• Sonuç bulunamadı

5.2- TÜRK SĠYASETĠNDE KADIN OLMAK

5.2.1.2. Kadın Milletvekilleri/Senatörler

Mecliste kadın milletvekili temsil oranı (Tüik, 2015) 1935 yılından 1987 yılına kadar istikrarlı bir artıĢ tutturamamıĢtır. 1987‟ den sonra az da olsa bir artıĢtan bahsedebiliriz. 1935‟ de kadınların meclisteki temsil oranı %4.5 iken bu oran 2011‟de %14.4 ve son olarak 2015 yılında yapılan seçimlerde %14.7 olmuĢtur.

Avrupa‟da 2014 yılında kadın milletvekili oranının en yüksek olduğu ülkeler Ģu Ģekildedir: Ġsveç %45 ve Finlandiya %42,5‟dir. Türkiye‟de oranların bu kadar düĢük olma nedenleri olarak; zorunlu bir kota uygulamasının konulmaması, partilerce belirlenen oranın da yeterli düzeyde olmaması olarak ifade edebiliriz.

1935 yılı seçimlerinde Ġsmet ĠNÖNÜ baĢkanlığında hükümet kurulduğunda kadınlar da ilk kez meclise girmiĢlerdir. Dönemin tek baĢına hükümet olan partisi Cumhuriyet Halk Fırkası‟ndan 18 kadın milletvekili meclise girmiĢtir. (Ek 8) Meclisin kadın temsil oranı %4,5‟dir. 1939 seçimlerinde kadın temsil oranı %3,7‟ ye düĢmüĢ ve 16 kadın meclise girebilmiĢtir. 1943 seçimlerinde toplam milletvekili sayısı artmasına karĢılık kadın milletvekili sayısı aynı kalmıĢ (16 milletvekili), temsil oranı ise %3,5‟e gerilemiĢtir. 1946 seçimlerinde meclisteki kadın sayısı 9„a

123 gerilemiĢ, oranı ise %1,9 olmuĢtur. 1950 seçimlerinde %0,6 temsil oranı ve 3 kadın milletvekili ile Cumhuriyet tarihi boyunca en az oran karĢımıza çıkmaktadır. 1954 seçimlerinde %0,7 oran ile 4 kadın milletvekili, 1957 seçimlerinde %1,3 oran 8 kadın milletvekili seçilmiĢtir. 1961 seçimlerinde %0,7 oran ve 3 kadın milletvekili ile meclisteki kadın oranı alt seviyelere inmiĢtir. 1965 seçimlerinde %1,8 ile 8 kadın milletvekili seçilmiĢtir. 1969 seçimlerinde %1,1 oranı ile 5 kadın milletvekili seçilmiĢtir. 1973 seçimlerinde %1,3 oran ile 6 kadın milletvekili seçilmiĢtir. 1977 seçimlerinde % 0,9 oran ile 4 kadın milletvekili seçilmiĢtir. 1983 seçimlerinde %3 oran ile 12 milletvekili seçilmiĢtir. 1987 seçimlerinde %1,3 oran ile 6 milletvekili seçilmiĢtir. 1991 seçimlerinde %1,8 oran ile 8 kadın milletvekili seçilmiĢtir. 1995 seçimlerinde %2,4 oran ile 13 kadın milletvekili seçilmiĢtir. 1999 seçimlerinde %4,2 oran ile 23 kadın milletvekili seçilmiĢtir. 2002 seçimlerinde %4,4 oran ile 24 milletvekili seçilmiĢtir. 2007 seçimlerinde %9,1 oran ile 50 kadın milletvekili seçilmiĢtir. 2011 seçimlerinde %14,4 oran ile 79 kadın milletvekili seçilmiĢtir.

(TÜĠK, Milletvekili Genel Seçimleri 1923-2011) 7 Haziran 2015 seçimlerinde %17,8 oran ile 98 olan kadın milletvekili sayısı Cumhuriyet tarihinin en yüksek oranı ve sayısına ulaĢtı. Hükümet kurulamayınca seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi üzerine, 1 Kasımda yenilenen seçimlerde oran %14,5 olarak kadın milletvekili sayısı 81‟e gerilemiĢtir (www.tbmm.gov.tr).

TBMM milletvekillerinin son seçimde cinsiyete göre dağılımları Ģu Ģekildedir: AKP (Adalet Kalkınma Partisi) toplam milletvekili sayısı 317; kadın sayısı 34 (%11), erkek sayısı 283 (%89). CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) toplam milletvekili sayısı 133; kadın sayısı 20 (%15), erkek sayısı 113 (%85). HDP (Halkların Demokratik Partisi) toplam milletvekili sayısı 59; kadın sayısı 23 (%39), erkek sayısı 36 (%61). MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) toplam milletvekili sayısı 39; kadın sayısı 3 (%8), erkek sayısı 36 (%92). Bağımsız milletvekilleri toplam 2;

kadın sayısı 1 (%50), erkek sayısı 1 (%50) (www.tbmm gov.tr). Toplamda 81 (%15) kadın milletvekili, 469 (%85) erkek milletvekili bulunmaktadır. Bu verilerin yorumu olarak, siyasette fırsat eĢitliği kavramının sorgulanması ve kadının siyasette düĢük oranlarda yer almasının nedenlerini ortaya koymanın gerekliliği gözler önüne serilmiĢtir. Çünkü kadını siyasetin dıĢında tutan kanuni bir sınırlama yoktur. Buna rağmen kadın ve erkek neden aynı Ģekilde, aynı olanaklardan faydalanamamaktadır sorusunun yanıtını yine cinsiyet rollerine yüklenen anlamalarda aramak

124 gerekmektedir. Aslında daha önceden de belirtildiği gibi toplumsal cinsiyette kadının dezavantajlı bir konumda yer almasının sonucu, kadının siyasetteki yokluğu olarak karĢımıza çıkmaktadır. Meclisteki kadın temsili %15 gibi bir oranda yer alarak, eril siyaset kavramını bir yorum olmaktan ziyade nesnel yargıya dönüĢtüğünü bir gözler önüne sermektedir.

Bu bölümde her siyasi partiden iki tane, bağımsızlardan bir tane olacak Ģekilde rastgele kadın milletvekilleri seçilmiĢ ve önceden belirlenmiĢ sorular sorularak görüĢme yapılmıĢtır. AKP‟ den Jülide SARIEROĞLU, AyĢe KEġĠR;

CHP‟den Selina ÖZUZUN DOĞAN, Sibel ÖZDEMĠR; MHP‟ den Arzu ERDEM, Deniz DEPBOYLU; HDP‟ den Meral DANIġ BEġTAġ ve Saadet BECERKEKLĠ ile ve son olarak bağımsız kadın milletvekillerinden Aylin NAZLIAKA ile yarı yapılandırılmıĢ görüĢme sağlanmıĢtır.

Tablo 6 : AraĢtırmaya Dahil Olan Kadın Milletvekilleri Kadın

Milletvekilleri Milletvekilliği Eğitimi Kariyeri

Jülide

125

Ak Parti Ġstanbul Ġl Kadın Kolları BaĢkanlığı, Kurucu Yönetim Kurulu Belediyesi Meclis Üyeliği ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında

126

127 Türk siyasetinde kadının durumunu Dünya siyaseti ile kıyasladığımızda toplumsal cinsiyet algısına bağlı olarak, siyasette kadın var olma sorunu yaĢamaktadır. Jülide Sarıeroğlu‟ nun bu konudaki görüĢleri:

„‟Dünya siyasetiyle Türkiye siyasetinde kadının yerini kıyasladığımızda, tabiî ki konudan konuya değişen yani etkinlik, aktiflik ya da sayısal anlamda kuşkusuz istediğimiz aşamalarda değiliz. Ama ilerleme sağlanan mecliste güçlü kadın profili olan özellikle son dönemlerde sayısal anlamda da artan bir durumumuz var. Diğer ülkelerle kıyasladığımızda ülkemizde sayısal anlamda %14’ler de kadın katılımı var.

Bunun daha da artması gerekiyor. Siyaset mekanizmasında kadının var olması önemli ama sürekliliğin de olması gerekiyor. Meclisteki kadın profiline baktığımız zaman her dönem yenilenen simalar görüyoruz, kadınların arkadan gelen kadınlara yer açabilmeleri için siyasette uzun dönem var olmalarının önemli olduğuna inanıyorum.’’

Aylin Nazlıaka‟ ya göre:

‘’Türk siyasetinde kadının durumu Türkiye’deki kadının durumu ile doğru orantılı olarak oldukça sıkıntılı bir noktada. Kadın, iki cinsiyetten biri olarak değil, ikinci cinsiyet olarak görülmektedir. Kadını toplumun nesnesi değil öznesi durumuna getirebilmek için hiç şüphesiz siyasette, karar mekanizmalarında daha etkin kılınmalıdır. Kadını geleneksel roller içerinde tarifleyen anneliği en büyük kariyer olarak gören ve o yüzden de kadını daha çok eve hapsetmek isteyen bir mantık söz konusu. Bu mantık siyasette var olan kadını bir süs bitkisine dönüştürme bir vitrin, dolgu malzemesi olarak konumlandırılmaktadır. Kadın, ruhtur, yürektir, duruştur.

Türkiye’ de siyaset yapmak dünya ile kıyaslandığında zordur.’’

Aylin

128 Konu ile ilgili Selina Özuzun Doğan‟ın görüĢleri:

„‟Siyaset özelinde değil de bu konuya daha genel olarak bakarsak; dünyanın pek çok ülkesinde kadınların karşılaştıkları sorunlarla aslında Türkiye’ de karşılaşılan sorunlar aynı. Toplumsal cinsiyet rollerinin tanımlanması, kadına biçilen roller..

Aslında anayasamızda Türkiye Cumhuriyetinin sosyal bir devlet olduğu yazdığı halde; sosyal devletin gereği olan yükümlükleri devlet, belediyeler ve yerel yönetimler tam olarak yerine getirmemektedir. Kadının temel görevi çocuk bakımı, yaşlı bakımı, ev işleri olarak kabul edilmekte ve kadının eğitime yönlendirilmesindeki sınırlandırılmalar gibi tüm bunlar kadın erkek eşitliği anlamında çok büyük ihlaldir.

Siyaset çok fazla maskülen bir alan gibi görünüyor. Dolayısıyla erkeklerin hata yapma lüksü var ama kadın siyasete girdiği zaman becerebilir mi diye soruluyor, bu soru bir erkek siyasetçi için sorulmuyor.’’

Kadının siyasette etkin olarak yer alamama sorunu yaĢamaktadır. Bu konuda Arzu Erdem:

„‟Ülkemizdeki siyasete, katılım yaşı üzerinden aslında değerlendirmeyi yapmak gerekiyor. Kadınların en büyük kaygısı öncelikle eğitimini tamamlamak sonrasında kutsal bir müessese olan evlilik kurumuna katılmaktır. Eğitim, evlilik, çocuk sahibi olma gibi konuları da ortalama 35 yaşına gelinceye kadar sürmektedir. Bu açıdan kadının siyasete katılımı geç bir katılımdır ve yarışta çok kızışık olduğu için kadın çok zorlanıyor. Siyasetin diline de baktığımızda Dünya siyasetinden farklı olduğu görülmektedir. Bu durum belki de Türk insanının heyecanı, gayretinin fazla oluşu, hırsların yüksek oluşu, yarışında çok çok hararetli geçmesine sebep oluyor.

Erkeklerin ağırlıklı olarak tercih ettikleri, kadınların ise bulaşmak istemedikleri bir alan gibi görünüyor. Akılda soru işaretleri bırakan, koordinasyon yeteneği yoksa çok zorlanabilecek bir meslek. Her meslek dalında bir yarış vardır. Özellikle kadınların siyasete katılımının artması gerekiyor. Ülkemizde çok ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Kadının olduğu yerde nezaket, büyük bir azim ve çalışkanlık vardır.

Her şeyden önce dil güzelleşir, kirli dil ortadan kalkar. Sorunların fazla oluşu, ülkemizin coğrafi konumu, dünya siyasetiyle iç içe olması sebebiyle Türkiye’ de siyaset yapmak dünya ile kıyaslandığında zordur.’’

129 Türk siyasetinde kadının yer alması tarihsel anlamda birçok Avrupa ülkesinden önce gerçekleĢmiĢ olsa da bu durumun aynı çizgide gitmediği aĢikardır. Deniz Depboylu‟

nun bu konuda ki görüĢleri:

‘’Türk siyasetinde kadın nicel açıdan yeterli değil. Sayı olarak bizden aşağıda ülkeler vardır evet ama biz Türkiye Cumhuriyeti olarak hele de kadına seçme seçilme hakkının Fransa’dan önce verilen bir toplum olarak, Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlara yönelik bu denli reformist yaklaşımları olmasına rağmen bugün bu noktada olmak övünülecek bir şey değil. Göktürklere doğru gittiğimizde kadının siyasetteki durumunun çok daha manidar olduğunu görüyoruz. Kadınların daha çok teşvik edilmesi, desteklenmesi gerekiyor.’’

AyĢe KeĢir‟de konu ile alakalı olarak:

„‟ Dünyanın pek çok ülkesinden önce, Türkiye’ de kadın, seçme seçilme hakkını daha önce almıştır. Daha da geriye gittiğinizde Tanzimat’a kadar dayanan kadın hareketi olduğunu görürüz. Kadın dergileri, kadın siyasi parti kurma girişimleri, kadın aktivistler gibi Osmanlının son dönemlerine varan, kadınların etki katılım mücadelesini tarihte görürüz. Dünya’nın pek çok Avrupa ülkesinden önce kadınlarımız seçme ve seçilme hakkına sahip olmasına rağmen ne yazık ki bu aynı ivmeyle bugüne gelmedi. 2002 yılında AKP iktidara geldiği zaman parlamentoda kadın oranı %4.1 civarındaydı. Bu 1935’deki parlamentoyla aynı oran. Bu iki tarih arasında bazen %1 lere kadar düşen parlamentoda temsil oranı var. 2005 ve sonraki seçimlerde oran artmıştır ve bugün %14 civarında katılım oranı var. Tabii kadının siyasete katılımını sadece parlamento olarak da görmemek gerekir. Parti örgütlerinde, yerel yönetimlerde kadınların etkinliği son derece önemli. Kadınlar haklarını parlamentodan önce yerel yönetimlerde elde ettiler. Ben partimizin kurucularındanım. Bütün kademelerinde hemen hemen görev yaptım. Kadınlar önünde en önemli handikap 2015 seçimlerine kadar baş örtü sorunuydu. Ben partimiz kurulurken milletvekili olma ihtimali ya da hayali olmadan siyasete başladım. Sadece karar alma mekanizmalarında değil aynı zamanda siyasetin mutfağında iş üreten, politika üreten noktada olmayı önemsiyorum. Genel Merkezde Yaklaşık 9 yıl Genel Başkan Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu üyeliğim var kadın kollarında.’’

130 Türk siyasetinde kadının durumu hakkında sayısal verilerde yer verildiği üzere, görüĢmelerde de açık ve net bir biçimde Türk siyasetinde kadının konumu ne yazık ki istenilen bir aĢamada değildir. Bu konuyla ilgili görüĢlere devam edersek; Meral DanıĢ BeĢtaĢ‟ın görüĢleri Ģu Ģekildedir:

„‟ Türkiye siyasetinde açıkçası cumhuriyetle bağdaştırarak her ne kadar hak ve özgürlükler erken zamanda elde edilse de, siyasete katılım, karar mekanizmalarında yer alma konusunda sorunlar, sıkıntılar bitebilmiş değil. Hala kadınlar erkeklerle denk oranda, eşit şartlar ve olanaklarla siyasette yer alamıyor. Birçok Avrupa ülkesine göre seçme ve seçilme hakkı erken verilmiş durumda ama bunun yasada yazılı olması yetmiyor. Erkek egemen ve ataerkil sistemin kırılmasında çok büyük zorluklar var. Bu nedenle birçok dünya ülkesine göre özellikle Avrupa üyesi ülkelerle kıyaslandığında oldukça geri seyretmekte, zaten rakamlar ve istatistikler bunu gösteriyor.’’

Saadet Becerekli‟ nin bu konudaki görüĢleri ise:

„‟Türkiye’ de siyasette kadının yeri, Dünya siyaseti ile kıyasladığımızda çok geridedir. HDP’ nin meclise girmesi ile meclisteki kadın oranı değişse de istenilen düzeyde değildir. Kenya ve Mısır gibi bizden çok daha geride olduğunu düşündüğümüz ülkelerde kadının parlamentoda katılım oranı ülkemizden daha fazla.

Biz siyasette kadın katılımını önemsiyoruz ve dikkat edilirse mecliste en fazla kadın milletvekili oranı bizim partimize ait.’’

Bu ifadelerden sonra, Türk siyasetinde kadının geri planda kalma nedenlerine de bakmak gereklidir. Kadının siyasette aktif rol alması nasıl desteklenir veya ne Ģekilde olmalıdır Ģeklinde sorulara yanıt aranmalıdır. Aslında kısaca bu durumu kadınlara siyasette pozitif ayrımcılık uygulanmalı mıdır Ģekline getirebiliriz. Bu konuda görüĢler iki gruba ayrılmıĢ olup öncelikle birinci gruba; gerekli, olmak zorunda olarak konuya yaklaĢanlara yer verelim. Aylin Nazlıaka:

‘’Avrupa ülkelerinde olduğu gibi kadını siyasette etkin kılabilmek için kota uygulanmalı ve rol modelleri ön plana çıkartılarak diğer kadınlar için ilham kaynağı olması sağlanmalıdır. Kota uygulamasında kadın dolgu malzemesi olarak

131 kullanılmayarak siyasete katkıda bulunacak nitelikte olacak şekilde toplumsal cinsiyet eşitliğinin içselleştirilmesi gerekmektedir. Oransal açıdan kadının siyasette yüksek temsil edilmesi önemlidir. Ama bu oranların içerisinde yer alan kadınların eril siyasetin bir parçası mı yoksa gerçek anlamda kadın hakları mücadelesi veren ve kendi ayakları üzerinde dik durabilen güçlü kadınlar mı olduğuna dönüp bakmak gerekir. Çünkü siyasette kendi fikrini söyleyen, öne çıkan öz güveni yüksek olan kadınlar sevilmiyor hatta olabildiğince dışlanılmaya, öğütülmeye, siyaset hayatının dışına atılmaya çalışılıyor.’’

Sibel Özdemir ise bu konudaki görüĢlerini Ģu Ģekilde belirtmektedir:

‘’Seçilebilme koşulu en azından bizim partimiz adına delegeler, onların seçilmesi, onların nasıl seçildiği ve onların seçtiklerinin arasından başka makamlara seçilenler şeklindedir ve bunlar biz kadınlar için tabiî ki çok alışık olmadığımız durumlar. Biz kadınlar zaten yaşamımızın belli bir alanına kadar maalesef siyasette çok etkin olamıyoruz. Çünkü zaman kısıtımız var. Doğamız gereği zorluklarımız var ve onları bir kenara bırakıp gidip, siyasette daha çok zaman harcamak… Sabah erkenden bir kahvaltı etkinliğine erkek çıkıp gidebilir ama bir kadının oraya gitmesi organize olması ya da akşam herhangi bir faaliyete katılması kadın için daha zordur. Bu seçim sistemiyle kadınların yükselmesi, siyasette bir yerlere gelmesi zor. Kota uygulamasını CHP yaptı. Bütün görevlerde üçte biri kadın olacak şeklinde. Bu bir pozitif ayrımcılık fakat yeterli değil belki yüzde elli olmalı. Kadınların karar alma birimlerinde olması gerekiyor. Bu sayede siyasetin o çetrefilli o çıkarcı yapısından uzaklaşılacağı görülecektir. Meclis başkan vekillerimiz var, mesela kadınlar yönettiğinde daha farklı bir yapı, erkekler yönettiğinde daha farklı bir yapı oluyor.‟‟

Meral DanıĢ BeĢtaĢ‟ın kota hakkında görüĢleri:

‘’Biz partimiz adına hayatın her alanında kadınlarla erkeklerin, eşit şartlarda ve özgürce birlikteliklerinden ve eşitliğinden yanayız. Artık kotayı geçtik. Bir dönem bizde kota uygulamasıyla hem karar mekanizmalarında hem milletvekilliği hem de belediye başkanlıklarında birçok temsil mekanizmasında kota uygulamamız vardı.

Şimdi yüzde elli eşitlik kotasını uyguluyoruz. MYK ve Parti Meclisimizde ve birçok uygulamamızda bu geçerli. Ama genel olarak soruya cevap vermem gerekirse; kota

132 olması gereken bir uygulama. SEDAV’ a göre de kadınlara pozitif ayrımcılık uygulanması gerekiyor. Çünkü eşit olmayanlar arasında bir eşitlik yarışı söz konusu değil. Eşit fırsat ve şartlar olmadığı için kota kesinlikle uygulanmalı.’’

Selina Doğan‟ ın bu konudaki görüĢleri ise:

‘’Kota uygulaması kadınları cesaretlendirmek için önemli. Toplumsal kültürel kodlardan kaynaklanan bir şey halbuki kadın gündelik hayatta daha çok siyaset yapıyor. Bir sürü dengeyi gözeten ve hayatın her alanında var olan kadındır.’’

Ayrıca siyasette nicel ve nitel anlamda Selina Özuzun Doğan‟ın değerlendirmesi:

‘’Kadın milletvekili sayısında artış sembolik anlamda bir öneme sahiptir. Ama bu durum siyasete yansımadığı sürece hiç de bir önemi yok. Önemli olan politikaların kadın erkek eşitliğini sağlayacak şeklide hayata geçirilmesidir. Ne yazık ki ben kadın milletvekillerinde bu güne kadar kadın erkek eşitliğiyle ilgili tatmin edici hiçbir söylem duymadım.’’

Son olarak Saadet Becerekli‟nin bu konudaki görüĢleri ise:

‘’Parti geçmişimize bakarsanız kota ile başladık belki de o dönemler için bir ihtiyaçtı. Sonrasında yerel seçimlerde eşitlik temelinde bütün belediyelerde eş başkanlık sistemini getirdik. İl genel meclis üyelerinde bunu uyguladık. Bu önemli bir gelişmeydi, bu durum parlamentoya da yansıdı. 550 milletvekili adaylarının yarısı kadın yarısı erkekti. Ama seçilebilecek yerlerde kadın aynı oranda çıkmadı. Bu da zaman içinde belki tartışılır, ama kota kaldırılmış oldu. Başlangıçta zorunlu olarak gördüğümüz kota %40,daha sonra %50 sonrasında da kota kaldırıldı. Bu durum Türkiye siyaseti açısından ve toplumsal yapıya baktığımızda kadınların durumunun iyileştirilmesi açısından önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.’’

Siyasette kadınlara pozitif ayrımcılık uygulanmasıyla ilgili olarak, ikinci grup, bu tür bir ayrımcılığın siyasette kadının durumunu iyileĢtirme noktasında faydasız olduğu ve eĢitlikçi bir anlayıĢtan uzak olduğunu düĢünenlerden oluĢmaktadır. Arzu Erdem bu konuda:

133

‘’ Kota konusunu doğru bulmuyorum. Sayı ile bir nitelendirmenin yapılması doğru değil, ben ne kadar fazla kadın olursa o kadar güzel diyorum.’’

Kota konusunda Deniz Depboylu‟ nun görüĢleri ise:

„‟ Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyon üyesi olarak kadınların cinsiyetçi bir yaklaşımla değil de eşitliğe dayalı bir yaklaşımla çözülmesi gerekliği görüşündeyim.

Pozitif ayrımcılık aslına bakarsanız hoş bir terim ama bugün pozitif ayrımcılık adı altında kadının korunup kollanması gereken bir cins olarak görülüp de daha çok haklarının yendiğini görmek çok üzücü. Pozitif ayrımcılık dünyadaki uygulamaları ile alınsaydı çok daha etkili olabilirdi. Siyasi partiler kendi içlerinde bu çalışmaları üst bir sınıra çekip kadınların sayısını arttırma yolunda neler yapabileceğini konuşmak zorunda.’’

Jülide Sarıeroğlu‟ nun kota görüĢleri ise:

„‟ Kotadan ziyade kadınların siyasete girmesinin teşvik edilmesini önemli buluyorum.

Cinsiyete dayalı bir ayrımı siyasette doğru bulmuyorum. Eğer bu ayrımlardan kurtulamazsak ilerlemeyi çok rahat bir biçimde sağlayamayacağımıza inananlardanım.’’

AyĢe KeĢir siyaseti, futbola benzetmekte ve aslında kadınların uzak olduğu bir alanda ayakta durmasının zor olduğuna vurgu yapmaktadır:

„‟ Parti örgütlerinde kadın katılımını önemsiyorum. Ana kademe teşkilatında da çok açık olmasa da kadın kotası vardı. Meclis üye listeleri hazırlanırken her dört kişilik isimden biri kadın biri genç olması koşulu vardı. Parti örgütleri bir anlamda siyasetin okulu oluyor. Burada iki önemli şey var. Birincisi kadının siyaseti talep etme konusu, ikincisi erkeklerin kadınlara alan açması. Bir defa siyasette kimse kimseye alan açmaz. Ne erkek kadına alan açar ne erkek erkeğe açar. Siyaset çok keskin bir alan, sert bir oyun. Erkekler birbirine de alan açmıyor. Hep şöyle düşünüyorlar, bize alan açılsın ama yok öyle bir şey. Bu oyuna girmeye karar veriyorsanız tekme yemeyi öğreneceksiniz. Futbol maçı gibi düşünün bunu. Kadınlar eğer sivil toplum çalışması, farklı mücadele çalışmaları varsa siyaseti talep ediyor.

134 Onun dışında üniversitede hoca, işten eve gelmiş gitmiş bir doktor siyasete girdiğinde çok uzun kalamıyor. Ben alan açılmayacağını alanın alınacağını düşünenlerdenim. Bunun cinsiyetle de ilgisi olmadığını düşünüyorum. 40 kişilik il örgütünün listesi oluşturulurken en az %10, %20 bir kadın katılımı olmasını istiyoruz. Burada ilk adımı atmasına destek verelim ama sonra alanda kalmak kadının öğrenmesi gereken ve dayanıklılığını da arttıran bir şey. Aksi halde sürekli desteleyerek, sürekli krediyle beslenen işletme gibi düşünün sonuçta bir eşikte kalacak. Kadının siyasette yer almasında başlangıçta kota evet ama orta ve uzun vadede kotadan ziyade kadının güçlenerek orda olmasını önemsiyorum. Bizim parti politikamız da bu yönde.’’

Jülide Sarıeroğlu siyasete katılımda kadınların karĢılaĢtığı güçlüklerin nedenini Ģu Ģekilde açıklamaktadır:

‘’ Siyasette olabilmek için güçlü olma gerekiyor gibi bir algı maalesef var. Seçilmiş adayların siyasete girmek isteyen kadınlara yol açmak için onların yanında olduğumuzu göstermemiz lazım. Milletvekili sayısı 600 ‘ e çıkacak ve bu durumu kadın lehine sonuçlanması için elimizden geleni yapacağız. Siyaset her toplumda farklı refleksler ve kodlarla gerçekleşiyor. Kadın ile ilgili genel çerçeveye baktığımız zaman bu genel çerçeveden farksız bir durumla karşı karşıya değiliz. Zihinsel dönüşüm süreci yaşıyoruz şuanda, bunun daha hızlı olması, daha sağlam temeller üzerinde olması ihtiyacı var. Bu zihinsel dönüşüm sürecini kadın- erkek fırsat eşitliği anlamında sağlıklı şekilde gittiğini düşünüyorum. Çok aşama kaydettik çünkü.

‘’ Siyasette olabilmek için güçlü olma gerekiyor gibi bir algı maalesef var. Seçilmiş adayların siyasete girmek isteyen kadınlara yol açmak için onların yanında olduğumuzu göstermemiz lazım. Milletvekili sayısı 600 ‘ e çıkacak ve bu durumu kadın lehine sonuçlanması için elimizden geleni yapacağız. Siyaset her toplumda farklı refleksler ve kodlarla gerçekleşiyor. Kadın ile ilgili genel çerçeveye baktığımız zaman bu genel çerçeveden farksız bir durumla karşı karşıya değiliz. Zihinsel dönüşüm süreci yaşıyoruz şuanda, bunun daha hızlı olması, daha sağlam temeller üzerinde olması ihtiyacı var. Bu zihinsel dönüşüm sürecini kadın- erkek fırsat eşitliği anlamında sağlıklı şekilde gittiğini düşünüyorum. Çok aşama kaydettik çünkü.