• Sonuç bulunamadı

Kur’ân-ı Kerîm’in Mushaf Haline Getirilişi ve Nüshalarının Çoğaltılışı

Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhisselamın vefatından sonra vukû bulan Yemâme savaşında Kur’ân-ı Kerîm hâfızlarından bir haylisinin şehit düş-mesi, Kur’ân-ı Kerîm sahifelerinin biraraya toplanmasına sebep olmuştur.

Vahiy katiplerinden Zeyd b. Sâbit der ki:

“Yemâme’de, birçok hâfız sahabinin şehit düşmeleri üzerine, Ebu Bekir, bana adam gönderdi. Kendisinin yanında Ömer de bulunuyordu.

Ebu Bekir, bana dedi ki: ‘Ömer, bana geldi:

‘Yemâme vak’ası, Ashabdan birçoklarının ölümüne sebep oldu.

Başka yerlerdeki savaşlarda da böyle şehit düşmesiyle, Kur’ân’dan bir-çok kısmının zayi olup gitmesinden korkuyorum.

Kur’ân’ı toplamayı emretmeni uygun görüyorum’ dedi.

410 Suyutî, İtkân, 1/199-201.

411 Seyyid Şerif, s. 116.

412 İbn Sa’d, 2/344.

413 Taberânî’den naklen Heysemî, 7/165, İbn Esîr, Nihâye, 1/229, Zerkeşî, 1/454, Ýbn Hacer, Metâlib, 3/133.

414 İbn Sa’d, 2/366, Hâkîm, 3/535.

415 İbn Sa’d, 2/365.

Ömer’e:

‘Resûlullah Aleyhisselamın yapmadığı bir şeyi ben nasıl yaparım?!’ dedim. Ömer:

‘Vallahi, bu, büyük bir hayırdır!’ dedi.

Bana bu hususta o kadar ısrar etti ki, nihayet, ona Allah kalbimi açtı, yatıştırdı. Ömer’in görüşünü uygun gördüm.

‘Sen genç ve akıllı bir adamsın.

Sana bizim emniyet ve itimadımız vardır. Sen Resûlullah Aleyhisselama vahiy yazardın.

Binaenaleyh, Kur’ân’dan, gerek senin yanında, gerek başkaları yanında yazılı bulunanları araştır, topla, biraraya getir!’ dedi.

Vallahi, bana dağlardan bir dağı nakletme işini teklif etselerdi, Kur’ân’ı cem işinden daha ağır olmazdı.

‘Peygamber Aleyhisselamın yapmadığı bir şeyi nasıl yaparsınız?!’ dedim.417

Ebu Bekir:

‘Vallahi, bu, büyük bir hayırdır!’ dedi.

Ebu Bekir’in ve Ömer’in kalbini yatıştıran Allah, ona benim de kalbimi açtı, yatıştırdı.418 Bunun üzerine, Kur’ân’ı, yazılı bulunduğu yapraksız, kabuğu soyulmuş hurma dallarından, yassı, ince, beyaz taşlardan ve hâfız-ların hıfzından araştırarak topladım.

Hatta, ezberlerde bulunan Tevbe (Berâe) sûresinin âhirindeki ‘Le kad câeküm rasûlün min enfüsiküm azîzün aleyhi mâ anittüm harîsun aleyküm bi’l-mü’minîne raûfun rahîm’ âyetidir; Ebu Huzeyfetü’l-Ensârî’de buldum. Bunu, ondan başkasında yazılı olarak bulamadım.

Kur’ân’ın bu suretle toplanan sahifeleri, vefatına kadar Ebu Bekir’in yanında; sonra, hayatı boyunca Ömer’in yanında; ondan sonra da, Resûlullahın zevcelerinden Hafsa binti Ömer’in yanında kaldı.”419

Peygamberimiz Aleyhisselam, ümmetine Kur’ân-ı Kerîm’den, iki kapak arasındakinden başka bir şey bırakmamış; Kur’ân-ı Kerîm’den olup da iki kapak arasına girmeyen bir şey kalmamıştır.420

417 Ahmed b. Hanbel, 1/13, Buhârî, Sahîh, 6/98, İbn Ebi Davud, s. 20-21.

418 Ahmed b. Hanbel, 5/189, Buhârî, Sahîh, 5/210, 6/98, İbn Ebi Davud, s. 20-21.

419 Buhârî, Sahîh, 5/98-99, İbn Ebi Davud, s. 20-21, İbn Nedim, s. 43.

Hz. Ebu Bekir, Kur’ân-ı Kerîm sahifelerini biraraya derletip toplattığı zaman:

“Ona, bir isim veriniz!” dedi.

Bazıları "İncil” ismini verdiler, beğenmediler. Bazıları “Sifr” ismini verdiler.

Yahudiler kitaplarına Sifr dedikleri için, onu da beğenmediler. Abdullah b. Mes’ud:

“Habeşlilere ait bir kitap görmüştüm ki, onlar onu Mushaf diye anıyor-lardı” deyince, Mushaf ismini verdiler.421

Hz. Ali:

“Allah, Ebu Bekir’e rahmet etsin!

Mushafı toplamak hususunda, insanların en büyük ecre nail olanı, o idi. Kur’ân-ı Kerîm’i iki kapak arasında toplayan ilk kişi, o idi” demiştir.422

Kur’ân-ı Kerîm’in, Hz. Osman devrinde nüshalarının çoğaltılışı da şöyle olmuştur:

Fütuhata katılan gaziler arasında kıraat ihtilafları çıkmış ve her biri kendi telaffuzunun doğruluğunda ısrar etmiş, bu hususta birbirlerini bilgi-sizlikle suçlayacak kadar ileri gitmişlerdi.

Irak ordusu ile birlikte İrminiyye ve Azerbaycan fethinden sonra, Şam’a karşı yapılan savaşta bulunduğu sırada, Huzeyfe b. Yeman, Hz. Osman’a geldi.

Huzeyfe b. Yeman’ı, ordu efradının Kur’ân-ı Kerîm okuyuşundaki ihti-lafları, telaşa düşürmüştü. Hz. Osman’a:

“Ey mü’minler emîri! Kitabları üzerinde, Yahudiler ve Nasranîler gibi ihtilafa düşmeden, bu ümmete yetiş!” dedi.

Bunun üzerine, Hz. Osman:

“Mushaflara geçirmemiz için, Suhuf’u bize gönder! Sonra, sana iade ederiz!” diye, Hz. Hafsa’ya haber gönderdi.

Zeyd b. Sabit’e, Abdullah b. Zübeyr’e, Saîd b. Âs’a,

Abdurrahman b. Hâris b. Hişam’a emretti. Bunlar da, o suhufu mushaflara geçirdiler.

421 Zerkeşî, 1/281-282, Suyutî, İtkân, 1/164.

Hz. Osman, onlardan, Kureyşî olan üç âzâya:

“Siz, Kur’ân’dan herhangi bir şeyde, Kur’ân’ın imlâsında Zeyd b. Sâbit’le ihtilaf ettiğiniz vakit, onu Kureyş’in dili ile yazınız. Çünkü, Kur’ân ancak Kureyş’in dili ile inmiştir!” dedi.

Onlar da öyle yaptılar.

Suhuf’u mushaflara geçirdikten sonra, Hz. Osman Suhuf’u Hz. Hafsa’ya iade etti.

Yazdıklarından, her tarafa birer mushaf gönderdi.

Bunlardan başkasını, sahife olsun, mushaf olsun, yakmalarını emretti.423

Hz. Osman, Hz. Hafsa’daki Suhuf’tan dört mushaf istinsah ettirmişti. Onlardan birini, Kûfe’ye,

Birini, Basra’ya,

Birini, Şam’a gönderdi. Birisini de yanında alıkoydu.

Çoğaltılan mushafların sayısının yedi olduğu, Mekke’ye,

Yemen’e,

Bahreyn’e de birer mushaf gönderildiği de rivayet edilir.424

Bir kısım Kûfelilerden başka, her insan bu işin faziletini anladı ve takdir etti. Hz. Ali, Kûfe’ye vardığı zaman, Kûfeli adamın biri Hz. Ali’nin yanına gelip mushaf istinsahı hususundaki hizmetinden dolayı Hz. Osman’ı ayıp-lamaya ve suçayıp-lamaya yeltenince, Hz. Ali ona bağırarak:

“Sus! O, bu işi bizim ileri gelenlerimizden bir cemaatle yaptı.

Osman’ın üzerine almış olduğu vazifeyi ben üzerime almış olsaydım, muhakkak ben de bu hususta onun yolunu tutardım!425

Allah, Osman’a rahmet etsin!

Eğer idareyi ben üzerime almış olsaydım muhakkak, mushaflar hakkın-da onun yaptığını yapardım!

Ey insanlar! Mushaflar ve fazla mushafların yakılması hususunda Osman’a sakın kin beslemeyiniz! Onun hakkında, hayırdan başka bir söz de söylemeyiniz!

423 Buhârî, Sahîh, 6/97-98, İbn Ebi Davud, s. 19-20.

424 İbn Ebi Davud, s. 34, Zerkeşî, 1/240.

Vallahi, o, mushaflar hakkında yaptığı şeyi, ancak bizim ileri gelenleri-mizden bir cemaati toplayarak yapmıştır!” dedi.426

Gerçekten de, Hz. Osman mushafları istinsah ettirmek istediği zaman, Kureyşîlerden ve Ensardan, -içlerinde Übeyy b. Ka’b ile Zeyd b. Sabit’in de bulunduğu- on iki kişilik bir danışma heyeti toplamıştı.427

Mushafları istinsaha memur edilenlerden: Saîd b. Âs, halkın dili en fasîh ve düzgün olanı,

Zeyd b. Sâbit de, halkın Kur’ân-ı Kerîm’in okunuş tarzlarını en iyi bileni idi.428