• Sonuç bulunamadı

Lehçelerle İlgili Açıklamalar

2.3. TABERÎ TEFSİRİNDE İLMU’L-LEHCÂT

2.3.1. Garib Kelimeler

2.3.1.1. Lehçelerle İlgili Açıklamalar

Garibu’l-Kur’ân’ın ikinci kategorisi olarak değerlendirdiğimiz lehçeler konusuna geçmeden önce lehçe kavramının sözlük ve terim anlamına değinmek faydalı olacaktır. Bağımlı olmak, tutkun olmak, aşina olmak anlamlarıyla kullanılan (

جهِلا

) masdarı, (

جلَأ

) fiilinden türetilmiştir.697 Çocuğun süttten dolayı annesine bağımlı olduğunu ifade etmek için (

هِرُُِبأييُليْفلاييَجَِلَ

) cümlesi kullanılmıştır.698

Ayrıca dilin ucu, şive ve aksan gibi anlamları içeren (

ةجهِلا

) kavramı, (

يِةَجْهمَِلاييُحيْفييٌَ َلاُف

)

cümlesinde kişinin yetiştiği, alıştığı ve aşina olduğu dil anlamında kullanılmıştır. 699

Bu anlamlardan tutkun, bağımlı ve aşina olmak lehçeleri kullanan bireylerin ortak kullanıma bağlılığına işaret etmektedir. Lehçe kavramının dilin ucu ve alışılan lügat

691

Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, c. XX, s. 370-371.

692

el-Ferrâ, Meâni’l-Kur’ân, c. II, s. 356.

693 ez-Zeccâc, Meâni’l-Kur’ân ve İ‘râbuh, c. I, s. 247. 694 es-S‘alebî, el-Keşfu ve’l-Beyân, c. VIII, s. 81. 695 el-Vâhidî, el-Vesît, c. III, s. 489.

696

ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, c. III, s. 573.

697 el-Ezdî, Cemheretü’l-Luga, c. I, s. 494. 698 el-Ezdî, Cemheretü’l-Luga, c. VI, s. 36. 699 İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. II, s. 359.

139

anlamları ise lehçelerin tellaffuz boyutuna işaret etmektedir. Mücâhid,

ي

Mukâtil b. Süleymân, Ahfeş, Zeccâc, Taberî, S‘alebî ve Zemahşerî gibi âlimlerin lehçe kavramı yerine genellikle konuşma, seslenme, söz ve kelime anlamına gelen (

ةغِلا

) ifadesini

kullandıklarını görmekteyiz.700

Bu durum ilk dönemde yazılan eserlerin genelinde

mevcutken, daha sonraki dönemlerde ve günümüzde yazılan eserlerde (

ةغِلا

) kavramı

yerini (

ةجهِلا

) sözcüğüne bırakmıştır.701

Dilbilimcileri meşgul eden, alanlardan en önemlisi “Diyalektoloji” diye anılan, lehçenin terim anlamı şu şekildedir: Bir dil ayrı alanlarda, ayrı siyasal ve kültürel etkiler altında kaldığında, kendi doğal gelişmesine, bir de siyasi ve kültürel etkiler eklenmekte ve dilden bir bakıma ayrılan, adına lehçe dediğimiz birlikler

meydana gelmektedir.702 Belirli bir bölgenin kullandığı, aynı dili kullananlardan bazı

kısmî deyiş farklıkları taşıyan, mahreç ve telaffuzda ayrılan dilsel öbeklere de lehçe denir.703 Yani her bir lehçe kullanıldığı alan itibariyle taşıdığı bazı özellikler sayesinde aynı dilin diğer alanlardaki lehçelerinden ayrılmaktadır. Ama farklı lehçeleri kullananlar birbirlerini analyabilmektedir. Çünkü bazı kısmî deyiş ve

söylemlerin dışında, dilin temel sistematiği ve mahiyeti değişmemektedir. 704

Dilbilimciler aynı lehçe içinde, daha küçük yerleşim birimlerinde yazı dilinden ziyade konuşmadaki ufak tefek farklılıkları ifade etmek için “ağız” kavramını

kullanırken; “şive” kavramı ile lehçeyi karşılamışlardır.705

Arapça’nın en önemli yönlerinden biri, şüphesiz sahip olduğu lehçelerdir. Zira kabileler halinde yaşayan Araplar, yarımadanın çeşitli yerlerine dağılmış ve kendilerine has dilsel kullanımlar oluşturmuşlardır. Bu şekilde oluşan farklı

700

Örnek için Bkz.,: Mücâhid b. Cebr, et-Tefsir, Thk. Muhammed Abdüsselâm Ebû’n-Nîl, Dâru’l- Fikri’l-İslâmî el-Hadîse, Mısır, 1410/1989, s. 399; Mukatil b. Süleyman, Tefsiru Mukâtil b.

Süleyman, Thk., Abdullah Mahmud Şehate, Dâru İhyâi’t-Turâs, Beyrut, 1423/ 2002, c. V, s. 16;

el-Ahfeş, Meâni’l-Kur’ân, c. I, s. 17; ez-Zeccâc, Meâni’l-Kur’ân ve İ‘râbuh, c. II, s, 354; Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, c. I, s. 170. es-S‘alebî, el-Keşfu ve’l-Beyân, c. II, s. 285; ez- Zemahşerî,

el-Keşşâf, c. I, s. 130.

701 İbrahim Enîs, fî Lehcâti’l-‘Arabiye, s. 15. 702 Aksan, Her Yönüyle Dil, c. I, s. 33. 703

Dâmin, İlmü’l-Luga, s.33.

704 İbrahim Enîs, fî Lehcâti’l-‘Arabiye, s. 15-16.

705 Eyyüp Tanrıverdi, İslâm Öncesi Arap Lehçeleri, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), SÜSBE.,

140

kullanımlar, Arapça’da benzer kelimeler arasında anlam değişmelerinin oluşmasında etkili olmuştur. Yine bazı kelimelerin belirli lehçelere has olması sebebiyle diğer lehçeleri konuşan insanların bu kelimeleri ve taşıdıkları anlamları, bilemedikleri göze çarpmaktadır. Hz. Ömer’in arkadaşlarına, “yazdığınız mektuplarda ihtilâf etmeyip, Mudar lehçesiyle yazınız, çünkü Kur’ân bu lehçeyi kullanan bir kişiye indirildi”, diye tavsiyede bulunması istenilen mananın aktarımında ve doğru anlaşılmasında

lehçelerin önemini ortaya koymaktadır.706 Lehçelere göre kelimelerde var olan ses

değişiminin, genellikle anlam farklılığına sebep olduğu gözlemlenmekle birlikte, bazı kelimelerde ses değişiminin anlamı üzerinde etki oluşturmadığı görülmektedir.

Kur’ân’ın indiği dönemden önceki dönemlerde Araplar arasında çeşitli lehçeler hüküm sürmeketeydi. Klasik Arapça dönemi olarak adlandırılan bu

dönemde, hemen hemen her kabile kendine özgü lehçeler kullanmaktaydı.

ي

Bu

lehçeler, lafızların değişik şekillerde seslendirilmesi, harflerin yerlerinin

değiştirilmesi, harfin eklenmesi veya çıkarılması gibi konularda birbirinden ayrılmaktaydı. Ayrıca lügat, i‘rab, sarf ve iştikak alanları da bu ihtilâfın yaşandığı alanlardandı.707

Kâbe’nin kudsiyeti ve dolayısıyla çoğu Arap kabilesinin orayı ziyaret etmesi diğer lehçeler üzerinde Kureyş lehçesinin etkisinin artmasını sağlamıştı.708

Bunun yanında ticarî, sosyal ve coğrafî etkiler de Kureyş lehçesinin kullanım alanını artırmıştı. Ancak İslâm öncesi dönemde Kureyş lehçesi etkisini en fazla Hicâz bölgesinde hissettirmişti. Hicâz bölgesinde Kureyş lehçesi hâkimken,

Necd bölgesinde Temim lehçesi hüküm sürmüştü.709

Cahiliye döneminde Arapların çoğunluğu badiyede kabileler halinde yaşamıştır. Bedevî diye tanımlanan bu kabileler barındırdıkları birey sayısına göre şa‘b, kabile, imâre, batın, fahz ve fasile gibi isimler almıştır.710

Bu yaşam tarzı doğal olarak birtakım sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve dini farklılıkların oluşmasını

sağlamıştır. Bu farklılıklar da lehçelerin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.711

706

İbn Kesîr, Müsnedü’l-Fârûk, c. II, s. 468.

707 İbn Fârîs, es-Sâhibî fî Fıkhi’l-Lügat i’l-Arabiyye ve Mesâilihâ ve Süneni’l-Arabi fî Kelâmihâ,

s. 25-26.

708 Şevkî Dayf, Târîhü’l-Edebi’l- A‘rabî el-A‘sri’l-Câhilî, Dâru’l-Meârif, Kâhire, Tsz., s. 132-133. 709

İbn Cinnî, el-Hesâis, c. II, s. 13,14.

710 Abduh er-Râcihî, el-Lehcâtü’l-Arabiye fî Kiraeti’l-Kur’âniye, Dâru’l-Meârif, Kâhire,

1996/1417. s. 22-23.

141

Tarihçiler Arap kabilelerini “Arab-ı Baide” ve “Arab-ı Bakiye” olmak üzere iki ana bölüme ayırmışlardır. Aynı şekilde Tarihçiler “Arab-ı ‘Âriye” ve “Arab-ı Must‘aribe’ olarak değerlendirdikleri kabileleri “Arab-ı Bâkiye” başlığı altında ele almışlardır. ‘Âd, Semûd, Amâlika, Abdu Dahm ve Medyen gibi yok olan kabileler, Arab-ı Baide çereçevesinde değerlendirilmiştir. Cürhüm, Ye‘rub, Himyer, Cüheyne, Kelb, Behra, ‘Uzre, Ezd, Gassan, Evs, Hazvec, Tay, Cüzam, İyâd, Rabi‘a, Temim, Esed, Kinane ve Kureyş gibi varlığını devam ettiren kabileler ise Arab-ı Bakiye’den sayılmıştır.712

Kabilelerin dilsel kullanımlarından hareketle Arap lehçeleri de bu kabilelerin isimleriyle anılmıştır. 713

Lehçelerin Kur’ân’daki varlığı, Kur’ân tarihinin en önemli ve en hasas konularından olan, Kırâatler ile bağlantılı bir şekilde incelenmektedir. Bunun temel nedeni yedi harf meselesi ve bu konudaki tartışmalardır. Yine Kur’ân’ın kendi dilini (

يٍيَِّبُُييٍرِبَرَعييٍَلَسِِِب

)714 “Apaçık Arapça”

ي

ve (

ل يِبَرَعييًنآْرُ ق

)715 “Arapça olan Kur’ân” şeklinde tanımlaması, lehçelerin Kur’ân’daki varlığı ile ilgili tartışmları gündeme getirmiştir. Çünkü bu ayetlerde kullanılan (

يٍرِبَرَع

) ve (

ل يِبَرَع

) kelimelerinin nekra olması, bütün lehçelerin Kur’ân tarafından işlendiği izlenimini uyandırmaktadır. Bunun yanında Hz. Peygamber’in Kureyş kabilesine mansub olup onlara ait olan lehçeyi kullanması ve yine Kur’ân’ın her Peygamber’e kendi kavminin dili ile hitap ettiğini

belirtmesi, 716 Kur’ân’ın hangi lehçe ile indirildiği konusundaki tartışmayı

körüklemiştir.717

ي

Bu tartışma Kur’ân’da farklı lehçelerin varlığı, sadece Kureyş lehçesinin ve az miktarda diğer lehçelerin kullanıldığı şeklinde üç başlık altında günümüze kadar devam etmiştir. Kâtade, Kureyş kabilesinin diğer kabileler arasından seçildiğini dolayısıyla onların lehçesinin diğer lehçelerden fasih olduğunu, bu sebeple Kur’ân’ın bu lehçeyle indirildiğini belirtip tartışmada yerini almıştır.718

Bu tartışmnın taraflarından olan İbn Fâris bu konuda şunları dile getirmiştir: “Arap

712

Muhammed Riyâd Kerim, el-Muktedab fî Lehcâti’l-Arab, s. 25-45.

713

İbrahim Enîs, fî Lehcâti’l-‘Arabiye, s. 133.

714 eş-Şu‘âra, 26/195. 715 Yusûf 12/2. 716 İbrahim 14/4. 717

Şakir el-‘Âmirî, “el-Lehecetü’leti Nüzile biha’l- Kur’ânü’l-Kerim”, Mecelet Dirâsâtu fî Lügat i’l-Arabiyye ve Adâbiha, 2014, Sy. 18, s. 41.

718 Cevâd Ali, el-Mufassal fî Târihi’l-Arab Kable’l-İslâm, Dâru’s-Sadr, Beyrut, 1422/2001, c. XVI,

142

dilbilimcilerimiz lehçelerin en fasihinin Kureyş lehçesi olduğu konusunda, fikir birliğine varmışlaradır. Çünkü yüce Allah bütün kabileler arasından Kureyş’i seçmiş, onların arasından da Hz. Peygamberi seçmiştir.”719

el-Bâkıllânî (ö. 403 / 1013) ise Kur’ân’ın tümünün Kureyş lehçesi ile indirildiğine dair somut bir delilin bulunmadığını ifade ettikten sonra Yûsuf suresinin ikinci ayetinde geçen (

ل يِبَرَع

) kavramı ile bütün Arap lehçelerinin kast edildiğini belirtmiştir. Kureyş, Hüzeyl, Temîm, Ezd, Rabî‘a, Hevâzin, Sa‘d b. Bekr gibi kabilelerin isimlerini sayan es- Sicistânî (ö. 330/941) de Kur’ân’ın bir lehçeyle değil, Arapların bütün lehçeleri ile indirildiğini şu şekilde ifade etmiştir: “Kur’ân’da belirtildiği kadarıyla her

Peygamber kendi kavminin diliyle gönderilmiştir.720Eğer kavminin diliyle değil de

lehçesiyle gönderilseydi hiç şüphesiz bu belirtilirdi. Böyle bir belirti olmadığına göre Kur’ân’ın dilini bir lehçeye hasretmek yanlış olur.”721

Diğer lehçelerin Kur’ân’daki

varlığının sınırlı olduğunu belirten el-Vasitî’nin bu konudaki açıklamaları şöyledir:

“Kur’ân’da garib kelimeler olarak, başlarını sallayacaklar anlamındaki

(

يََاُضِغْنُ يَسَف

),722 muktedir olmak anlamındaki (

يًلتي۪قُُ

)723 ve korkutmak anlamındaki

(

يْدِررَشَف

) kelimeleri bulunmaktadır. Bunların dışında kalan kelimelerin tümü Kureyş

lehçesine aittir. Çünkü bu lehçe anlaşılır, kolay ve esnek bir yapıya sahipken, diğer lehçeler katı ve anlaşılmazdır.” 724

Eserinin genelinde lehçeleri tespit etmek için (

ةغِلا

),725 (

ُسلا

)726 ve (

َلسل

)727 kavramlarını kullanan Taberî, (

ةجهِلا

) kavramını da sadece bir yerde sözlük anlamı

çerçevesinde kullanmıştır.728

Bunun yanında lehçelerin Kur’ândaki mevcudiyeti, bu

719 İbn Fârîs, es-Sâhibî fî Fıkhi’l-Lügat i’l-Arabiyye ve Mesâilihâ ve Süneni’l-Arabi fî Kelâmihâ,

s. 28.

720

İbrahim 14/4

721

Cevâd Ali, el-Mufassal fî Târihi’l-Arab Kable’l-İslâm, c. XVII, s. 234.

722 el-İsrâ, /51. 723 en-Nisâ

724 es-Suyûtî, el-İtkân, c. II, s. 428. 725

Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, c. V, s. 534.

726 Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, c. I, s. 21. 727 Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, c. I, s. 66. 728 Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, c. XIX, s. 170.

143

konudaki tartışmalar ve açıklamalar Müfessir tarafından detaylıca ele alınmıştır. Taberî’nin bu konudaki açıklamalarını Kur’ân Arap lehçeleri ile indirilmiş midir? Bu lehçelerin akibeti ne olmuştur? İki başlık altında değerlendirmek mümkündür.