• Sonuç bulunamadı

Kadın sorunları toplamda dört baĢlık altında açıklanmaya çalıĢılacaktır.

1) Eğitim Alanında Sorunlar: Türkiye Cumhuriyeti anayasası 42. Maddesine (II.

Eğitim ve Öğretim Hakkı ve Ödevi) göre „‟kimse, eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz ve ilköğretim, kız ve erkek bütün vatandaĢlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır.‟‟ Kız çocukları oğlan çocuklarına göre doğumdan baĢlayan ve okul hayatı, meslek seçimine kadarki süreçlerde daha geri planda yer almakta ve kaynaklardan daha az faydalanmaktadır. Bu durum daha önce de

24 aktarıldığı gibi toplumsal cinsiyet eĢitsizliğine dayalı yapının tekrardan üretilmesine neden olmaktadır. Kız çocuklarının okutulmamasında yerleĢmiĢ algı okuyup da

„‟gözü açılmasın‟‟ Ģeklindedir. Çünkü okuyan kadın çağdıĢı olarak görülse de günümüzde dahi örneklerine çokça rastladığımız berdel, kuma, töre cinayeti, erken yaĢta evlilik gibi konularda daha bilinçli hareket etmekte ve haklarını bilmektedir.

Türkiye kız çocuklarının eğitimi konusunda baĢarılı bir profil çizememekte ve bu konuda riskli ülkeler arasında yer almaktadır. Kız çocuklarının okumasını engelleyen faktörlerin baĢında toplumsal cinsiyet eĢitsizliği gelmektedir. Özellikle de Türkiye için sorun doğuda ve doğu illerinin taĢra bölgelerinde daha problemli bir hale gelmektedir. Çünkü doğu bölgelerinde kız çocuklarının okulu terk etme oranlarının yüksek ve mezun sayılarının da anlamlı derecede düĢük olduğu sonucuyla ayrıca çocukların aileleri incelendiğinde sosyo- ekonomik durumlarının düĢük olduğu ve eğitimsiz oldukları gerçeğiyle karĢılaĢılmaktadır (Milli Eğitim Bakanlığı Modül, 2011: 19).

Eğitim Reformu GiriĢimi (ERG)‟ nin Türkiye Eğitim Sisteminde EĢitlik ve Akademik BaĢarı çalıĢmasının verilerine göre, ilköğretim çağındaki 6- 13 yaĢ aralığındaki çocukların okullaĢma oranları daha büyük yaĢtaki ortaöğretim çağındaki (14-17) çocuklardan yüksektir. YaĢ arttıkça eğitime katılım oranları azalmaktadır.

Buradan çıkan önemli sonuç eğitim sisteminin verimsizliği içinde, okul dıĢı hayatın daha önemli olduğu düĢüncesiyle okula tercih edilmesidir. Ayrıca ERG‟ nin verilerine ek olarak, “4+4+4” olarak bilinen ve 2012‟ de yürürlüğe giren yasa değiĢikliği, zorunlu eğitimi 8 yıldan 12 yıla çıkarmıĢ ve eğitime baĢlama yaĢını aĢağıya çekmiĢtir. Bu da okula kayıtlı olması gereken çağ nüfusunu geniĢletmiĢtir.

Bu durum, eğitim haklarından tamamıyla yararlanmalarını garanti altına almak için risk grubundaki çocuklara daha fazla dikkat edilmesini gerektirir.

Türkiye‟ de kız çocuklarının neden okula gönderilmediği ya da çocukların neden evi (okul dıĢı hayatı) tercih ettikleri konusu belirli baĢlıklar altında ele alınırsa;

 Geleneksel ve dini inançların etkisiyle kız çocuklarını geri plana atan düĢünce sistemi,

 Kız çocuk ebeveyninin „‟ okuyacak da ne olacak ‟‟ Ģeklindeki cinsiyet rollerinden beslenen kadının yerinin evi olduğu algısı,

25

 DüĢük sosyo- ekonomik düzeye sahip ailelerin kız çocuklarını okutmak yerine erkek çocuklarını okutmayı tercih etmeleri,

 Geleneksel anlayıĢa bağlı olarak kız çocuğunun okutulmasının boĢuna masraf olarak görülmesi, kız çocuklarının evde misafir olarak görülmesi,

 Erken yaĢta evlenmenin bir sorun olarak algılanmaması kız çocuklarının küçük yaĢta taĢıyamayacakları sorumluluklar yüklenmelerine neden olmaktadır.

Sosyo- kültürel yapının kız çocuklarının erken evlenmesini desteklemesi,

 Okulda cinsiyet rollerini pekiĢtiren eğitimlerin verilmesi, toplumsal cinsiyetin yeniden üretilmesi,

 Okulda verilen eğitimlerin verimsizliği,

 Son olarak eğitimden uzak kalan kadınların çocuklarını yetiĢtirirken kısır döngüyü yeniden yaratmaları olarak ifade edilebilir.

2 ) ĠĢ YaĢamında KarĢılanan Sorunlar: Günümüzde iĢ yaĢamında kadınlar toplam istihdamın %30-40‟ ını oluĢturmaktadır. Fakat yöneticilik gibi üst düzey alanlarda kadın oranının düĢtüğünü görmekteyiz. Kırsal ve kentsel yaĢamda çalıĢan kadınların profilini incelediğimizde; kırsal kesimde kadınlar ücretsiz aile iĢçisi olarak hem evde hem de tarlada çalıĢmaktadır. ÇalıĢan kadınların % 70‟ i kırsal kesimde ücretsiz aile iĢçisi konumunda çalıĢtırılmaktadır. Kent kesiminde yaĢayan kadınlardan %15‟ i çalıĢma yaĢamında yer almakta, % 5‟ i endüstri alanında çalıĢmakta ve ağırlıklı olarak giyim ve gıda üzerinde sanayilerde istihdam edilmektedir. Endüstride çalıĢan kadınların durumu incelendiğinde aynı iĢi yapan erkeklerden yasalara aykırı olmasına rağmen daha düĢük ücret almaktadırlar. Hizmet sektörünü incelediğimizde de toplam kadın istihdamının %20‟ sini kapsamaktadır (Kaymaz, 2010: 357).

Genel olarak iĢ yaĢamında yer alan kadınların karĢılaĢtıkları sorunlar baĢlıklar altında aktarılacaktır. Konu ikinci bölümde daha detaylı olarak açıklanmıĢtır.

 Her alanda olduğu gibi iĢ yaĢamında da kadın ve erkek için eĢit, adaletli bir çalıĢma düzenden bahsetmek çok mümkün olmamaktır.

 „‟ EĢit iĢe eĢit ücret ‟‟ verilmemekte aynı iĢi yapan kadın cinsiyetinden dolayı erkekle aynı ücreti alamamaktadır.

 Kadının birincil görevi çocuklarına „‟ anne ‟‟, kocasına „‟ eĢ „‟ olmasıdır. Bu sebepten dolayı da iĢte çalıĢan kadın eve geldiğinde geleneksel rollerini devam

26 ettirmektedir. Geleneksel rollerini içselleĢtiren kadınlar iĢte çalıĢtıktan sonra eve gelip ev iĢleri ve çocuklarla ilgilenip iki misli sorumluluk üstlenmekte ve süper kadına dönüĢmektedir.

 Kadının „‟çalıĢması‟‟ konusu da aslında tam olarak çalıĢmak olarak algılanmaz. Kadınların ekonomik hayata katılım sebepleri destek sağlama Ģeklindedir.

 Özel sektörde evlenme ya da çocuk doğurması sebebiyle iĢten çıkarılması bu sebeple de kadın çalıĢan yerine erkek çalıĢan tercih edilmesi çünkü kadın anne, eĢ olmasından dolayı öncelikleri farklıdır algısı olmasına rağmen erkek için böyle bir algı yoktur.

 Kadınlar iĢ bulma ve yükselmede cinsiyet eĢitsizliğine, cinsel tacize, ücretlendirme konusunda eĢitsizlik yaĢamasına, cam tavan, mobbing gibi sorunlara cinsiyetinden ötürü daha fazla maruz kalmaktadır.

3) Siyasi Hakların Kullanılması Konusunda KarĢılaĢtıkları Sorunlar: Erkek iĢi olarak görülen siyasi alanda kadının yokluğunun nedenleri aslında yine daha önceden bahsedilen temelde birkaç sorundan kaynaklanmaktadır. Bunlardan birincisi eĢitsiz toplumsal cinsiyet algısı anlayıĢıyla siyasetin erkek iĢi olarak görülmesidir. Ġkincisi siyasette fırsat eĢitliğinin sağlanamaması, kadınların daha önemli (annelik, eĢlik) görevlerinden dolayı siyasette kadınlara hoĢ bakılmaması, üçüncüsü kadınların bu konuda özgüvensiz olmaları, ilgi ve isteklerinin olmamasıdır.

Siyasette kadınların karĢılaĢtıkları sorunlar baĢlıklar altında aktarılacaktır.

Konu daha detaylı olarak dördüncü bölümde açıklanmıĢtır.

 Toplumsal cinsiyet algısına bağlı olarak özel alan ile sınırlandırılan kadın apolitik bir kiĢilik sergiler. Çünkü geleneksel anlayıĢta kadının önceliği ailesi ve evidir. Bundan dolayı da kadının siyasette yer alması hoĢ karĢılanmaz.

 Kadının seçme ve seçilme hakkı, dillere pelesenk olmuĢ haliyle, günümüz geliĢmiĢ birçok ülkelerinden önce verilmiĢtir. Buna rağmen seçme ve seçilme konusunda ciddi bir ilerleme kaydedilmemiĢtir. Siyasi kültür içinde kadın yer alamamıĢ, almamıĢtır.

 Siyasette kadının etkinliği sadece oy kullanmak ile sınırlı kalmıĢtır. Seçme konusunda gösterilen baĢarı seçilme konusunda gösterilememiĢtir.

27

 Cinsiyete dayalı önyargı sebebiyle, kadınların siyasetten anlamadıkları anlayıĢından hareketle, kadınlar siyasete dahil olamamakta ve ilerleyememektedirler.

 Cinsiyete dayalı kota uygulaması partilerin insafına bırakılmıĢ olduğundan kadınlar yeteri sayıda temsil edilememektedirler.

 Siyasette kadın sorunu kendi kaderine terk edilmiĢtir, partiler cinsiyet kotası konusunda zorunlu değillerdir. Oysaki çözüm yollarından biri olarak görülebilecek bir konu olan cinsiyet kota uygulamasıyla demokratik bir siyaset ortamından bahsetmek mümkün olabilecektir.

 Bakan olan kadınların konumları incelendiğinde kadınlarla içselleĢtirilen bakanlıklarda yer aldıkları görülecektir.Aile ve sosyal politikalar bakanlığı, sağlık bakanlığı, çevre ve Ģehircilik bakanlığı gibi..

 Siyasetin kirli bir iĢ olarak görülmesi kadının siyasi alana yönelmesini engellemektedir.

4) Medeni Hakların Kullanılması Konusunda KarĢılaĢtıkları Sorunlar: Medeni haklar ile kastedilen; niĢanlanmak, evlenmek, mal sahibi olmak gibi konuları kapsamaktadır. Kadınların medeni haklara kavuĢması üzerinden geçen zamana rağmen bu konudaki sorunların çözülemediği görülmektedir. Günümüzde hala sadece dini nikahın yeterli görüldüğü evlilikler hiç de azımsanmayacak düzeydedir.

Evlilik Ģeklinde en yüksek oran hem resmi hem de dini nikah Ģeklinde (%95) gerçekleĢtiğini göstermekte olup nikah önceliğinde, 18 yaĢ altı evliliklerde dini nikah yaptıranların oranı (%63) resmi nikah yaptıranlara (%37) göre öndedir. 18 yaĢ sonrası evliliklerde resmi nikah önceliği (%53) ile dini nikah öncelliği (%47) arasında ciddi bir fark bulunmamaktadır. 18 yaĢ altı evliliklerde sadece dini nikah yaptıranlar %2, 18 yaĢ sonrası evliliklerde ise %3 olarak belirlenmiĢtir (NEE, 2015:

76).

Konu ile alakalı sorunlar baĢlıklar altında açıklanırsa:

 Kadının evliliklerde güvencesiz konuma düĢmesine neden olan dini nikah günümüzde dahi varlığını sürdürmektedir. Burada sorun dini nikah yapılaması değil sadece dini nikahın yeterli görülmesi halleri kastedilmektedir.

28

 Dini emirler doğrultusunda insanların yaĢamlarını sürdürmesi bir sorun olarak görülemez. Burada sorun teĢkil eden konu kadının dini bağnazlıklara hapsedilmesi ve bunun kültürel bir olgu olarak algılanmasıdır.

 Bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi, kuma getirmesi kırsal kesimlerde hala uygulana gelmektedir.

 Erken evlenmek hem kız hem de oğlan çocukları için ciddi bir sorundur.

Kadının statüsünün düĢmesine neden olan bağnaz bir uygulamadır.