• Sonuç bulunamadı

Devletler arasındaki ticaret arttıkça, bu devletler, ürünler konusunda karşılıklı olarak birbirlerine bağımlı hale geldiklerini fark edeceklerdir. Devletler arasındaki bu

116 Davut Ateş-Gülizar Samur Gökmen, “Bir Akademik Disiplin Olarak Uluslararası Politik

Ekonominin Sınırları”, Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 15, Sayı 1, 2013, s.58.

117 Merve İrem Yapıcı, “Uluslararası İlişkiler Disiplininde Entegrasyon Teorilerinin Yeri ve

Etkinliği”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 9, Sayı 3, 2007, s.140

118 Scott Burchill, “Liberalizm”, Uluslararası İlişkiler Teorileri, Editörler: Scott Burchill-Andrew

Linklater, Küre Yayınları, İstanbul 2012, s.92.

119 Uğur Burç Yıldız, “Avrupa Birliği-Rusya Karşılıklı Bağımlılığında Kuzey Boyutu Çevre

iki yönlü bağımlılık, ekonomik karşılıklı bağımlılık olarak adlandırılmaktadır.120 Uluslararası siyaset ile uluslararası ekonomi arasındaki ayrımın oldukça görünmez hale geldiğini dile getiren yazarlar, uluslararası ilişkiler disiplini bağlamında, uluslararası ekonomik ilişkilerin uluslararası siyasetten ayrı incelenemeyeceğine dikkat çekmektedirler. Bu açıdan bakıldığında politika ile ekonomi arasındaki ilişkiyi teorik düzeyde inceleyen ekonomi politik disiplin, küresel ekonomik ilişkiler ile politik aktörler arasındaki etkileşimin sosyolojik, kültürel, hukuksal, ahlaki ve kurumsal düzeyde analiz edilmesi gerektiği tezini öne süren bir yaklaşımdır.121 İki devlet arasında ekonomik boyutta var olan bir karşılıklı bağımlılık zemininin, bu devletler arasındaki siyasal ilişkilere de belirli oranda yansıyacağı ve hatta bazen bu ilişkilere yön vereceği muhakkak görülmektedir.122 1950’lerde Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun kurulması, 1960’larda çok uluslu şirketlerin öneminin artması ve 1970’lerde ise OPEC’in uluslararası petrol pazarındaki gücünün artması sonucu uluslararası alanda somut bir gerçeklik kazanan karşılıklı bağımlılık görüşü, dünya ekonomilerinin birbirlerine kenetlenmiş yapısını tanımlamaya yönelik yaygın bir kullanıma sahiptir.123 Küreselleşmeye eşlik eden iletişim devrimi ve sanayi devrimi sonrası döneme verilen isim olan bilgi çağı, artık bilgiye dayanan yenilikçi aktivitelerin ve ekonomik bir karşılıklı bağımlılığı kaçınılmaz hale getirmektedir.124 Karşılıklı bağımlılık kavramının oluşum sürecini hızlandıran etmenlerin başında uluslararası ekonomik yapıyı oluşturan üretim, finans ve ticaret sistemlerinde meydana getiren gelişmeler gelmektedir. Bu yaklaşımın savunucularına göre günümüz uluslararası sisteminde hiçbir ülke ekonomik bir dışlanmışlık içinde varlığına devam edememektedir. Bir ülke ekonomisinin bütün tarafları yani endüstri, hizmet sektörleri, gelir düzeyleri, iş olanakları ve yaşama standartları, alışverişte bulunduğu ülkelerin ekonomilerine bağlanmıştır.125 İnsanlık tarihine baktığımızda hiç şüphesiz ekonomik karşılıklı bağımlılığın insanlar arasında hem olumlu hem de

120 Joshua S. Goldstein-Jon C. Pevehouse, a.g.e.,s.135.

121 Veysel Ayhan, “Uluslararası İlişkiler ve Ekonomi”, Uluslararası İlişkiler: Giriş, Kavramlar ve

Teoriler, Editör: Haydar Çakmak, Doğu Kitabevi, İstanbul 2014, s.183.

122 Muharrem Gürkaynak-Serhan Yalçıner, a.g.m., s.82.

123 Semra Akdemir, “Küreselleşme, İletişim ve Normatif Kavramlaştırma Süreci”, Kurgu Dergisi,

Sayı 21, 2005, s.48.

124 Mehmet Dikkaya-Fatih Deniz, “Ekonomik Küreselleşmenin Yol Açtığı Problemler”, ZKÜ Sosyal

Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 3, 2006, s.169.

olumsuz yönleri önemli bir rol oynamaktadır. Joseph Nye, politika tercihinin karşılıklı bağımlılığın maliyet ve değerler üzerinden yüksek derecede sosyal ve özellikle algısal bir merkezinin olduğunu belirtmektedir.126 Karşılıklı ekonomik ilişkiler devletleri ortak menfaatlere sahip aktörler haline getirmektedir. Montesquieu barışı uluslararası ticaretin doğal olarak meydana gelen bir neticesi olarak değerlendirmekte ve aralarında bağımlılık olan devletlerin birbiriyle çatışmayacağını düşünmektedir.127 Neoliberaller devletler açısından gücün ekonomik boyutunun ön plana çıktığını, özellikle ekonomik alanda karşılıklı bağımlılığın arttığını ve dolayısıyla da ekonomik konularda işbirliği çabalarının önem kazandığını savunmaktadırlar. Ancak, bu durum aynı zamanda ekonomik karşılıklı bağımlılığın bir güç ilişkisi yaratmasını da beraberinde getirmektedir.128 Devletler en nihayetinde kendi kaynaklarına dayanmalı, ekonomik olarak yüksek maliyetli olsa da sistemdeki göreli konumlarını korumalıdırlar. Liberalizm de devlet davranışını incelemekte ve diğer gruplara da dikkatini yöneltmektedir. Liberal düşünürlere göre ekonomik dürtüler de güvenlik endişeleri kadar önemlidir. En azından işbirliği için potansiyel alanlar genişlediğinden ve gücün rolü ile devletlerin uluslararası sistemdeki göreli güç konumlarına yaptıkları vurgu azaldığından devletler arasında askeri tehditler önemsiz olmaktadır.129

Özellikle 19. Yüzyıl’ın ticari liberalleri, genel refahı ilerletme ve savaş oranını düşürme konusunda, ekonomik karşılıklı bağımlılığa dayalı serbest ticaretin erdemlerini göklere çıkarmaktadırlar.130 Karşılıklı bağımlılık ile ilgili liberal teoriler, ticaret ve ekonomik ilişkilerle ilgili fikirlere dayanmaktadır. Ticari liberalizmde ana tema serbest ticarete olan inançtı. Serbest ticaretin üretmeye en uygun olduğu yani “karşılaştırmalı avantaj”a sahip olduğu mal ve hizmetlerin üretiminde her ülkeye uzmanlaşma olanağı vermesi sebebiyle ekonomik yararları bulunmaktadır. Serbest ticaret, devletleri, uluslararası çatışma maliyetlerini ve savaşı düşünmeyi neredeyse olanaksız hale getirecek kadar yüksek kılan ekonomik karşılıklı bağımlılık ağlarına

126 Ümit Alperen-Ahmet Günay, a.g.m., s.4.

127 Robert Howse, “Montesquieu on Commerce, Conquest, War and Peace”, Brooklyn Journal of

International Law, Cilt 33, Sayı 1, 2006, s.693-694.

128 Emine Akçadağ Alagöz, Ekonomik Karşılıklı Bağımlılık...,s.39. 129 Robert O. Keohane-Joseph Nye, a.g.m., s.82.

çekme konusunda da önem arz etmektedir. Serbest ticaret farklı halkların birbirini daha iyi anlayacak biçimde ortak değerler ve ortak ticaret kültürü çevresinde birleşmesini sağladığı için de olumlu faydaları bulunmaktadır. 131 Karşılıklı bağımlılık türlerinden biri olan ekonomik karşılıklı bağımlılık, ticaret ve barış arasındaki ilişkiyi analiz etmektedir. 19. Yüzyıl düşüncelerinden temel alan ve ticari liberalizm olarak da adlandırılan bu kuram ticaret ve barış arasındaki nedenselliği iki temel varsayım ile açıklamaktadır. Bu varsayımlardan ilkine göre uluslararası ticaretin karşılıklı bağımlılık ilişkisi yaratarak, iletişim ve ulus aşırı bağlar aracılığı ile toplumlar arasındaki etkileşimi ve işbirliği imkanlarını artırdığını ileri sürmektedir.132 İkinci varsayım, liberal ekonomi teorisyeni David Ricardo’nun göreceli avantajlar kuramına göre devletler rekabet güçlerinin en iyi olduğu ve en ucuza üretebilecekleri malları üretmelidirler. Kendilerinin daha pahalıya ürettikleri malları ise bunları daha ucuza üreten devletlerden satın almalıdırlar. Böylece devletler arasında karşılıklı bağımlılık merkezli ilişkiler kurulacaktır. Taraflar bu ilişkilerin devamında kazançlı çıktığı sürece söz konusu ilişkinin de bozulmasını istemeyeceklerdir. Bu durum da çatışma ve savaş gibi durumların yaşanma olasılığını azaltacaktır. Bu bakış açısına göre devletler özünde ticaret devletidir.133 Dolayısıyla, karşılıklı bağımlılık barışa yol açtığı gibi aynı zamanda bütün aktörler için rasyonel bir tercih olduğunu ileri sürmek hatalı olmayacaktır.134

Realist kuramın aksine karşılıklı ticaret ve işbirliği, daha karlı bir seçenek olarak kendisini göstermeye başlamıştır. Özellikle 1970’lerde yaşanan ekonomik bunalımlar, hiçbir ülkenin tek başına, dünya ekonomisinden tam anlamda bağımsız olarak hareket etme lüksüne sahip olmadığını göstermiştir. Bunun sonucu olarak da “tüccar devlet, güçlü devlet” anlayışı ön plana çıkmıştır. Özellikle Richard Rosecrance tarafından geliştirilen ‘tüccar devlet’ kavramına göre; ekonomik ilişkiler devletler arasında o kadar yoğun ve karışık bir ağ ördü ki, hiçbir devlet, ne kadar büyük olursa olsun bu ağdan çıkıp ekonomik açıdan tam bağımsız bir şekilde bağımsız olamaz. Diğer ülkelerden ya hammadde ya da teknoloji almak durumunda

131 Andrew Heywood, Küresel..., s.95. 132 Fulya Akgül,a.g.e., s.78-79. 133 Tarık Oğuzlu, a.g.m., s.105.

ve ürettiği mal ve hizmetleri geniş piyasalara ulaştırabilmek için sınırlarının dışına çıkmak zorunda kalacaktır.135

Bütün ekonomik sistemleri meydana getiren karşılıklı ekonomik bağımlılık II. Dünya Savaşı sonrası süreçte büyümenin altın çağında bile yok olmamıştır. Kısacası o dönemde karşılıklı bağımlılıktan söz edilebilmekteyse, pratik olarak yalnızca faydalı tarafları ortaya çıkarılmaktaydı. Karşılıklı bağımlılığın bir problem olarak algılanması ancak birinci petrol krizinden sonra olmuş, bu kriz devletlerin ekonomi politikalarındaki seçenek yelpazesini daraltarak özerkliklerini tehdit eder hale gelmiştir. Seksenli yıllarda gelişmekte olan ekonomilerin borç krizi ve ABD’nin dünyanın geri kalanı karşısında mali konumunun ters düşmesi ekonomik karşılıklı bağımlılığın olumsuz yönlerini gösteren gelişmeler arasında yer almıştır.136