• Sonuç bulunamadı

Her Türlü Kötülüklerden Korunarak Büyütülüşü

Peygamberimiz Aleyhisselam, amcası Ebu Talib’in şefkatli kanadı altın-da güzelce büyüyüp gidiyordu.508

Ebu Talib bu koruyuculuğunu ve kollayıcılığını hayatının sonuna kadar devam ettirdi.509

Yüce Allah; Peygamberimiz Aleyhisselamı, Ebu Talib’in yanında bulun-durup510 peygamberlikle şereflendireceği için, onu Cahiliye devrinin kötülüklerinden hiçbirine bulaştırmadı.511

504 Eski Ahid, Tesniye, bab: 18, fýkra: 18-19.

505 Mâverdî, A’lâmü’n-nübüvve, s. 198.

506 Bakara: 127-129.

507 Bakara: 151.

508 İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 5.

509 İbn Sa’d, 1/121.

510 İbn Sa’d, 1/121, Ebu Nuaym, Delâil, 1/169.

511 Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþam, 1/194, İbn Sa’d, 1/121, Ebu Nuaym, Delâil, 1/169, Beyhakî, Delâil, 2/28, 30, İbn Kesîr, Bidâye, 2/286-287.

1. Suyutî’nin Ebu Nuaym ve İbn Asâkir’den nakline göre, Hz. Ali der ki: “Muhammed Aleyhisselama, bir gün:

‘Sen, hiç puta taptın mı?’ diye soruldu. ‘Hayır!’ buyurdu.

‘Sen, hiç içki içtin mi?’ diye sordular.

‘Hayır! Ben, daha Kitab ve imanın ne olduğunu bilmezken bile, Kureyşîlerin küfür üzerinde bulunduklarını bilmekten uzak kalmamışım-dır’ buyurdu.”512

Peygamberimiz Aleyhisselam, kendisini çocukluğu sırasında Yüce Allah’ın nasıl koruduğunu şöyle anlatır:

“Öyle bir zamanımı biliyorum ki; Kureyş çocuklarıyla birlikte, bir oyun oynamak üzere, bir yerden bir yere taş taşıyorduk.

Her birimiz, fotasını sıyırıp boynuna dolamış, taşı onun üzerinde taşı-yordu.

Ben de, onlarla birlikte böyle yapıp gelir giderken, kendisini görmedi-ğim birisi bana ağrıtıcı bir yumruk indirip:

‘Bağla fotanı beline!’ dedi.

Ben de, hemen, fotamı belime bağladım.

Arkadaşlarımın arasında, yalnız ben, fotalı olduğum halde boynumda taş taşıdım.”513

2. Cabir b. Abdullah’ın rivayetine göre, Peygamberimiz Aleyhisselam, Kureyş ile birlikte, Kâbe için taş taşıyordu. Fotası da üzerinde idi.

Peygamberimiz Aleyhisselamın amcası Hz. Abbas:

“Kardeşimin oğlu! Şu fotanı çözsen, omuzlarının üzerine alsan da, taşı-yacağın taşla gitsene!” demişti.

Peygamberimiz Aleyhisselam, fotasını çözüp omuzlarının üzerine koyar koymaz, yere, baygın düştü!

İşte ondan sonra, kendisi hiçbir vakit çıplak görülmemiştir.514

3. Peygamberimiz Aleyhisselam, on iki yaşında bir çocuk iken,515

Rahip Bahîra’nın Kureyş müşriklerinin Lât ve Uzzâ putları adına yemin edip durduklarına bakarak, Peygamberimiz Aleyhisselama da “Lât ve Uzzâ

512 Suyutî, Hasâis, 1/221, Diyarbekrî, 1/254, Halebî, 1/204.

513 Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþam, 1/194-195, Beyhakî, Delâil, 2/30, 31, İbn Kesîr, Bidâye, 2/287, Halebî, 1/299.

514 Buhârî, Sahîh, 1/96, Müslim, 1/268, Beyhakî, Delâil, 2/32.

hakkı için, sorularıma cevap ver!” dediği zaman, “Lât ve Uzzâ adına yemin vererek bana bir şey sorma! Vallahi, ben, bunlardan nefret ettiğim kadar, hiçbir şeyden nefret etmem!” demiştir.516

4. Peygamberimiz Aleyhisselamın dadısı Ümmü Eymen der ki:

“Kureyş müşrikleri, tâzim için, Buvâne putunun yanında yılda bir gün toplanırlar, geceye kadar onun yanında saç kestirmek, itikâfa girmek, kur-ban kesmek suretiyle tören yaparlardı.

Ebu Talib de, Kureyş kavmi ile birlikte bu bayram için hazırlanmış ve Resûlullah Aleyhisselamın da bu bayramda kavminin yanında bulunmak üzere hazırlanmasını söylemişti.

Resûlullah Aleyhisselam bundan kaçınınca, Ebu Talib’in de, Resûlullah’ın âmelerinin (halalarının) da Resûlullah’a son derece kızdıklarını gördüm.

Halaları:

‘İlahlarımızdan yüz çevirmek demek olan bu davranışından dolayı, senin bir felakete uğramandan korkuyoruz!’ diyerek o kadar ısrar ettiler, o kadar üzerine düştüler ki, Resûlullah Aleyhisselam yanlarına düşüp gitmek zorunda kaldı.

Allah’ın dilediği kadar bir müddet orada gaip olup görünmedi. Sonra, korkudan benzi sararmış bir halde dönüp yanımıza geldi. Halaları:

‘Senin başına ne felaket geldi?’ diye sordular. O da: ‘Bana cin dokunmasından korkuyorum!’ dedi. Halaları:

‘Allah, seni şeytanla mübtelâ kılmaz! Sende, iyi haslet ve meziyetler var. Söyle bakalım, görmüş olduğun şey nedir?’ dediler.

Resûlullah:

‘Ben, bu putun yanına yaklaşınca, beyaz ve uzun boylu bir adam peyda olup, bana ‘Ey Muhammed! Gerine dön! Sakın ona el sürme!’ diyerek bağı-rıyordu!’ dedi.

Artık, kendisine peygamberlik gelinceye kadar, onların bayramına ve törenine katılmadı.”517

516 İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ, 2/54, İbn Sa’d, 1/154, Ebu Nuaym, Delâil, 1/169, Beyhakî, Delâil, 2/35, İbn Cevzî, 1/133, İbn Seyyid, 1/42.

517 İbn Sa’d, 1/158, Ebu Nuaym, Delâil, 1/187, İbn Cevzî, 1/38-39, İbn Seyyid, 1/45, Zehebî, Târîh, s. 80-81, Suyutî, Hasâis, 1/221-222, Halebî, 1/200-201.

5. Hz. Ali’nin, Peygamberimiz Aleyhisselamdan bizzat işitip bildirdiğine göre, Peygamberimiz Aleyhisselam buyurmuşlardır ki:

“Ben, Cahiliye devri insanlarının işledikleri bir şeyi işlemeye iki kere teşebbüs etmiş isem de, Yüce Allah, işlemek istediğim şeyle benim arama girip beni ondan alıkoydu.

Bundan sonra, Yüce Allah beni peygamberlikle şereflendirinceye kadar hiçbir kötü şeye teşebbüs etmedim!”518

İki kere yapmaya teşebbüs edip alıkonulduğum şey de şu idi:

“Bir gece, Mekke’nin yukarı taraflarında, Kureyş’ten bir veya birkaç gençle birlikte kendi koyunlarımızı otlatıyordum.

Arkadaşıma:

‘Eğer koyunuma bakarsan, ben de diğer gençler gibi, Mekke’ye gidip gece konuşmalarına katılayım’ dedim.

Arkadaşım:

‘Olur. İstediğini, yap!’ dedi.

Ben, bu arzumu yerine getirmek üzere, yola çıktım.

Mekke evlerinden ilk evin yanına vardığım zaman, defler, düdüklerle ıslık çalındığını işittim.

‘Nedir bu?’ diye sordum.

‘Filan erkek, filanca kadınla evleniyor!’ dediler. Hemen, oturup onlara bakmaya başladım.

Derken, Yüce Allah kulaklarımı tıkadı, uyuyakaldım. Beni ancak güneşin sıcaklığı uyandırabildi!

Hemen, dönüp arkadaşımın yanına geldim. ‘Ne yaptın?’ diye sordu.

‘Hiçbir şey yapmadım!’ dedim. Sonra da başımdan geçeni ona anlattım. Başka bir gece, yine, arkadaşıma aynı şekilde ricada bulundum. O da: ‘Olur. Dilediğini, yap!’ dedi.

Yola çıkıp Mekke’ye geldiğimde, şu geçen gece Mekke’ye geldiğim zaman işittiğimin aynısını işittim.

Hemen, oraya çöküp bakmaya başladım.

518 İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ, 2/58, Buhârî, Târîh, 1/130. Taberî, Târîh, 2/196. Ebu Nuaym, Delâil, 1/186, Beyhakî, Delâil, 2/33, İbn Seyyid, 1/44, Zehebî, Târîh, s. 79, İbn Kesîr, Bidâye, 2/287, Ýbn Hacer, Metâlib, 4/178, Suyutî, Hasâis, 1/219.

Derken, Yüce Allah kulaklarımı tıkadı.

Vallahi, beni ancak güneşin sıcaklığı uyandırabildi!

Uyanınca, hemen, arkadaşımın yanına döndüm. Başımdan geçeni ona anlattım.

Bundan sonra, Yüce Allah beni peygamberlikle şereflendirinceye kadar hiçbir kötü şeye teşebbüs etmedim.”519

6. Kureyş müşriklerinin, putları olan Lât ve Uzzâ’ya geceleri taptıktan sonra yatmayı âdet edindikleri sıralarda, Peygamberimiz Aleyhisselamın, zevcesi Hz. Hatice’ye “Ey Hatice! Vallahi, ben hiçbir zaman Lât’a tapmam! Vallahi, ben hiçbir zaman Uzzâ’ya tapmam!” dediğini ve Hz. Hatice’nin de “Boşver Uzzâ’yı Muzzâ’yı!” diye karşılık verdiğini komşusunun işitmiş olduğu rivayet edilir.520

İbn İshak (85-151 Hicrî) der ki:

Resûlullah Aleyhisselam; erlik çağına erinceye kadar, mertlik ve insan-lıkça, kavminin en üstünü; ahlâkça en güzeli; soy sop itibarıyla en şereflisi; komşuluk haklarını en çok gözeteni; akıl ve uslulukça en büyüğü; doğruluk ve doğru sözlülükte en başta geleni; eminlik ve güvenilirlikte en büyüğü; kötülükten, insanları alçaltan huylardan da, insanların en uzak bulunanı idi.

Yüce Allah, bütün iyi haslet ve meziyetleri onda toplamıştı. Bunun için; kendisi, kavmi arasında ‘el-Emîn’ adıyla anılırdı.”521

Peygamberimiz Aleyhisselamın Hılfu’l-fudûl’e