açıklığının nedeni olduğudur314.

Sarkar, 51 az gelişmiş ülke için 1981-2002 aralığını ele alarak gerçekleştirdiği panel veri çalışmasında, ticari açıklık ölçütü olarak toplam ticaret / GSYİH oranını kullanmış ve açıklığın kişi başına düşen GSYİH’nın büyüme oranı üzerindeki etkisini incelemiştir. Bu çalışmanın sonucunda, yüksek ticaret payına sahip olan ülkelerin daha yüksek büyüme oranlarına ulaştığı görülmüştür315.

Utkulu ve Özdemir’in, Türkiye üzerine yaptıkları ortak çalışma 1950-2000 yıllarını ele almaktadır. Çalışmada kullanılan fonksiyon şu şekildedir:

YPC = f(PC, HC, OPEN)

Bu eşitlikte YPC kişi başına düşen reel GSYİH’yı, PC fiziksel sermayeyi (reel gayri safi yurt içi toplam yatırım / kişi başına düşen reel GSYİH), HC beşeri sermayeyi (ortaöğretime kayıtlı öğrenci sayısı / toplam nüfus), OPEN ise ticari açıklığı (ihracat + ithalat / kişi başına düşen reel GSYİH) temsil etmektedir. Çalışmada ele alınan yıllar 1950-1980 ve 1980-2000 olarak incelenmiş ve böylece rejim değişikliği göz önüne alınarak ko-entegrasyon analizi yapılmıştır. Analiz sonucunda ilk dönemde LOPEN değişkeninin katsayısı negatif bulunurken, ikinci dönemde pozitiftir. Tüm dönem birlikte ele alındığında ise katsayı yine pozitiftir. Granger nedensellik analizi sonucunda ise üç bağımsız değişkenin de GSYİH’nın nedeni olduğu bulunmuştur316.

Utkulu ve Kahyaoğlu’nun, 1990-2004 dönemi için Türkiye bazında gerçekleştirdiği çalışma finansal ve ticari açıklığın büyümeye etkisi üzerinedir. Ticari açıklık göstergesi olarak (ihracat + ithalat) / GSMH, finansal dışa açıklık göstergesi olarak ise (gayri safi özel sermaye girişi + gayri safi özel sermaye çıkışı) / GSMH oranları kullanılmıştır. Doğrusal olmayan zaman serisi (TAR ve STAR) modellemesi ve Markow rejim değişimi modellemesi uygulanmıştır. Çalışmada elde dilen sonuç,

314 Jang C. Jin, “Openness and Growth in North Korea: Evidence from Time Series Data”, Review of International Economics, 11 (1), 2003, ss.18-27.

315 Prabirjit Sarkar, “Trade Openness and Growth: Is There Any Link?”, Journal of Economic Issues,

Vol:XLII, No:3, September-2008, s.772.

316

Türkiye’de finansal açıklığın ekonominin sürekli resesyonda kalmasına neden olması, ticari açıklığın ise büyümeyi pozitif yönde etkilemesidir. Ancak finansal açıklık ticari açıklığın büyüme üzerindeki olumlu etkilerini azaltarak negatif refah etkisi yaratmıştır317.