• Sonuç bulunamadı

LGBTİ  Harekette  Eşcinsel/Biseksüel  Kadın  Olmak

5. HAYATTA KALMAK  İÇİN

5.2.   Kolektif  Çözümler:  Örgütlülük

5.2.1.   LGBTİ  Harekette  Eşcinsel/Biseksüel  Kadın  Olmak

“Kadın   dendiğinde   heteroseksüel   kadınlar,   eşcinsel   dendiğinde   eşcinsel   erkekler   akla   geliyor.”   demişti   Burcu.   Görüşmelerde   LGBTİ   hareketinde   lezbiyen   ya   da   biseksüel   olmaktan   bahsedince,   benzer   şekilde   kadınları   seven   kadınların   görünürlüğü/görünmezliği   üzerine   yoğunlaşmıştı   kadınların   yaptığı   yorumlar.   Bu   anlamda,  Türkiye’de  LGBTİ  hareket  içerisinde  eşcinsel/biseksüel  kadınların  kendilerine   yer   açma   süreci,   bu   mücadele   ve   çabanın   sonucu   olarak   artan   görünürlükle   gelinen   nokta   ve   kadınların   görüşmelerde   buna   dair   ortaya   koydukları   kendi   deneyimleri   ve   izlenimlerine  uğramak  önemli  görünüyor.  

Burcu   Ersoy,   “Her   Kadın   Heteroseksüel   Değildir   – Çifte   Kavrulmuş   Mücadelede   Eşcinsel  ve  Biseksüel  Kadınlar”  makalesinde  (2011),  Türkiye’de  kadın  eşcinselliğinden   ve  örgütlenmelerinden  bahsederken,  lezbiyenlerin  toplumdaki  varlığına  dair  farkındalığı   ve   birbirlerini   bulma   çabasının,   ilk   olarak   geylerle   bir   araya   gelme   pratiği   üzerinden   şekillendiğini  söylüyor.  “Önce  geyler  birbirini  buldu,  sonra lezbiyenler geyleri buldu ve geyleri   bulan   lezbiyenler   birbirini   buldu”   diyen   Ersoy,   bedenleri   ve   cinsellikleri   tahakküm  altındaki  kadınların  cinselliklerini,  cinsel   yönelimlerini,  aşklarını,  parklarda,   sinemalarda   ya   da   benzeri   sosyalleşme   alanlarında   dile getiremediklerini, hatta akıllarına  düşüremediklerini,  dolayısıyla  eyleyemediklerini  belirtiyor  (2011, s. 412). Bu süreçte  yönelimlerini  dışarıda  bir  yerlerde  keşfe  çıkmış  eşcinsel  erkeklerse,  aşklarını  ve   cinselliklerini   görünür   kılmak   için   çoktan   yola   koyulmuş;;   1993’te   kurulan   Lambdaistanbul  ve  1994  yılında  çıkmaya  başlayan  Kaos  GL  dergisi,  eyleme  geçişin  en   temel   yansımalarını   oluşturmuştur.   Eşcinsel/biseksüel   kadınlara   gelindiğinde   ise,   daha   önce  değindiğim  gibi  Lambdaistanbul’un  kurulmasını  takiben,  oradan  lezbiyenlerin  bir   araya   gelip  oluşturduğu   Venüs’ün  Kızkardeşleri Türkiye’nin  ilk  lezbiyen  örgütlenmesi   olmuştur.   Venüs’ün   Kızkardeşleri’ni   Kaos   GL   dergi   çevresinde   birbirini   bulan   lezbiyenlerin,   Mayıs   1998’de  resmen  kurdukları   Sappho’nun  Kızları ve  2000’de  dergi   projesiyle  ortaya  çıkan  Öte-ki Ben izlemiştir  (s. 413-414).  Bunun  yanında  lezbiyenler  ve   biseksüel   kadınlar   o   zamandan   bu   zamana   karma   örgütlenmeler   içinde   eşcinsel/biseksüel  erkeklerle  de  birlikte  yürümeye  devam  etmiştir  ve  etmektedir.  

Eşcinsel ve   biseksüel   kadınların,   çıkılan   bu   uzun   yolda   LGBTİ   hareket   içerisinde   kendilerine   bu   şekilde   alan   açtıkları,   LGBTİ   örgütlerine   bakıldığında   ise,   örgütler   içerisinde  aktif  görev  alan  lezbiyenlerin ve  biseksüel  kadınların  sayısının  gittikçe  arttığı   vurgulanmaktadır   ve   gözlemlenmektedir.   Buna   karşılık,   yaptığım   görüşmelere   odaklandığımda   görüştüğüm   kadınlar   arasında   lezbiyenlerin ve   biseksüel   kadınların   hareket   içerisindeki   görünmezliğine   vurgu   yapan   kadınların   çoğunlukta   olduğu   görülüyor.   Örneğin,   örgütlü   bir   kadın   olarak   kendini   tanımlamasa   da   Kaos   GL’nin etkinliklerini  takip  eden  ve  mümkün  olduğunca  bunlara  katılmaya  çalıştığını  ifade  eden   Deniz,   derneklerin   kurucularının   geyler   olduğunu,   dolayısıyla   onların   etrafında   bir   yapılanma   olduğunu,   geyler   bu   şekilde   daha   aktifken   kadınların   çok   fazla   görünür   olmadıklarını   söyledi.   Derneklerdekinin   yansımasının   ise   aslında   gündelik   hayat  

içerisinde   herhangi   bir   yerde   geylerin   görünürlüğünün   eşcinsel/biseksüel   kadınların   görünürlüğünden   daha   fazla   olmasında   görülebileceğini   belirtti.   Eşcinsel   erkeklerin   görünürlüğünü  ise  Deniz şöyle  açıkladı:  

Toplumsal  nefret  olarak  nefreti  dağıtmaya  çalıştığımızda,  geyler  daha  fazla  pay  alır   bundan.   O   yüzden   herhalde,   ondan   çıkma   bi   şey   olarak,   onlara   daha  fazla   bi   şey   var…   Mağduriyetleri   de   daha   görünür   olduğu   için…   Ben   o   yönden   bakıyorum.  

Onlar  fiziksel  şiddete  de  maruz  kalıyolar.  Daha  çok  psikolojik  şiddet  yaşıyolar  vs.  

olduğu  için  de  daha  çok  mu  çözüme  değer  görülüyo,  ondan  olabilir.  (Deniz)

Görüştüğüm  kadınlar  arasında  Deniz’in  düşüncelerini  paylaşan  kadınlar  çoğunluktaydı.  

Örneğin  Müge,  eşcinsel  erkeklerin  toplum  içerisinde  erkeğe  doğuştan  sağlanan  “pozitif   ayrımcılığın”   dışına   çıktıklarını;;   “diğer   erkeklerle   seks   yaptıkları   ve   kadınlığa   daha   yakın  oldukları  için”  kendilerine  sağlanan  bu  üstünlüğü  yıktıklarını,  bu  nedenle  de  daha fazla   yaftalandıkları,   şiddete   uğradıkları   ve   de   bununla   mücadele   yolunda   da   görünür   olduklarını   söyledi.   Çağla   da,   erkek   gibi   olmanın   Türkiye’de   toplumda   yüceltilen   bir   kavram  olduğundan  ve  kadınların  bu  nedenle  erkek  gibi   yetiştirilmesinin  ve  maskülen tavırlar   sergilemesinin   normal   karşılandığından,   hatta   “erkek   gibi   kız,   helal   olsun”  

yorumlarının   buna   eşlik   edebildiğinden   bahsetti.   Çağla’ya göre,   “yüceltilen   kavramın   içinde,   sınıf   olarak   üstün”   doğan   bir   erkek   feminenleştiğinde   ise,   “insanlara   direk   batıyor  ve  hemen  yaftalanıyor;;  o  yüzden  de  daha  görünür  ve  daha  nefret  uyandıran  bir   şey   halini   alıyordu.”   Pınar ise,   “eşcinsel   erkeklerin   feminenleşip”   daha   çok   göze   batması   gibi   bir   durumun   kadınları   seven   kadınların   hayatında   çoğunlukla   yer   bulmadığından  hareketle,  kadınların  daha  az  görünür  olduklarını,  bu  nedenle  de  daha  az   problemle  karşılaştıklarının  altını  çizdi.  Eşcinsel/biseksüel  kadınların  örgütlü  mücadele   içerisinde   görece   daha   az   yer   aldıklarına   dair   düşünceler   üzerine   de   çıkarım   yapılabilecek  görüşlerini  şöyle  dile  getirdi:  

Kadınlar   görünür   oldukları   zaman   sorunları   artacak.   Görünür   değiller,   sorunları   yok;;   dolayısıyla   uğraşmıyolar.   Görünür   olurlarsa   sorunları   olacak,   dolayısıyla   uğraşmak   zorunda   kalacaklar.   Erkekler,   sorunları   var,   görünürler   ve   daha   çok   mücadele   etmek   zorundalar,   yoksa   öldürülüyolar.   Kadınlar   görünür   değiller,   sorunları  yok  dolayısıyla  ve  mücadele  edecek  bi  şeyleri  yok.  Görünür  olsalar  da   gey   erkekler   kadar   sorun   yaşamayacaklar   belki   ama   ne   uğruna   görünecek,   görünmeden  de  yapabiliyor  kadınlar.  Sen  çok  fazla  bi  sıkıntı  yaşamadığın  zaman   çok   fazla   görünür   olmana   politika   yapmana   falan   gerek   kalmıyo.   Ama   örneğin   kadınsı  geyler  de,  öyle  bi  seçenekleri  olsaydı  görünmemeyi  tercih  ederlerdi;;  ama   çok   ortadalar,   çok   belliler.   Düşünsene,   kolay   bi   yol   varken.   Kadın-erkek   değil   aslında.   Tamamen   benim   üzerimden   gidelim;;   Pınar.   Başka   birini   düşünmeye  

gerek yok. Ben şu   an   kız   arkadaşım   var.   Mutluyum,   çok   rahatım,   hiç   sıkıntı   yaşamıyorum.  Çalışıyorum;;  iş  yerinde  hiçbi  derdim,  sorunum  yok.  Şu  an  neden   açılıp  görünür  olup,  neden  yol  açayım,  niye  açayım,  kime  açayım?  Ama  kadınsı   gey   Ali   yapmak   zorunda;;   yoksa   başka   bi   çaresi   yok.   Çünkü   zaten   göründü   bi   kere.  Kendine  alan  açmak  zorunda.  (Pınar)

Bunların   yanında,   eşcinsel/biseksüel   kadınların   LGBTİ   hareket   içerisinde   birer   özne   olarak   daha   az   görünür   olmalarına   ve   örgütlenmemelerine   dair   farklı   yaklaşımlar   da   görüşmelerde   ortaya   koyuldu.   Örneğin   Deniz,   kadın   ve   duygusallık   ilişkisine   atıfta   bulundu:

Kadınların   örgütlenmesi   galiba   biraz   daha   zor   ya.   Bu   birazcık,   burda   da   cinsiyetçilik  olacak  ama, birazcık  böyle  daha  mı  duygusal  yaklaşıyoruz  ne  oluyor?  

Yani  dört-beş  kadın  bi  amaç  için  toplandığımız   zaman  kavga  çıkıyo,  bi  gerginlik   oluyo.  Bi  gelen  bi  daha  gelmiyor  falan.  Biraz  ayırdına  varamıyoruz  galiba  biz.  O   yüzden  de  alıp  götürmesi  daha  zor  bi  şey  halini  alıyo.  

Özlem ise   öncelikle   dünyadaki   gey   ve   erkek   popülasyonuna   değindi   ve sonrasında   kadın  ve  minnet  duygusu  arasında  bağ  kurdu:  

Dünyanın   her   yerinde   gey,   erkek   popülasyonu,   dolayısıyla   da   erkek   görünürlüğü   daha  fazla  yani.  O  yüzden  burda  da  öyle  olması  normal,  çünkü  o  gidicez  de  nolcak   diyen  kadınlar  çok  fazla,  o  yüzden  o  görünürlük  daha  az  ve  o  popülasyonun  daha   az   olmasıyla   da   bağlantılı.   Belki   politik   kadınlar   daha   az,   çünkü   somut   bir   şey   göremedikçe   başka   şeylere   yöneliyolar   ya   da   çok   gerekli   görmüyolar…   Bi   de   kadında   bi   minnet   duygusu   olabilir   yani.   Ama   erkek   öyle   bi   şiddet   gördüğünde   gemileri   yakar   ve   gider   yani…   Ama   kadında,   sana   iyi   bi   yaklaşım   olduğunda,   minnet  duygusuyla  onu  hissediyo,  onun  şartlarıyla  yaşamaya  devam  ediyolar.  Onu   hoş görüyo   olabilir.   Ama   erkekte   çekip   gitme   şeyi   daha   fazla.   Bu   da   zaten   bu   zamana  kadar  gelen  o  kadının  kendi  başına  bi  şey  yapamaması,  gidememesinden   kaynaklı  falan  olabilir.  

Bunların   yanında,   örgütlü   lezbiyen   bir   kadın   olarak   Kaos   GL’de   yer   almış,   Sosyalist Feminist   Kolektif   üyesi   olan   Burcu   ise,   lezbiyenlerin   ve   biseksüel   kadınların eşcinsel   erkeklerden   sonra   örgütlü   mücadelede   yola   koyulmuş   olmalarını   ve   eşcinsel   karma   örgütlenmeler   içinde   erkeklere   oranla   sayıca   az   olmasının   nedenini   ataerkil toplum düzeni   içinde   kadının   görünmezliğiyle   ilişkilendirdi.   Diğer   yandan   kendi   örgütlülük   deneyimiyle,  dönüşen  süreci  de  doğrudan  gözlemleme  imkânı  bulan  Burcu,  Türkiye’de   LGBTİ   hareket   içerisinde   kadınların   almakta   olduğu   bu   zorlu   ve   uzun   yolda   şu   anda   bulunulan noktaya   baktığında,   hareket   içerisinde   eşcinsel/biseksüel   kadınların   görünür   olmadıkları  düşüncesine  katılmadığını  dile  getirdi:  

Örgütlü  kadınlar  temelinde  bakılınca,  geçmişte  belki  üç-beş  kadındı,  geçmişe  göre   şimdi   daha   fazla.   O   zamanlar   kalabalık   toplantılar   olurdu,   20-30   kişi   şeklinde   Kaos’un   toplantısı   olurdu.   Bir-iki   tane   kadın,   biyolojik   kadın,   lezbiyen/biseksüel   biyolojik   kadın,   bolca   travesti   ve   transeksüel   ve   geyler   vardı.   Şu   an   mesela   baktığımda   bi   sürü   şey   yapmaya   çalıştık.   Ne   bileyim,   “Her   Kadın   Heteroseksüel   Değildir”41, Pembe-Mor   Kadın   Buluşmaları42,   eşcinsel/biseksüel   kadınların   görünürlüğünü   arttırmak   için   neler   yapılabilir   vs.   konusunda   ilerleme   kaydedildiğini  düşünüyorum.  Mesela  şu  anda  Kaos’ta  dört  kadın  çalışıyo.  O  da  o   görünürlüğü  ifade  eden  bi  şey…  Hem  o  kadar  kadın  varken  hala  erkeğin  sesi  çok   çıkıyo   demek   bence   önyargı   artık,   o   kadınlara   haksızlık   olmaz   mı?   Nerden   söylüyolar? Ben   ordayken   de   diyolardı,   ben   de   diyodum   ki   ‘Ben   erkek   güdümlü   müyüm?   Bunu   mu   demeye   çalışıyosun?’   Hani   orda   erkekler   konuşuyo   ve   ben   susuyo   muyum,   erkekler   ne   derse   ben   onu   mu   yapıyorum,   bunu   mu   söylemeye   çalışıyosun?   Kaos’ta   erkeklerin   sözü   geçiyo   ne   demek,   ben   orda   susuyorum   demek.   Dayandıramıyolar;;   çünkü   kulaktan   dolma   bilgiler,   önyargılar.   Kaos’taki   erkeklerin   erkekliklerinden   tamamen   arınmış   olduklarını   düşünmüyorum;;   ama   Kaos’taki   kadınların   da   feminist   olmalarından   kaynaklı   bununla   mücadele   ettiklerini biliyorum. (Burcu)

Kaos   GL’ye   de   atıfla   örgütlülük   içerisinde   lezbiyenlerin ve   biseksüel   kadınların   artan   görünürlüğüne   değinen   Burcu,   kadınların   “dışarıda”   olduğu   kadar,   LGBTİ   örgütlenmeler   içerisinde   de   birer   kadın   olarak   kendi   kimliklerini,   yönelimlerini,   cinselliklerini  ve  aşklarını   var  etme  mücadelesini   sürdürdüklerini  vurguluyor.   Örneğin   daha önce  değindiğim  gibi  görüştüğüm  kadınların,  cinselliklerini  penetrasyon  olmadan   yok  sayan,  bu  nedenle  “Dildo  mu  kullanıyosunuz?”  sorularıyla  kendilerini  bunaltan  ya   da   iki   kapağı   birbirine   sürteceksin   de   ateş   mi   çıkaracak   mantığı   taşıyan   eşcinsel   erkeklerle   sıklıkla   karşılaşmaları   buna   dair   bir   çerçeve   çiziyor   aslında.   Okuduğu   üniversitedeki   LGBTİ   dayanışma   grubunda   aktif   görev   alan   İrem   de,   “hem   toplumla   hem   de   kendi   içimizde   mücadele   ediyoruz”   diyerek,   hareket   içindeki   homofobiyi   eleştiren  kadınlardandı:

Aslında  kendi  içimizde  daha  çözemediğimiz  bi  sürü  şey  var.  Homofobik  geylerle   ve  translarla  karşılaştığın  zaman  bi  heteronun  sana  yaptığı  ayrımcılıktan  daha  çok   koyuyo.   Ama   bu   kadar   üst   düzeyde   değil   artık   diye   umuyorum.   Bana   da   soran   arkadaşlar  oluyo  geylerden;;  ‘Siz  illa  dildo  mu  kullanıyosunuz?  Dildosuz  yapamıyo   musunuz?’   diye.   Hayır,   hayatımda   hiç   kullanmadım.   Burda   bilgisizlik   ortaya  

41 Eşcinsel/biseksüel   kadınların   hazırladığı   “Biliyor(mu)sun(?) Her   Kadın   Heteroseksüel   Değildir   – lezbiyenler  ve  biseksüel  kadınlar”  kitapçığı,  2007’de  Kaos  GL  yayını  olarak  basılmıştır   (Ersoy, 2011, s.

422).

42 Eşcinsel/biseksüel   kadınların   bu   şekilde   ilk   kez   bir   araya   geldikleri   21-22   Şubat   2009’da   Ankara’da   gerçekleştirilen   PembeMor Haftasonu’nda,   eşcinsel/biseksüel   kadınlar   örgütlenmeye,   cinselliklerine,   aşklarına,  aile/okul/işyeri/  sosyalleştikleri  çevrelerindeki  hikâyelerine  dair  paylaşımlarda  bulunmuşlardır (Kaos GL, 2009).