• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL TEMELLER

2.1. Kuraklığın Oluşumu ve Tanımlamaları

Artan dünya nüfusu ve yaşam standartlarının yükselmesi ile birlikte, kentleşme oranı, orman tahribatları, sanayi üretimi ihtiyaçlarının artması, küresel ısınma, sera etkisi, iklim değişiklikleri, su kaynaklarında meydana gelen değişmeler ile kullanım oranlarının artması ve çölleşme unsurları beraberinde insan yaşamına etki eden en önemli doğal afetlerden biri olan kuraklık kavramı ortaya çıkmış ve zamanla toplum, çevre ve ülkeler üzerinde önemli derecede etki göstererek, sonuçları tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Uluslararası çölleşme ile mücadele sözleşmesinde kuraklık için “yağışların kaydedilen normal düzeylerinin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu arazi ve kaynak üretim sistemlerini olumsuz olarak etkileyen ve ciddi hidrolojik dengesizliklere yol açan doğal bir olay” şeklinde tanımlama yapılmıştır [16].

Su eksikliğinden veya azlığından kaynaklanan kuraklık, tüm canlıların yaşamını birçok alanda farklı zaman dilimlerinde ve çeşitli şiddetlerde olmak üzere olumsuz yönde etkilemekte ve medeniyetlerin temel sorunlarının merkezinde yer almaktadır.

Çünkü, kuraklığın ekonomik ve toplumsal kavramlarla yakından ilişkili olmasının yanı sıra kuraklık toplumun yaşama alanını, yaşam standardını, sağlığını, psikolojisini, ekonomisini ve ticaretini de etkilemektedir. Örneğin, üretim sistemleri doğrudan yağışlarla ya da yeraltı sularına bağlı olan az gelişmiş bölgelerde, kuraklık ciddi derecede olumsuzluklara yol açmaktadır. Fakat kuraklığın bu unsurlar üzerindeki etkisi zamanla artış göstermesine rağmen, kavram olarak kuraklık toplumsal yapıda henüz tam anlamıyla anlaşılmamış ve etkilerine ait sonuçları nitelikli bir biçimde bütünüyle değerlendirilmemiştir [65].

Kuraklık, bir bölge üzerinde su miktarında bir süre boyunca normal düzeye göre belli bir miktarı aşan eksiklik görülmesidir [66]. Kuraklık için bu şekilde genel bir tanım verilmekle birlikte, neredeki suyun göz önüne alınacağına (mesela; yağış, akış, zemin nemi yeraltı suyu, baraj haznelerindeki su), hangi sürenin seçileceğine, eksikliğin aşması gereken değer için yapılan kabule ve kuraklığın kaplaması gereken bölge için

23

seçilen büyüklüğe göre farklı tanımlamalara varılabilmektedir. Özellikle, kuraklık ile bir bölgedeki iklimin kurak karakterde olması arasındaki fark göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü kurak bir bölgede normal zamanlarda bile su eksikliği meydana gelmektedir. Kuraklık ise, bölgenin iklimine bağlı olmaksızın, su miktarındaki normalin altına düşmesi halinde görülen ekstrem bir zaman- alan sürecidir. Yarı kurak bölgelerde kuraklığın etkileri daha da önemlidir. Bunun nedeni ise, su miktarının zaten az olduğu bu bölgelerde insanlar kuraklığın etkilerinin çok fazla farkında olmadıklarından dolayı kuraklığın ekonomik zararları daha da büyük olarak ortaya çıkmaktadır [17].

Kurak dönemlerin tanımlanması ise incelemenin maksadına göre farklı büyüklükler esas alınarak yapılmaktadır. Örneğin, hidrolojide kuraklığın tanımlaması yapılırken genellikle akarsulardaki akış esas alınmaktadır. Ancak bunun yerine yağış, buharlaşma kayıpları çıkarıldıktan sonra yağış, zemin nemi, yeraltı akışı ya da (doğal veya baraj haznelerinde) biriken su miktarı da göz önüne alınabilmektedir [17].

Geçmişten günümüze kuraklık kavramının farklı çevreler tarafından kabul edilmiş tek bir tanımı bulunmamaktadır. Çünkü, bilimsel teorik ve uygulamalı olarak yapılan çalışmalarda kuraklık kavramına çeşitli disiplinler tarafından farklı görüş açılarından bakılmaktadır. Genel olarak, yeryüzünün herhangi bir yerinde ve belli bir zaman süresince yağışın normalin ya da ortalamanın altında gerçekleşmesi kuraklığın birçok tanımında esas alınmış ve yağış eksikliği, uzun süre devam etmesi ve olumsuz etkilere sahip olması ortak terimler haline gelmiştir. Bu şekilde kuraklık olayının birbirinden farklı alanlarda etkili olması kuraklık tanımlamalarını genişletmiştir. Özellikle yapılan tanımlamalar mesleklere göre (örneğin; hidrolojik, tarımsal, meteorolojik, coğrafik) veya endüstri, enerji üretimi, su temini, gemi yüzdürme (navigasyon), mesire yerleri bakımından olmaktadır [67]. Yevjevich’e (1967) göre, kuraklık aşağıdaki gibi farklı şekilde tanımlanabilmektedir;

1. Meteorologlar kuraklığı yağışa (atmosferdeki su buharı miktarına) göre tanımlamaktadır.

24

2. Ziraat mühendisleri kuraklığı zeminin nem oranına (bitkilerin su ihtiyacının karşılanabilmesine) göre tanımlamakta olup, bu durum bitki cinsine, mevsime ve zeminin nem durumuna bağlı olmaktadır.

3. İnşaat mühendisleri ve hidrologlar kuraklığı akarsulardaki akışa veya biriktirme haznelerindeki su miktarına (sağlanabilen su miktarına) göre tanımlamaktadırlar.

Mevcut miktardaki suyun istenilen miktardan az olması halinde kuraklık gözlenmekte ve su gereksiniminin artışı da kuraklığa neden olabilmektedir.

4. Hidrojeologlar kuraklığı yer altı suyuna göre tanımlamaktadırlar. Yeraltı su akışının debisinin ve yeraltı suyu yüzeyinin düşmesi halinde kuraklık meydana gelmektedir.

5. Ekonomistler kuraklığı toplum üzerindeki etkilerine göre tanımlamaktadırlar. Buna göre, mevcut su miktarının toplumun kendine göre kabul ettiği normal değerlerin altına düşmesi olarak adlandırılmaktadır.

6. Ekolojide ise kuraklık bitki ve hayvanların yaşamının etkilenmesine göre tanımlanmaktadır [68].

Wilhite ve Glantz (1987) tarafından da verilmiş bir takım kuraklık tanımları bulunmaktadır. Bu tanımlamalarda en zor yön, gerekli olan temel bilgilerin arasında yer alan yağış, akış, zemin nemi, hava şartları, buharlaşma, sıcaklık gibi değişkenlerin çeşitliliğidir. Yapılan kuraklık çalışmalarında, diğer tüm değişkenlerin kökenini temsil etmesi bakımından birinci değişken yağış eksiklikleri ve ikinci değişken olarak ise akış değeri göz önünde tutulmaktadır [67,69].

Geçmişten günümüze kuraklık insan faaliyetleri ve diğer canlıların su kaynaklarına olan bağımlılığı sebebiyle toplum ve ekosistemler üzerinde çeşitli olumsuz etkilere neden olmuştur. Sonuç olarak kuraklık farklı çevre ve meteorolojik şartlar altında meydana gelerek, canlıların olumsuz etkilenmesine, insan can ve mal kaybına sebep olan önemli doğal afetler arasında yer almaktadır [17]. 2003 yılında Kömüşcü ve arkadaşları ile 2008 yılında Türkeş ve Tatlı’nın yaptıkları çalışmalarda, diğer doğal afetlerden kuraklığı ayıran en önemli özelliklerinin; kuraklığın başlangıç ve bitişinin

25

zor tespit edilebilir oluşu, kümülatif olarak artması ve aynı anda birden fazla kaynağa etkisi ile ekonomik boyutunun çok büyük olması şeklinde değinmişlerdir. Ayrıca karmaşık bir doğaya sahip olan kuraklık olaylarını belirlemek, tahmin etmek ve izlemek kolay olmamaktadır [70-72]. Kuraklık olaylarını detaylı bir şekilde araştırarak, yapılan çalışmalarda ülke ya da bölgelere özgü meteorolojik ölçütler kullanılarak kuraklığın incelenmesi ve saptanması için bir takım yaklaşım, yöntemler ve önerilerin getirilmesi gerekmektedir.

2.1.1. Kuraklığa Etki Eden Faktörler

Günümüzde kuraklığın diğer büyük doğal afetlerden en büyük farkı, ortaya çıkışına neden olabilecek parametrelerin fazla oluşudur. Kuraklığa neden olan etmenlerden genel olarak bahsedilirse; artan nüfus, bozulan ve daralan tarım alanları, ormanların tahribatı, zamanla yok olan canlı türleri, yeraltı su kaynakları düzeylerinin alçalması ve su rezervlerin düşmesi ve atmosfere bırakılan sera gazı ile bağlantılı sıcaklık artışı ile ortaya çıkan küresel sorunlar şeklinde sıralanabilir. Özetlenmeye çalışılan tüm bu etmenler kuraklığa yol açmaktadır. Ayrıca, bu sorunlar insanlığın geleceğini riske sokan boyutlara ulaşmaktadır [73].

Sonuç olarak, yukarıda bahsedilen kuraklığa etki eden etmenler arasında bir sınıflandırma yapmak gerekirse, bunları doğal nedenler, insan kaynaklı nedenler ve iklim değişikliğinin etkileri olarak üç sınıfa ayırmak mümkün olabilir.

2.1.1.1. Doğal Nedenler

Su kaynaklarının sürekliliğini sağlayan temel kaynak yağışlardır. Yağışlardaki geçici bir düşüş kuraklığın başlıca nedeni olabilir. Ayrıca, yağışlarda meydana gelen anormallikler, iklim değişikliğinin doğal ve yinelenen bir özelliğidir. Yağışlardaki değişimlerin yanı sıra kuraklığın oluşmasında ve şekillenmesinde etkili olan parametreler; sıcaklık, nemlilik, buharlaşma, rüzgar hızı, atmosfer basıncı, bölgenin

26

coğrafyası (denize yakınlık-uzaklık, yükselti gibi özellikler) ve erozyon şeklinde sıralanabilir [74].

2.1.1.2. İnsan Kaynaklı Nedenler

Kuraklığa yol açan doğal etmenlerin yanı sıra insan kaynaklı faaliyetler de kuraklığın gidişatını, hızını ve yönünü belirlemekte ve kuraklığın etkilerini arttırmaktadır. Bu tür etmenler birbirleriyle ilişkili olup, birbirlerinden ayırt edilmeleri zordur. İnsanların iklim değişikliğine, sektörel su politikalarına, su talebine ve su tüketimine katkı sağlayan faaliyetleri, kuraklık oluşumuna neden olan insan kaynaklı etkilerdir.

Kuraklık, yağışlara ve aynı zamanda su talebi ve su tüketimine bağlı olarak yıldan yıla kümülatif artış gösterebilmektedir [75]. Ayrıca kuraklığa sebep olacak; tuzluluk, aşırı otlatma, tarım arazilerinin ve sulak alanların amaç dışı kullanımı, orman yangınları ve orman tahribatı gibi faktörler de insan kaynaklı etkilerdir.

2.1.1.3. İklim Değişikliği

ABD Ulusal Atmosferik Araştırma Merkezi bilim adamları tarafından yapılan bir araştırmadan elde edilen bulgular, dünyada şiddetli kuraklıklardan etkilenen karasal alan yüzdesinin 1970’li yıllarla kıyaslandığında 2000’li yıllarda iki katına çıktığını ve ana neden olarak ise iklim değişikliği olarak gösterilmiştir. Karbondioksit miktarı ve diğer sera gazları salınımı gibi insan faaliyetleri; sıcaklığı, yağışları ve hava ile ilgili diğer olayları etkilemekte ve böylelikle küresel iklim değişikliğine neden olmaktadır [76].