• Sonuç bulunamadı

Lüksemburg Zirvesi ve Türkiye ile Olan ĠliĢkiler

3. LÜKSEMBURG ZĠRVESĠ’NDEN NĠCE ZĠRVESĠ’NE KADAR OLAN

3.2. Lüksemburg Zirvesi

3.2.1. Lüksemburg Zirvesi ve Türkiye ile Olan ĠliĢkiler

Lüksemburg Zirvesi‟nde Türkiye‟nin beklentilerinin büyük bir kısmı gerçekleĢmemiĢtir. Her ne kadar Türkiye‟nin AB‟ye üyelik hedefi doğrultusunda, katılım öncesi strateji olarak nitelendirilebilecek bir iĢbirliği programının geliĢtirileceği dile getirilmiĢ ve ülkemiz Avrupa Konferansı‟na davet edilmiĢ ise de, gerek Türkiye‟nin diğer on bir aday ülke ile birlikte değerlendirilmeyerek AB tarafından ayrımcı bir yaklaĢımın benimsenmesi gerek bahse konu Konferansın geniĢleme süreci ile bağlantısının kesilerek Türkiye açısından öngörülen kapsam ve nitelikten uzaklaĢmıĢ olması; gerekse de Türkiye için diğer aday ülkelerden farklı “özel siyasi koĢullar” öne sürülmesi nedeniyle, anılan zirve ertesinde taraflar arasındaki siyasi iliĢkilerde bir tıkanıklığın baĢ gösterdiği gözlemlenmiĢtir.128

Konsey, Türkiye‟nin AB‟ye tam üyeliğe ehil olduğunu teyit etmektedir. Türkiye, diğer aday ülkelerle olduğu gibi aynı Ģekilde değerlendirilecektir. Üyelik müzakerelerini

126 Gülüm Çapan, Gürbüz Sarı, Avrupa Birliği’nin Genişleme Süreci, “Avrupa Birliği Kurumları ve

GeniĢleme”,Cengiz Aktar(ed),Ġstanbul, ĠletiĢim Yayınları,2002 s. 28-29.

127 “Avrupa Birliği‟nin Tarihçesi”, http://www.ikv.org.tr/abtarihce.php (10.05.2007) 128

ele almayı sağlayacak siyasi ve ek koĢullar olmamakla birlikte, konsey, üyeliğe hazırlamak için Türkiye‟yi her alanda AB‟ye yakınlaĢtıran bir strateji tanımlamanın önemli olduğuna hemfikirdir.129

Bu strateji:

Ankara AnlaĢması potansiyelinin geliĢtirilmesi,

Gümrük Birliği‟nin derinleĢtirilmesi,

Mali iĢbirliğinin uygulamaya konulması,

Mevzuatın yakınlaĢtırılması ve Birlik müktesebatının ele alınması,

19. ve 21. paragraflarda öngörülen çeĢitli programlara ve kurumlara katılımın durumu bazında kararlaĢtırılmasını,

içermektedir.130

Bu stratejilerin yanı sıra Türkiye Avrupa Konferansı‟na katılmaya çağrılmıĢtır. Fakat Zirve, Türkiye ile bağların güçlendirilmesinin aĢağıdaki koĢullara bağlı olduğunu kararında belirtmiĢtir.

Ġnsan hakları standartlarının ve uygulamalarının AB ülkelerindeki düzeye getirilmesi ve bu amaçla çalıĢmaların hızlandırılması,

Azınlıklara saygı gösterilmesi ve haklarının korunması,

Siyasi ve ekonomik reformların sürdürülmesi,

Yunanistan‟la kalıcı ve olumlu iliĢkiler kurulması,

Yunanistan‟la anlaĢmazlıkların Uluslararası Adalet Divanı da dahil, özellikle hukuksal yollardan çözümünün sağlanması,

Kıbrıs‟la ilgili olarak, BM gözetimindeki görüĢmelere destek verilmesi

olarak belirlenmiĢtir.131

129 Birand, Türkiye’nin Avrupa Macerası, s. 512. 130 a.g.y.

131

Zirve‟nin baĢladığı güne gidersek dönem baĢkanı Lüksemburg BaĢbakanı Juncker‟in Liberation gazetesine verdiği demeç, gerilimi daha da yükseltmiĢtir. Juncker verdiği demeçte:132

“Türkiye‟yi AB‟nin bir Hıristiyan Kulübü olmadığına ikna etmemiz gerek. AB bir demokrasi kulübüdür ve bu konudaki Ģartlar Türkiye‟de yoktur. Türkiye insan hakları açısından diğer aday ülkelerle kıyaslanacak durumda değildir. Slovakya‟da kurumsal zaaflar vardır ama iĢkence yoktur”133

diyerek Türkiye‟nin AB‟ye üye olması yada olmaması konusundaki fikrini belirtmiĢtir.Slovakya ile Türkiye‟nin iĢkence açısından karĢılaĢtırılması, Türkiye‟nin mali yardım alamaması, GB‟nin tam üye olmadan gerçekleĢtirmesi, AB‟ye daha 1963‟te baĢvurması, güçlü ekonomik potansiyeli gibi gerçekleri bir anda yok etmiĢti.134

Türkiye‟nin yeni strateji olarak önüne koyulan unsurların hepsi siyasi sorumluluktan kaçıĢ için bulunmuĢ bahaneler olarak görülmektedir. AB tarafı Ankara AntlaĢması‟nın geliĢtirilmesini önermektedir. Oysa geliĢtirme için anlaĢmada gerçekleĢmeyen tek hedef “tam üyelik”tir. AB tarafı GB‟nin derinleĢtirilmesinden söz etmektedir. Oysa GB‟nin artık derinleĢtirilecek yanı kalmamıĢtır. AB tarafı mali yardımdan söz etmektedir. Bu konuda AB‟ye güvenilmemektedir. 1980‟den bu yana 600 milyon ECU alınamamıĢ, IV mali protokol askıya alınmıĢtır. GB sonrasında yapılması öngörülen 2.5 milyar ECU‟lük yardım da 19 Eylül 1996‟da AB tarafından alınan bir kararla dondurulmuĢtur. Mevzuat uyumu konusunda da Türkiye az Ģey yapmamıĢtır. Kalan yasal düzenlemeleri de çıkartmak için hala çaba harcamaktadır.135

1999 yılının baĢından itibaren Schröder hükümeti Lüksemburg kararlarının düzeltilmesi için yoğun gayret göstermiĢtir. Bülent Ecevit yazdığı bir mektupla bu konuda gerekli reformların yapılacağı güvencisini vermek suretiyle destek almak istemiĢtir. Buna rağmen Federal Almanya‟nın baĢkanlığı döneminde tüm üye ülkelerin ikna edilmesi

132 Tamer Çerçi, Avrupa Yalanı - Avrupa Birliği Virajında Türkiye, Ġstanbul, Tez Yayınları, 2002, s. 131. 133 a.g.y.

134 a.g.y. 135

mümkün olmamıĢtır. Özellikle Yunanistan, Ġsveç ve Ġtalya farklı yaklaĢımlara destek vermekten kaçınmıĢlardır.136

AB‟nin geniĢlemesi konusunda Zirvede alınan karar ile, Türkiye‟nin tam üyelik konusunda ehil olduğu teyid edilmiĢ, diğer ülkeler ile aynı kriterlerle muamele göreceği belirtilmiĢ, ancak katılım müzakerelerinin baĢlatılması için gerekli politik ve ekonomik koĢullar sağlanmamıĢ olduğu için Nisan 1998‟de katılma müzakerelerinin baĢlatılacağı ülkeler arasında Türkiye‟ye yer verilmemiĢtir. Aynı zirvede Türkiye için, Ankara AnlaĢması‟nın imkanlarının geliĢtirilmesi, GB‟nin derinleĢtirilmesi, mali iĢbirliğinin yürürlüğe konulması, mevzuatımızın AB müktesebatına yakınlaĢtırılması ve bazı Topluluk programlarına aĢamalı olarak katılım sağlanması hususlarını içeren bir Avrupa Stratejisi önerilmiĢtir.137

Lüksemburg‟da alınan kararlar AB iliĢkilerini iç politikanın bir malzemesi olarak kullanan politikacıları etkilemiĢtir. Zirve‟den on ay önce DıĢiĢleri Bakanlığı, “Türkiye‟nin AB‟ne Tam Üyelik BaĢvurusunun Statüsü ve Komisyon Tarafından Diğer Adaylar Ġçin Ġzlenen Sürecin Analizi” ismiyle bir rapor hazırlamıĢ, bu rapor 24 ġubat 1997‟de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)‟ne tartıĢılmıĢ ve Lüksemburg Zirvesi‟ne çok iyi hazırlanıldığı görüĢünde birleĢilmiĢtir.138

Türkiye AB-Lüksemburg Zirvesi‟nden;

AB‟ne tam üye adaylarıyla aynı kriterlerde değerlendirilmeyi, aynı kategoriye konulmayı,

Tam üye adaylığının teyit edilmesini, kendisine resmi olarak 12. aday ülke sıfatının verilmesini,

Tam üyelik perspektifi verilmesini ve hedef nokta olarak tam üyeliğin belirlendiği bir konseptin oluĢturulmasını,

talep etmiĢtir.139

136 Harun Gümrükçü, Küreselleşme ve Türkiye, Hamburg/Ġstanbul, Beta Basım, 2003, s. 103.

137 “Ankara AntlaĢmasından Helsinki Zirvesine”, http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/Konjoktur

IzlemeDb/ankara.doc (12.05.2007)

138

Metin Aydoğan, Avrupa Birliği’nin Neresindeyiz? Tanzimattan Gümrük Birliği’ne, Ġzmir, Kumsaati Yayınları, 2002, s. 149

139 Müjde Oktay, AB’nin 12-13 Aralık 1997 Lüksemburg Zirvesi’nde Aldığı Genişleme Kararının

Türkiye’deki Toplumsal Akıl Tarafından Değerlendirilmesi, Ġstanbul, Ġstanbul Sanayi Odası Gümrük

Lüksemburg zirvesinin sonuç bildirisinde yer alan ifadelere Türkiye‟nin tepkisi sert oldu. Dönemin BaĢbakanı Mesut Yılmaz, 14 Aralık‟ta yaptığı basın toplantısında, diğer baĢvuran ülkelere kıyasla Türkiye‟ye ayrımcı bir muamele yapıldığını belirterek, AB‟nin, bu yaklaĢım ve zihniyetini değiĢtirmediği müddetçe Türkiye-AB iliĢkilerinin yapıcı ve çok yönlü bir diyalog içinde geliĢtirilmesinin beklenemeyeceğini vurguladı.

Diğer ülkeler için bütünleĢmeyi, sorunları çözümleme yöntemi olarak uygulayan AB, Türkiye‟nin sorunlarını çözümlemesini bütünleĢmeye ön Ģart olarak getirmiĢtir. Diğer bir deyiĢle AB tam üyelik kriterlerini, Türkiye için “aday ülke olma” kriterlerine dönüĢtürmüĢtür.140

Lüksemburg Zirvesi‟nde alınan karar sonucunda;

Türkiye‟ye yeni bir geniĢleme sürecine kadar kapılar kapatıldı.

Türkiye belirsizlik içinde bırakıldı. Uzun dönemde ne olacağı belirsiz bir konumda tutulmak istendi.

Türkiye tam üyelikten vazgeçirilerek özel statüye alınmak istendi. Ayrı bir kategoriye sokuldu ve bunun için bile kabul edilmez ön koĢullar öne sürüldü.141 Türkiye AB iliĢkileri Lüksemburg Zirvesi‟nden sonraki dönemde yukarıda belirtilen Hükümet açıklaması çerçevesinde ele alınmıĢtır. Bu dönemde Komisyon Lüksemburg Zirvesi‟nde kendisine verilen yönerge gereğince 4 Mart 1998 tarihinde Türkiye ile iliĢkilerin geliĢtirilmesini konu alan bir strateji belgesini yayınlamıĢtır. Raporun ilk bölümünde, bu stratejinin uygulanmasıyla Türkiye‟nin AB‟nin geniĢleme sürecinde yer alacağı bildirilmiĢtir.142

Lüksemburg kararları, Türkiye‟de bazı Ģeylerin daha net görülmesini sağlamıĢtır. O güne dek AB‟ye karĢı olumlu bir yaklaĢım içinde olan kimi çevreler, konuya daha sorgulayıcı bir biçimde yaklaĢmaya baĢlamıĢlardır. Türk halkına AB‟nin ne olduğunu büyük bir yalnızlıkla ve yalıtılmıĢlık içinde anlatmaya çalıĢan yurtseverler daha etkin

140

Karluk, Avrupa Birliği ve Türkiye, s. 133.

141 Oktay, AB’nin 12-13 Aralık 1997 Lüksemburg Zirvesi’nde Aldığı Genişleme Kararının Türkiye’deki

Toplumsal Akıl Tarafından Değerlendirilmesi, s. 6.

142 “Türkiye Avrupa Birliği ĠliĢkilerinin Tarihçesi”, http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=11181=1,

duruma gelmiĢlerdir.143

Konuyla ilgili olarak yapılan kamuoyu yoklamaları AB‟nin aleyhine çıkmaya baĢlamıĢtır. AB‟ye karĢı eleĢtiri ve sorgulamalar daha da artmıĢtır.144