• Sonuç bulunamadı

Kur’ân-ı Kerîm’de Demir

Belgede Türk kültüründe demir (sayfa 82-92)

D. Araştırma Konusunda Yapılan Çalışmalar

1.3. Türkler Dışındaki Çeşitli Toplumlarda Demirin Maddî Unsur Olarak

1.3.1. İlkel Toplumlarda Demir

1.3.2.2. Kur’ân-ı Kerîm’de Demir

Kur‟ân-ı Kerîm‟de demir ve demirciliği geniĢ kapsamlı anlatan beĢ sûre vardır. Bu sûrelerin dıĢındaki dört sûrede de demirden nesnelerin adlarına ve kullanıldığı yerlere değinilmiĢtir.

Kur‟ân-ı Kerîm‟deki bu sûrelerden biri Hadîd sûresidir ve “Hadîd”; Arapça‟da “demir” demektir. Bu sûrenin demiri anlatan kısımları, 25. âyetindedir ve bu âyet “Elmalılı Hamdi Yazır Meali”ne göre Ģöyledir:

“And olsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanları adaleti yerine getirmeleri için beraberinde kitabı ve ölçüyü indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah‟ın dinine ve peygamberlerine görmeden yardım edenleri belirlemesi içindir. ġüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.”93

Elmalılı Hamdi Yazır, “Hadîd sûresinin 25. âyeti”nin tefsîrini Ģöyle yapmıĢtır: “Bu âyette hem güç sembolü olan, hem de insanlara çeĢitli faydalar sağlayan demirin bir nimet olarak yaratıldığından söz edilmektedir. „Ġndirme‟ anlamına gelen kelime, Zümer 39/ 6. âyetinde olduğu gibi „yarattı, lutfetti, insana onu kullanabilme yeteneğini ilham etti‟ anlamındadır. Âyetin üslûbundan, Allah‟ın dinine ve peygamberlerine yardım eden, hak ve adaleti ayakta tutmak isteyenlerin bu gayelerini gerçekleĢtirebilmek için demirle sembolize edilen maddî güce ve siyasî otoriteye sahip olmaları gerektiği anlaĢılmaktadır. Kimyasal element olarak birçok bileĢiği bulunan ve değiĢik endüstri kollarında önemli iĢlevleri olan demir, metaller arasında da kullanımı en yaygın ve en ucuz olanıdır. Bir bütün olarak yerküreyi meydana getiren elementler arasında yaklaĢık üçte birlik oranla ilk sırayı tutan demirin güneĢte ve baĢka yıldızlarda da bolca bulunduğu tesbit edilmiĢtir. Teknolojinin geliĢmesinde demirin tuttuğu yeri özellikle modern çağın insanı, günlük hayatının hemen her adımında yaĢar ve hisseder. Hayatı kolaylaĢtıran pek çok ürün demire dayalı olduğu gibi, gerek beĢerî zaafların vahĢete dönüĢmesinden ibaret olan haksız saldırılarda, gerekse varlığını koruma amacıyla bunlara karĢı koymada, gerek yıkmada gerekse yapmada demir, insanın asırlardan beri vazgeçemediği unsur olagelmiĢtir. Kısacası demirin kontrollü kullanımı insanlık için büyük yararlar, kontrolsüz kullanımı ise büyük tehlikeler taĢıyan bir madde olduğu gibi bu özellikleri taĢıyan baĢka nesneleri ve imkânları da güçlü bir biçimde temsil eden bir örnektir. BaĢka elementlerle birleĢmiĢ durumda pek çok mineralde de bulunan demir, insan vücudu bakımından özel bir öneme haizdir. Ġnsan vücudunda demir eksikliğinin yol açtığı kansızlık, en sık rastlanan kansızlık tipidir. Demirin özellikleri ve insan hayatındaki önemiyle ilgili bu ve benzeri bilgiler ıĢığında âyetin

„Onda büyük bir güç ve insanlar için yararlar vardır.‟ diye tercüme edilen kısmı daha iyi anlaĢılabilmektedir.”94

Elmalılı‟nın bu tefsîrinden yola çıkılarak, “indirme‟” anlamına gelen kelimenin “yarattı, lutfetti, insana onu kullanabilme yeteneğini ilham etti.‟ anlamında kullanılmıĢ olabileceği gibi; yine yaratılmıĢ olan demirin gök kaynaklı olarak yeryüzüne indirilmesi anlamında kullanılmıĢ olabileceği de muhtemeldir. Nitekim Eski Dünya‟daki erken dönem insanının tarihi kaynaklara ve metalürji kaynaklarına göre ilk meteorik kaynaklı demiri iĢlemeye çalıĢtığı bilinmektedir. Uzay bilimlerine göre; meteorik kaynaklı demir; uzaydan gelmiĢtir. Bu açıdan bakıldığında âyette geçen ifadeler, bilimsel verilerle örtüĢmektedir.

Demirde büyük bir gücün ya da kuvvetin olduğu ve birçok faydasının bulunduğu da yine metalürjide ve tıpta ispatı mümkün tartıĢmasız konulardır. Elmalı, bu konuda;

“Demirdeki kuvvetli darbenin ve çetin azabın olmasının çelik silahlarla ve harp aletleriyle alakalıdır. Nitekim demir, her türlü sanat ve zanaatta kullanılan bir madendir. Mezarlar demirle kazılır, Ģehirler onunla kurulur. Yiyecek de giyecekle onunladır. Dünyada demir olmasaydı dünya iĢleri bozulurdu. Öyle ki dünyada demir iĢleri günden güne artmıĢ ve insanlık demir çemberle kuĢatılmıĢtır. Dereler, tepeler demir makinelerden savrulan dinamit ateĢleriyle parça parça olmuĢtur. Gökte uçan uçaklar dahi demirdendir. Hac sûresinin 21. âyetinde „Onlar için bir de demirden kamçılar (topuzlar) vardır.‟ ifadesinden de demirin güç unsuru olduğu anlatılmaktadır.” demiĢtir.95

Kur‟ân-ı Kerîm‟de Hadîd sûresinin 25. âyetine benzer ifadeler, ġurâ sûresinin 17. âyetinde “Allah kitabı ve mizanı hak olarak indirendir.” ve Rahman sûresinin 7. âyetinde “Göğü Allah yükseltti ve mizanı o koydu.” ifadeleriyle benzemektedir. Fahreddin Razî de tefsirinde bu benzer âyetlerden hareketle, kitab ve mizan ile demir arasındaki bağı Ģöyle açıklamıĢtır:

“Sorumluluğun alanı ikidir. Biri layık olanı yapmak, diğeri ise layık olmayanı terketmektir. Layık olan fiil, nefisle ilgili olandır; bu da ilim ve bilgidir. Bedene ait olanlar ise aletler ve organlardır. Bedenî fiillerden layık olanı yapma hususunda kendine baĢvurulacak Ģey de mizandır. Mizan, adaletin zulümden, fazlanın noksandan kendisiyle seçildiği Ģeydir. Demirdeki kuvvet ve Ģiddet de yaratıkları layık olmayan fiillerden zorla menetme vasıtasıdır. Kısacası kitap, nazarî kuvvetlere; mizan, âmelî kuvvetlere, demir de layık olmayan Ģeyin ortadan kaldırılmasına iĢarettir. Dostlarla muamelede eĢitlik; düĢmanlarla muamelede kılıç ve demir ile mizân mümkündür. Kendi haklarına insaflı;

94 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Elmalılı Hamdi Yazır Tefsîri, Ankara,2013, Hadîd- 57. Sûre. 95

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur‟ân Dili, (SadeleĢtiren: Ġsmail Karaçam vd.), Ġstanbul, 1993, C. 7, ss. 436-438.

baĢkalarının haklarına insafsız olan zalimlere karĢı da kuvvet ve demir lazımdır. Ġnsan Ģeriat makamındaysa ve bu makam nefs-i emmâre (kötülüğe sürükleyen nefis) makamıdır. Bunda ise nefsi terbiye için ağır bir riyazet (nefse karĢı koyma) ve kararlıkta mücahade demiri lazımdır. Ġnad ve kibir sahibi olan insanların demirle yeryüzünden kovulması gerekir. Din; amel, bilgi ve ahlaktır. Bunlar da usul ve mizan ile olur. Bu iki yolu terkedenler ise demirle terbiye edilir. ġurâ sûresinin 17. âyetinde yer alan kitab, Allah‟ın Kur‟ân‟da zikrettiği adalet ve insafı gerektiren hükümlere iĢarettir. Mizân da insanları o adalet ve insafı yerleĢtiren hükümlere doğru götürmenin alametidir ki bu, hükümetlerin iĢidir. Demir de inad edenleri kuvvet ve kılıçla yola getirmenin lüzumuna delildir. Kitaba sahip olan âlimlerin dereceleri, kılıca sahip olan âmirlerin derecelerinden yüksektir.”96

Fahreddin Razî‟nin bu açıklamaları, demirin dünyada hem maddî, hem toplum düzenini sağlayıcı bir nesne olduğuna iĢaret etmektedir. O‟nun bakıĢ açısıyla demir; zalimlerin zulmünden, ahlaksızlıktan, amelsizlikten ve tüm kötülüklerden insanoğlunu koruyucu unsur olarak yeryüzüne gönderilmiĢtir.

Kur‟ân âlimlerinden Seyyid Kutub ise Hadîd sûresindeki “Demiri indirdik.” ifadesinden hareketle fikirlerini Ģöyle dile getirmiĢtir:

“Âyette geçen „çetin demiri indirdik‟ ile Kur‟ân‟ın bir baĢka yerindeki „ve size hayvanlardan sekiz çift indirdi.‟ ifadesi aynıdır. Her ikisi de Allah‟ın eĢya ve hadiseyi yaratılıĢındaki irade ve takdirine iĢaret etmektedir. Kitap ve mizan nasıl indirilmiĢ ise Allah‟ın yarattığı her Ģey de bu kitap ve mizan gibi takdir buyurulmuĢtur.” Seyyid Kutub‟un bu görüĢleri ve Hadîd sûresinin demirle ilgili âyeti bizde de, demirin dünyadaki düzeni sağlayıcı unsur olarak seçilmiĢ bir maden olduğunu düĢündürmüĢtür. Nitekim baĢka bir söyleminde Kutub, Allah‟ın çetin demiri indirmesinde, demirin harp ve sulh gücü olmasını ve insanlar için çeĢitli faydalar sağlamasını istediğine dikkat çekmiĢtir.97

Öyle ki bugün de insanlık tarihi, her yönüyle demir üzerine kurulmuĢtur. Kur‟ân-ı Kerîm‟de bir sûrenin demir adıyla anılması, içeriğinde demirden bahsedilmesi ve diğer madenlerin bu konuma sahip olmaması da önemli bir ayrıcalıktır. Beraberinde bu sûrenin dıĢındaki baĢka sûrelerde de demirden, demircilik mesleğinden ve bu mesleğin toplumlarda bıraktığı etkiden bahsedilmektedir.

Kur‟ân-ı Kerîm‟in “Enbiyâ” ve “Sebe” sûrelerinden Hz. Dâvud‟un zırh yaptığı, Kur‟ân-ı Kerîm‟in farklı bölümlerinde ise; Hz. Âdem‟in çiftçi, Hz. Nûh‟un marangoz, Hz. Ġdris‟in terzi ve Hz. Mûsa‟nın çoban olduğu bilinmektedir. Kuran‟daki bu

96

E. M. H. Yazır, a.g.e. b, ss. 436-438.

bilgilerden hareketle peygamberlerin; Allah‟ın elçiliğini yaparken kendi ve ailelerinin geçimlerini sağlamak için emek harcadıkları, bu yönleriyle halklarına yük olmadıkları ve bu hayat felsefeleriyle onlara örnek teĢkil ettikleri söylenebilir. Nitekim Hz. Davud mesleğini icra eden demircidir, kraldır ve bir peygamberdir.

Kur‟ân-ı Kerîm‟de ve diğer kutsal kitaplarda demirle ilgili bölümlerin birçoğunda anlatılan peygamber, Museviliğin temsilcisi Dâvûd peygamberdir. Kur‟ân-ı Kerîm‟deki “En‟âm, 84. âyet”e göre Hz. Dâvûd, Hz. Nûh ‟un soyundan gelmektedir ve Ġsrâiloğullarına peygamber olarak gönderilmiĢtir. Aynı zamanda MÖ 907‟de doğan, yetmiĢ yaĢında iken vefat eden ve Yahuda beyliğinden olan Hz. Dâvûd (David) Ġsrailoğullarının en ünlü kralıdır. Kur‟ân‟da, Allah‟ın Dâvûd‟a peygamberliğin ve Zebur‟un dıĢında, “Bakara, 251. âyeti”nde geçen sâlih amel dediği, güzel ve faydalı iĢleri yapmayı da lutfettiği söylenmektedir. Bu faydalı iĢlerden biri demirle ilgili olandır. Nitekim Kur‟ân‟da “Enbiyâ sûresi”nin 80. âyet”inde Hz. Dâvûd‟u kastederek “Ona sizin için zırh yapmayı öğrettik ki savaĢ darbelerinden sizi korusun. Artık Ģükredecek misiniz?” Ģeklinde geçen cümle Ġsrâiloğulları için söylenmiĢtir. Tarih kaynaklarında98

Hz. Dâvûd (David)‟un savaĢçı kiĢiliğiyle birçok toprak kazanarak Yahudi Tarihi‟nin en büyük krallığını kurduğu, bu krallığı kırk yıl yönettiği, putperest komĢu ülkeleri olan Amelikler ve Kenanlılar ile savaĢarak onları yenilgiye uğrattığı ve Kudüs‟ü ülkesine kattığı söylenmektedir. Bu savaĢlarda onu baĢarılı kılan, üstün yetenekleri ile kutsal kitaplarda bahsedildiği üzere kendi yaptığı ve nasıl yapıldığını öğrettiği demirden zırhlardır.

“Sebe sûresi” 10. ve 11. âyet”lerinde de Hz. Dâvûd‟dan bahsedilmektedir. Elmalı Hamdi Yazır Meali”ne göre âyetler Ģöyledir:

“Andolsun biz Dâvûd‟a tarafımızdan müstesna bir lütufta bulunduk. „Ey dağlar! KuĢların eĢliğinde onunla birlikte tesbih edin‟ dedik. „Bütün vücudu örtecek zırhlar yap, iĢçilikte de ölçüyü tuttur diye demiri ona yumuĢattık. Salih âmel iĢleyin. Çünkü ben sizin yaptıklarınızı görürüm.‟ diye vahyettik.”99

Âyette geçen “Demiri ona yumuĢattık.” ifadesi açıklanırken birçok tefsîrde100

, Allah‟ın lütfuyla demirin Hz. Dâvûd‟un elinde ateĢte eritmeksizin mum veya çamur gibi

98 Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Paul Johnson, Yahudi Tarihi, (çev. Filiz Orman), Ġstanbul, 2001;

David B. Ruderman, Erken Modern Dönem Yahudi Tarihi, (çev. Lizet Deadato), Ġstanbul, 2013.

99 E. M. H. Yazır, a.g.e. a, 2013., Sebe‟- 34. Sûre. 100

Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Ġmam Ġbn Cerir et Taberi, Taberî Tefsiri; Ġbn Atiyye, El- Muharreru‟l-Veciz fi Tefsiri‟l-Kitabi‟l-Aziz.; Fahruddin Er-Râzi,Tefsîr-i Kebîr Mefâtihu‟l-Gayb.; Bu tefsirleri içine alan ve baĢka birçok tefsirin de toplandığı kitap: Ġbn Kesir, Hadislerle Kur‟ân-ı Kerim Tefsiri, (çev. Bekir Karlığa/ Bedreddin Çetiner), Ġstanbul, 2001,16 cilt.

oluverdiği ve çekiç gibi âletler kullanma ihtiyacı duymadan demire istediği biçimi verebildiği belirtilmektedir. Ayrıca Dâvûd peygambere verilen “demiri avucunda yumuĢatma” mucizesi ve âyette bahsedilen zırhın, “küçük demir halkaların birbirine eklenerek yapılması” belki de insanlığa, demiri eritip ona istenilen Ģekli verebileceğini söylemenin bir diğer Ģeklidir. Nitekim insanoğlu Hz. Dâvûd‟tan önce demiri eritmiĢ, Hz. Dâvût‟tan sonra erittiği demire Ģekil vermiĢ, onu çelikleĢtirmiĢ ve endüstrileĢtirmiĢtir.

Allah‟ın kudretine göre Davud‟un demiri kızdırmadan ve dövmeden bal mumu gibi dilediği Ģekle koyuvermesi mümkündür. Elmalı da bu konuda Ģunları söylemiĢtir: “Çünkü görülüyor ki ateĢte öyle yumuĢuyor, öyle çözülüyor ki, yazı yazılan mürekkep haline geliyor. O halde aklı baĢında olanlardan kim onu ilahî kudrete göre uzak görür? Gerçi bazı insanlar bundan maksadın, ateĢ ile alet kullanmakla demir eritmeyi buldu ve ortaya çıkardı demek olduğu kanaatine varmıĢlardır. Fakat bu doğru değildir. Demirin bulunması ve eritilmesi daha eski olmalıdır. Fakat onu mum gibi dilediği Ģekle koyarak elbise dokuyacak derecede hassas sanayi uygulamak Davud‟a nasip olmuĢ bir sanattır.”101

Seyyid Kutub, Hz. Davud‟un demiri yumuĢatmasıyla ilgili olayın Allah‟ın kudretiyle bir mucize olduğunu söyler. Ona göre “Bol bol zırhlar yap, dokumasını sağlam yap.” âyetinde ise aslında Hz. Davud‟dan saç levhaları, eliyle bükecek Ģekilde ince, yumuĢak ve iç içe geçirerek, sonra bunların hepsini birleĢtirerek içine ok sirayet etmeyecek Ģekilde sağlam yapması istenmiĢtir. Sonuçta bütün bu meziyetler Allah‟ın ilham ve öğretmesiyle mümkün olmuĢtur.102

“Enbiyâ sûresi 80. âyeti”ndeki “Biz ona sizin için savaĢınızın Ģiddetinden korumak için giyecek sanatını öğrettik.” ve “Zırh yapmayı öğrettik ki savaĢ darbelerinden sizi korusun.” ifadelerinden bu sanatın daha sonrakilere (Hz. Muhammet ümmetine) miras kaldığı anlaĢılmaktadır.103

Burada zırh yapmayı öğretmenin hikmeti muhtemelen, insanın yine insana karĢı korunması olduğu düĢünülmüĢtür. Ayrıca, Hz. Dâvûd‟un yumuĢattığı demirden bütün bedeni örtecek zırhlar yaparken amacı, savaĢta kendini ve askerlerini koruma altına almak olmalıdır. Ve bu zırhları bir kral olarak kendi el emeği ile yapması ve kendi askerlerine giydirmesi de sosyo-kültürel açıdan değerlendirilmesi gereken bir davranıĢtır.

101 E.M. H. Yazır, a.g.e. b, 2013, Hadid 57. Sûre.; E. M. H. Yazır, a.g.e. b, 1993, ss. 436-438. 102

S. Kutub, a.g.e. b, 1993, ss. 109-111.

Elmalılı Hamdi Yazır “Enbiyâ ve Sebe‟ sûreleri”nin tefsîrinde Dâvûd‟un mahâretini kılıç imalinde de kullanabileceğini; ancak onun, hücum silâhı değil; müdâfaa silâhı yapmayı tercih ettiğini söylemiĢtir. Ona göre, Allah‟ın bu sûrelerde bu sanatı övmesi demircilik için çok önemlidir. Ayrıca Enbiyâ sûresinde “SavaĢınızın Ģiddetinden sizi korumak” Ģeklinde geçen ifade de silahların korumaya yönelik olduğu Ģeklindedir. Tam bunlar için bu silahları yapanlar, kılıç vs. gibi saldırı silahı yapanlardan daha hayırlıdır. Dünyada fazla bir silah buluĢu yapan ve onu kullanmasını bilenler insanığa bir bakımdan yararlı iseler, ondan korunma vasıtasını bulanlar barıĢa ve iyiliğe hizmet ettikleri için daha çok yararlıdırlar.104

Bu tercih; Hz. Dâvûd‟un peygamber olmasından kaynaklanmıĢ olmalıdır. Nitekim peygamberler, toplumda düzeni sağlayan ve barıĢı temsil eden insanlardır.

Kur‟ân-ı Kerîm‟de demirden bahseden Hadîd, Enbiyâ ve Sebe‟ sûrelerinin dıĢında Kehf sûresinin 84. ve 98. âyetleri arasında da Zülkarneyn‟in iki dağ arasında demir külçelerini eritmesinden bahsedilmektedir. Bu sûrenin 95. ve 98. âyetleri arası Elmalı Hamdi Yazır Meali‟ne göre Ģöyledir:

“Zülkarneyn, „Rabbimin bana verdiği (imkân ve kudret sizin vereceğiniz vergiden) daha hayırlıdır. ġimdi siz bana gücünüzle yardım edin de sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım.‟ dedi. “Bana, (yeterince) demir madeni (kütleleri) getirin. Ġki yamacın arasındaki boĢluğu (dağlarla) bir hizaya getirince körükleyin. Demiri eritip kor (gibi) yapınca da bana erimiĢ bakır getirin, bunun üzerine boĢaltayım, dedi. Artık onu ne aĢabildiler ne de delebildiler. Zülkarneyn dedi ki: „Bu Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaad‟i (kıyametin kopma vakti) gelince onu yerle bir eder. Rabbimin vaad‟i de gerçektir‟ dedi.”105

Kehf sûresinin 84. âyetinden 98. âyetine kadarki bölümlerinden hareketle Zülkarneyn‟in mucizesi olarak; iki zamanın hâkimi olduğu ve üç yolculuk yaptığı söylenebilir. O, batıya, doğuya ve doğuda iki dağ arasına gitmiĢtir. Zülkarneyn bu yolculuklarının ilkinde cehalete batmıĢ bir topluma, ikincisinde “vahye muhatap bir toplum”a, üçüncüsünde ise “lisanı olmayan ve Yec‟üc ile Mec‟üc saldırısına uğrayan bir topluma” gitmiĢtir. Zülkarneyn‟in, doğuya gittiği yolculukta karĢılaĢtığı kavime yol göstericilik yaptığı anlaĢılmaktadır. Bu kavimin önünde hemen hiç söz anlamayan bir baĢka kavim vardır ki Ye‟cûc ve Me‟cûc bu yere saldırmaktadır. Zülkarneyn‟den Ye‟cûc ve Me‟cûc‟un saldırılarına uğrayan bu toplum; kendisinden iki kavim arasına bir

104 E. M. H.Yazır, a.g.e.a,1993, ss. 354-355; E. M. H. Yazır, a.g.e. b, 2013, Enbiyâ- 21. ve Sebe‟- 34.

Sûreler.

set yapılmasını istemiĢ, karĢılığında vergi ödemeyi teklif etmiĢlerdir. Zülkarneyn vergiyi reddetmiĢ; insan gücüyle kendisine getirilen demir kütleleri ile dağın iki ucunu denkleĢtirmiĢ ve ateĢ yakıp körüklettirmiĢtir. Demiri bir ateĢ koru haline getirince de erimiĢ bakırı (Bazı tefsîrlerde106

Kehf sûresinde geçen bu bakırın eriyen zift olduğu söylenmiĢtir.) üzerine dökmüĢtür. Ye‟cûc ve Me‟cûc bu seti geçememiĢlerdir.

Seyyid Kutub, bir derbend ya da bir geçit olarak tasvir edilen bu setin yapımınn demiri kuvvetlendirmeye yönelik bir metot olduğunu söyler. Öyle ki bakırı demire karıĢtırmak da demirin katılığının ve mukavemetinin artmasına yönelik bir uygulamadır. Zülkarneyn‟in yaptığı bu seti, Ye‟cûc ve Me‟cûc aĢamaz ve böylece sûrede bahsedilen güçsüz kavim de saldırılardan korunmuĢ olur. Zülkarneyn peygamber de Allah‟ın bir elçisi olarak, Allah‟ın kendine lutfettiği kuvveti demir aracılığıyla yeryüzünün ıslahı için kullanmıĢ olur. Böylece de adaleti sağlama, güçsüzleri koruma ve onlara yardım etme gibi görevlerini de yerine getirir.107

Elmalı Hamdi Yazır, Tefsîri‟nde Ye‟cûc ve Me‟cûc‟un saldırgan bir toplumun temsilcileri olduğunu ve mazlum olan diğer toplumun onlara karĢı kendini koruyabilme gücüne sahip olmadıkları için Zülkarneyn‟den yardım istediklerini söylemektedir. Zülkarneyn ise, bu mazlumların kendilerini muhafaza edecekleri bilgi ve donanımla birlikte demirle bakırı kullanmayı öğretmiĢtir. Burada demirle ilgili olan husus; Zülkarneyn‟in Ye‟cûc ve Me‟cûc‟a karĢı demirden bir set yapmasıdır. Demirden yapılmıĢ bu set sayesinde saldırılardan korunan kavmin önü kıyamete kadar aĢılamayacaktır.108

Çok sağlam yapılan bu set; gücünü demirden almaktadır. Neden baĢka madenler değil de demir seçilmiĢtir, bu da üzerinde durulması gereken önemli bir husustur. Ayrıca Z. Tez, eski Türk söylencelerinde “Demir Kapı” diye geçen yerin bu set ya da yer olduğu hakkında bilgi vermiĢtir.109

Yukarıda bahsettiğimiz Kur‟ân-ı Kerîm‟in Kehf sûresine göre denilebilir ki, kıyamet alametlerinden biri, Ye‟cûc ve Me‟cûc kavimlerinin yeryüzüne dağılacak ve her tarafa küfür yayacak olmalarıdır. Bu varlıklar, çeĢitli mitolojilerde ve kültürlerde cüceler veya dev, Ģeytan, kavimler veya ülkeler olarak anılır. Yecûc ve Mecûc‟un muhtemelen Hz. Nuh‟un Yâfes isimli oğlunun soyundan olup yüzleri yassı, gözleri küçük, kulakları çok büyük, boylarının kısa olduğundan ve kalabalık nüfuslarıyla diğer

106 Süleyman AteĢ, Kur‟ân‟ı Kerîm Tefsîri, Ġstanbul, 1995, s. 1597. 107 S. Kutub, a.g.e. b, 1993, ss. 467- 470.

108

E. M. H. Yazır, a.g.e. b, 2013, Kehf-18. Sûre.

uluslar üzerinde korku oluĢturan doğu Asyalı topluluklar ve Moğol istilalarından mütevellit türetilmiĢ mitler ve anlatılardan ibaret olduğu düĢünülebilir. Öyle ki bu kavimlerin Kıyamet‟e yakın bir zamanda Zülkarneyn‟in yaptığı seddi delip dünyaya yayılacaklarına inanılır.110

Kur‟ân-ı Kerîm‟in Nahl sûresinin 81. âyetinde de savaĢlarda korunmak üzere kullanılan zırhlardan bahsedilmektedir. Âyet, Elmalı Hamdi Yazır Meâline göre Ģöyledir:

“Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlarda barınaklar var etti. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaĢta sizi koruyacak zırhlar verdi. ĠĢte böyle Allah müslüman olasınız diye üzerinizde olan nimeti tamamlıyor.”111

Elmalı Hamdi Yazır, tefsirinde Nahl sûresinin 81. âyetini ise Ģöyle açıklamıĢtır: “Ġnsanın en büyük düĢmanı insandır. Ġnsanın insanlara çektirdiği acılar; yırtıcı hayvanlardan, zehirli yılanlardan çektiği acılardan daha fazladır. Tüm bu söylenenlerden korunabilir; ancak insanlardan tam olarak korunmak mümkün değildir. Zırh vb. savunma araçları, insanın eski dönemlerde kendini hem cinslerinden koruyabilmek adına Allah‟ın bir lütfu olarak verilmiĢtir.”112

Bu âyetten ve Elmalı‟nın tefsirinden hareketle; savaĢlardaki zırhın Allah tarafından verildiğine iĢaret edilmesi, Hadîd sûresindeki “demirin indirilme” olayı paralellik göstermektedir. Aslında her iki âyet de demirin ilahî kaynaklı olduğuna iĢaret etmektedir.

Kur‟ân-ı Kerîm‟in İsrâ sûresinin 50. âyetinde “De ki: Ġster taĢ olsun; ister

demir.”; Mümin sûresinin 71. âyetinde “O zaman onlar boyunlarında demir halkalar ve

zincirler olduğu halde kaynar suda sürünecekler, sonra da ateĢte yakılacaklardır.”; İnsan

Sûresinin 4. âyetinde “ġüphesiz biz kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir

ateĢ hazırladık.” demirle ilgili ifadelere yer verilmiĢtir. Bu âyetlerde “demirden topuz,

Belgede Türk kültüründe demir (sayfa 82-92)