• Sonuç bulunamadı

2.5. Avrasya Ekonomik Birliği’nin Oluşumu

2.5.2. Siyasi Açıdan Avrasya Ekonomik Birliği

Ekonomik entegrasyonlar, ekonomik sebepler yanında siyasi sebeplerle de gündeme gelmektedir. Başarılı bir ekonomik entegrasyon siyasi yakınlaşmayı da beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda üye ülkelerin ulusal egemenliklerinden

356https://www.ekonomi.gov.tr, (01.05.2018).

kısmen fedakarlık etmelerini gerekmektedir. Molle’e göre ekonomik bütünleşme kendi başına bir amaç değildir fakat, daha yüksek ekonomik ve siyasi hedeflere ulaşılmasına hizmet ederse de ilk olarak amacı işbirliği yapan ülkelerin refah düzeyinin artırılması olacaktır.358 Siyasi entegrasyon ile ilgili uluslararası ilişkiler literatüründe net bir tanımlama ile karşılaşılmamış olsa da en çok kabul gören tanımlamanın Ernst Haas tarafından yapıldığı bilinmektedir. Haas, siyasal entegrasyonu bir süreç olarak değerlendirmektedir. Söz konusu süreci, içinde birden fazla milli sistemin yer aldığı siyasal yaşamın katılımcılarının yetkilerinin bir bölümünü, belirli bir yetkiye sahip yeni merkeze aktardığı ve o tarafa yöneldiği veyahut onu mevcut devletlerin direncine karşı yaymaya çalıştığı süreç olarak algılamaktadır.359 Siyasal ve kültürel yakınlık ekonomik entegrasyonların başarıya ulaşması için gereken şartlardan bir tanesidir. Dünya üzerindeki toplumlar farklı kültürel özelliklere sahiptir, buradan hareketle kültürel yakınlık veyahut uzaklık uluslararası ilişkilerde tarafların duracağı safların belirlenmesinde önemli bir faktördür. Taraf ülkeler arasında kurulacak etkili bir eşgüdüm entegrasyonun sağlıklı işlemesini sağlayacaktır, çünkü bu eşgüdüm sonucunda kurulacak bazı ekonomik ve siyasal kurumlar, alınan kararların toplum içinde uygulanabilmesi ve benimsenmesi için üye ülkeler arasındaki siyasal ve kültürel yakınlıktan faydalanacaktır. 360 Avrasya’nın jeopolitik ve jeostratejik önemi geçmişten günümüze kadar uluslararası siyaset ve ekonomide belirleyici bir gücü elinde bulunduran veya bu güce ulaşmak isteyen devletlerin ortak ilgi alanı olmuştur.361

Rus siyaset bilimci İgor Zevelyov, SSCB sonrası Rusya’yı iki temel yaklaşımda değerlendirmiştir. Bunlardan ilki Avrupa ve ABD’nin dayattığı liberal düşünce, kaos ve devrime karşı Rusya’nın mücadeleci ve tutucu güçlerin kalesi olarak güçlü ve bağımsız bir devlet olmasıdır. İkicisi ise Rusya’nın Rus dünyası ve medeniyetinin varlığını temsil edici rolünü üstlenmesi gerektiğidir.362 Radyo Sputnik

358 Willem Molle, a.g.e., s.9.

359 Hasan Ali Karasar- Sanat K. Kuşkumbayev, Türkistan Bütünleşmesi: Merkezi Asya’da Birlik

Arayışları 1991-2001, Ötüken Yayınevi, Ankara 2009, s.198.

360 Serdar Yılmaz, “Asya’da Bir Ekonomik Gelişim Modeli: Avrasya Ekonomik Birliği”, Elektronik

Siyaset Bilimi Araştırmaları Dergisi, Cilt 8, Sayı 1, 2017, s.66.

361 Adem Özder, a.g.m., s.26.

362 Bakır Oflaz, “Neo-SSCB: Avrasya Birliği Projesi”,http://politikaakademisi.org/2014/05/31/neo-

editörlerinden Süheyla Demir, Avrasya’daki yeni bütünleşme sürecini, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi uzmanlarından Habibe Özdal ile incelemiştir. Özdal’a göre ABD Batılı diğer ülkeler ile birlikte uluslararası arenada kendi değerlerini yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. Bu açıdan ayrı bir medeniyet sistemini elinde bulundurduğunu ve bunları müdafaa etmesi gerektiğini düşünmektedir. Uluslararası sistemi değerlendirirken devletlerin güçlerini artırmaya çalıştıklarını ve etki alanlarını korumaları gerektiğini göz önünde bulundurduğumuzda Rusya’nın bölgesel bütünleşmeye gitmek şartıyla uluslararası alanda etkili ve de önemli aktörlerden bir tanesi olma endişesi içinde olduğunu görmekteyiz. 363 Batılı gözlemcilere göre AEB Moskova’nın eski imparatorluk düzenini yeniden inşa etmek için siyasi bir girişim denemesi olarak değerlendirilmektedir. Onlardan bazılarına göre bu deneme girişimi Moskova’nın Dünya Ticaret Örgütüne üyelik müzakerelerini geciktirme yönünde bir bahane olarak nitelendirilmiştir. Diğer bir grup gözlemciye göre ise Rusya, Avrupa Birliği’nin 2007 yılında başlattığı Doğu Ortaklığı girişimini dengelemek üzere önce gümrük birliğini sonra ortak ekonomik alanı ön plana çıkarmıştır.364 Rusya bu Birlik ile bölgede tekrar kontrolü kazanmak istemektedir. Gerek coğrafi gerekse tarihi açıdan değerlendirildiğinde AEB projesi Rusya’nın çıkarlarına daha uygun görünmektedir. Bunun yanında AEB, Rusya’nın Asya’ya karşı (özellikle Çin) bir denge olarak ekonomik açıdan varlık arayışının da bir göstergesini oluşturmaktadır.365 Rusya, AEB ile Avrupa Birliği’ne alternatif bir bölgesel entegrasyon oluşturmak ve bunu dünyaya göstermek istemektedir. Ancak, bölgedeki iç dinamikler ve tarihsel sorunlar bu birliğin başarılı bir şekilde hayata geçmesini zorlaştırmaktadır. Bu sorunlardan bazıları şunlardır: Ermenistan ve Azerbaycan arasında yaşanan Dağlık Karabağ sorunu, 2008 yılında başlayan Gürcistan ve Rusya arasındaki Güney Osetya ve Abhazya sorunu, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan arasında yaşanan su sorunları.366 Birlik Rusya’nın Orta Asya’daki ekonomik ayağı olarak değerlendirilebilir ancak ekonomik entegrasyon sürecinde yukarıda değindiğimiz sorunlar göz önünde bulundurulduğunda, Birliğin

363 Süheyla Demir, “Avrasya Ekonomik Birliği: Bir Medeniyet Projesi”,

https://tr.sputniknews.com/analiz/201501071013359480/, (05.05.2018).

364 Olga Shumylo-Tapiola, “The Eurasian Custom Union: Friend or Foe fort he EU”,

http://carnegieendowment.org/files/customs_union.pdf, (05.05.2018). s.3

365 Olga Shumylo-Tapiola, a.g.m., s.5-6. 366 Hüseyin Özbay, a.g.m., s.105.

siyasi yönü daha ağır basmaktadır. Uzun vadede düşünüldüğünde bu temel üzerinde diğer BDT devletlerini bir ekonomik çatı altında toplamak ve üye devletleri birleştirmek amaçlanmaktadır.367 Entegrasyonun önünde kaçakçılık, eski devlet gelenekleri ve ulaşım zorlukları gibi sorunlar da bulunsa bölgesel entegrasyon söz konusu ülkeler için siyasi bir zorunluluk olarak görülmektedir. Aksi bir durumda komşu ülkelerdeki siyasi istikrarsızlıklar ve çatışmalar bu ülkelere de sıçrayacak ve terörün ve birtakım radikal hareketlerin meydana gelmesi için gerekli zemini bu ülkelerde oluşturacaktır.368

Bölgenin entegrasyon ile elde edeceği en büyük avantajlardan biri yayılma efektidir. Bu sayede herhangi bir alanda başlayan işbirliği doğal olarak başka alanlara yayılacak ve devletler arasındaki sorunlar bu şekilde çözülecektir. Bölge ülkelerini entegrasyona iten sebeplerden biri de uluslararası alanda hisse sahibi olmamalarıdır. Söz konusu ülkelerin tek başlarına uluslararası arenada varlık gösterebilmeleri pek de mümkün gözükmemektedir. Entegrasyon girişimi ile ülke pozisyonları yerini bölge pozisyonlarına bırakacak ve böylece Avrasya’da bulunan ülkelerin uluslararası alanda elleri güçlenecektir. Bu açıdan bakıldığında dünyanın kalpgahının bir bütün olarak hareket etmesi mühim bir gelişmedir ve bu durum sadece bölge için geçerli değil aynı zamanda söz konusu ülkelerin dünya siyasetinde de önemli bir rol oynamalarını sağlamaktadır.369 Rusya’nın Birliği oluşturmasındaki asıl yararın ekonomiden çok politik alanda olacağı görülmektedir.370

Almanya nasıl Avrupa Birliği’nde güçlü bir aktör portresi çizmekte ise, Avrasya Ekonomik Birliği’nde de Rusya bu güçlü aktör portresini çizmektedir. Rusya’nın Avrasya’da güçlü bir aktör olmasında geçmişinin önemli bir etkiye sahip olduğu bir gerçektir. Rusya’nın son dönemde etki alanı önemli ölçüde büyük olan BDT üzerindeki etkisinin azalmaya başladığı görülmektedir. Rusya’nın dünyada enerji hakimiyetini sağlamaya çalışmak için bölgedeki en gelişmiş ülke olan Kazakistan’ı da yanına alarak böyle bir projeyle hareket ettiğini söylemek yanlış

367 Rıdvan Karluk, Küreselleşen Dünyada Uluslararası..., s.624. 368 Mehmet Seyfettin Erol-Mehmet Şahin, a.g.m., s.134. 369 Mehmet Seyfettin Erol-Mehmet Şahin, a.g.m., s.119.

370 Alexander Panin, “Eurasian Union Reunites Ex-Soviet States”, The St. Petersburg Gazetesi,

olmaz.371AEB’in kurumsal açıdan kendisine nasıl bir yön belirlediği hususunda ciddi soru işaretleri bulunmaktadır. Bakıldığında Avrupa Birliği tarzında bir kurumsallaşma modeli izleyeceği fakat, AB gibi bir siyasal entegrasyon hedefi olmadığı yönünde değerlendirmeler dikkat çekmektedir. Nazarbayev, AEB’nin yeni bir Sovyetler Birliği oluşturmak için bir girişim olmadığını ve siyasal bir tarafının bulunmadığını, asıl amacının ekonomik entegrasyon olduğunu ifade etmiştir.372 Bir merkez ülkenin üretim, ticaret, ve finans alanlarındaki üstünlükleri zamanla birbirinin üstüne biner ve bu anda ülke bir hegemon güç olur. Wallerstein, bir devleti hegemon olarak tanımlamak için o devletin belli bir zaman boyunca devletlerarası sistemin kurallarını koyabilmesi, dünya ekonomisine egemen olabilmesi, asgari düzeyde güç kullanarak politik açıdan istediklerini elde edebilmesi ve dünyadaki hakim kültürel dili belirleyebilmesi gerektiğini belirtmektedir.373 Rusya bölgesel bir hegemona dönüşmek için AEB’ni bir araç olarak kullanmaktadır. Böylece zamanında oluşturulan SSCB yerine Avrasya kimliğinin yerleştirilmesi sağlanmış olacak ve sonuçta da Rusya yenilenmiş görünümü ile bölgede başat aktör olabilecektir. Ancak SSCB zamanına ait pek de iyi olmayan anıların tazeliğini koruması AEB projesine şüphe ile yaklaşılmasına da neden olmaktadır.374 Rusya’nın BDT’ye yönelik politikasının temel amaçlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

- Hususi bir Rus nüfuz bölgesinin kurulması.

- BDT bölgesinde yabancı varlığı ve nüfusunun yayılmasının en aza indirilmesi.

- Bölgesel savaşların önlenmesi veya çevrelenmesi.

- Sınırlar dışındaki etnik Rusların ve Rus vatandaşlarının korunması.

Rusya yukarıda sıraladığımız amaçlarını gerçekleştirebilmek için ise üç temel araç kullanmıştır. Bunlar:

- BDT çevresinde daha sıkı bir ekonomik ve askeri entegrasyonun sağlanması.

371 Dilruba Kurut, a.g.m.

372 Göktürk Tüysüzoğlu, “Bölgesel Bir Hegemonya ...”.

373 Emre Demir, “Immanuel Wallerstein Dünya Sistemleri Analizi”, Tarihsel Sosyoloji ve

Uluslararası İlişkiler, Derleyen: Faruk Yalvaç, Nika Yayınevi, Ankara 2018, s.77.

- Hazar havzası devletlerini Rusya’ya bağlamak için askeri, ekonomik ve politik kontrolün kullanılması.

- Rusya idaresinde eski SSCB bölgesinde barış ve istikrarın sağlanması için özel bir BDT barış koruma rolünün ve barışın devamlılığı açısından da garantör sıfatıyla Rusya’nın özel yetkilerinin uluslararası olarak tanınması şeklinde sıralanabilir.375

Karluk’a göre Türkiye, hiçbir yakınlığı olmamasına rağmen bu Birliğe katılma girişiminde bulunmuştur. Nazarbayev, dönemin başbakanı Erdoğan’ın Rusya, Kazakistan ve Beyaz Rusya arasında yapılan Gümrük Birliği’ne Türkiye’nin de katılması için kendisi ile görüştüğünü belirtmiştir. Beyaz Rusya’nın Başkenti Minsk’te gerçekleştirilen Avrasya Ekonomik Yüksek Konseyi’nde konuşan Nazarbayev, Erdoğan’ın kendisi ile konuştuğunu ve Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne alınmasına imkan olup olmadığını sorduğunu belirtmiş ve Türkiye’nin büyük bir ülke olduğunu, ortak sınırlarının bulunduğunu cümlelerine eklemiştir. Devamlı SSCB’nin yeniden kurulmaya çalışıldığının bir sorunsal haline geldiğinden bahseden Nazarbayev, Türkiye’nin Birliğe alınması ile bu sorunun da ortadan kalkacağına inanmaktadır.376 Rusya ise Türk dünyasının en güçlü ülkesinin Moskova’nın siyasi projelerine dahil olmasına kesin olarak karşı çıkmaktadır. Gümrük Birliği ile amaçlanan Rusya’nın Sovyet ülkeleri üstündeki etkisini güçlendirmektir. Dil-kültür dengeleri Türkiye’nin Birliğe katılması ile değişecek ve bu durumun sonucunda da uluslararası belgelerin sadece Rusça değil ikinci bir dilde hazırlanması gerekecektir.377 Türkiye bu birlik ile bir taraftan Rusya’nın yanında yer alırken, diğer taraftan Türk Cumhuriyetleri ile bütünleşme yolunda adım da atmış olacaktır.378 Dönemin Başkanı Yeltsin’in siyasi danışmanlığını da yapmış olan Andranik Migranian, Rusya için hayati çıkar alanlarını oluşturdukları eski SSCB ülkelerinin kendi içlerinde veya üçüncü ülkelerle Rus karşıtı birliktelikler oluşturmalarına müsaade edilmemesi gerektiğini belirtmiştir. Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri hızlı bir şekilde ABD-AB-NATO etkisine girerlerken, Rusya stratejik ağırlığını öncelikle

375 Ömer Göksel İşyar, a.g.e., s.193-194.

376 Rıdvan Karluk, Küreselleşen Dünyada Uluslararası..., s.621-622. 377 Rıdvan Karluk, Küreselleşen Dünyada Uluslararası..., s.622-623. 378 Reha Yılmaz, a.g.e., s.25.

yakın çevresine hissettirmek istemektedir. Bölgedeki devletlerin Rusya’nın yönlendirmesinde ve liderliğinde çok yönlü bir işbirliği sürecine sokulmaya çalışılması Rusya’nın etkinlik kurmak için işbirliğini önemli bir araç olarak kullandığını göstermektedir.379 Kazakistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Prof. Dr. Canseyit Tüymebayev AEB’ni kurarken, tüm siyasi oluşumlardan ve söylemlerden kaçındıklarını, ortak görüşlerine uymayan tüm kaidelerden kurtulmaya çalıştıklarını ve sonunda ortak hedefleri olan ekonomik birliği sağlamak için saf ekonomik bir birlik kurmuş olduklarını ifade etmiş, somut ekonomik alanlardaki hedeflerini ve tüm hareketlerini net olarak yazarak, bu Birliğe gittiklerini yani en baştan itibaren ekonominin entegrasyonun ana temeli olduğunu da belirtmiştir.380 AEB’ye yönelik eleştiriler de bulunmaktadır. Bunlar arasında en dikkat çekeni ve uluslararası alanda en fazla dile getirileni Rusya’nın SSCB sonrasında tekrar büyük bir güç olma amacıyla böyle bir oluşuma girişmesidir. Yani Rusya’nın esas amacının küresel bir siyasi güç oluşturmak olduğu yönündedir. AEB’nin yalnızca ekonomik alanda faaliyet göstereceği gerçekçi bir söylem değildir. Avrasya coğrafyasında oluşturulacak bir ekonomik entegrasyonun daha önce de bahsettiğimiz bölgedeki siyasi sıkıntılara da çözüm bulacağı beklenmelidir. Gerçekleştirilecek entegrasyon ile söz konusu sıkıntıların çözümü de kolaylaşacaktır. Bu nedenle AEB’nin oluşturmuş olduğu ekonomik birlikteliğin siyasi alana da yansıması beklenmesi gereken bir durumdur; çünkü ne siyasi birlikler ne de ekonomik birlikler birbirlerinden ayrı düşünülemez. Her ikisinin varlığı birbirlerine olan ihtiyaçlarına dayanmaktadır.381

Rusya’nın günümüzdeki lideri Avrasya Ekonomik Birliği’nin kurulması fikrinin sahibi olan Vladimir Putin’dir. Konu ile ilgili bazı uzmanlar Moskova’nın bu planını eski SSCB ülkelerinin önce ekonomik, daha sonra da siyasi egemenliğini ortadan kaldırmaya yönelik bir proje olarak görmektedir. 382 Yakın zamanda ekonomik ve siyasi gelişmelerle rekabet alanına sahne olması beklenen Asya’da Rusya yumuşak karnı olarak adlandırdığı Orta Asya’da ve arka bahçesi olarak

379 Ömer Göksel İşyar, a.g.e., s.176-187. 380 Canseyit Tüymebayev, a.g.m. 381 Osman Ağır, a.g.m., s.36.

nitelendirdiği Kafkasya’da ABD ve AB’nin yanı sıra Çin, Hindistan, İngiltere ve Türkiye ile mücadele içindedir. Rusya zamanında etkili olduğu alanlarda kısa süre içinde ekonomik anlamda bir birlik kurmayı amaçlamakta ve böylece yakın zamanda oluşabilecek tehditlerin de önüne geçmeyi düşünmektedir. Zaman içinde Lukaşenko ve Nazarbayev yerine geçecek kişilerin Rusya ile şuanda devam eden aynı dostane tavırları sergilememe olasılığı da göz önünde bulundurulmalıdır.383

Ekonomik entegrasyonun ülkeler üzerindeki etkileri değişik şekillerde yorumlanmaktadır. Kutuplaşma teorisine göre gelişme yolundaki ülkeler (GYÜ) ile sanayileşmiş ülkeler arasındaki ekonomik entegrasyon daha çok sanayileşmiş ülkeler lehine olmaktadır. Çünkü GYÜ’ler sanayileşmiş ülkeler ile rekabet içine giremezler. Ayrıca bu ülkelerden sanayileşmiş ülkeler önemli ölçüde emek ve sermaye akışı da gerçekleşmektedir. Yakalama paradigmasına göre ise ekonomik entegrasyona giden ülkeler arasında yakınlaşma (yakalama) söz konusu olmaktadır. Bunun için entegrasyona giden ülkelerin gelişmiş ülke olması gerekir, aksi durumda uzaklaşma söz konusu olacaktır. 384 Bu bilgiler ışığında Avrasya Ekonomik Birliği’ne baktığımızda Rusya’nın ekonomik anlamada diğer üye ülkelere göre daha gelişmiş olduğunu görmekteyiz. Bu durumda AEB’nin de Rusya lehine ekonomik ve siyasi sonuçlar doğuracağı kaçınılmazdır. Kazakistan, Kırgızistan, Ermenistan ve Beyaz Rusya’nın gelişme yolunda olan ülkeler olarak değerlendirdiğimizde ise entegrasyon içinde birbirlerine daha denk düştüklerini, fakat başrolde Rusya’nın olduğu AEB’nde manevra kabiliyetlerinin sınırlı olduğunu söyleyebiliriz.

Karşılıklı bağımlılık konusundaki en etkili düşünürlerden birisi Londra’da bulunan Brookings Enstitüsünden Thomas Wright’dır. Ona göre karşılıklı bağımlılık “iyi” ve “kötü” olarak birbirinden ayrılmalıdır. İyi karşılıklı bağımlılık; ticaret, yatırım ve eğitim konularında istikrarı koruyan bağımlılıktır. Diğer yandan kötü bağımlılık ise finansal dengesizlikler, enerji ve bilişim konularında istikrarsız bir ortam yaratabilecek bir karşılıklı bağımlılık türüdür. Wright bu alanlarda, devletlerin karşılıklı bağımlılığı istismar etmelerini önlemek için “özerk bölge” olarak adlandırdığı şeyi oluşturarak karşılıklı bağımlılığı sınırlamak hatta “gevşetmek”

383 Orhan Gafarlı, a.g.m., s.15-16.

gerektiğini söylemektedir.385 Bu açıdan bakıldığında SSCB sonrası bağımsızlıklarını kazanan AEB üyesi ülkelerin enerji ve finans yönünde Rusya’ya bağlı olmaları kötü karşılıklı bağımlılığa örnektir.

Rusya açısından karşılıklı bağımlılık sıfır toplamlı oyundan kazan- kazan oyununa dönüşmektedir.386 Rusya tarihsel olarak hem kuzey-güney, hem de doğu- batı geçiş yolu üzerinde olan bu bölgede sürekli iddia sahibi olmuştur. SSCB’nin dağılmasıyla, Rusya, ideolojik dış politikasının ardından Atlantikçi ve Avrasyacı yaklaşımların sentezini uygulayan bir dış siyaset anlayışına dönmüştür. Kendisini, bölgesindeki her yapılanmanın çekirdeği gibi gören Rusya, bunu dış politika stratejileri ile de yapılandırarak gerçekleştirmeye çalışmaktadır.387

385 Hans Kundnani, “Rethinking Interdependence”, https://www.project-

syndicate.org/blog/rethinking-interdependence-by-hans-kundnani, (11.05.2018).

386 Hüseyin Özbay, a.g.m., s.109. 387 Şamil Ünsal, a.g.e., s.65.

BÖLÜM III

ASİMETRİK BAĞIMLILIK KAPSAMINDA AVRASYA

EKONOMİK BİRLİĞİ

3. Dünya Sistem Analizi

Bağımlılık teorisyenleri, uluslararası pazara atılarak dışa yönelik ihracatlar yapmanın azgelişmiş ülkelerde ekonomik büyümeden ziyade bağımlı ekonomiler yaratacağını düşünmektedirler. Bağımlılık teorisinin temel amacı, kapitalist halkaya katılan azgelişmiş ülkelerin sorunlarına çözümler sunmaktır. Bağımlılık kavramının tanımı ve kapitalist sistem içindeki yeri, Dos Santos tarafından şu şekilde açıklanmıştır: “İki veya daha fazla ekonomi ve bunların uluslararası pazara dahil olması sonucunda faaliyet gösteren ticari bağımlılık ilişkileri, güçlü ve hakim olan ülkeler tarafından ilerletilirken, bağımlı olan diğer ülkeler bu gelişmeyi ancak egemen ülkelerin genişlemesinin bir yansıması olarak sağlayabilmektedir.”388

Immanuel Wallerstein’a göre kapitalist bir dünya ekonomisi olan modern dünya sistemi uzun 16. yüzyıldan bu yana var olmuştur. İlk olarak yalnızca yerkürenin bir kısmında, öncelikle Avrupa’nın çoğu bölgesinde ve Batı yarımkürenin bazı bölgelerinde meydana gelmiştir. Nihayetinde, içsel bir dinamikle genişlemiş ve tedrici olarak yerkürenin başka bölgelerini yapısına dahil etmiştir. Modern dünya sistemi coğrafi bakımdan ancak 19. yüzyılın son yarısında küresel hale gelmiş ve ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında yerkürenin iç tarafları ve daha uzak bölgeleri fiilen dünya sistemine entegre edilmiştir. 389 Wallerstein, dünya sisteminin bugününün anlaşılabilmesi için tarihin incelenmesi gerektiği düşüncesi ile dünya sistemleri analizini geliştirmiştir. Ona göre dünya sistemleri analizi bir teori olmak

388 Thetonio Dos Santos, “Bağımlılığın Yapısı”, Azgelişmişlik ve Emperyalizm, Derleyen: Atilla

Aksoy, Gözlem Yayınları, İstanbul 1975, s.38.

389 Immanuel Wallerstein, Ütopistik Ya Da 21. Yüzyılın Tarihsel Seçimleri, Bgst Yayınları,İstanbul

yerine, yeni bir tarihsel sosyal bilimin kurulması için açık bir çağrıdır.390 Immanuel Wallerstein kuramını iki tip kavramlaştırma ile ortaya koymaktadır. Bunlardan ilki “modern dünya sistemi”dir.; ikincisi ise “merkez-çevre ilişkisi”dir. Her iki kavramın da kendine has ayırt edici özellikleri bulunmaktadır. Wallerstein bu iki kavramı şu şeklide tanımlamaktadır: “Modern dünya sistemi hala yaşamakta olduğumuz, kökenleri 16. yüzyılda bulunan kapitalist dünya ekonomisidir. Merkez-çevre ise ilişkisel bir çift terimdir ve işbölümü ile anlam kazanır.”391 Dünya sistemi kuramı, sosyal sınırların ve sosyal karar alma mekanizmalarının öncelikli analiz birimi olarak geleneksel bağlamda kullanılan ulus devleti değil dünya sistemini önermektedir. Dünya-Sistemi terimi, kapitalist dünya ekonomisi ile eş anlamlıdır. Dünya-Sistem kuramı, sınırları içinde kapsayıcı tek bir iş bölümü olan ancak farklı birçok devlet yapısını bünyesinde barındıran bir varlığa atıf yapmaktadır.392 Dünya sistemleri üzerine tartışmalar, politik ekonomi ilişkileri üzerine yürütülmektedir. Pek çok kişi tarafından birden fazla dünya sistemi olduğu kabul edilmektedir. Braudel’in ifade ettiği üzere dünya genelinde çeşitli küresel ekonomiler bulunmaktadır. Ancak aralarındaki farklılık, kapitalist modern dünya sistemi ile tek dünya sisteminin başlangıç noktalarından ortaya çıkmaktadır. Bu noktada, Immanuel Wallerstein, Samir Amin, Fernand Braudel ve Giovanni Arrighi gibi dünya sistemleri analistleri, kapitalist bir dünya sistemi olduğunu ve bunun diğer dünya sistemlerinden farklı olduğunu savunmaktadırlar. Wallerstein, dünya sistemi argümanı üzerine görüşlerini, imparatorluk ve ekonomi gibi kavramların temelinde oluşturmaktadır. Modern dünya sisteminin ortaya çıkışının 15. ve 16. yüzyıla adar gittiğini ileri sürmektedir, ancak