• Sonuç bulunamadı

Kur’ân-ı Kerîm’in En Büyük ve En Devamlı Mucize Oluşu

Peygamberimiz Aleyhisselam:

“Peygamberlerden hiçbir peygamber yoktur ki, ona insanların iman etmek zorunda kaldığı mucizelerin bir benzeri verilmemiş olsun!

Bana verilen mucize ise, Allah’ın bana vahyettiğidir, Kur’ân’dır! Bunun için, Kıyamet günü, peygamberlerin en çok ümmetlisi ben olaca-ğımı umarım!” buyurmuştur.399

Her peygamberin, zamanına göre peygamberlik dâvâsını isbatlayacak bazı harikulâdeleri, mucizeleri vardır; asânın yılana çevrilmesi gibi.

Musa Aleyhisselamın zamanında sihir yaygındı. Bunun için, Musa Aleyhisselam sihirden daha üstün ve baskın olan bir mucize getirip, muha-taplarını iman etmek zorunda bıraktı.400

İsa Aleyhisselamın zamanında tıp (doktorluk) yaygın ve üstündü. Bunun için, İsa Aleyhisselam, doktorluktan daha üstün ve baskın olan bir mucize getirdi: Ölüyü diriltti.

Muhammed Aleyhisselamın zamanında ise, fesahat ve belagat yaygın-dı.401 Bunun için, Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam kavmine, bir fesahat ve belagat mucizesi olan Kur’ân-ı Kerîm’i getirdi.

Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselamdan önceki peygamberlerin mucizeleri kendilerinin vefatlarıyla sona ermiş, onları o zaman hâzır bulu-nanlardan başkaları da görmemişlerdir.

Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselamın mucizesi olan Kur’ân-ı Kerîm ise, Kıyamet gününe kadar devam edecektir.402

Önceki peygamberlere verilen mucizelerin benzerleri ya sûretçe, ya da hakikatçe, kendilerinden öncekilere de verilmiş bulunuyordu.

398 Suyutî, İtkân, 1/67.

399 Ahmed b. Hanbel, 2/451, Buhârî, Sahîh, 6/97, Müslim, 1/134, Zehebî, Târîh, s. 543.

400 Aynî, 20/13, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, 9/5.

401 Kurtubî, 1/77-78, Aynî, 20/13, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, 9/5.

Kur’ân-ı Kerîm mucizesinin benzeri ise, daha önce hiçbir peygambere verilmemiştir.403

Kur’ân-ı Kerîm; yalnız fesahat ve belagat yönünden değil, her yönden de bir benzeri daha ortaya konulamayacak bir mucizedir.

Yüce Allah, bu gerçeği Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle açıklar:

“(Ey Resûlüm!) de ki: Andolsun, insanlar ve cinler, şu Kitabın benzerini vücuda getirmek üzere biraraya toplansa ve birbirlerine yardımcı da olsa-lar, yine de onun benzerini getiremezler!

Şanıma andolsun ki, Biz bu Kur’ân’da, insanlar için her mânâda nice türlüsünü açıklamışızdır.

İnsanların pek çoğu ise, kâfirlikte ayak dirediler.”404

Ebu Ubeyd’in bildirdiğine göre; bir çöl Arabı, bir zâtı “Fasda’ bimâ tü’meru ve a’riz ani’l-müşrikîn=Şimdi, sen, sana emrolunanı açığa vur! Müşriklerden yüz çevir!” (Hicr: 94) âyetini okurken işitince, hemen sec-deye kapanır ve:

“Ben, onun fesahatından dolayı secde ettim!” der. Başka birisi de:

“Felemmestey’esû minhü halesû neciyyâ=Vaktâ ki, ondan umutlarını kestiler, fısıldaşarak bir yana çekildiler” (Yûsuf: 80) âyetini bir adamdan işitince:

“Ben şehadet ederim ki; bu sözün benzerini bir yaratık söylemeye güç yetiremez!” demiştir.

Bir cariyeden dinlediği kelamın fesahatına hayran olarak:

“Allah aşkına, sen ne kadar da fesahatlısın!” demekten kendini alama-yan Asmaî’ye, cariye:

“‘Ve evhaynâ ilâ ümmi Mûsâ en erdıîhi fe izâ hıfti aleyhi fe elkîhi fi’l-yemmi ve lâ tehâfî ve lâ tahzenî. İnnâ râddûhü ileyke ve câilûhü mine’l-mürselîn=-Mûsâ’nın anasına: ‘Onu, emzir. Sana onun hakkında bir tehlike gelince, kendisini denize bırak. Korkma. Kederlenme. Çünkü Biz, onu yine sana geri döndüreceğiz. Hem onu peygamberlerden biri de yapacağız’ diye vahyettik’ (Kasas: 7) kavlinden sonra, şu benimki bir fesahat mı sayılır?” demiştir.

Gerçekten de bu bir tek âyette; iki emir, iki nehiy, iki haber ve iki müjde birleştirilmiştir.405

403 İbn Hacer, Fethu’l-bârî, 9/5, Kastallânî, İrşâd, 7/529.

404 İsrâ, 88-89.

Peygamberimiz Aleyhisselamın mucizesi sadece Kur’ân-ı Kerîm’den ibaret bulunmadığı ve daha birçok mucizeleri olduğu halde, hadis-i şeriflerinde yalnız Kur’ân-ı Kerîm’i anmakla yetinmeleri, onun mucizelerinin en büyüğü ve en yararlısı oluşundan; dine daveti, delil ve hücceti hâvi bulunuşundan; Kıyamet gününe kadar, hâzır ve gaip, herkesin ondan yararlanışındandır.406

Kur’ân-ı Kerîm’e Kur’ân isminin verilişi; ilahî Kitablar arasında, Kitabların, belki bütün ilimlerin semerelerini içinde toplamış olduğu içindir. Nitekim, Yüce Allah:

“Ve tafsîle külli şey’in=Her şeyin tafsilidir;” (Yûsuf: 111),

“Tibyânen li külli şey’in=Her şeyin apaçık bir beyanıdır” (Nahl: 89) buyurmuştur.407

Peygamberimiz Aleyhisselam da: “Bana, Tevrat yerine es-Sebi’ verildi. Zebur yerine Miun verildi.

İncil yerine Mesâni verildi.

Mufassallar da fazla olarak verildi” buyurmuştur.408

Kur’ân-ı Kerîm’in sûreleri, âyetlerinin çokluğuna göre dörde ayrılır: 1) Tuvel,

2) Miun, 3) Mesani, 4) Mufassal.

Bakara, Âl-i imrân, Nisâ, Mâide, En’âm, A’râf ve Yûnus sûrelerine uzun-luklarından dolayı “Seb‘u’t-tuvel=Yedi uzunlar” denir.

Kur’ân-ı Kerîm’in yüzden fazla veya yüze yakın âyetli; Berâe (Tevbe), Nahl, Hûd, Yûsuf, Kehf, İsrâ, Enbiyâ, Tâhâ, Mü’minûn, Şuarâ ve Sâffât sûrelerine ise Miun (Yüz âyetliler) denir.

Miun sûrelerinden sonra gelen ve yüzden az âyetli sûrelere Mesani denir.409

Kur’ân-ı Kerîm’in yüzden az âyetli Mesani sûrelerini sık sık takip eden ve araları Besmele ile ayrılmış bulunan kısa sûrelerine Mufassal sûreler;

406 Aynî, 20/13.

407 Râgýb, s. 402.

408 Ahmed b. Hanbel, 4/107, Beyhakî, Delâil, 5/475, Taberânî’den naklen Aliyyü’l-Müttakî, Kenzu’l-um-mâl, 1/572, Zerkeşî, 1/244, 258.

ve bunların uzunlarına uzun Mufassallar, orta uzunlukta olanlarına orta Mufassallar, daha az âyetli olanlarına kısa Mufassallar denir.410

Hakikat ehline göre; Kur’ân-ı Kerîm bütün hakikatleri kendisinde topla-yan ledün ilminin de icmali ve özetidir.411

Hz. Ömer’in “ilimle dolu dağarcık!” diyerek takdir ettiği,412 Ashab-ı Kiramdan Abdullah b. Mes’ud:

“İlim isteyen, Kur’ân’ı incelesin! Çünkü, öncekilerin de sonrakilerin de ilmi onun içindedir!” demiştir.413

Abdullah b. Mes’ud’un da “Kur’ân’ın ne güzel tercümanıdır!” diyerek takdir ettiği ve ilminin çokluğundan dolayı Bahr (deniz) diye anılan414

ve Hz. Ömer tarafından da müşkil meselelerde çağırılıp görüşü alınan415

Abdullah b. Abbas da:

“Eğer bana ait deve dizbağları yitecek olsa, muhakkak orada, Yüce Allah’ın Kitabında bulurum!” demiştir.416

Kur’ân-ı Kerîm’in Mushaf Haline Getirilişi