• Sonuç bulunamadı

Mustafa Kemal Paşa 26 Nisan 1920’de Lenin’e gönderdiği bir mektupla, Ankara ve Moskova arasında normal münasebetlerin kurulmasını, askeri ve siyasi bir işbirliği ile yabancı emperyalizmine karşı birlikte mücadele edilmesini istemiştir. Mektubunda Ankara hükümetinin Ahd-ı Millî’ye dayanan siyasetini açıklamıştır. Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin bu mektuba 3 Haziran 1920’de cevap vermiş,

böylece iki hükümet arasındaki diplomatik ilişkiler resmen başlamıştır534.

531 A. Afet İnan, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1991, s. 69-74; Yücel Özkaya - Enver Konukçu - Rifat Önsoy - Dursun Ali Akbulut - Mustafa Balcıoğlu - Vehbi Tanfer, a.g.e., s. 283-286.

532 Rifat Uçarol, a.g.e., s. 518. 533 Sadi Irmak, a.g.m., s. 494.

TBMM Hükümeti, Rusya ile ilişkilerin kurulması amacıyla Moskova’ya

Bekir Sami Bey başkanlığında bir heyet göndermiştir535.

Brest-Litovsk Antlaşması’na göre Kars, Ardahan ve Batum’da 1918 yılı Ağustos ayı içinde, plebisit yapılmıştı. 1693 çekimser ve 441 red oyuna karşı 85.129 oyla Kars, Ardahan ve Batum’un anavatana katılması kabul edilmişti. Böylece Brest- Litovsk Antlaşması’nın gereği yerine getirilerek, Elviye-i Selâse Osmanlı Devleti’ne ilhak edilmişti. Fakat Sovyet hükümeti, Brest-Litovsk Antlaşması ile Batum’un

Türkiye’ye bırakılmasını kabul ettiği halde, yine de buna engel olmak istiyordu536.

Sevr Antlaşması ise doğuda bir Ermeni devleti kurulmasını ve Kürtlere özerklik verilmesini istemekteydi. Böylece Doğu Anadolu parçalanıyordu.

Türkiye’nin kuzey doğu sınırı tehdit altındaydı. Ermeniler Erivan, Gümrü ve Kars dolaylarına yerleşmişlerdi. Buralarda Müslüman halka eziyet ediyorlardı. Ermenilerin Taşnak hükümeti, İtilaf Devletleri’nden yardım alıyordu. Sovyet Rusya Bitlis, Van ve Muş illerinin Ermenistan’a terkedilmesini istiyordu. Ermeniler Oltu ve

Tuzla’yı, Gürcülerde Ardahan ve Batum’u işgal etmişlerdi537.

TBMM, İcra Heyeti’ne millî hudutlarımız içinde yer alan ancak mütareke hükümlerine uyularak boşaltılan Elviye-i Selâse’nin tekrar geri alınması için gereğinin yapılması konusunda yetki vermişti.

Doğu Cephesi Kumandanı Kazım Karabekir Paşa, hükümete verdiği 30 Mayıs ve 4 Haziran 1920 tarihli raporlarında Ermenilerin fırsat bulduklarında

Erzurum’u alma girişiminde bulunacağını belirtmiş, Brest-Litovsk ve Batum Antlaşmaları ile Türkiye’ye bırakılan Elviye-i Selâse’yi geri almak üzere harekete geçmenin gerekliliğini açıklamıştı. Hükümetin uygun görmesi ile taarruz için emir verildi. Ancak Sovyet Hariciye Nazırı’nın sınırların tespitinde, Sovyet hükümetinin arabuluculuğu ile meselenin siyasi yollarla çözümünün mümkün olduğunu bildirmesi

üzerine ordunun taarruzu geciktirildi538.

535 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk (1920-1927), C. 2, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul 1969, s. 460. 536 Rifat Uçarol, a.g.e., s. 478-482.

537 A. Afet İnan, a.g.e., s. 77. 538 Hamza Eroğlu, a.g.e. , s. 161-162.

Ermenilerin saldırıları karşısında, Türk ordusu 28 Eylül 1920’de taarruza geçti. 29 Eylül’de Sarıkamış, 30 Ekim’de Kars, 7 Kasım’da Gümrü alındı. TBMM ile Ermeniler arasında 2/3 Aralık 1920’de Gümrü Barış Antlaşması imzalandı.

Mustafa Kemal Paşa bu antlaşma için Nutuk’ta şöyle demiştir:

“Gümrü Antlaşması Millî Hükümet’in yaptığı ilk antlaşmadır. Bu antlaşma ile düşmanlarımızın, hayallerinde kendisine ta Harşit Vadisi’ne kadar olan Türk ülkeleri bağışlanmış olan Ermenistan, Osmanlı Devleti’nin 1877 seferiyle kaybetmiş olduğu yerleri, bize, Millî Hükümet’e terk ederek dava dışına çıkarılmıştır. Doğudaki durumlarda önemli değişmeler olması yüzünden, bu antlaşma yerine, sonradan yapılan 16 Mart 1921 tarihli Moskova ve 13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlaşmaları geçerli olmuştur”539.

Bu antlaşmaya göre, Sevr Antlaşması ile Ermenilere bırakılan Doğu illeri ile Kars ve dolayları Türkiye’ye bırakılmıştı. Antlaşmanın imzalanmasından bir gün sonra Ermenistan Cumhuriyeti, Kızıl Ordu’nun işgaline uğramış ve Erivan’da Sovyet Ermeni Hükümeti kurulmuştur. Bu durum antlaşmanın yürürlüğe girmesine imkân

vermemiştir540.

Öte yandan General Ali Fuat Cebesoy, Moskova büyükelçiliğine atanmıştır. Elçilik heyeti 19 Şubat 1921’de Moskova’ya gelmiş ve 26 Şubat’ta siyasi antlaşma

müzakereleri başlamıştır541.

Bu arada Kafkasya’da Gürcistan hükümeti ile de temasa geçilmiş, Batum meselesi gündeme getirilmişti. Ankara hükümeti, 25 Temmuz 1920’de Batum’un işgalini protesto etti. Fakat Batılı devletlerin yardımını uman Gürcüler, bu girişimleri önemsemedi. Ankara hükümeti, 21 Ekim 1920’de Tiflis’e bir nota göndererek Ermenilere karşı girişilen savaşın sebeplerini açıkladı ve Gürcülerle dostluk kurmaya hazır olduklarını bildirdi. Gürcülerin Türklere karşı bu sert tutumu çok sürmedi. Çünkü kendilerine yardım gelmeyeceğini ve Rusların Gürcistan’ı Sovyetleştirmeye çalıştıklarını anlamışlardı. Gürcüler Moskova’ya gitmekte olan Türk elçisine bunu

539 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk …, C. 2, s. 488. 540 Hamza Eroğlu, a.g.e. , s. 163.

ifade ederek kendisinden yardım istemişlerdi. Bundan sonra Türkiye ile Gürcistan arasında, Brest-Litovsk Antlaşması’yla Türklere bırakılmış olan yerlerin geri verilmesi meselesi ele alınabilmişti.

1921 yılı başlarında Ankara’ya tayin edilen Gürcü elçisi ile müzakereler başlamıştı. Ancak Ruslar da 1921 Şubat’ında Gürcistan’ı Sovyetleştirmek üzere harekete geçmişlerdi. Gürcistan’ın Ruslar tarafından işgali, Batum ve Ardahan’ın Türklere bırakılmasını zorlaştırabilirdi. Bu sebeple TBMM Hükümeti, 22 Şubat 1921’de Gürcü elçisine bir nota vererek Ardahan bölgesinin geri verilmesini istedi. Aksi takdirde askeri harekâta başvurulacağını bildirdi. Gürcüler, Türklerin

isteklerinin kabul edildiğini 23 Şubat’ta Ankara’ya bildirdi ve Türk birlikleri 23 Şubat akşamı Ardahan’a girdi.

Ancak 25 Şubat 1921’de Gürcü İhtilal Komitesi’nin Tiflis’te Sovyet Gürcistan’ını ilan etmesi üzerine, Gürcü hükümeti, Tiflis’i terk ederek Batum’a çekildi. Ankara hükümeti 21 Şubat’ta Gürcülere verdiği notada, Batum’dan söz etmemiş ve konuyu Gürcülerle imzalanacak olan antlaşma sırasında konuşarak bir plebisit ile sonuçlandırmayı uygun bulmuştu.

TBMM’de 24 Şubat’ta, Fevzi Çakmak ile bir milletvekili arasında Batum hakkında şöyle bir konuşma geçmiştir.

“Milletvekili: - Bendenize kalırsa Büyük Millet Meclisi karar-ı katisini vermiştir. Misâk-ı Millî yegâne rehberimizdir. Heyet-i Vekile zaten o dairede hareket ediyor.

Fevzi Paşa: - Bittabi Misâk-ı Millî mucibince arayı umumiyeye müracaatla meseleyi halledeceğiz ve bunun neticesine nazaran muamele yapılacaktır”.

Ankara hükümeti, Gürcistan üzerine askeri harekâta girişmeye karar verdi. Fakat alacağı topraklar üzerinde Gürcü idaresinin devam ettiğini, bu harekâtın Ruslara karşı bir Türk-Gürcü ittifakı olmadığını bununla beraber Batum’un Misâk-ı Millî sınırları içinde bulunduğunu ilgililere bildirdi.

Kazım Karabekir Paşa, 8 Mart’ta Ahıska’yı, 11 Mart’ta Batum’u, 14 Mart 1921’de Ahılkelek’i aldı. Gürcü hükümetinin 17 Mart 1921’de Batum’u terk etmesi

üzerine burada Türk sivil idaresi ilan edildi542.

TBMM Hükümeti ile Sovyet Rusya arasında 16 Mart 1921’de Moskova Antlaşması (Türk-Sovyet Dostluk Antlaşması) imzalandı. Antlaşma 16 madde ve 3 ekten oluşmaktaydı. Bu antlaşma ile Ruslar, Ahd-ı Millî’de belirtilen sınırlar içinde TBMM Hükümeti’ni tanımıştır.

Antlaşma göre, her iki taraf arasında sınırların Karadeniz kıyısındaki Sarp’tan başlayarak Artvin, Ardahan, Kars, Arpaçayı, Aras boyu ve İran sınırına yakın Sederek’te sona erdiği belirtilmiştir. Ayrıca bölgede yaşayan ahalinin her türlü hukukunun korunması, Batum’un serbest liman olarak kullanılması, şehrin Gürcistan’a bırakılması, Nahcivan’ın himaye altına alınması ve Azerbaycan’da özerk hükümet olarak yaşaması, Boğazlar’da ve İstanbul’da Türkiye’nin hükümranlığı,

kapitülasyonların kaldırılması kararları alınmıştır543.

Bu antlaşma ile Ruslar, Misâk-ı Millî’yi tanımış, Kars, Ardahan ve Artvin’i

Türkiye’ye bırakmıştır544. Fakat Batum, Ahılkelek ve Ahıska Türkiye sınırları dışında

kalmıştır545. Ruslar, kapitülasyonların kaldırılmasını kabul etmiştir546. Ayrıca TBMM

tarafından tanınmayan bir antlaşma, Sovyet Rusya tarafından da tanınmayacaktır. Böylece Türkiye’nin doğu sınırları güvence altına alınmıştır.

Bununla beraber hâlâ Türkler ile Ermeniler ve Gürcüler arasında halledilmesi gereken bir takım meseleler vardı. Bunlar ancak 13 Ekim 1921’de TBMM Hükümeti ile Güney Kafkas Cumhuriyetleri (Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan) arasında imzalanan Kars Antlaşması ile çözümlenmiştir.

Kars Antlaşması ile Türkiye’nin kuzey doğu sınırı tespit edilmiştir547.

542 Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C. 4, Başbakanlık Basımevi, Ankara 1974, s. 61-66.

543 Yücel Özkaya - Enver Konukçu - Rifat Önsoy - Dursun Ali Akbulut - Mustafa Balcıoğlu - Vehbi Tanfer, a.g.e., s. 336.

544 Selahattin Tansel, a.g.e., C. 4, s. 71-72. 545 A. Afet İnan, a.g.e., s. 87-88.

546 Sadi Irmak, a.g.m., s. 493.

Antlaşma göre, (Madde 4) “Türkiye’nin şark-ı şimali hududu, Karadeniz sahilindeki Sarp köyünden başlayan Hedismena Dağı’ndan ve Şavşat Dağları hattı taksim-i miyahından (Kanlıdağ’dan geçen ve Ardahan ve Kars sancaklarının eski şimal hudud-ıidarisi ile Arpaçay ve Aşağı Karasu mansıbına kadar Aras Nehri talveklerini takip eden hattır”548.

Mustafa Kemal Atatürk, TBMM’nin 3. Toplanma Yılı’nı açarken (1 Mart 1922), “… Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Sovyet Cumhuriyetleriyle Moskova Muahedenamesi esasları dairesinde Kars’da 13 teşrinievvel tarihli muahedenameyi akdettik. Bu muahede ile şarkta hukukî bir şekil alan vaziyet-i fiiliyemiz de Sevr Muahedenamesinin gayri kabil-i tatbik olduğunu gösteren vakayiden biridir” diyerek

Kars Antlaşması’nın önemini vurgulamıştır549.