• Sonuç bulunamadı

Anadolu’nun batısı İtilaf Devletleri’nin desteğini gören Yunanlıların işgali altında idi. Sakarya Meydan Muharebesi ile Yunanlılar ağır bir yenilgiye uğratılmış fakat henüz imha edilmemişti. Yunanlıların ülkeden atılabilmesi için, Türk ordusu taarruz hazırlıklarına başladı. Başkomutan etrafında toplanan Türk milleti, kısıtlı imkânları ile Türk ordusunu Büyük Taarruz’a hazırladı.

Yunanlılar silah bakımından üstündü. İngilizler, Türk ordusunun taarruz gücüne erişemeyeceğini düşünüyorlardı ve Türklerle kendi istedikleri koşullarda barış yapmak istiyorlardı. Yunanlılar da İngilizlerin görüşünü destekleyerek mümkün olduğu kadar geniş Türk toprağını ellerinde tutmak istiyorlardı.

Mustafa Kemal Paşa ise büyük bir gizlilik içinde, askeri dehasını ortaya koyarak Büyük Taarruz’un planını hazırlamıştı. Bu plan onun askeri başarısının,

cesaretinin ve kendine olan güveninin simgesidir560.

Mustafa Kemal Paşa Nutuk’ta taarruz planını şu şekilde anlatmıştır:

“Ordularımızın ana kuvvetlerini düşman cephesinin bir kanadında ve mümkün olduğu kadar dış kanadında toplayarak bir imha meydan savaşı yapmaktı.

559 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi… , s. 323-325.

560 Nusret Özselçuk, “30 Ağustos Zaferi”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. 3, S. 9, Ankara, Temmuz 1987, s. 667-669.

Bunun için elverişli gördüğümüz durum, ana kuvvetlerimizi, düşmanın Afyonkarahisar civarında bulunan sağ kanat grubu, güneyinde ve Akarçay ile Dumlupınar hizasına kadar olan sahada toplamaktı. Düşmanın en hassas ve önemli noktası orasıydı. Çabuk ve kesin netice almak, düşmanı bu kanadından vurmakla mümkündü”561.

Başkumandan Mustafa Kemal Paşa 20 Ağustos 1922’de Akşehir’de Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa (Çakmak), Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa (İnönü) ve diğer kumandanlarla durumu değerlendirmiştir. 26 Ağustos 1922’de Afyon bölgesindeki Kocatepe’den taarruza geçilmiştir. Taarruzun ilk günü I. Ordu birlikleri Büyük Kaleciktepe’den Çiğiltepe’ye kadar 15 km.’lik bir bölgede düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçirmiştir. 5. Süvari Kolordusu düşmanın ulaştırma kollarına başarılı taarruzlarda bulunmuştur. II. Ordu da cephede tespit görevini aksatmadan sürdürmüştür. 27 Ağustos’ta Afyon kurtarılmış ve Başkomutanlık Karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı Karargâhı buraya taşınmıştır.

Seri baskınlar halinde gelişen Türk taarruzları 30 Ağustos 1922’de Türk ordusunun kesin zaferi ile sonuçlanmıştır. Bu taarruzun son safhası askeri tarihimize “Başkomutanlık Meydan Muharebesi” olarak geçmiştir. Dumlupınar’da Gazi Mustafa Kemal’in ateş hatları arasında bizzat idare ettiği muharebede kesin zafer kazanılmıştır.

Mustafa Kemal Paşa Dumlupınar’dan, “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, İleri!” emrini vermiştir.

Türk orduları, 2 Eylül’de Uşak’a, 9 Eylül’de İzmir’e ve 10 Eylül’de Bursa’ya girmiştir. Böylece Türk ordusu 15 gün içinde Batı Cephesi boyunca yapılan taarruzlarda, savaşarak 400 km. katetmiştir. Şimdi sıra Trakya ve Boğazlar’a gelmiş,

Türk birliklerinin bir kısım da Çanakkale Boğazı’na doğru ilerlemiştir562.

Yunan hükümeti, 2 Eylül 1922’de İngiltere’ye, mütareke isteğini bildirdi. Müttefikler arası yazışmaların tamamlanmasından sonra Yunanistan’ın bu isteği, 7 Eylül 1922’de Türk tarafına iletildi. Türklerin başarısından endişelenen İtilaf

561 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk …, C. 2, s. 671.

Devletleri, Türk ordusunu durdurabilmek için Franklin Bouillon’u İzmir’e göndermişler ve arabuluculuk talep etmişlerdi. Gazi Mustafa Kemal’in İzmir’de F. Bouillon’la görüşmeleri Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın yolunu açtı.

3 Ekim 1922’de Mudanya’da toplanan konferansta Türkiye’yi İsmet Paşa, Büyük Britanya’yı General Harrington, Fransa’yı General Charpy, İtalya’yı da General Mombelli temsil ediyordu. Yunanistan delegeleri (Yunanistan’ı General Mazarakis ve Albay Sarıyannis temsil edeceklerdi) ise ancak 4/5 Ekim gecesi

gelebildiler. Ancak doğrudan görüşmelere katılmadılar563.

Mustafa Kemal Paşa TBMM konuşmalarında Mudanya Konferansı ile ilgili olarak şunları söylemiştir:

“… Mudanya Konferansı Yunan ordusunun çekileceği hattı tesbit içindir… Yunan ordusu yalnız değil, Yunan hükümetiyle birlikte olmak üzere bütün Trakya’yı tahliye edecektir. Binaenaleyh şimdi bir hattı askeri çekmek ve onun gerisine orduyu götürmek değildir. Memleketi bir kıtayı tamamen askeri ve idari bir surette tahliye ettirmek ve hükümetimizi şimdiden orada tesis etmektir. Maksudumuz budur…

Şimdi en son projeyi yukarıdan aşağı tahlil ettiğimiz zaman zannediyorum ki bütün manasıyla maksadımız istihsal edilmiştir. Yani otuz gün yahud kırk beş gün zarfında, Edirne dâhil olmak üzere, Meriç’e kadar Şarki Trakya, Yunan ordusundan, Yunan idaresinden tahliye edilecek ve TBMM Hükümeti’ne teslim olunacaktır, resmen tevdi olunacaktır…

Fakat sulh müzakeratında Boğazların alacağı şekil nedir? Bize göre Misâk-ı Millî’nin icabıdır. Serbest olacaktır. Fakat şekil ne olacaktır? Onun şekline göre İstanbul’un vaziyeti taayyün edecektir…”564

Mudanya Ateşkes Antlaşması 11 Ekim 1922’de imzalanmıştır565.

563 Veysi Akın, “Mudanya Mütarekesi ve Trakya’nın Kurtuluşu”, Türkler Ansiklopedisi, C. 16, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 219-220.

564 Kazım Öztürk, Atatürk’ün TBMM. Açık ve Gizli Oturumlarındaki Konuşmaları, C. 2, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1981, s. 886-887, 891.

Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın sınırlar ile ilgili maddeleri şöyledir: Trakya’daki Yunan kuvvetleri, Meriç Nehri’nin sol sahiline kadar olan toprakları tahliye edeceklerdir (madde 2). Barış yapılıncaya kadar, Müttefik devletler askerleri Karaağaç dâhil bazı askerî noktaları elinde bulunduracaktır (madde 3). Doğu Trakya’nın Yunan kuvvetlerinden tahliyesi mukavele tarihinde başlayacak ve 15 gün içinde tamamlanacaktır (madde 5). Trakya’nın Türk idaresine devir teslimi 45 gün içinde tamamlanacaktır (madde 6 ). Müttefik heyet ve askerleri, 45 gün içinde Trakya’dan geri çekileceklerdir (madde 10).

Mukaveleye göre, hükümlerin 14/15 Ekim gecesi yürürlüğe konulması gerekiyordu. Yunan delegeleri sözleşmeyi imzalamadan Atina’ya dönmüşlerdi. Atina hükümeti, 13 Ekim 1922’de mütarekeyi imzalamayı kabul etti. Böylece sözleşme

hükümlerinin uygulanmasının önünde hiçbir engel kalmadı566.

Mütarekeye göre Doğu Trakya, Meriç Irmağı’nın sol kıyısında olan bölgeler Yunan ordusu tarafından boşaltılacak ve idare TBMM Hükümeti’ne teslim edilecekti. Böylece Türk-Yunan Savaşı sona ermiş ve Doğu Trakya, Türk yönetimine geçmiştir567.

Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın önemini anlayabilmek için Sevr Antlaşması’nın batı sınırı ile ilgili maddelerini incelemek gerekir. Osmanlı Devleti, Sevr Antlaşması ile İstanbul hariç, Doğu Trakya’yı ve halk isterse beş sene içinde ilhak edilecek olan İzmir Bölgesi’ni, Yunanlılara bırakmıştı. Bu madde, Türklerin yaşama ve güvenlik hakkına olduğu kadar, milliyetler ilkesine ve milletlerin kendi

geleceklerini kendilerinin belirleyebilme hakkına da bir saldırı demekti568.

Türk Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanması ve TBMM Hükümeti’nin

başarılı diplomasisi ile Doğu Trakya, bir savaşa gerek olmadan kazanılmıştır569.

Lozan Antlaşması’na göre batı sınırı, Mudanya Mütarekesi’nde öngörüldüğü gibi Meriç Nehri sınır olmak üzere düzenlenmiştir. Karaağaç ve çevresi Yunanlılardan

566 Veysi Akın, “Mudanya Mütarekesi ve Trakya’nın Kurtuluşu”, … , s. 223. 567 A. Afet İnan, a.g.e., s. 94-95.

568 Mesut Aydın, “Misâk-ı Millî ve Yeni Türk Devleti’nin Sınırları II- Türk Yunan Sınırı ve Karasuları”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, S. 9, Ankara 1998, s. 22-23.

alınarak savaş tazminatı olarak Türkiye’ye verilmiştir. Ege Denizi’nde Gökçeada (İmroz) ve Bozcaada Türkiye’ye bırakılmıştır. Yunanlıların elinde bulunan adalar da

gayri askeri hale getirilmiştir570.