• Sonuç bulunamadı

Felâh-ı Vatan Grubu’nun Kurulması

F. Millî Mücadele’nin Başlaması

1. Felâh-ı Vatan Grubu’nun Kurulması

Mustafa Kemal Paşa Ankara’da mebuslar ile yaptığı görüşmelerde onlara, ülkeyi kurtarmak ve bağımsızlığı sağlamak için iyi yönetilen bir kuruluşa ihtiyaç olduğunu belirtmişti. Bunun için Meclis-i Mebusanda, kuvvetli bir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Grubu kurmalarını öğütlemişti. Cemiyetin adı gelişi güzel belirlenmemişti. Mustafa Kemal Paşa’ya göre halk, millî isteklerini Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde belirtilmişti. Bu kongrelerin kararlarına bağlı olduklarını söyleyen milletvekilleri, bu ilkelere bağlı olduklarını gösteren bir grup kurmalıydı. Ancak Meclis-i Mebusanda Mustafa Kemal Paşa’nın belirttiği isimde bir grup oluşturulamadı. Rauf Bey Ankara’ya gönderdiği telgrafta bunun sebeplerini ve kurulacak grubun ismini bildirmiş, telgrafında şöyle demişti:

“Grup için uğraşıyoruz. Mebuslar arasında mevki düşkünü olanların mevcudiyeti, düşüncelerde ayrılıklar, hemen her mebusu ayrı ayrı kazanmak gibi bir zaruret doğurmaktadır. Durum o kadar naziktir ki Müdafaa-i Hukuk’tan olan mebuslardan söz verenlerin büyük bir kısmı bile bu ad çevresinde toplanmaktan kaçınmışlardır… Kurulmasına çalıştığımız gruba çaresiz olarak Felâh-ı Vatan adı

418 Ayferi Göze, a.g.e., s. 93.

419 İlker Alp, Misâk-ı Millî ve Türk Dış Politikasında… , s. 184. 420 Erol Kaya, “Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı”, … , s. 523.

verilecek, millî çaba ve sorumluluklar millî kuvvetlerin biricik âmil olması esasları açıklanacaktır.”

Milletvekilleri, doğrudan Milli Mücadele hareketini çağrıştıran bir isim olan Müdafaa-i Hukuk Grubu adı altında bir grup kurmayı, İstanbul’un o günkü şartlarında tehlikeli görmüşler, onun yerine Felâh-ı Vatan Grubu adını uygun bulmuşlardı421.

Grubun adının verilmesinde, padişahın Meclisi açış konuşmasındaki “…bundan ötürü, her türlü ayrılma ve bölünmeden kaçınılarak bütün millî istek ve çabaların felâhı vatan noktasında birleştirilmesi gereklidir” sözünün etkisi olduğu düşünülebilir422.

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Grubu kurulmasına karşı olanları şu şekilde eleştirmiştir.

“… bu grubu kurmayı vicdan borcu, millet borcu bilmek durumunda ve kabiliyetinde bulunan efendiler imansız idiler… korkak idiler… cahil idiler.

İmansız idiler; çünkü millî davanın ciddiliğine ve kesinliğine, bu davanın dayanağı olan millî teşkilatın gücüne inanmıyorlardı.

Korkak idiler; çünkü millî teşkilata mensup olmayı tehlikeli görüyorlardı. Cahil idiler; çünkü kurtuluşun tek dayanağının millet olduğunu takdir edemiyorlardı…”423.

Felâh-ı Vatan Grubu, 7 Şubat 1920’de kurulmuştur. 88 kişiden meydana gelen Felâh-ı Vatan Grubu’nun üye sayısı zamanla değişiklik göstermiştir. Çünkü mebusların İstanbul’a gelmeleri devam etmekte ve mebus sayısı arttıkça grup üyelerinin de sayısı artmaktadır. Felâh-ı Vatan Grubu kurulduktan sonra Bekir Sami Bey, Celâleddin Arif Bey, Vasıf Bey, Hamid Bey, Hüseyin Rauf Bey, Selahattin Bey, Abdullah Azmi Efendi, Bahtiyar Bey, Rauf Ahmet Bey’den oluşan bir İdare Heyeti seçilmiştir. Yapılan görüşmeler sonucunda Celâleddin Arif Bey (Erzurum

421 Erol Kaya, “Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı”, … , s. 519. 422 Mahmut Goloğlu, Üçüncü Meşrutiyet…, s. 61.

Mebusu) grup başkanlığına getirilmiştir424. Rauf Bey (Sivas Mebusu) ise ikinci

reisliğe seçilmiştir. Heyetin görevi, grup ile hükümet arasındaki irtibatı sağlamaktır425.

Edirne mebusu seçilen Şeref Bey ise gerek Meclis-i Mebusanda gerekse yapılan gizli toplantılarda Mustafa Kemal Paşa’yı destekleyen bir tavır sergilemiştir. Meclis-i Mebusanda, Felâh-ı Vatan Grubu adıyla bir grup kurulmasını eleştirmiş ve

Felâh-ı Vatan Grubu’na katılmamıştır426.

Ancak hatıratlarında grup hakkında şu ifadelere de yer vermiştir:

“Ankara’ya gelmiş olan Heyet-i Temsiliye’yi, Mebusan Meclisinde başında Rauf’un bulunduğu Felâh-ı Vatancılar müdafaa ediyorlardı. Esasında hepimiz, Türk milliyetçi ve vatanseverleri, bir ve beraber idik”427.

Felâh-ı Vatan Grubu (Vatanın Selameti Grubu)’nun adı hakkında dönemin basınında çeşitli karışıklıklar göze çarpmaktadır. Örneğin, Vakit gazetesi “Rehâ-yı Vatan” (Vatanın Kurtuluşu) ismine yer verirken diğer gazeteler “Felâh-ı Vatan” ismini kullanmışlardır. Bazı gazeteler ise “Felâh-ı Vatan” ve “Ahd-ı Millî” isimlerini ayrı birer grup olarak değerlendirmişlerdir. Diğer yandan bazı milletvekillerinin yaptığı açıklamalardan, “Ahd-ı Millî” ve “Felâh-ı Vatan” adlı iki grubun olmadığı, “Ahd-ı Milli”nin Meclis’in büyük çoğunluğu tarafından kabul edilen ilkeleri ifade ettiği ve bu ahdın ortaya konulmasında “Felah-ı Vatan Grubu”nun önemli katkılarının bulunduğu anlaşılmaktadır.

Müdafaa-i Hukukçuların çoğunlukta bulunduğu Meclis-i Mebusanın ve Felâh-ı Vatan Grubu’nun, Meclisteki olağan işlerin dışındaki en önemli çalışması, Misâk-ı Millî üzerine yaptığı çalışmalardır. Dönemin basınına göre Felâh-ı Vatan Grubu, Heyet-i Temsiliye tarafından çıkarılması kararlaştırılan Misâk-ı Millî Programı’nı, Mecliste kabul ettirmek, milletin çıkarları yönünde çalışmalar yapmak, icra kuvvetini etkili bir şekilde kullanabilmek amacıyla kurulmuştur.

424 Erol Kaya, “Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı”, … , s. 519-520. 425 İlker Alp, Misâk-ı Millî ve Türk Dış Politikasında… , s. 184.

426 Sezen Sevgil, Edirne milletvekili Mehmet Şeref Aykut ve Birinci TBMM’deki Faaliyetleri, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, BasılmamışYüksek Lisans Tezi, Edirne 2016, s. 21.

Felâh-ı Vatan Grubu, bunların yanı sıra Meclisin düzenli çalışmasını da kendisine görev edinmiştir. Zira bu grup aracılığıyla hükümet daha rahat denetlenebilecektir. Bu konuda grubun oldukça etkili ve faal olduğu görülmektedir. Ayrıca grup hükümete güvenoyu vermek için Dâhiliye, Hariciye, Adliye ve Bahriye

nazırlarının görevlerinden alınmasını ve bazı diğer şartları öne sürmüştür428.