• Sonuç bulunamadı

2.2. Küreselleşmenin Kavramsal Çerçevesi

2.2.1. Ekonomik Anlamda Küreselleşme

Çağdaş ekonomik küreselleşmenin başlangıcı, II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Bretton Woods kasabasında toplanan bir ekonomi konferansında oluşturulan yeni bir uluslararası ekonomik düzeninin tedrici olarak ortaya çıkmasına kadar uzanmaktadır. Küresel Kuzey’in önemli ekonomik güçleri ABD ve Büyük Britanya’nın önderliğinde, iki savaş arası dönemde uyguladıkları politikaları tersine çevirdiler.171 Küreselleşmenin insanlık tarihinde daha önce benzerine rastlanmamış bir çağ açtığı yönünde yaygın bir kanı vardır. Küresel süreçte uluslararası tekelleşmeye koşut olarak her ülke kendi yapısını bu gidişata uyarlamak mecburiyetinde kalmış, bu süreç de siyasal parçalanmaların hızlanmasına neden olmuştur. Bu açıdan bakıldığında küreselleşme olgusu, ekonominin toplumsal ve politik alandan intikamı olarak değerlendirilebilir. Küreselleşme süreci, eşitsizlik ve tahakküm ilişkilerini yaratıp güçlendirmenin yanında bunu daha küçük ölçekte ülke

168 Feza Öztürk, “Küreselleşme-Yeni Dünya Düzeni”, http://www.mfa.gov.tr/kuresellesme-yeni-

dunya-duzeni.tr.mfa, (17.11.2017).

169 Mehmet Öğütçü, a.g.e., s.54-55.

170 Mehmet Yunus Çelik, “Boyutları ve Farklı Algılamalarıyla Küreselleşme”, DPUJSS, Cilt 2, Sayı

32, 2012, s.59.

bazında yapar. Serbest piyasaya en fazla bağlı ekonomiler, eşitsizlikte en büyük ve en hızlı artışa tanıklık etmektedirler.172

Günümüzde ekonomik küreselleşme özellikle neo-liberal ekonomik küreselleşme olarak anılmaktadır. Bunun en önemli sebebi 1970’lerden bu yana küresel çapta uygulanan neo-liberal politikalardır. Bu politikaların çoğu neo-klasik ticaret teorisi gibi geleneksel ticaret kuramlarına dayanmaktadır.173 Neoliberaller için ekonomik küreselleşme artan küresel zenginlik anlamına gelmektedir: Aşırı yoksulluk ve küresel eşitsizlik ise piyasa güdümlü küresel modernleşmeyle birlikte kaybolup gidecek olan geçiş koşulları olarak görülmektedir. Bu iddiaya göre ekonomik küreselleşme daha istikrarlı ve barışçıl bir dünya düzeninin koşullarını yaratmaktadır. Tıpkı Batılı devletlerin ilişkilerinde de görüldüğü gibi ekonomik karşılıklı bağımlılığın kalıcı kılınmasıyla birlikte askeri güç kullanımı ve savaş gitgide daha akıl dışı tercihler haline gelmekte ve görülme ihtimalleri de azalmaktadır.174 Küreselleşme, sadece ticareti değil para, şirket, bütünleşme, iletişim, çevre yönetimi, ve yoksul ülkelerin ekonomik kalkınma biçimlerini de dönüştürmektedir. Günümüzün hızla ivme kazanan ekonomik faaliyetleri, küreselleşmenin temellerini oluşturan dünya ekonomik büyümesinin tarihinden kaynaklanmaktadır. 175 Dar anlamda ekonomik küreselleşmeyi ifade eden küreselleşme, yeni teknolojilerin ve ekonomik liberalleşmenin sağladığı imkanlarla dünyada ekonomik küresel bütünleşmeyi büyük ölçüde gerçekleştirmiştir. Ulusal sınırlar, eskiye nazaran çok daha az sınırlayıcıdır. Ticari ve teknolojik alanda yaşanan gelişmeler, kısıtlamaların azalmasında önemli rol oynamıştır. Ülkeler, karşılıklı veya çok taraflı olarak gümrük vergilerini azaltmakta ve kaldırmaktadır. 1980’lerden itibaren özelleştirme vasıtasıyla birçok alandaki devlet tekellerinin kaldırılması küreselleşmiş şirketler yaratmıştır176 Ekonomik anlamda küreselleşme, dünya çapında ekonomik ilişkilerin karşılıklı olarak yoğunlaşması ve yaygınlaşması

172 Sibel Turan, “Küresel Sosyal Adalet ve Yoksulluk Olgusu”, Güncel Sosyal Politika Tartışmaları,

Editör: Berrin Ceylan Ataman, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 2007, s.623-625.

173 Mete Başar Baypınar-Gülden Erkurt, “Ekonomik Küreselleşme ve Türkiye’nin Bölgesel

Üretkenlik Düzeylerinde Yakınsama”, İTÜ Dergisi, Cilt 10, Sayı 1, 2011, s.64.

174 David Held-Anthony McGrew, a.g.m., s41-42. 175 Joshua S. Goldstein-Jon C. Pevehouse, a.g.e., s.401.

176 Muhittin Adıgüzel, “Ekonomik Küreselleşmenin Türkiye Ekonomisine Etkileri”, Akademik Bakış

şeklinde ifade edilebilir. Mal ve hizmet ticareti çok büyük sermaye ve teknolojik gelişmeler ile teşvik edilmiş ve ulusal ekonomiler arasında piyasaların dünyada yaygınlaşması ile birlikte yeni bağlantılar oluşmuştur. Bunun neticesinde de ortaya kuvvetli uluslararası ekonomik örgütler, dev uluslu şirketler ve büyük bölgesel ticaret sistemleri çıkmıştır.177 Küreselleşmenin ekonomi literatüründe yer almasında dünya ekonomisindeki dört önemli hareketin etkili olduğu görülmektedir. Günümüzde dört önemli hareketlilik, küreselleşme olgusunu hızlandırmıştır. Bunlar; insan hareketliliği, sermaye hareketliliği, enerji hareketliliği ve kuvvet hareketliliğidir. İletişim ve taşımada sağlanan gelişmeler ve bu konudaki ucuzluk, yukarıda belirtilen dört çeşit hareketliliği kolaylaştırmış ve arttırmıştır. Bu da küreselleşme sürecine hız kazandırmıştır.178 Küreselleşmenin ekonomik anlamda ele alınabilmesi için özellikle ekonomik bağımlılığın ortaya çıktığı alanların incelenmesi gerekmektedir. Küresel düzeyde üretim, ticaret, sermaye-emek-teknoloji hareketlerinin genişlemesi ve bu yolla ülkeler arasında siyasi ve ekonomik sınırların zayıflaması gibi bir gelişmeye tanık olunmaktadır. Bu özelliği ile küreselleşmenin ekonomik boyutunun siyasi neticeleri doğurduğu söylenebilir. Başka bir ifade ile ekonomik serbestleşme ve dışa açık ekonomi politikaları, beraberinde ulus devletin sahip olduğu siyasi egemenlik kullanımı ile ilgili alanları kısıtlamakta ve toplumlar arasında sosyo-kültürel etkileşimin hızlanmasına neden olmaktadır.179 Küreselleşme tanımları yapılırken genellikle ekonomiye ağırlık verilmektedir. Bu durumun sebebini şu şekilde açıklayabiliriz: SSCB’nin yıkılmasından sonra ülkeler arasında ekonomik gelişmişlik farkı daha belirgin hale gelmiş ve ülkeler arasındaki güvenlik yarışı yerini ekonomik alana bırakmıştır. Bu durum daha çok ekonomik refah yaratan piyasa kurallarının yaygın olarak benimsenmesine yol açmış ve ekonomik küreselleşme sürecini hızlandırmıştır.180 Küreselleşmenin en önemli dinamiklerinden birini ekonomik boyut oluşturmaktadır. Bu anlamda modern ekonomik küreselleşmenin özellikle üç alt bileşeni üzerinde durmakta fayda vardır. Bunlardan ilki günümüz uluslararası ticaretinin kendine has niteliklerine ilişkindir. İkinci

177 Manfred B. Steger, a.g.e., s.61. 178 Rıdvan Karluk, a.g.e., s.7.

179 Pınar Yardımcı, Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar, Detay Yayıncılık, Ankara 2014, s.6. 180 Vahap Coşkun, “Küreselleşme: Tanımı ve Dinamikleri”,

bileşeni ise küresel mali piyasaların ve küresel sermaye akımlarının günümüzde sahip olduğu eşsiz hacim, derinlik ve çeşitlilik ile ilgilidir. Son bileşen olarak da küresel üretimdeki radikal dönüşüm dikkat çekmektedir. Günümüzde, geleneksel ulus-devlet temelindeki yapının aksine, üretim faaliyetleri küresel bağlamda yerine getirilmekte, farklı coğrafyalarda üretimin farklı aşamaları neticelendirilmektedir.181 David Harvey’e göre küresel ekonominin başka mekanlarından gelen etki ve geri bildirimlerle başa çıkmak gerekli olacaktır. Tarihleri, kültürleri, konumları ve politik- ekonomik koşulları göz önüne alındığında farklı yerler farklı biçimlerde gelişecektir. Başka yerlerdeki kimi gelişmeler destek sağlayabilir ya da tamamlayıcı olabilir; kimileri ise zararlı, hatta bazen düşmanca olabilir. Bölgesel rekabet bir ölçüde kaçınılmazdır. 182 Kentlerarası, bölgelerarası ve uluslararası rekabetin serbestleştirilmesi, eskinin yerine yeninin almasını sağlayan temel araç olmakla kalmaz; karşılaştırmalı üstünlük arayışı olarak reklamı yapılan yenilik arayışı, sermayenin kendini yeniden üretme yeteneği açısından hayati önem kazanır. Her şeyden önemlisi, eşitsiz coğrafi gelişme sermayenin sistemsel başarısızlıklarını bir yerden başka yere taşınmasına hizmet etmektedir. Bu başarısızlıklar hiç durmayan hareketli hedeflerdir.183Küreselleşmenin son safhasını itici gücü neoliberalizm ve serbest piyasa yanlısı bir gündem oluşturmaktadır. Berlin Duvarı’nın yıkılışıyla beraber serbest piyasa tüm dünyada tam anlamıyla bir zafer kazanmış gibi görünmekteydi. Yüksek manevra yeteneğine sahip olan finans sermayesi egemenlik kazanırken ulaşım, iletişim ve bilgi teknolojileri alanlarında gerçekleşen devrimler pek çok mekânsal engeli de ortadan kaldırmış, coğrafi yapılar ve ilişkiler derinden değişim geçirmişlerdir. Siyasi-iktisadi güçlerin sabitmiş gibi görünen coğrafi dağılımı daha akışkan hale gelmiştir. Bütün bunların sonucunda, dünya yeniden bölgelere ayrılmış ve türlü türlü eşitsiz coğrafi gelişmeler baş göstermiştir.184 Bölgesel ekonomiler gevşek eşitsiz coğrafi gelişme mozaiği oluşturur; bu mozaikte bazı bölgeler zenginleşirken yoksul bölgeler daha da yoksullaşır.185 Küreselleşmenin dünya ekonomisinde etkili bir hale gelmesinde ise teknolojik ilerlemelerin ve bilgi-

181 Fırat Bayar, a.g.m., s.27-28.

182 David Harvey, Sermaye Muamması Kapitalizmin Kriterleri, Sel Yayıncılık, İstanbul 2014, s.237. 183 David Harvey, On Yedi Çelişki ve Kapitalizmin Sonu, Sel Yayıncılık, İstanbul 2015, s.168. 184 David Harvey, Kozmopolitik ve Özgürlük Coğrafyaları, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,

İstanbul 2015, s.154.

iletişim teknolojilerinin yaygınlaşmasının ve böylece işlem maliyetlerinin düşmesindeki rolü büyüktür. SSCB’nin dağılması ile serbest piyasa ekonomisinin dünyadaki hakimiyeti küreselleşmenin son dönemlerde etki alanının artması sonucunu da doğurmuştur. Bu süreç içerisinde gelişmekte olan ülkelerin çoğu mevcut politikalarında değişime giderek ekonomilerini küresel piyasalara açmıştırlar. 186 Dünya ekonomisinde ve makroekonomik alandaki gelişmeler küreselleşme ve ekonomik entegrasyonların ortaya çıkmasına zemin oluşturmuştur. Ülkelerin ekonomik entegrasyonlar kurarak aralarındaki ticareti serbestleştirme çabaları bölgesel yaklaşım olarak adlandırılmaktadır. 187 Ekonomik alanda küreselleşme, genel olarak ülke ekonomilerinin tek bir pazarda birleşerek bütünleşmesini ifade etmektedir. Diğer bir ifade ile ekonominin küreselleşmesi, ülkeler arasında sermaye, mal ve emek akışkanlığının artması sonuncunda ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin yaygınlaşması ve ülkelerin birbirlerine yakınlaşması demektir. Ekonomik küreselleşme ile teknoloji dünya çapında hızla yayılmakta, mal ve hizmetler ile uluslararası sermaye hareketleriyle sınır ötesi işlemler çeşitlenerek artış göstermektedir. 188 Ekonominin küreselleşmesi, kapitalist serbest piyasa ekonomisinin, rekabetin, üretim ve tüketim ilişkilerinin uluslararası konuma gelmesidir. Peki ekonomi neden uluslararası hale gelmiştir ? Sorunun cevabı yerel üretimin yeterli olmaması, uluslararası fiyat farklılıkları ve mal farklılaşması gibi faktörlerde gizlidir. Bu saydığımız nedenlerden dolayı ekonomik ilişkiler uluslararası hale gelmiş ve uluslararası ticaret doğmuştur. Küreselleşmenin ekonomiler üzerindeki temel etkisi, kendi ulusal ekonomilerini kontrol etme hususunda ulus devletlerin gözle görülür bir biçimde ağırlıklarının azalmasında gözlemlenebilir.189 Ekonomik küreselleşme kapitalizmin dünyada geçerli olan tek sisteme evrilmesi olarak yorumlanmaktadır. Üretim faktörlerine olan talebi artırarak pazarlarını genişletmek ve bütünleşmiş küresel ekonomik bir alanı sağlamak için mal ve hizmet

186 Ayşe Çelikel Danışoğlu, “Küreselleşmenin Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk Üzerindeki Etkileri”,

İstanbul Ticaret Üniversitesi Dergisi, Cilt 3, Sayı 6, 2004, s.218.

187 Cihan Dura-Hayriye Atik, Avrupa Birliği Gümrük Birliği ve Türkiye, Nobel Yayıncılık, Ankara

2000, s. 5.

188 Cahit Aydemir-Mehmet Kaya, “Küreselleşme Kavramı ve Ekonomik Yönü”, Elektronik Sosyal

Bilimler Dergisi, Cilt 6, Sayı 20, 2007, s.268.

pazarlarını büyütmek bu sistemin temel hedeflerinden biridir.190 Genel anlamda uluslararası yatırımın ve uluslararası ticaretin yayılması ve yoğunlaşması ekonomik küreselleşmeye karşılık gelmektedir. Ekonomik küreselleşme, sermayenin ve ekonomik işleyişin küresel düzeyde örgütlenmesine ilişkin olarak, piyasa ekonomisinin, kapitalist örgütlenme mantığı içerisinde sağladığı etkinliği göz önüne getirmekte, uluslararası ticaretin örgütlenmesi anlamında Batı sermayesinin ulaştığı zenginliğe dikkat çekmektedir.191 Küreselleşmenin ekonomik açıdan sonuçlarına bakıldığında üretim, tüketim, ticaret ve yatırım faaliyetlerinin dünya genelinde küreselleştiği ve inanılmaz miktarda arttığı, ülkelerarasındaki sermaye akışında da büyük bir patlama yaşandığı görülmektedir. Bu dönem içinde dünya ekonomisi artarak hızlı bir şekilde bütünleşmiş, küresel piyasalar ulusal ve uluslararası piyasaların yerini almaya başlamıştır. 192 David Harvey’e göre ekonomik küreselleşme kritik bir evreye girmiştir. Özellikle sanayileşmiş demokrasilerde küreselleşmenin etkilerine karşı yükselmekte olan tepkiler, çoğu ülkede ekonomik faaliyet ve toplumsal istikrar üzerinde olumsuz etki yaratmanın eşiğindedir. Bu demokrasilerde çaresizlik ve endişe duyguları artmakta, yeni tarz popülist politikacıların ortaya çıkmasında etkili olmaktadır.193

Küreselleşme sürecini besleyen temel dinamikler arasında çok uluslu şirketlerin yaygınlaşması da hiç şüphesiz önemli bir yere sahiptir. Bilindiği gibi II. Dünya Savaşı sonrası dönemde üretimin ulusal sınırlar dışına çıkması hızlanmış ve dünyada giderek yeni bir ekonomik düzen şekillenmeye başlamıştır. Uluslararası yatırım ve üretimin kaynağını oluşturan çok uluslu şirketler dünyanın ekonomik sisteminde büyük değişikliklere yol açmıştır. Öyle ki günümüzde ekonomik alanda herhangi bir milliyetçilikten söz etmek, bütün ekonomik, toplumsal ve siyasal sistemde olanaksız görünmektedir. Büyük ölçüde çok uluslu şirketlerin yön verdiği küresel bir ekonomik düzen dünyanın dört bir tarafını etkilediğini ve bunu başarılı

190 Selcan Serdaroğlu, “Küreselleşme, Ticaret ve Uluslararası Düzenlemeler”, Küreselleşme ve

Alternatif Küreselleşme, Derleyen: Cem Karadeli, Phoenix Yayınevi, Ankara 2005, s.201.

191 Susan Manning, “Introduction”, Journal of World Systems Research, Cilt 5, Sayı 2, 1999, s.138. 192 Sibel Turan-Emre Aykoç, “Küreselleşme: Dünü, Bugünü, Yarını”, Trakya Üniversitesi Bilimsel

Araştırmalar Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, 2002, s.134.

bir biçimde sürdürdüğünü görmekteyiz.194 Küreselleşmenin ekonomik yönlü güç kaynaklarının başında çok uluslu şirketler ile bunların oluşturdukları siyasi organizasyonlar ve dünyanın finans piyasalarına kabul ettirdikleri uluslararası anlaşmalar gelmektedir. Dünya genelinde, ürettiklerini pazarlayabilmeleri hususunda engel teşkil eden hususları, sermaye akışını sağlayacak unsurların önündeki engelleri ortadan kaldırmak için icra ettikleri çok kapsamlı çalışmalar buna örnek teşkil etmektedir.195 Dünya ekonomisini yönlendiren ve denetimi elinde tutan bu şirketler ve uluslararası kuruluşlar, zaman içinde dünyadaki siyaseti de kontrolleri altında tutmaya başlamıştır.196 Refahın paylaşımı açısından ekonomik anlamda yaşanan küreselleşme ekonomik anlamda dünya ekonomisinin büyük bir kısmını hala kapsamamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin neredeyse yarısı uluslararası ticaret, yatırım ve sermaye akışlarından uzakta kalmakta, dış ticaret ve yatırımlar daha çok gelişmiş ülkelere yönelmektedirler. Bu durum, ülkeler arasındaki gelişmişlik düzeyini derinleştirmekte, küresel krizlere davetiye çıkarmaktadır. 197 Küresel ekonomik düzene geçiş yapan ekonomik birimler, öncelikle aralarında bulunan bazı engelleri kaldırmaktadırlar. Bu engeller: Ülke sınırları oluşturan siyasi engeller, gümrük sınırlarını oluşturan ekonomik engeller, değerler sistemindeki farklılıktan kaynaklanan kültürel engeller, ulaşım ve iletişimin önündeki fiziki engeller ile farklı düzenlemelerden meydana gelen kanuni engeller olarak sıralanmaktadır.198 OECD, küreselleşmeyi, “ayrı ulusal ekonomiler dünyasından, üretimin uluslararasılaştığı ve finansal sermaye akışlarının ülkeler arasında serbestçe ve anında gerçekleştiği bir küresel ekonomiye geçiş” olarak tanımlamıştır. Fakat ekonomik küreselleşmeyle uluslararasılaşma arasında bir ayrım yapılması gerekmektedir. Uluslararasılaşma, artan sınırlararası işlemlerin, ulusal ekonomiler arasında artan bir karşılıklı bağımlılığa yol açtığı sığ bütünleşme sonucunu doğururken, ekonomik küreselleşme, ülkesel sınırların, üretim, dağıtım ve tüketim için bütünleşmiş bir küresel piyasa

194 Ömer Köse, “Küreselleşme Sürecinde Devletin Yapısal ve İşlevsel Dönüşümü”, Sayıştay Dergisi,

Sayı 43, s.7-10.

195 Mustafa Talas, “Küreselleşmenin Sonucu Olarak Türkiye’de Kimlik Krizi”, Tabula Rasa Felsefe

ve Teoloji Dergisi, Yıl 5, Sayı 14, 2005, s.106.

196 Osman Ulugay, Küreselleşme Korkusu, Timaş Yayınları, İstanbul 2001, s.33-35.

197 Mehmet Aktel, “Küreselleşme Süreci ve Etki Alanları”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve

İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 2, 2001, s.197.

oluşturulması yoluyla aşıldığı derin bütünleşmeye yönelik bir değişime işaret etmektedir.199

1990’lı yıllarda SSCB ve Doğu Avrupa sosyalist ekonomilerinin sebebiyet verdiği dramatik sanayisizleşme dikkate alınmazsa ekonomik küreselleşmenin yarattığı en çarpıcı yeni dengesizlik, dünya ekonomisinin ağırlık merkezinin Kuzey Atlantik’te sınırı olan bölgelerden, Asya’nın çeşitli kesimlerine kaymasıdır. Bu eğilim henüz ilk aşamalarındadır, ama hızlanan bir süreç olarak yaşanmaktadır.200