• Sonuç bulunamadı

Azgelişmişliğin oluşumu ve süregitmesi tekil ülke çapında kavranamaz, ancak dünya çapında tahlil edilebilmektedir. Burada hareketin yönü hep dıştan içe doğrudur: Ülke içi gelişmeler bile dış gelişmeler ışığında kavranmaktadır. İkincisi, gelişme ile azgelişmişlik arasındaki bu ilişki “kapitalist dünya ekonomisi” çerçevesinde iki farklı tür ülkenin tanımlanmasına yol açmaktadır. Bir yanda “merkez”, “çekirdek” veya “metropol” olarak adlandırılan bir kategori; öte yanda “çevre-periferi”, “uydu” veya “çevresel kapitalizm” olarak anılan bir kategori bulunmaktadır. Kapitalizm merkezde üretici güçleri hızla geliştirmiş ve bu ülkelerin öz gücüne dayanan bir gelişme sağlamıştır. Oysa çevre ülkelerinin yazgısı azgelişmişliktir. Kapitalist gelişmenin yolu bu ülkelere kapalıdır.424 Merkez, çevre karşısına bir bütün görünümündedir; yani geyiklerle tavşanlar açısından aslanlarla kaplanlar etobur avcılar olarak birbirlerinden çok da farklı değillerdir. Ama aslanla kaplanın arasındaki hesaplaşmalar çetindir, öyle ki, bu hesaplaşmalar ormanın kurallarını da koymakta; sonuç olarak da bu kurallara güçlüler kadar güçsüzlerde uymak zorunda kalmaktadır.425 Dünya ekonomisinde merkez ve çevre ülkeler arasında bir işbölümünün yaratılması ve sürdürülmesi hayati bir öneme sahiptir. Söz konusu iş bölümü, üretimi merkeze özgü ürünlerin üretimi ve çevresel ürünlerin üretimi şeklinde bölerek merkez-çevre olarak kavramsallaştırılan belirli bir bölgesel dağılım yaratmaktadır. Kapitalist dünya ekonomisi, merkez ve çevre arasında bir alışveriş mekanizmasını kapsar ve mübadele gerçekleştiğinde, çevrenin rekabetçi ürünleri zayıf konumdayken; merkezin kısmen tekelleşmiş ürünleri güçlü bir konumdadır. Sonuç olarak da çevreden merkeze sürekli bir artı değer akışı bulunmaktadır.426Wallerstein’a göre 16. yüzyıldan beri kurulan bu adaletsiz ilişki çerçevesinde merkez, ordularının ve pazarlarının gücüyle çevreyi bağımlılaştırmakta ve kendi belirlediği ürünler çerçevesinde üretim yapmaya ve emek ihraç etmeye zorlamaktadır. Bu nedenle Wallerstein, söz konusu ilişkiyi küresel ölçekte yapılan

424 Sungur Savran, Kod Adı Küreselleşme..., s.257-258.

425 Gülten Kazgan, Küreselleşme ve Yeni Ekonomik Düzen: Ne Getiriyor? Ne Götürüyor? Nereye

Gidiyor?, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul 1997, s.24.

426 Mesut Şöhret, “Dünya Sistemi Teorisi”, Uluslararası İlişkilerde Teorik Tartışmalar, Editörler:

hırsızlık veya gasp olarak görmektedir. 427 Küreselleşmeyi artan eşitsizlikle ilişkilendirenler belli süreçlere dikkat çekmektedirler. İlk olarak, bu kişiler, fayda elde edenlerin başkalarının zararına fayda elde etmeleri anlamında küreselleşmeyi kazananların ve kaybedenlerin olduğu bir oyun olarak görmektedirler. Bu da, Dünya- Sistem teorisinin ortaya koyduğu merkez çevre modeline olan ilgiyi artırmaktadır.428 Son yıllarda ülkelerin birbirleriyle ekonomik, politik, kültürel ve sosyal ilişkiler içine girmeleri tek taraflı bağımlılıklarını artırmıştır. Bu bağlılık sayesinde gelişmiş ülkeler arasında avantaj ve maliyetler çoğu zaman eşit bir şekilde dağılmakta, gelişmekte olan ülkeler için ise tam tersine bir durum söz konusu olmaktadır, çünkü elde edilen maliyetler ve avantajlar adil olarak paylaşılmamaktadır.429 Ekonomik entegrasyon sürecinde üye ülkeler arasındaki çeşitli gelişmişlik farklılıklarından dolayı bazı sorunlar yaşanmaktadır. Sektörler birbirine benzemeyebilmekte ve dışarıya karşı uygulanan koruma oranlarında farklılıklar gözlemlenebilmektedir. Üye ülkeler ticaret politikalarındaki değişikliklerden dolayı çok fazla fedakârlığa katlanmak durumunda kalabilmektedir. Entegrasyon sürecinin başarıya ulaşması için üye ülkelerin birbirlerini desteklemeleri gerekmektedir.430

Bazı uluslararası ilişkiler akademisyenleri, bölgesel sınıf ayrımlarına yönelik küresel sistemi, dünya sistemi veya kapitalist dünya ekonomisi olarak değerlendirmektedir. Bu bakış açısı Marksist eğilimlidir ve küresel analiz düzeyine dayanmaktadır. Dünya sisteminde sınıf ayrımları bölgeselleşmiştir. Üretim bölgeleri dünya sisteminin merkezi olarak adlandırılmakta, hammadde çıkarılan bölgeler ise çevre olarak adlandırılmaktadır. Merkez ve çevre arasındaki sınır da çok net ifade edilememektedir.431 Uzaysal bir benzetme olan çevre kavramı, doğrudan doğruya Avrupalı dünya ekonomisinin yayılmacı özelliğinden gelmektedir. Çoğunlukla bir kavram büyük bir başarı elde ettiğinde, kullanımı yaygınlaşırken içeri biraz gevşemektedir. Oysa içeriği vermek de önemli bir husustur. Çevre kavramı tabi ki de yalnızca, dünya ekonomisi içinde hegemonya mücadelesine katılan güçler topluluğu ile sınırlanabilen sistemin merkezinin karşısında kurulmaktadır. Ama merkezi

427 Mesut Şöhret,a.g.m., s.343.

428 Andrew Heywood, Küresel..., s.436.

429 Rıdvan Karluk, Uluslararası Ekonomi: Teori-Politika, Beta Yayıncılık, İstanbul 1996, s.214. 430 Aydın Sarı, a.g.m., s.118-120.

çevreleyen her şey çevre değildir ve dünya ekonomisinin bir parçası olmayan her şey de onun çevresi değildir. Çevre sistemin dışında sayılamaz, onun bir parçasıdır.432 Merkez ve çevre ilişkisi, sermaye birikmesi ile sıkı sıkıya bağlantılıdır. Buradaki en önemli kavram “artık değer”dir. Bu kavram fazlalıkların bölgeler arasında transfer edilmesini de içermektedir. Kapitalist dünya ekonomisini savunanlar, merkez ve çevre ilişkisinin 1492 yılından itibaren kapitalist sistem çerçevesinde ortaya çıktığını iddia etmektedirler. Diğer taraftan Andre Gunder Frank, bu durumun önceki sistemlere de uygulanabileceğini savunmaktadır. Bu sürecin ayrımını Immanuel Wallerstein Merkez, Çevre ve yarı çevre olarak yapmaktadır. Merkez ve çevre ilişkisi hiyerarşisinde farklı bölgeler arasında bir ekonomik ve siyasi vakumu yükseltme eğilimi bulunmaktadır.433Frank bu durum için “gelişme olmaması gelişmesi” metaforunu kullanmaktadır. Merkez ve çevre ilişkisinde merkez sürekli gelişme evresindeyken, çevre merkeze göre daha az bir gelişme sergilemektedir. Bu “gelişme olmaması gelişmesi”ni oluşturan kapitalist süreç kendisini metropol ve uydu ilişkilerine dayalı olarak ortaya çıkarmaktadır. Metropol ülkeler, güçlerini korumak için uydu ülkelerden gelen ekonomik fazlalığa el koymakta ve bunun karşılığında da uydu devletler az gelişmiş olarak kalmaktadırlar, çünkü kendi fazlalıklarını elde edememektedirler. Bu ilişkinin sonucunda da merkez ve çevre yapıları kutuplaşmaktadır.434 Merkez ve çevre ilişkisi üç boyutta işlenebilir: ekonomik, siyasi ve kültürel. Ekonomik boyut işlenirken çevre, temel gıda maddeleri üretir ve merkeze ham besin maddeleri tedarik eder; merkez bu hammaddeleri işler ve çıkan ürünleri dünyaya dağıtır. Merkezin bu üstünlüğünü koruması, diğerlerinin kaynakları üzerindeki kontrole bağlıdır. Ancak bu süreç sadece Avrupa’da değil, Mezopotamya’da da benzer bir şekilde işlemiştir.435 Merkez ve çevre ilişkisinde işlenmesi gereken ikinci nokta siyasi kavramlarda hiyerarşidir. Siyasi olarak işlendiğinde merkez ve çevre ilişkisi ayrıca emperyalist-merkantilist genişlemeciliği de yanında getirmektedir. Ming Hanedanı, Osmanlı İmparatorluğu, Safavi Devleti ve Roma İmparatorluğu da bu politikayı takip etmiştir. Merkez ve çevre sistemleri,

432 Jacques Adda, a.g.e., 57.

433 Immanuel Wallerstein, Modern Dünya Sistemi II, Yarın Yayınları, 2012, s.300-320. 434 Giovanni Arrighi, Adam Smith in...,s.21-22

435 Andre Gunder Frank-Barry K. Gills, “5000 Yıllık Dünya Sistemi:Disiplinler Arası Bir Giriş”

Dünya Sistemi, Beş Yüzyıllık mı? Beş Binyıllık mı?, Derleyenler: Andre Gunder Frank-Barry K. Gills, İmge Kitapevi, Ankara 2003, s.41-123

sistemin merkezi, başka bölgedeki üretime bağlı olarak güçlendiği için imparatorluk özellikleri taşımaktadır.436 Wallerstein kapitalizmin Avrupa’da ortaya çıkışının izini sürerek kapitalizmin merkez, çevre ve yarı çevre içeren bir dünya sistemi haline gelmesinin izini sürmüştür. Tarihsel olarak merkez bölgedeki ülkeler çeşitli alanlarda en ileri ekonomik faaliyetlerde bulunmuşlardır. Çevre ülkeler ise merkez ülkelere hammadde sağlayarak onların gelişimlerine katkıda bulunmuşlardır. Bu yüzdendir ki çevre ülkelerin, kendilerinin merkez ülkelere rakip haline gelebileceği alanlarda ileri teknolojilere erişimleri bulunmamaktadır. Çevredeki ülkeler geleceklerini kontrol altına alamadıkları için zayıftırlar. Merkezdeki ülkeler ise ekonomik, siyasi ve askeri açıdan çevreye göre daha üstün konuma sahiptirler.437 Merkez-Çevre yaklaşımı uluslararası sistemdeki merkez ülke ile bu ülkenin etrafındaki çevre ülkeler arasındaki ilişkileri inceleyen bir bağımlılık teorisidir. Bağımlılık teorisi gelişmiş ülkeler ile az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler arasındaki ilişkileri incelemektedir. Bu kurama göre merkez ile çevre ülkeler arasında asimetrik bir bağımlılık bulunmaktadır, bu bağımlılık ise emperyalist ve sömürü ilişkisini ifade etmektedir. Bu yüzdendir ki az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler kendi gelişimlerini tam olarak sağlayamamaktadır. Sadece ekonomik açıdan değil politik açıdan da bu ülkeler onlardan bağımsız hareket edememektedir.438 Wallerstein’a göre dünya ekonomisi, kapitalist dünya sistemi olarak ortaya çıkmaktadır. Dünya ekonomisi, uluslar üstü şirketlerin hakimiyeti altındadır, politik düzenlemelerden bağımsız olarak işlemekte ve bu düzenlemeler üzerinde ekonomik hakimiyet kurulabilmektedir. Bu şirketler, küresel bağlar ve değişim sistemleri kurmaktadırlar ve böylelikle dünya giderek mallar, emek ve sermaye için tek Pazar haline gelmektedir.439 Bir dünya ekonomisinde üç yapısal pozisyon bulunmaktadır: Merkez, Çevre ve Yarı Çevre. Devletler makinelerin gücünde bir değişiklik elde eder etmez, güçlü devletlerin güçsüz olanlarda, merkez devletlerin çevre alanlarda uyguladıkları eşitsiz değişimin işleyişi dikkat çekmektedir. Merkez alanlarda devlet makinelerinin güçlenmesinin doğrudan karşılığı çevre alanlardaki devlet makinelerinin

436 Andre Gunder Frank-Barry K. Gills, “5000 Yıllık Dünya...”, s.41-123. 437 Paul R. Vıotti,-Mark V. Kauppi, Uluslararası İlişkiler Ve..., s.446.

438 Robert Gilpin, The Political Economy of International Relations, Princeton University Press, New

Jersey 1987, s.283.

zayıflamasıdır.440 Dünya-Sistem kuramında merkez, değişimden en çok yararlanan bölgeleri ifade etmektedir. Sömürgeciliğin ilk zamanlarında merkez grubuna daha çok Fransa, İngiltere ve Hollanda gibi kuzeybatı Avrupa ülkeleri dahildi. Dünya- Sistem kuramında merkez her zaman sermayenin yoğunlaştığı yerdir.441 Gelişmiş Kuzey gibi merkez bölgeler, sermaye birikimi, yüksek ücretler ve yüksek sürdürülebilir yatırım düzeylerinden yararlanmaktadırlar. Az gelişmiş Güney gibi çevre bölgeler, hammadde ihracatına bağımlılıkları, karın tokluğu düzeyindeki ücretleri ve zayıf devlet güvencesi dolayısıyla merkez tarafından sömürülmektedir.442 Çevreyi tanımlayan şey, onun dünya ekonomisinin alışveriş ağına veya daha doğrusu, bu dünya ekonomisini yönlendiren güçlerin vaat ettiği uluslararası işbölümünün içine girme şeklidir. Çevre, nihai ve ara mallar ihtiyacına bağlı olarak, dünya ekonomisinin merkezinin siyasi ya da ekonomik denetimine giren bölgelerin üretimlerinin yeniden oluşturulması sürecini ifade etmektedir. Böylece çevredeki üretimler yerel ihtiyaçları karşılamaktan uzaklaşıp dünyasal denen pazara doğrudan bağlanmaktadır.443 Merkezin aksine çevre, yeterince güçlü merkezi devletlerin olmadığı, ücretli emekten, zorla çalıştırılmaya dayanan ve ekonomisi merkez için hammadde üretimine dayanan baskıcı yapıdaki bölgeleri tanımlamaktadır.444 Merkez çevreyi ekonomik açıdan etkileme, değiştirme ve düzenleme gücüne sahiptir. çünkü ekonomik öğeleri çevre kendisi yaratamamakta; yaratsa bile etkin bir şekilde pazarlayıp dış dünyaya kabul ettirememektedir. Çevre, yeni teknolojiyi merkezden almakta, içlerinde en ileri sanayileşme düzeyine sahip olan bu teknolojiyi kendi koşullarına uydurabilmekte fakat kalan diğer çevre ülkeler bunu bile yapamamakta ya da değişimin dışında kalmaktadır. Çevre yalnızca finans ve teknoloji açısından merkeze bağlı değildir, bunların düşünce dünyaları da çoğunlukla merkeze bağlı kalmaktadır.445 Merkez çevre kuramına göre uluslararası ticaret birbirine denk olan ülkeler arasında gerçekleşmemektedir. Bazı ülkeler ekonomik bakımdan daha güçlüdür. Rusya bu anlamda bir merkez ülkedir. Artı değer az gelişmiş veya

440 Ebru Kayalp, “Wallerstein”, Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Teorisi Üzerine Bir Derleme, Siyasal

Kitabevi, Derleyenler: Howard Wıllıams-Moorhead Wrıght-Tony Evans, Ankara 1996, s.338-340.

441 Martin Griffiths-Terry O’Callaghan-Steven C. Roach, a.g.e., s.91. 442 Andrew Heywood, Küresel..., s.101.

443 Jacques Adda, a.g.e., 57-58.

444 Martin Griffiths-Terry O’Callaghan-Steven C. Roach, a.g.e., s.91. 445 Gülten Kazgan, a.g.e., s.58-59.

gelişmekte olan ülkelerden yani merkez Asya ülkelerinden Rusya’ya aktığı ticaret şartları geçerli olmaktadır.446 Çevre ülkeler Rusya’nın ihtiyacı olan hammadde ve diğer ürünleri üretmektedir. Bu şekilde Rusya çevre ülkelerin üretimini dış ticaret yoluyla bağımlı duruma getirerek gelişmelerinin önüne geçmektedir.447 Bağımlılık teorisyenlerinden bir diğeri olan Andre Gunder Frank’a göre çevredeki az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler merkez ülkenin uyguladığı politikaların etkisinde kalmakta ve bu sebepten gelişmemektedirler. Bu olumsuz tablodan ise merkez ülke sorumlu tutulmaktadır. 448 Andre Gunder Frank, büyük şirketlerin, merkez bölgelerdeki büyük devletlerin ve dünya ekonomisinde serbest ticareti teşvik eden devletlerarası kuruluşların uyguladığı politikaların sonuçlarını tanımlamak için “azgelişmişliğin gelişmesi” ifadesini icat etmiştir. Ona göre, azgelişmişlik, sorumluluğu azgelişmiş ülkelere ait olan orijinal bir durum değildir. Tarihsel kapitalizmin sonucudur.449 Merkez ve çevre birbiri ile bağıntılı ve sabit olmayan iki kavramdır. yani belli bir devletin merkezde kalması hiçbir zaman süresiz değildir. Bu sistem içinde belirli bir süre kalan bir ülke zaman içinde yer değiştirebilmektedir. Merkezdeki devletlerin çevredeki devletlere göre bu toplumsal sistemde denetimleri daha güçlüdür. Bu durum modern dünya sisteminde, kapitalist devletlerin yapısına daha uygun bir sistemdir. Sistemin bu kadar uzun sürmesini böyle bir güç hiyerarşisine dayandırmak yanlış olmaz. Wallerstein’a göre modern dünya sisteminde kapitalist sistemdeki devletler karşısında güçlü olmak tam olarak güç olmayı ifade etmektedir. Güçlü devlet ise aynı zamanda özerk bir oluşumdur.450 Dünya sistemi ve modern dünya sistemi üzerine olan tartışmalarda Frank, modern dünya sisteminin dönemselleştirilmesini reddetmekte ve tek bir dünya sisteminin varlığı konusunda ısrar etmektedir. Wallerstein’ın 500 yıllık modern dünya sistemine karşılık 5000 yıllık bir dünya sistemi algısı geliştirmeye çalışmaktadır. Wallerstein’ın kapitalist dünya sistemine özgü olduğunu söylediği koşulların önceki dönemlerde de var olduğunu kanıtlamayı hedeflemektedir. Dahası, Frank dünya sistemindeki hegemonik güç kaymasının 14. yy’da değil, yoğunlukla 18 yy’da ortaya çıktığının

446 Immanuel Wallerstein, Dünya Sistemleri Analizi: Bir Giriş, Bgst Yayınları, İstanbul 2018, s.32. 447 Elçin Aktoprak, a.g.e., s.36.

448 Andre Gunder Frank, Yeniden Doğu-Asya...,s.359. 449 Immanuel Wallerstein, Dünya-Sistemleri Analizi..., s.33.

450 Immanuel Wallerstein, Modern Dünya-Sistemi: Kapitalist Tarım ve 16. Yüzyıl’da Avrupa Dünya-

altını çizmektedir. Avrupa, 18. yy’da hegemonik bir güç haline gelmiştir. Günümüzde gücün yeniden Asya’ya doğru kayması konusunda ise Arrighi’ye katılmaktadır.451 Bir diğer dünya sistemi savunucusu ise Chase-Dunn’dur. Chase Dunn karmaşaya, politika temelli bir bakış açısıyla katılmaktadır. Yönetim şekillerinin 500 yıl değil 8000 yıl kapsamında, kabilelerden devletlere ve imparatorluklara incelenmesi gerektiğini savunmaktadır. Tüm bu kurumların politikalarının ortak noktası ise hepsinin yükseliş ve çöküş yaşadıklarıdır.452 Modern dünya sisteminin en ayırt edici özelliği, kapitalist bir sistem olmasıdır. Kapitalist özellikleri sayesinde sistem, önceki dünya ekonomilerinden farklı bir yerde konumlandırılmıştır. Önceki dünya ekonomileri, herhangi bir kapitalist özellik taşımamaktaydı. Her ne kadar modern dünya sistemi savunucuları, modern dünya sisteminin oluşumu ve kapitalizmin temel özelliklerinin gelişimi hakkında farklı fikirlere sahip olsalar da bir modern dünya sisteminin varlığını kabul etmektedirler ve kapitalist dünya ekonomisini, kendisinden önce gelen dünya ekonomilerinden ayrı bir yere koymaktadırlar.453