• Sonuç bulunamadı

Eski zamanlardan beri insanlar amaç ve hedeflere ulaĢmada lidere ihtiyaç duymuĢlardır ve buna bağlı olarak; evin reisi, kabile reisi, köy ağası, cumhurbaĢkanı gibi sıfatlarla liderliğin kurumlaĢtığı görülmüĢtür. Bu durumun suistimal edilmesine karĢılık modern devletlerde kuvvetler ayrılığı benimsenmiĢtir. Fakat yine de bu kurumların baĢarılı olmasında liderin niteliğiyle bağlantılı olduğu görülmüĢtür (Aycan, vd, 2016: 161).

Liderlik kavramına ait genel geçer bir tanımda bulunmak oldukça zordur çünkü liderlik disiplinler arası bir kavramdır. Özellikle liderliğin iĢletme alanında daha geniĢ bir yer tuttuğunu ve 21. yüzyılda bu alandaki çalıĢmaların arttığını ve önem kazandığını görmekteyiz. Fakat bu demek değildir ki liderlik günümüz modern dünyasına ait bir konudur. Liderliği insanlığın var olduğu an‟a kadar götürmemiz mümkündür. Sosyal bir havyan olan insan için yalnız yaĢamak tehlikelere açık bir hayat demektir. O yüzden de bir gruba dahil olup örgütlenmeyi tercih eder. Bu Ģekilde hayatını güvence altına alarak tehlikelere karĢı kendini savunabilir. Bu grubun içinden, grubun sorumluluğu alan, diğerlerini etkileyerek, amaçlarına ulaĢmaları yönünde ikna etme kabiliyetindeki kiĢi liderdir. Liderlikle ilgili yapılan tanımlara göz atalım.

„‟..liderlik belirli bir eylem rotası seçer ve sonra bir Ģekilde diğerlerini de bu rotaya dahil eder yahut daha incelikli bir Ģekilde yedeğindekileri grubun izleyeceği o rotayı

„‟ seçmeye teĢvik eder‟‟( Kallerman, 2008, xıv)‟‟.

„‟Lider kelime anlamıyla; yol gösteren, aydınlatan, ileriyi gösteren, öğreten, birlikte çalıĢtığı kimselerin istek ve ihtiyaçlarını zamanında sezen yaratıcı kimsedir. Lider, üyesi olduğu grubun amaç ve davranıĢlarının belirlenmesinde ya da değiĢtirilmesinde etkili olan kiĢi...‟‟ (Yıldız, 2015: 24)

54

„‟Bir grup insanı belirli amaçlar etrafında toplayabilme ve bu amaçları gerçekleĢtirmek için onları harekete geçirme yetenek ve bilgilerinin toplamıdır‟‟

(Eren, 2012, 435).

„‟Belirli Ģartlar altında, belirli kiĢisel ve grup amaçlarını gerçekleĢtirmek üzere bir kimsenin baĢkalarının faaliyetlerini etkilemesi ve yönlendirmesi sürecidir‟‟ (Koçel, 2010, 569).

Liderliğin genel mantığı „‟yöneten ve yönetilen‟‟ iliĢkisini içerir. Bu durum siyasi liderlik gibi makro alanda veya daha lokal bir alanda görülebilir. Peki liderliğin ortaya çıkıĢı nasıl olmakta ve ne Ģekilde kazanılmaktadır? Sosyal grubun, herhangi bir örgütün ya da toplumun içinden lider iki Ģekilde ortaya çıkar. Ġlki dıĢ kuvvet yoluyla, resmi olarak atanır. Ġkincisi ise gayri resmi yolla Ģartların uygun olduğu bir dönemde ortaya çıkar, olağanüstü bir lider olan Mustafa Kemal Atatürk gibi (Güney, 2015: 46).

Liderlik ve yöneticilik kavramlarının birbirine ne kadar yakın kavramlar olduğuna dikkat çekmek gerekir. Birbirini tamamlayan parçalar olan bu iki kavram;

liderin dıĢarıya, yöneticinin içeriye doğru bir yönelim içinde olduğunu gösterir.

Ayrıca Ģunu ifade etmek gerekir ki, „‟her lider iyi bir yöneticidir, ancak her yönetici lider olmayabilir‟‟ ifadesinden yola çıkarak, aralarındaki ince nüans yöneticinin yönetmek, planlamak konularında baĢarısına ek olarak, liderin ileriyi görme ve tahmin etme konusunda farklılık yaratmasıdır (Yıldız, 2015: 29-30).

Liderlik hakkında yapılan çalıĢmalar fen bilimlerindeki gibi kesin sonuçlar ortaya koymaz. Çünkü sosyal dünya düzenli ve belirli kurallar dahilinde iĢleyen bir sisteme sahip değildir. Bennis‟e göre (2001: 2) „‟liderlik güzelliğe benzer:

tanımlanması güçtür; ama gördüğünüzde tanırsınız‟‟. Bu ifadenin sonucu olarak lider sıradan biri değildir. Asıl kabiliyeti Ģu an ve gelecek hakkında analiz yapabilmesidir.

Fakat geçmiĢin bir anlamı yok demek değildir; yaĢadıkları ona iyi bir rehber olur ve hayatı boyunca öğrenmeye açık bir Ģekilde kendini geliĢtirir. KiĢiliğinde güçlü ve zayıf yönlerinin farkında olarak; güçlü yönlerini ortaya çıkarıp, zayıf yönlerini telafi eder. Kısaca kim olduğunun bilincindedir. Liderin kendini tanıması kadar;

etkileyeceği grubun, toplumun da genel olarak kiĢilik özelliklerini bilmesi gerekir.

Bu sayede hedeflenen amaca ulaĢmak için onları etkilemesi ve harekete geçirmesi

55 iĢini kolaylaĢtıracaktır ve sonuçta ya baĢarılı olacak ya da toplumu karanlığa sürükleyecektir.

Liderlik vasfına sahip olabilmek için kalıtım yolu ile gelen üstün özelliklere sahip olmak yeterli midir yoksa liderlik eğitimle kazanılabilir mi? Yani lider olunur mu doğulur mu sorusuna cevap aradığımızda doğuĢtan, kalıtım yolu ile bireyin sahip olduğu niteliklerin etkisi bulunsa da bundan daha önemli olarak çevre ve eğitim faktöründen bahsedebiliriz. Aile, bireyin kiĢilik kazanmasında en büyük rolü oynar ve kiĢi doğuĢtan sahip olduğu özelliklere ailenin katkısı da eklenerek sosyalizasyon sürecine dahil olur. Bireyin temel tutumları çocukluktan itibaren geliĢir ve yetiĢtiği aile yapısı bireyin tutum ve davranıĢları hakkında fikir yürütmemizi sağlar.

Amerikan‟ nın baĢarılı hava Ģirketlerinden biri olan Southwest‟ in insan kaynaklarıyla ilgili sloganı „‟ Biz davranıĢa göre insan seçer, becerileri kendimiz veririz‟‟ Ģeklindedir. Çünkü kötümser, Ģüpheci, yavaĢ, tembel insanlardan lider çıkmadığı, normal düzeyde iyimser, iyi niyetli insanları eğitilerek etkin lider olmalarının daha mümkün olduğuna inanılmaktadır (Kozlu, 2009: 97).

Aile yapıları ve çevrenin; düĢünce tarzı, inançları, değerleri doğrultusunda ne tür bireyler yarattığını görmek adına, otoriter veya demokratik ailede yetiĢen bireylerin kanı ve davranıĢlarında öngörüde bulunabiliriz. Ailede babanın egemen olduğu bir yapı var ise kiĢi için bu durum normallik kazanır ve ataerkil yapının gücüne itaat gösterir. Demokratik uygulamalardan ziyade disiplinli bir rejimi tercih eder. Buyuran insanlara boyun eğmek gereklidir çünkü insanlar eĢit yaratılmamıĢtır.

Gücü elinde bulundurana hürmet göstermek gerekir (KıĢlalı, 2007: 136). Bu durum düĢünce yapımız doğrultusunda normalleĢen tutumlarımızı göstermektedir.

Bireylerin siyasi yaĢamdaki lider tercihleri de beklentilerini karĢılayacak düzeyde olacaktır.

Freud temel tutumların çocukluk yıllarında oluĢtuğunu söyler ve önemsenmesi gereken nokta da bu tutumların çok az değiĢtiğini ifade etmesidir.

Çocuğun yaĢamında ana-babası ile iliĢkilerinin izleri silinmez ve özellikle anne tarafından korumaya alınan çocukta „‟zevk ilkesi‟‟ egemendir ve büyüdükçe

„‟gerçeklik ilkesi‟‟ ile karĢılaĢır. Bu iki ilke arasında çatıĢma yaĢanırsa çatıĢma sonucu ortaya çıkan duygu doyumsuzluktur ve bu duygu kimilerince siyasal

56 çatıĢmanın temelindeki duyguyu ifade etmektedir. Örneğin; Freud, doyurulamayan güdüler karĢında saldırganlığın ortaya çıktığını belirtmektedir. Saldırganlık bir baĢkasına zarar verme, yok etme eğiliminde olmaktır. ġiddetin, saldırganlığın nedeninin ölüm içgüdüsünden kaynaklandığı ve kiĢinin kendisine yakıĢtıramadığı ölümü bir baĢkasına yansıtarak kendini ölüm konusunun dıĢında bırakma isteğidir (KıĢlalı, 2007: 137-38). Bu çerçevede baktığımızda, toplumu yönlendiren liderler için her zaman iyi olduklarını düĢünemeyeceğimizdir. Ġyi liderler olduğu gibi toplumu kötü koĢullara sokan, ahlak yoksunu, kitlesel ölümlere sebep olan liderlerin de var olduğudur. O zaman lider sadece toplumunun faydasına olmak dıĢında toplumu yokluğa sürükleyen bir güç de olabilmektedir. Yalnız lidere destek verenleri de görmemezlikten gelemeyiz. Hitler‟ in yandaĢları; karizmasından, fikirlerinden büyülenmiĢtiler ve ne yapacakları söylenmiĢ onlarda bunu yerine getirmiĢti. Führer‟

in saldırgan tutumu, yandaĢlarının desteğiyle milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuĢtur. Hitler‟ in hem kadına yönelik önyargılarını hem de saldırgan kiĢiliğini açıkladığı cümlelere bakmak gerekir;

Nasıl ki kadın, soyut muhakemelerden pek az etkilenir, kesin bir tavır karĢısında tarifi imkansız bir eğilim duyar ve zayıflara tahakküm ettiği halde, kuvvetliye boyun eğerse, halk kitleleri de güç ve kudret sahibini, rica edene tercih eder.

Yani, kendinden baĢka hiçbir gücü kabul etmeyen bir güce itaat etmeyi sınırsız bir özgürlüğe tercih eder. Halk kitleleri sınırsız bir özgürlüğe karĢı ilgisiz kalır, çünkü bu tek baĢına onlar için bir anlam ifade etmez. Bu sebeple kitleler üzerinde çekinmeden dehĢet uyandırma metodu uygulanmalı, insanı özgürlükleri üzerinde söz sahibi olunmalıdır. Bu fikir kimilerince önemsiz görülebilir, fakat kitleler belli bir gücün ve Ģiddetin sadece dıĢ cephesini gördüğünden Ģiddet ve güce eğilim gösteririler (Hitler,2017:57-58).

Liderin bu tarz saldırgan tavırlarının sebebi, kendi içindeki eksiklikleri sert ve Ģiddet eğilimli davranıĢlar sergileyerek kapatmak Ģeklinde ifade edilebilir. Siyasi yaĢamda oldukça önemli olan saldırgan söylem ve davranıĢlar, otoriterlik, hükmetmek isteği esasında güçsüzlüğün bir sonucu olabilir. Liderin kiĢiliğindeki eksikliğin üstünü kapatma çalıĢmaları olarak ifade edilebilir. Çok kısa boylu kiĢilerde fiziksel eksikliklerini kapatmak için sert bir tutum içine girerler. Sezar, Hitler, Mussolini, Franco …bu sava örnek gösterilebilir (KıĢlalı, 2007: 138-139).

Machiavelli liderler konusunda, insanların iyi Ģeyler yaptıkları gibi zararlı Ģeyler yapmaya da eğilimli olduklarını ve en kötüsünün zayıf bir lider modeli olduğunu belirtir. Lider sevilen biri mi yoksa korkulan biri mi olmalı sorusuna Machiavelli korkulan bir lideri tercih eder. Nedeni ise insanları Ģu Ģekilde görür:

57

‟‟nankör, değiĢken, içten pazarlıklı, korkak ve çıkarcıdırlar; onlara iyilik ettiğin sürece hepsi seninledir, gerekmedikçe kanlarını, mallarını, canlarını ve çocuklarını sana sunarlar ama bir gerekmeye görsün hepsi senden yüz çevirirler‟‟. Aynı zamanda insanlar mala ve mülke çok önem verirler. Yönetici bunu bilerek hareket etmelidir.

„‟Çünkü insanlar ana babalarının ölümlerini unuturlar da ellerinden alınan malın, toprağın acısını her zaman hatırlarlar ve bu yüzden yöneticiye diĢ bilerler‟‟ (ġenel, 2013: 332).

Lider kendi yolunu tıkayacak durum ve kiĢilere karĢı saldırgan bir tutum içinde olmalı ve iyi bir insandan ziyade kötü ve katı yürekli biri olmayı tercih etmelidir. Ona göre insanlar korktuğu kiĢilere karĢı hata yapmaktan çekinir, sevdiği insanlara karĢı değil. Ġnsanlar bireysel çıkarları söz konusu olduğunda hain ve güvenilmez olurlar. Korku ve ceza ise bu durumu engeller (Machiavelli, 1994: 106).

Bazı isimlere tarih sayfalarında daha fazla yer ayrılmıĢtır, büyük bir kısmı ise silinip gitmeye yüz tutmuĢtur. Kitleleri ikna etmek, etkilemek ve hakimiyeti altına almak yönetici konumunda olan herkesin sahip olacağı özellikler değildir. Yani yöneten konumda olmak lider olma vasfına sahip olma anlamına gelmemektedir.

Napolyon, Hitler, Sezar, Ġskender, Mussolini, Stalin ve daha niceleri kitleleri etkileme, harekete geçirme potansiyeline sahiptiler ve bu isimlerin ortak özellikleri dönemlerinin güçlü liderleri olmaları ve ellerinde gücü tutabilmek için her yolun mubah olduğuna inanmalarıdır. Gerekirse gücü elde tutmak için insan kıyımları yapmayı normal karĢılamıĢlardır. Alman filozofu Nietzsche‟nin görüĢlerinde insan özgür olmalı, inançlarımız doğrultusunda Ģekillenen değer yargılarına bağlı kalmadan kendine yeni değer yargıları yaratabilmeli, istediğinde istediği gibi davranabilen bu insanı üstinsan olarak nitelendirmiĢtir. Üstinsan bencildir, savaĢçıdır, sadece kendini ve yapacaklarını düĢünür, sırdan insanları önemsemez.

Bunu nedeni sıradan insanın dogmalar ve batıl inançlara dayalı yaĢamını eleĢtirmesidir. Üstinsanlar (liderler) ise, doğalarına ve iç güdülerine uygun yaĢamayı baĢarmıĢ insanlardır (Saruhan, 2015: 3-4). Nietzsche‟ e göre mutlu olmanın kaynağı güçlü olmaktır ancak üstinsanın iĢleri yolunda gitmese dahi bunu sorun yapmaz ve

„‟sizin periĢan oluĢunuzda saygıya değer çok Ģey vardır. Çünkü teslim olmayı ve küçük kurnazlıkları öğrenmediniz‟‟ (Nietzsche,2011: 264) Ģeklinde ifade eder.

58 3.2- LĠDERLĠĞĠN GÜÇ KAYNAKLARI

Gizemli bir konu olan liderlik ile ilgili olarak, liderin güçlü veya güçlü olmadığına dair düĢüncelerimiz, liderin etkileyebilme kabiliyeti ile anlam kazanacaktır. Etkileyebilme kabiliyeti, güç ile iliĢkilidir. Önemli olan nokta bir kiĢi kendi istekleri doğrultusunda, baĢkalarını yönlendirebiliyor ve etkileyebiliyorsa bu kiĢi hakkında güç sahibi olduğu söylenebilir. Bu ifadeden çıkarılacak sonuç olarak tek baĢına ve baĢkaları ile iliĢki içinde olmadan güç sahibi olmak mümkün olmamaktadır. Yani güç kavramı baĢkaları ile girilen iliĢki ile ortaya çıkar, sosyal iliĢkilere dayanır ve baĢkalarını kendi belirlemiĢ olduğu gibi davranmaya sevk edebilirse kiĢi hakkında güçlü olduğunu söyleyebiliriz (Koçel, 2010: 553; Adair, 2004: 248).

Güç kullanımı ile ilgili olarak; grubu harekete geçirip, amaca ulaĢtırma yolunda izlenen kiĢi olma özelliğine sahip olan liderin, etkili olması, grubun özellikleri ile paralel bir Ģekilde ortaya çıkan gücün etkin kullanabilme becerisine bağlıdır. Liderin gücü nasıl kullanacağı örgütün yapısı ile yakından ilgilidir. Örnek olarak akademisyenlerden oluĢan bir gruba liderlik etmek ve iĢçilerden oluĢan bir gruba liderlik etmek arasında farklılıklar vardır. Bu durum grubun özellikleriyle bağlantılı olarak liderin davranıĢı ve güç kullanma tarzındaki değiĢimi ortaya koymaktadır. French ve Raven tarafından yapılan açıklamada lider izleyenlerini etkileyebilmek için beĢ güç kaynağından faydalanmaktadır. Yasal ( Legitimate) güç, Ödüllendirme (Reward) gücü, Zorlayıcı (Coercive) güç, Uzmanlık (Expert) gücü, Beğeniye dayanan (Referent) güç olarak ana baĢlıklar altında incelenmiĢtir (Akçakaya, 2010: 37).

3.2.1- Yasal (Legitimate) Güç:

Belirli kademelerde otorite sahibi olduğu düĢünülen kiĢilerin astlarından isteklerde bulunma hakkını ifade eder. Astlar, üst kademelerden gelen istekleri yapmak zorunda hissederler ve üstlerinin kendilerine etkileme hakkına sahip olduğunu kabul ederler. Kısaca; „‟…bir bireyin, diğerinin kendisi için davranıĢ kalıpları belirleme hakkı olduğunu düĢünmesi‟‟Ģeklinde ifade edilebilir (Erkutlu, 2014: 6). HiyerarĢik yapı içerisinde, kiĢinin örgüt içindeki statüsünden gelen güçtür.

59 KiĢinin sahip olduğu mevki doğrultusunda insanları etkileyebilme gücünü ve otoritesini ifade etmektedir (Eraslan, 2004a: 162).

3.2.2- Ödüllendirme (Reward) Gücü:

Lider eğer ki ödüllendirme kaynağına sahipse, bu durumu bir güç kaynağı olarak kullanabilir. Ödüllendirmenin kapsamına; organizasyonlarda ücret artıĢı, terfi, daha iyi bir iĢ imkanı sağlama, övme gibi konular girer. Yönetici konumunda bulunan kiĢi astları için, bu konularda karar verebiliyorsa grup üyelerini etkilemek için önemli bir güç kaynağını elinde bulunduruyor demektir (Koçel, 2010: 557).

3.2.3- Zorlayıcı (Coercive) Güç:

Ödüllendirme gücünün tam tersi bir güç türüdür ve liderin astları için cezalandırma yetkisine sahip olduğunu ifade eder. Korkuya dayanmaktadır. Bu güç türünün kapsamına; organizasyonlarda iĢe son verme, ücret atıĢı yapmama gibi konular girer.

3.2.4- Uzmanlık (Expert) Gücü

Bu güç türünün kaynağında, liderin sahip olduğu bilgi ve tecrübe ile astlarını etkilemesi söz konusudur. Bu noktada önemli olan kiĢinin astları tarafından bilgili, iĢ çözücü biri olarak görülmesi grup üyelerini kolayca etkilemesini kolaylaĢtıracaktır.

3.2.5- Beğeniye Dayanan (Referent) Güç:

Burada konu olan güç türü liderin kiĢilik özelliği ile ilgilidir. Astlar, liderin yetkisinden ziyade saygı duydukları için emirlerini yerine getirirler. Lider, karizması sayesinde çekim gücü oluĢturur. KonuĢması, görünüĢü, sesi diğer insanlar üzerinde etki kurmasını sağlar. Liderin astlar gözünde çekici olması, astları da lider gibi olmaya itmesi muhtemeldir. Bu durum liderin astlarını daha kolay etkilemesini sağlayacaktır.