• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyetin ilanından günümüze değin kadın imajının ne tür bir değiĢim geçirmiĢ olduğu anlatılmaya çalıĢılacaktır. Cumhuriyetin Türk kadını için önemli bir milat olduğunun altını çizerek, kadının statüsünü yükseltmeyi hedefleyen çalıĢmaların birincil önem taĢıdığı görülmektedir. En önemli amaçlar arasında

„‟modern, çağdaĢ kadın‟‟ imajının yaratılması yer almaktadır.

Atatürk konuĢmasında kadının ev kadınlığı ile sınırlı yaĢamının oluĢturulan yeni kadın imajı ile daha farklı bir boyuta taĢındığını, bunu yaparken eĢitlikçi bir anlayıĢ ile hareket edildiğini belirtmektedir (Kocatürk, 2016: 269):

Bir toplumun, hayatta çalıĢması ve baĢarılı olması için çalıĢmanın ve baĢarabilmenin bağlı olduğu bütün sebep ve Ģartları benimsemesi gerekir.

Bundan ötürü bizim toplumumuz için bilim ve teknik gerekli ise bunları aynı derecede hem erkek hem de kadınlarımızın edinmeleri gerekir. Herkesçe bilinir ki, her alanda olduğu gibi sosyal yaĢamda da iĢ bölümü vardır. Bu genel iĢ bölümü arasında kadınlar, kendilerine ait olan görevleri yapacakları gibi aynı zamanda sosyal topluluğun refahı, mutluluğu için gerekli gündelik çalıĢmaya da dahil olacaklardır. Kadının ev görevleri, en ufak ve önemsiz görevidir.

Cumhuriyetle beraber oluĢturulan kadının yeni imajı toplumda kolayca kabul görmemiĢtir. Zaten bu tarz bir yatkınlık olmuĢ olsaydı geçen onca zamanda daha fazla yol kat edilebilir, toplumsal cinsiyet eĢitliği konusunda daha baĢarılı bir profilden bahsetmek mümkün olabilirdi.

Göle‟ye göre kamusal yaĢamda görünürlük kazanan kadınların erkeklerle beraber kamusal alanda yer almaları için kadınların iffetli, ulaĢılmaz kadınlar

20 olduklarını vurgulamaları ve ispat etmeleri gerekmekteydi. Bu durumda cumhuriyetin ilk yıllarında aseksüel bir kadın imajı yaratılmıĢtır (Göle, 2001: 109).

Ayrıca Göle‟nin ifadesiyle cumhuriyet döneminin eĢitlikçi anlayıĢının devam etmesi baba/koca desteği alan kadınlar ile sağlanmıĢtır. Baba/ koca koruması altında toplumsal yaĢama dahil olan kadınlar eril güçten faydalanarak medeniyet misyonunu üstlenmiĢtir. Bu sayede „‟erkeklerin isteğiyle, icazetiyle, desteğiyle, sonuç olarak denetimiyle çizilen kadının toplumsallaĢma güzergahı, kadınların bireysel ve cinsel kimliklerini bastırmalarıyla mümkün olmaktadır‟‟ (Göle, 2001: 108).

Türkiye‟nin çağdaĢ medeniyetler seviyesine çıkmasında en önemli simge 1926 yılında Medeni Kanunu‟nun kabul edilmesi ile özel alandaki iliĢkilerde kadını koruyan düzenlemelerin getirilmiĢ olmasıdır. Medeni Kanunun Türk kadını için yeni olan iki maddesi; çok evliğin yasaklanması ve kadın ve erkeğin mahkeme önünde eĢit olmalarıdır. Bu sayede kız çocuklarının evlenme yaĢına sınır getirilmiĢ, evlilik için resmi nikah Ģartı getirilmiĢ, erkeğin sahip olduğu tek taraflı boĢanma hakkı kaldırılarak iki taraf da boĢanma hakkına sahip olmaları yönünde düzenlemeler yapılmıĢtır. Çaha çok eĢliliğin Ġstanbul saray yaĢamı dıĢında olmadığı ve Medeni Kanunun Türk toplum gerçeğinden uzak olduğunu belirtmektedir. Medeni Kanunun temelde kadını; ev kadını ve anne olarak görüldüğünü belirtmektedir. Ayrıca kadın konusu üzerine yeniliklerin, Türk toplumunun Osmanlı/ Ġslam geleneğiyle bağları koparmayı ve kadınların da çağdaĢ medeniyetler seviyesine çıkmak için ideolojik olarak faydalanıldığını ifade etmektedir (Çaha, 1996: 109-112).

Cumhuriyetin ilk yıllarında devletin modern bir görünüm kazanması için kadınların bu noktada oldukça önemli olduğu düĢünülmüĢtür. Kadın imajı da bu yönde çok radikal bir değiĢime uğramıĢtır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni devletin modernliği en etkileyici biçimde rejimin tanıtımının simgesi haline gelen kadın imgeleri yoluyla yansıtıldı: geçit törenlerinde bayrak taĢıyan Ģortlu, okul önlüklü, asker üniformalı genç kızlar ya da balolarda balolarda dans eden tuvaletli kadınlar (Kardiyoti, 2007: 236).

Atatürk döneminde kadına sunulan imajın diğer dönemlerden farkı kadının geleneksel rollerinden daha üstün olanının kamusal alandaki görevleri olduğu yönündeki anlayıĢ ve meslek sahibi, eğitimli kadının geleneksel rollere sahip kadınlardan daha saygın bir statüye sahip olmalarıdır. Genç kızlar ve annelerini içeren „‟Balıkesir Kız Orta Mektebi‟‟ töreninde çekilmiĢ bir fotoğrafta (Ek 1) anneler

21 ve kızları arasında görünümleri açısından büyük bir fark vardır. Anneler örtülü, eğitim almamıĢ, evle sınırlı bir yaĢamı yani kısacası geleneği, değiĢmesi gerekeni belirtirken; genç kızlar modern bir görünüme sahip, meslek sahibi olmaya aday bir kadın profili sunmaktadır. Fotoğrafta genç kızlar merkezde anneler ise daha geri planda yer almaktadır. Ayrıca incelenen birçok fotoğraf neticesinde görülecektir ki adeta fotoğraflarda kadınlara bir mesaj verilmektedir. Mesaj, merkezde yer almak için değiĢmek durumundasınız, değiĢime ayak uydurduğunuzda toplum ve kendi hayatınızın merkezinde yer alabilirsiniz, Ģeklindedir (Acun, 2007: 100-101).

Cumhuriyetin ilk yıllarında kadınların yoğunlaĢtığı mesleklerden biri olan öğretmenlik mesleğinde kadınlar, cinsiyet özelliklerini gizlemeye çalıĢmıĢ, tek tarz bir Ģekilde giyinmiĢ, makyajsız, ciddi görünümlü bir kadın profili çizilmiĢtir. Fakat aslında içinde tam bir zıtlığı barındıran bir görünüm de sergilenmektedir.

Kıyafetlerde bir o kadar kadınsılıktan uzak tarz tercih edilmesine rağmen ayakkabılarda, modaya uygun ve kadınsı özelliklerin hakim olduğu görülmektedir (Acun, 2007: 106).

1950 yılı sonrasında köyden kente doğru baĢlayan göç hareketi kadın imajının değiĢmesi açısından önemli değiĢikliklerin yaĢanmasına neden olmuĢtur. Kente doğru yapılan göç kadınlar için daha rahat bir yaĢam umudu anlamına gelmekte idi.

1950‟ li yıllarda öncelikle kadınların korku ile baktıkları kent yaĢamı daha sonraki yıllarda korkuların yenildiği, arzulanan bir yer olmuĢtur. Bu aĢamadan sonra kadınların artık daha rahat bir yaĢam, daha fazla tüketim eĢyası ve özgürlük talep ettikleri görülmektedir (Erman, 1998: 211-212).

Günümüze doğru gelindiğinde ise ideal kadının modern olsa da geleneksel değerleri de taĢıması gerektiği yönünde bir algı bulunmaktadır. Kadın bir nevi süper kadına dönüĢmüĢtür ve hem anne, hem iĢ kadını hem de ev kadını olması ve bu sosyal kimliklerin getirdiği roller doğrultusunda davranması gerekmektedir (Güzel, 2014: 191).

Annelik bitmek bilmeyen tek iĢ olarak anlamlandırılmaktadır. Kutsal anlamlar yüklenilen annelik, kadın olma durumundan daha önemli bir konumda yer almaktadır. Kadın olmanın en önemli koĢulu anne olmak olduğu için de kadının varlık kazanmasını sağlamaktadır. Kadının değiĢmeyen imajı çocuk sahibi olması,

22 koĢulsuz, sonsuz sevgisi ile çocuğunu büyütmesidir. Bunun yanında da özellikle medyada bir yandan kadın imgesi kadının edilgenliğine vurgu yaparken, bir yandan da her Ģeyden önce anne olmasının önemli, özel ve değerli olduğu Ģeklinde mesajlar aktarılmaktadır. Ayrıca imgeler aracılığıyla cinsiyet eĢitsizliğinin nasıl yaratıldığını rahatlıkla okumak adına kitle iletiĢim araçlarından faydalanılacaktır. Bu sayede kadın imajı daha somut bir özellik kazanacaktır.

Kitle iletiĢim araçları ve özellikle de televizyon reklamlarında kadının toplumsal cinsiyet algısına bağlı olarak değerlendirildiğini görmekteyiz. Belirli roller içinde yer alan kadınlar, nesne konumunda yer almakta ve cinsel çekiciliğinin ön planda tutulduğuna tanıklık etmekteyiz. Özellikle kadınların yer aldıkları reklamlarda vücutlarını sergilediklerini ve kozmetik, giyim, ev eĢyası ve sağlık ürünleri gibi konularda da reklamlarda genellikle kadınların tercih edildiğini görmekteyiz.

„„Çıplak bir kadın güzelliğin, erkeklerin arzusunun ve kadınların hayranlığının merkezidir‟‟ (Rutherford, 1996: 199).

Reklamlarda sunulan kadının imajı genel olarak „‟ev iĢlerinde baĢarılı, ailenin tüm bireyleri için en iyiyi bilen veya bilmek zorunda bırakılan anne-kadın‟‟

Ģeklindedir ve dikkat edilecek olursa anne- kadın modelinde ürünün yönlendirmesi yani dıĢ sesi erkek sesi tarafından yapılmaktadır (Yılmaz, 2007: 17).

Günümüzde kadın bedeni ve hayatı belirli kalıplar içine sokulmaktadır. Fiziği düzgün, kozmetik ürünleriyle ilgi, modayı iyi takip eden, ailesi ile ilgilenen, fedakar, edilgen kadın profili ortaya çıkarılmaktadır. Medyada kadınlar sosyo- kültürel kalıplara bağlı olarak patriyarkal ideoloji çerçevesinde değerlendirilmektedir.

Reklamcılık, moda, diyet, spor ve egzersiz gibi diğer popüler tüketim kültürü ritüellerinde mutluluğa, kiĢisel yeterliliğe, sağlam iradeye, yaĢlanmayan ve hep diri ve genç kalan beden mitine yapılan güçlü vurgular, ince ve zayıf bedenlerin baĢarı, gençlik, toplumsal itibar ve kabul görmeyle iliĢkilendirilmesi, vb. daha pek çok uygulamanın, temelde bedeni ve özel olarak da kadın bedenini toplumsal bir “proje” olarak konumlandırdığından söz edilebilir (Köse, 2011:78).

21.yüzyılda kadın imajının yaratılması konusunda en önemli araçlardan biri medyadır. Kadın imajının adeta yeniden üretilmesi görevini üstlenmiĢtir. Fakat genel olarak ya modern kadının geleneksel kalıplar içine hapsolmasına neden olmakta ya da kadının cinsel bir obje olarak algılanmasına neden olmaktadır.

23 1.4-KADININ FONKSĠYONLARI

Ailenin fonksiyonlarına bağlı olarak baĢlangıçta genel bir değerlendirme yapılacaktır. Kadının fonksiyonu ailenin fonksiyonu içinde açıklanacaktır. Zorlu, çekirdek ailenin fonksiyonlarını; cinsellik iĢlevi, ekonomik iĢlevi, sosyalleĢtirme iĢlevi, sevgi iĢlevi olarak maddeleĢtirmiĢtir (Zorlu, 2006: 145).

Ailenin fonksiyonlarından ilki olan biyolojik fonksiyonlar, eĢlerin cinsel gereksinimlerini karĢıladığı gibi neslin devamını sağlamaktadır. Kadının bu açıdan çocuk doğurma, emzirme, büyütme gibi fonksiyonları vardır. Ailenin fonksiyonlarından ikincisi olan ekonomik fonksiyonlar, ekonomik iĢ birliği ve iĢ bölümünü ifade eder. Kadın ve erkek ekonomik refaha eriĢmek, çocuklarının ihtiyaçlarını gidermek için çalıĢarak aile ve toplumun devamını sağlarlar. Ailenin üçüncü fonksiyonu olan sosyal fonksiyonlar, doğan bebeklerin sosyal hayata dahil olmalarını, sosyalizasyon sürecini ifade eder. Çocuk toplumun değerlerini, gelenek ve göreneklerini ilk olarak aileden öğrenir. Bu noktada kadının fonksiyonu çocuğunun sosyal kiĢilik kazanmasını sağlamaktır, bu noktada anne, babadan daha etkilidir. Günümüz modern dünyasında aile kurumunun eski normlardan uzaklaĢarak ciddi bir değiĢim içine girdiğini söyleyebiliriz. Artık aile içi kararlar sadece baba tarafından verilmemekte, aile içi sorumluluklar paylaĢılmaktadır (Milli Eğitim Bakanlığı, 2011: 11-12).

ModernleĢme, kentleĢme ile beraber kadın, aile ve toplumsal hayatta sadece ev hanımı olarak değil aynı zamanda çalıĢan kadın olarak süper kadına dönüĢmüĢtür.

„‟Süper kadın‟‟ kavramı günümüz kadınının fonksiyonunu kısaca ifade etmektedir.