• Sonuç bulunamadı

2.2- CAM TAVAN SENDROMU ( GLASS CEĠLĠNG SYNDROME)

Kadın hakları ile ilgili düzenlemelerin aslında insan haklarını ilgilendiren bir konu olduğuna özellikle dikkatleri çekmek gerekir. Ülkelerin demokratik görünümlerini sağlayan en belirgin yollardan biri kadına verilen haklardan

38 geçmektedir. Ön yargı ve ayrımcılığın toplumsal cinsiyet temelinde güç kazandığına yeniden vurgu yaparak, cam tavan sendromunun geniĢ tabana yayılmasında ne derece etkili olduğu gözler önüne serilecektir.

Kavram baĢta Amerika olmak üzere Batı dünyasında 1970‟ li yıllardan sonra kullanılmaya baĢlanmıĢ ve “kadınların üst kademe yönetim pozisyonlarına ulaĢmasını engelleyici davranıĢsal ve örgütsel önyargılardan kaynaklanan, görünmez, yapay engelleri” tanımlamak için kullanılmıĢtır (Wirth, 2001: 1; Akt; Öğüt, 2006:

58).

Özel sektörlerde kadın yöneticilerin ilerlemeleri orta kademeye kadar devam etmektedir ve daha fazla ilerlemelerinin önünde engeller bulunmaktadır. Yönetim seviyeleri açısından da durumun kadın yöneticiler için iyi olduğu söylenemez.

Fortune 1000 deki firmalardan sadece ikisinde en tepe yöneticisi kadındır. Bu sonuçların oluĢması kadınların ilerlemelerini engelleyen bir cam tavan sendromuyla açıklanmaktır ( McDonald, 1998: 242; Akt; Zel, 2002: 40).

Cam tavan sendromu yönetici konumundaki kadınların belli bir aĢamadan sonra yükselmelerinin önündeki görünmez ve yapay engelleri ifade etmek için kullanılmaktadır. Yani kadın yönetici belli bir konuma kadar yükseldikten sonra, terfi beklediği halde tam olarak bilinmeyen nedenlerden ötürü terfi alamama durumudur. ĠĢ yaĢamında cinsiyete dayalı ayrımcılık aslında sosyal nedenlerle beslenmekte ve her alanda kadının önüne set çekmektedir.

Kadınların geçmiĢte çalıĢma hayatı içinde yer almaları, günümüzdeki kadar olmamıĢtır. Özellikle kapitalizmin doğuĢu ve 20.yüzyıldan sonra kadınlar çalıĢma yaĢamında daha fazla yer almıĢlardır. Tabi bu durum erkeklerle kıyaslandığında yeterli düzeyde olamayacaktır. Alt düzey örgütsel kademelerde bu durum farklılık gösterecek olsa bile üst düzey kademelerdeki durum sorunu daha net görmemizi sağlamaktadır. Kadınların sayıca erkeklere oranla üst düzey yönetici konumunda daha az hatta yer alamamaları bir sonuçtur. Nedeni ise toplumsal cinsiyet eĢitsizlik anlayıĢının her alanda hayat bulmasıdır. GeliĢmiĢ ülkeler bu sorunu ortadan kaldırmaya uğraĢırken, geliĢmekte olan ülkelerin birçoğunda bu sorun hali hazırda

39 çözülmeyi beklemekte, hatta en kötüsü kadınlar için bu engeller normallik kazanmaktadır (Özyer ve Azizoğlu; 2014: 96).

Dünya‟daki kadın araĢtırmalarından çıkan sonuç, kadınları her alanda engelleyen cam tavanın varlığıdır. Cam tavan engeli kolayca görülememekte ve sonuç olarak da kadınların üst düzey yönetimde yer almalarını engellemektedir ki bu durum istatistiklerde görülmektedir. Türkiye‟de devlet memurluğunda kadınların % 37 iken, üst düzey yöneticilik de bu oranın %13.6 ya gerilediğini görmekteyiz (Örtlek ve Tekelioğlu, 2013: 285).

Aynı zamanda kadınların üst düzey kademelerde yer almalarını engelleyen bir durum olarak meslek ve cinsiyet iliĢkine vurgu yapmak gerekir. Daha önce ifade edildiği gibi toplumsal cinsiyetle bağlantılı olarak kadın ve erkeğe göre belirli meslekler öne çıkmaktadır. Kadınlar için öğretmenlik, hemĢirelik; erkekler içinse araba tamirciliği, mühendislik, yöneticilik gibi meslekler geleneksel cinsiyet ve meslek iliĢkisini kurmaktadır. Buna bağlı olarak da hali hazırda 20. yüzyılda kadının çalıĢma yaĢamında daha fazla yer almaya baĢlaması ve günümüzde üst düzey yönetimde kadınların düĢük oranlarda yer alması dikkate alındığında geleneksel cinsiyet ve meslek iliĢkisinin kırılamadığı sonucuna varmamıza neden olmaktadır.

Kadınlar ücretli iĢlerde çalıĢtıklarında bile dezavantajlarla ve ayrımcılıkla karĢı karĢıya kalıyorlar. Cam tavan bunlardan yalnızca bir tanesi. Kadınlar küresel olarak üst düzey yöneticilik alanında yetersiz seviyede temsil ediliyorlar: Üst düzey yöneticilik pozisyonlarının yalnızca % 22‟sinde yer alıyorlar ve bölgeler arası farklılıklarla birlikte iĢletmelerin % 32‟sinde hiç kadın üst düzey yönetici yok.

Yukarıdaki paragrafta, UNDP 2015 Ġnsani geliĢme raporundan kadınların önündeki görünmez engellere, cam tavana maruz kalan, ayrımcılığa uğrayan kadınlar hakkında bilgi vermektedir. Kadınlar toplumsal ön yargı nedeni ile daha iĢe alınma aĢamasında çeĢitli engellerle karĢılaĢarak ya iĢe alınmamakta ya da erkek çalıĢanlara göre farklı koĢullarda çalıĢması beklenilmektedir. Erkek çalıĢanlar iĢ ile alakalı Ģehir dıĢına, yurtdıĢına çıkma konusunda kadın çalıĢanlara göre daha fazla tercih edilmektedir bu durum da kadının üst düzey yönetimle alakalı yeterli olmasını engellemekte ve terfi alamamaktadır. Bu durum kadınların önündeki cam tavan engelini açık bir Ģekilde görmemizi sağlamaktadır (Karcıoğlu ve Leblebici; 2014: 6).

40 Cam tavan sendromu adından anlaĢılacağı üzere kırılabilen bir engeli ifade etmektedir. Fakat sürekli bu engelle karĢılaĢıp engeli aĢamama durumunda zamanla engeli aĢmak için bir çaba gösterilmemeye baĢlanmaktadır. ĠĢte cam tavan kavramını karĢılayan kavramda öğrenilmiĢ çaresizliktir. ÖğrenilmiĢ çaresizlik kadının özgüveninin önüne geçerek çaresizliği öğrenmesine neden olmaktadır. Cinsiyete bağlı olarak „‟kadınlar erkeklere göre öğrenilmiĢ çaresizliğe karĢı daha fazla duyarlı‟‟ (Güler, 2006: 108) olduklarına yapılan araĢtırmalar sonucunda ulaĢılmıĢtır.

Kadınların yönetim alanında karĢılaĢtıkları sorunlar maddeler halinde sıralandığında;

 Ataerkil toplum değerleri ve geleneksel roller

 Kendine güvenin az olması

 “Kraliçe Arı Sendromu” veya tek olma özlemi

 “Cam tavan sendromu”

 Mobbing

 Cinsiyet temelli yaklaĢım

 Uzun çalıĢma saatleri, Ģehir dıĢı seyahatler konularında daha hassas olabilmektedirler.

2.2.1- Cam Tavan Sendromunun Üç Boyutu

Cam Tavan Sendromu; erkek yöneticiler tarafından, kadın yöneticiler tarafından ve kiĢinin kendi kendine koyduğu engeller olarak üç boyutta incelenecektir.

2.2.1.1- Erkek Yöneticiler Tarafından Konulan Engeller

Cam tavan literatüründe erkek yöneticiler tarafından konulan engellerin diğer cam tavan boyutlarıyla kıyaslandığında daha çok ön plana çıktığını belirtmek gerekir.

Nedeni kadına yönelik negatif ön yargılar, kalıplaĢmıĢ yargıların kadının iĢ dünyasında yeterli olamayacağı düĢüncesi veya erkeklerin gücü elinde tutma isteklerinden kaynaklanmaktadır.

Cinsiyet kalıp yargıları kadınların üst yönetimde yer almalarını engelleyen birincil neden olarak karĢımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda iyi yöneticilerin erkek olduğuna dair genel kabul gören görüĢ nedeniyle de tepe yönetimde kadın sayısının az olmasında bir baĢka nedendir. Kadın veya erkekler için farklı yaĢam alanları

41 sunulması, farklılıklara vurgu yaparak kadın iĢi erkek iĢi olarak iĢlerin ayrılması cinsiyet ayrımcılığı sonucunda meydana gelmektedir. Konu ile ilgili olarak 157 ülkede yapılmıĢ araĢtırmada, kadınların hangi iĢ kollarında yoğunluk gösterdikleri ülkelere göre değiĢiklikler göstermiĢtir. Bu duruma bağlı olarak da kadın iĢi olarak belirlenen mesleklerde cinsiyetin kıstas alınmadığı, kültür, din gibi konuların bu noktada belirleyici olduğu ortaya çıkmıĢtır. Kadınların tepe yönetiminde yer alamaması ve bunun erkek yöneticiler tarafından engellenmesinde bir baĢka neden kadının kollanmasıdır. Aile ile kadın özdeĢleĢtirildiği için kadının birincil görevi evi, ailesiyle ilgilenmektir görüĢünden hareket ederek fazla iĢ vermeme ve bu yolla kollanması durumudur (Çelik, 2007: 258-259).

2.2.1.2- Kadın Yöneticiler Tarafından Konulan Engeller

Erkek yöneticilerin koyduğu engellerde dikkat edildiği üzere engel koyma nedenleri çeĢitlilik arz etmektedir. Aynı durum burada da söz konusudur.

Genelde erkekler tarafından konulan engeller ifade edilirken kadınlar tarafından konulan engellerden çok bahsedilmediğine vurgu yaparak, ilk olarak yönetici konumundaki kadının kendini referans almasından kaynaklı yanılgı sonucunda konulan engeller karĢımıza çıkmaktadır. Kadın yönetici her kadının önüne konulan engellerin özel bir çaba gerektirmeksizin aĢılabileceğini düĢünmesi, kendi hayat standardını göz önüne alarak, diğer kadın çalıĢanlarla empati yapamama durumudur (Örücü, vd, 2007: 119).

Kadın yöneticilerin zamanla tutum ve davranıĢlarının erkekleĢmesi ve kadın çalıĢanların ilerlemelerinin önünü kesmesi olarak ifade edilen „‟kraliçe arı sendromu‟‟ belirli özelliklerden oluĢmaktadır. Ġlk olarak erkek tutumlarının kadın yöneticiler tarafından benimsenmesi ve bu tutumların kadın çalıĢanlara karĢı kullanılması, ikinci olarak kadınların tepe yönetiminde tek olma isteği buna bağlı olarak da diğer kadınların rekabetinin bertaraf edilmesi ve son olarak da sosyo-kültürel yapının, toplumsal cinsiyet algısının kadının dezavantajlı konumda yer almasında etkisini görmezden gelerek kadına yönelik ayrıcalıklı muamelenin karĢısında durmaktır. Eğer ki kadın baĢarılı olamıyorsa bu durumun sorumlusunun kendisi olduğu ve bireysel gayretinin eksik olduğundan kaynaklı olduğu ifade edilmektedir (Zel, 2002: 42).

42 2.2.1.3- KiĢinin Kendi Kendine Koyduğu Engeller

Cinsiyet rollerine bağlı olarak kadının yerinin neresi olduğu sorusuna cevap bulunulamaması, toplumsal cinsiyetin kadına karĢı negatif tutumu, kadının iĢ ve aile arasında çatıĢma yaĢamasına ve sonuç olarak da suçluluk duymasına neden olmaktadır. Kadına yönelik negatif önyargıların kabul görmesi de kadının kamusal alandan dıĢlanmasına, engellenmesine neden olmaktadır. Özgüven yetersizliği, ne istediğini tam olarak bilmemek, sistemlerin değiĢtirilemeyeceğine inanılması ve aynı zamanda sistemlerin takip edilmesinde kendini zorunlu hissetmek, kariyer yapmayı hedef haline getirmemek ve zorluklarını üstlenememek kadınların kendi önlerine koydukları engellerden birkaçını oluĢturmaktadır (Örücü, vd, 2007: 119).

Tablo 1:Cam Tavan Sendromunun Üç Boyutu

Erkek Yöneticiler

Kadınlara yönelik önyargılar Sistemi destekleme zorunluluğu hissetme

43 2.3-KADINA YÖNELĠK ġĠDDET

Toplumsal cinsiyet eĢitsizliği ve ataerkil kültür, kadının dezavantajlı statüde yer almasına neden olarak Ģiddeti meĢrulaĢtırmaktadır. Sorun toplumsal dinamiklerden, cinsiyetçi bakıĢ açısından beslenerek kendini normalleĢtirmektedir.

Cinsiyete dayalı önyargı, ayrımcılık, dıĢlanmayla beraber Ģiddetin aslında doğal bir sonuç olduğu ve kadını ikincileĢtirdiği ortadadır.

ġiddet: KiĢinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranıĢı ifade eder (6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karĢı Ģiddetin önlenmesine dair kanun madde:2).

ġiddet insanın fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne zarar veren her türlü maddi, manevi olumsuzlukları ifade etmek için kullanılmaktadır. Olumsuzlukların temelinde yatan iki ana nedene dikkatleri çekmek gerekirse, birincisi güç, ikincisi saldırganlık olup Ģiddet konusunu anlamada önemli iki unsur olarak doğrudan karĢımıza çıkmaktadır (Ayan, 2006: 192). Saldırganlık öğrenilen bir davranıĢtır ve sosyalizasyon sürecinde erkek çocuğunun saldırganlığı normal karĢılanırken, kız çocuğundan daha sessiz, sakin olması beklenmektedir. Aynı zamanda saldırganlık erkekle özdeĢleĢtirildiği için erkeğin saldırganlığı normallik kazanmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından kadına yönelik Ģiddet, cinsiyete dayalı olup, kadının incinmesi ve zarar görmesine neden olan fiziksel, psikolojik, cinsel sorunlara neden olabilecek kadına toplumda ya da ailede baskı kurulmasına ve özgürlüğünün kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıĢı ifade etmektedir. EĢlerinden Ģiddet gören kadınlarla yapılan görüĢmelerden bir genellemeye varmak istendiğinde, erkeğin Ģiddette baĢvurma nedeni olarak, eĢlerin kontrol altına alınma isteği neticesinde fiziksel ve sözel olarak incitme ve korkutma sonucunda da kadınların iyi bir eĢ olamadıklarından dolayı da cezalandırılmaları olarak ifade edilebilir (Çakır, vd, 2014: 62).

44 Kadına yönelik Ģiddetin nedenleri arasında en fazla dikkat çeken erkeğin ailesi ile yaĢanan sorunlar, sırasıyla da erkekle ilgili nedenler (erkeğin kadını kıskanması, erkeğin yetiĢtirilme tarzı gibi) ekonomik sıkıntılar/zorlukların (erkeğin iĢ sorunları, erkeğin iĢsiz kalması) etkisidir (NEE, 2014: 24).

Ġnsanın doğa karĢısında önce basit araçlarla baĢladığı mücadelesi sonrasında bunları geliĢtirmesi ve doğaya egemen olmasıyla sonuçlanmıĢtır. Ġnsan doğadan iktidar olmayı öğrenmiĢ bir yandan onu istediği gibi değiĢtirirken diğer yandan da onun bir parçası olduğunu anlamıĢtır. Doğayı kendi amaçları doğrultusunda kullanan yani nesneleĢtiren insan da rekabet ettiklerini kendi amaçları doğrultusunda kullanma ve köleleĢtirme yatkınlığı bulunmaktadır (Gödelek, 2005: 98).

Toplumsal cinsiyetin kız çocuklar ve kadınlar üzerindeki olumsuz etkilerine bu kadar değindikten sonra aslında kadına yönelik Ģiddetle mücadele etmenin toplumsal cinsiyetle mücadele etmek olduğunu fark etmeliyiz. Toplumsal cinsiyet, cinsiyete dayalı olarak toplum tarafından kadın ve erkeğe dikilen bir kıyafettir ve adeta zorla giydirilmektedir. Bu sebeple de ne yazık ki günümüzde dahi kız çocuklarının okula gönderilmemesi, çocuk yaĢta evlenmesi gibi konular tartıĢılmaktadır. Ve yine ne yazık ki kadınlar bu kısır döngünün mimarı olarak etkin rol oynamakta, cinsiyet rollerinin aktarıcısı olarak sorunu devam ettirmektedirler.

Tabi ki burada tek sorumlunun kadın olduğu söylenmemektedir. Bu konuda birincil sorumlu kültürümüze sinmiĢ ataerkil anlayıĢın kadına biçmiĢ olduğu rollerden kaynaklanmaktadır. „‟Yasalarla, örf ve adetlerle, sosyal ve siyasal sistemle “meĢru”

kılınan ve sonunda “doğal” mıĢ gibi algılanan bu eĢitsizlikler, kadının nesneleĢtirilmesi ve erkeklere ait görülmesi, kadına karĢı Ģiddetin temelini oluĢturmaktadır‟‟ (Kadına Yönelik Aile Ġçi ġiddetin Önlenmesi Projesi: 12).

Kadınlar adeta her alanda sömürülmekte, kendisi hakkında neyin iyi neyin kötü olduğuna dair fikir beyan edememekte, özel ve kamusal alanda baskı altına alınmaktadır. Kadın hakları, kadın sorunları, kadına yönelik Ģiddet ile her zaman karĢılaĢmamıza rağmen erkek hakları, erkek sorunları, erkeğe yönelik Ģiddet gibi konularla karĢılaĢmamamızın birçok nedeni olmalı. Birinci olarak bu ifadeden kadının toplumuzda düĢük statüye sahip olmasını, ikinci olarak cinsiyetçi bakıĢ açısının her alanda hüküm sürmesini, üçüncü olarak adaletsiz cinsiyet algılarından bahsedebiliriz. Örnek olarak cinsiyete dayalı Ģiddetin boyutlarını incelediğimizde

45 daha sonrasında bu konuyla alakalı araĢtırmalar sunulduğunda görülecektir ki kadın erkek Ģiddetine her alanda maruz kalmaktadır. Ayrıca „‟..toplumsal cinsel kimliğinden dolayı erkeğin de mağduriyeti söz konusu olabilmektedir. Mesela ataerkil toplumlarda evin ekonomik yükümlülükleri tamamen erkeğe yüklenmiĢ olup, bu yükümlülükleri layığı ile yerine getirmesi beklenmektedir‟‟ (ġenol ve Yıldız, 2013: 6). Sonuç olarak ataerkil toplum yapısında kadının adını bulmak oldukça zordur, kadına yönelik önyargılar, ayrımcılık, dıĢlanma ve Ģiddet normallik kazanarak, kadını ötekileĢtirmiĢtir. Diğer yandan erkeğinde güçlü olması beklenildiği için bunu baĢaramayan erkeklerin de mağduriyetini de belirtmek gerekir (Zengin, 2011: 99).

Gündelik yaĢamımız belli ihtiyaçlara cevap verecek biçimde düzenlenmekte ve bu düzenleme genellikle çoğunluğun ya da güçlü olanın ihtiyaçlarını karĢılamak üzere Ģekillenmektedir. Güçlünün ya da çoğunluğun ihtiyaçları doğrultusunda Ģekillenen hayat, „‟öteki‟‟ lerin yaĢam alanını daraltır ve bir anlamda toplumun bir bölümünü yok sayar. Güçlü ve çoğunluğa göre tanımlanan „‟öteki‟‟ ler günümüzde dezavantajlı gruplar olarak tanımlanmaktadır (Tuksal, 2010: 10).

Kadınının erkek tarafından Ģiddete maruz kalması sonucunda, kadının hakkını araması aile mahremini paylaĢtığı için hoĢ karĢılanmamaktadır çünkü „‟kol kırılır yen içinde kalır‟‟ anlayıĢı ile Ģiddete boyun eğmesi küçük yaĢlardan itibaren öğretilmektedir. Normallik algısı kazanmıĢ Ģiddetten kadının kurtulması da kolay olmamaktadır. „‟.. kadına yönelik Ģiddet ömür boyunca baba, ağabey, koca ve hatta oğul tarafından sürdürülebilen bir davranıĢ biçimidir. Aile içi Ģiddet kültürümüzde o kadar doğaldır ki, aile içi Ģiddete maruz kalan kadınlar bile bundan kolay kolay yakınmamaktadırlar‟‟ (Aile Ġçi ġiddetin Sebep ve Sonuçları,1995: 8).

Gelles (1976: 659-668; Akt, Çakır, vd, 2014: 60) tarafından kadının Ģiddet karĢısında sessiz kalma nedeni yedi baĢlık altında toplanmıĢtır. Birinci olarak, kadınların kendileri hakkında negatif görüĢlere sahip olması, ikincisi kadınların kocalarının değiĢeceğine inanması, üçüncüsü ekonomik açıdan bu duruma zorunlu olma, dördüncüsü babanın ekonomik açıdan destekleyen çocuklarının olması, beĢincisi kadınların tek baĢlarına yaĢamın zorluklarına katlanamayacaklarını

46 düĢünmesi, altıncısı boĢanmıĢ kadınlara toplumun hoĢ bakmadığı düĢüncesi ve son olarak iĢ bulmada çocuklu kadınların zorluk yaĢadıklarına inanmalarıdır.

Kadına Yönelik ġiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planında (2016: 2) ifade edildiği Ģekliyle; kültürel faktörler, evlilik içinde çatıĢma yaĢama, iliĢkide sorunları çözememe gibi iliĢki faktörleri; kadının ekonomik bağımsızlığının olmaması, istihdam olanaklarına eriĢimde sınırlılıklar gibi ekonomik faktörler ile karar alma mekanizmalarında ve yasal düzeyde kadın-erkek eĢitliğinin sağlanamamıĢ olması Ģiddetin ortaya çıkmasını etkileyen temel faktörlerdir.

Kadına yönelik Ģiddet, insan hakları ihlali olarak tüm dünyada karĢılaĢılan bir sorundur. Kadınların insan haklarından yararlanmalarını engelleyerek, yaĢamlarını, özgürlüklerini, güvenliklerini, saygınlıklarını, fiziksel ve psikolojik gibi temel haklarını engellemektedir. Ayrıca Ģiddet çok boyutlu bir mesele olup „‟iktidar, güç ve kuvvetin olduğu‟‟ ortamda varlık bulmaktadır (Kovanlıkaya, 2014: 438).

Kadına yönelik Ģiddet sadece kadını olumsuz etkilemekle kalmayıp aynı zamanda toplumu da olumsuz etkilemekte ve toplumsal cinsiyet temelinde serpilip geliĢmekte karmaĢık bir yapı olarak karĢımıza çıkmaktadır. Soruna neden olan kültürel, ekonomik, yasal birçok faktörden dolayı da Ģiddetin ortadan kaldırılması için kapsamlı politikalar yürütülmesi gerekmektedir.

Kadına yönelik Ģiddeti anlatırken üzerinde durulması gereken konu aile içi Ģiddettir. Fiziksel olarak da gücü elinde tutan erkek fiziksel olarak güçsüz kadını kontrol etmek, cezalandırmak ya da korkutmak adına Ģiddete baĢvurmaktadır.

Kadınların aile içinde yaĢadığı Ģiddeti özet baĢlıklar altında ifade edilirse (Yıldırım, 1998: 28 );

 Kadınlara yönelik aile içinde yetersiz fiziksel veya duygusal ilgi, ihmal

 Duygusal- psikolojik Ģiddet

 Tehdit, aĢağılama, küçümseme vb ile oluĢan sözel Ģiddet

 Tokat atma, dövme, yaralama, itip kakma vb oluĢan fiziksel Ģiddet

47

 Fiziksel Ģiddetle bağlantılı ve bir üst aĢaması olan ensest, tecavüz vb oluĢan cinsel Ģiddet

2.3.1-Kadına Yönelik ġiddetin Boyutları

Kadına yönelik Ģiddetin boyutları; fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik boyutlarıyla incelenecektir.

2.3.1.1-Fiziksel ġiddet

Fiziksel Ģiddetin kapsamına tekme atma, itme kakma, yumruklama, sert bir cisimle vurma, kafasını duvara vurma, boğazın sıkılarak nefes alınmasının engellenmesi, bedene verilecek herhangi bir zarar, aç susuz bırakarak ceza verme gibi acı veren, kalıcı veya geçici izler bırakan Ģiddet türüdür (Domaniç, 2007: 143).

Görüldüğü üzere kiĢinin beden dokunulmazlığı ihlali ile karĢı tarafı sindirmeyi, susturmayı hedef alan bir Ģiddet türüdür.

Medyada sıkça karĢılan „‟cinnet geçiren koca‟‟ haberlerinde, cinnet geçirmek kontrol kaybı ya da göze perde inmesi sonucu uygulanan Ģiddetin mazereti olabiliyorken, Klinik Psikolog Altekin, bu durumun bir kontrol kaybından ziyade bilinçli, planlı olduğunu ifade etmekte ve Ģiddetin kime, hangi zamanda ve nasıl yönlendirileceği konusunun Ģiddeti uygulayanın kontrolünde olduğunu belirtmektedir (http://serapaltekin.net).

Türkiye‟de Kadına Yönelik Aile Ġçi ġiddet AraĢtırması 2009 verilerine göre kadınlar en fazla fiziksel Ģiddet içeren davranıĢlardan, tokat atma ya da bir Ģeyin fırlatılması Ģekillerinde maruz kalmaktadır. Yapılan araĢtırmaya göre son on iki ayda tokat ya da bir Ģeyin fırlatılmasına maruz kalan kadınlardan üçte ikisi bu davranıĢı daha önce yaĢadıklarını belirtmiĢlerdir. Bu durumun sonucu olarak fiziksel Ģiddete maruz kalan kadınların anlık bir tepkiye uğramadıklarının bu durumun bir alıĢkanlık sonucu olduğunu belirmek gereklidir. 2015 yılı verilerinde göre de yaĢamının herhangi bir döneminde fiziksel Ģiddete maruz kaldığını belirten kadınlar yüzde 38‟dir ve bu durumda evlenmiĢ her on kadından dördünün eĢi veya birlikte olduğu kiĢi tarafından fiziksel Ģiddete maruz kalmıĢtır.

48 2.3.1.2-Cinsel ġiddet

Kadının hoĢlanmadığı hareket ya da sözel taciz olarak baĢlayan rahatsız etme davranıĢının, kadını zorla, isteği dıĢında cinsel iliĢkiye zorlama ya da baĢkalarıyla cinsel iliĢkiye zorlama, doğurması ya da doğurmaması konusunda baskı kurulması Ģekillerinde ifade edilen cinsel Ģiddet „‟erkeğin kadını denetleme ve iktidar olma arzusu‟‟ merkezinde gerçekleĢmektedir. Bu durum erkeğin isteğine bağlı olarak uygulanabilir bir Ģiddet türüdür. Erkeğin isteğine bağlı olduğunu ifade etmek fazlaca kadını pasivize etse de, erkeğin doğuĢtan her alanda mutlak iktidarı söz konusu olduğundan kadınların cinsel Ģiddeti yenmeleri kolay görünmemektedir (Domaniç, 2007: 144).

Fiziksel Ģiddette kiĢi dokunulmazlığına zarar vererek sindirme ve kontrol etme amacıyla gerçekleĢtirilen Ģiddet, cinsel Ģiddet türünde cinselliğin kullanılarak

Fiziksel Ģiddette kiĢi dokunulmazlığına zarar vererek sindirme ve kontrol etme amacıyla gerçekleĢtirilen Ģiddet, cinsel Ģiddet türünde cinselliğin kullanılarak