• Sonuç bulunamadı

1.2. Öteki Toplumun Sosyo-Ekonomik Hayatının Bozulmasına Yönelik Tenkitler

1.2.2. Eğlenceden sefahate öteki toplum

1.2.2.1. Kumar

Öteki’nin tüketim ahlakını belirleyen başlıca alışkanlıklarından biri kumardır. Gayr-i meşru hayatın maddî olarak insanı sarmalına aldığı kumar alışkanlığı, birbirini

tetikleyen kötü alışkanlıklar dizgesinin harekete geçmesine ve sefahatin insan hayatını bütün yönleriyle kuşatmasına sebep olur. Kumarın ve baloların eğlence olmaktan çıkarak bir tüketim ortamına dönüşüverdiğini, öteki’nin sosyo-ekonomik hayatını baltaladığını romanlardan rahatlıkla görebiliriz.

Acayib-i Âlem romanının seyahatçileri Suphi ile Hicabi, Rusya’da şahit oldukları Rus asilzadelerinin kumar oynama adetlerini hayretle karşılarlar. Rusya’da sefahat hayatının bir parçası olan kumar oynama alışkanlığı çok ciddi boyutlara ulaşmış, çok yaygınlaşmış ve yüksek miktarda paralarla oynanmaya başlamıştır. Ahmet Mithat Efendi, gençlik yıllarında hiç de yabancısı olmadığı bu sefahat âlemlerini yakından bildiği için tasvirlerle süsleyerek anlatır ve özellikle Rus kibarlarının sosyo-ekonomik güçlerinin yüksekliğinden kaynaklanan bu sefahat tutkusunun, başka ülkelerdeki sefahatlerle kıyas edilemeyecek kadar büyük olduğunu belirtir.

“… Rusya'da kibar için servetin nihayeti olmayıp bahusus kumar oyunları dünyanın hiçbir tarafına kıyas olunamayacak surette Rusya'da oynandığından ve bir oyunda beş yüz bin ruble yani bizim sikkece seksen, doksan bin lira birden kaybetmek veya kazanmak dahi mümkün olduğundan işte yalnız bu kumar sefahatine mukabil hatır ve hayale gelebilecek olan sair sefahetlerin kâffesi hiç menzilesinde kalır ve bu nispetle hiç menzilesinde kalan sefahetler ise memâlik-i sâireye nispetle akıllara hayret verecek dereceleri bulurdu.” (Acâyib-i Âlem, 114)

Paris’te Bir Türk’te de yine Rusların kumara olan düşkünlüklerine vurgu yapıldığını görürüz. Kumar, başta insan onuru olmak üzere, beraberinde diğer ahlakî kayıpları da peş peşe getirmektedir. Kibar âleminin mensupları, her ne kadar sosyo- ekonomik bakımdan üst bir yaşamın parçası olsalar da yaşadıkları sefahat hayatı onları alçalttıkça alçaltmaktadır. Burada, Rusya’da oynanan kumar alışkanlığının ne seviyelerde oynandığına örnek olarak verilen ifadeler oldukça ilginçtir:

“Oyunda yenilip de kızanların ne kadar büyük tehlikeleri göze aldıracakları malûmdur. Bunların daha üst tarafını ise Moskoflu göze aldırmıştı. Zira Petersburg ve Moskof prenslerinin kumarda ne derece şiddetleri olduğuna vukufu bulunanların teslim edecekleri vechile, bunlar miyanında nakd-i mevcudunu, emlâk-ı mevcudesini kumara

verdikten sonra kızlarını, karılarını dahi bir kıymet mukabilinde kumara koyanları dahi görülmüştür.” (Paris’te Bir Türk, 321)

Aynı romanda Nasuh, yeni girdiği bu kibar ortamının eğlence anlayışını gözden geçirir. Burada çalınan müzikler ilgisini çekmez ve özellikle buradaki insanların: “… önlerine yığdıkları küme küme banknotlar ile ehemmiyetlice kumar oynayarak” kendilerine bir tüketim kültürü oluşturmalarını hoş karşılamaz. Bu insanların birbirleriyle olan samimiyetlerini de ancak “ütülenmiş koyun kellelerinin sırıtışlarından” ibaret olarak görür. (Paris’te Bir Türk, 320) Bir Osmanlı olarak bu ortamlarda insanî hiçbir duygunun barınamayacağı kanaatine varır.

Bahtiyarlık’ta, Flamme şehrinde kumar alışkanlığının gelmiş olduğu boyutların ne kadar şaşırtıcı olduğu kaydedilir. Kumar tutkusunun, aşırılığı ve kazanma arzusunun insanı nasıl kontrolü altına aldığı vurgulanır: “…O kadar kumar yangınları görülürdü ki kül olmuş bulundukları keselerinde beş para kalmamak şöyle dursun beş para edebilirse keseyi dahi kumara basmak gayretinde bulundukları hâlde reddedilmiş olmakla meyus görünürlerdi.” (Bahtiyarlık, 515) Demir Bey Yahut İnkişâf-ı Esrâr romanında da Baden şehrinde, kumar oynama alışkanlığının, başka hiçbir Avrupa şehrine mukayese edilemeyecek kadar ileri olduğuna işaret edilir. Ahmet Mithat’ın romanlarında çokça kullandığı abartılı anlatımı ile burada kumar oynayanların kimisi o kadar çok kazanır ki, kumarhanelerin içini boşaltır; kimisi de kaybettiklerinden dolayı intihar eder.

“Bir masa üzerinde yüz binlerce frank birkaç saat zarfında deveran eyler. Oynanan oyunlar otuz bir ile bir de "rulet" denilen oyun olup, rulet oyununda bazı kere zengin adamların bankayı alt üst eyledikleri yani asıl oyun şirketini muvakkaten olsun iflâsa çıkarttıkları rivayet olunursa da buna mukabil Baden Baden'de olanca servetini elden giderip de kafasına bir kurşun sıkarak şu bâr-ı hayattan dahi kurtulanların miktarına dair rivayetler daha esah ve daha ekserdir.” (Demir Bey Yahut İnkişâf-ı Esrâr, 238)

Karnaval romanında, balolardaki kumar oynama âdetine de vurgu yapılarak buralarda her türlü kötü alışkanlığın kendini gösterme imkânı bulduğu, eğlence ve kumarın iç içe girdiği anlatılır. “Kumar oynamak baloların raks kadar ve belki daha ehemmiyetli bir eğlencesidir.” (Karnaval, 13) Para hikâyesinde, rutin alafranga

adetlerinden bahsedilerek gece eğlencelerindeki kumar alışkanlığına vurgu yapılır ve öteki toplumun kibarlarının, kumar illetini gündelik bir tüketim/eğlence biçimine dönüştürdüğünden bahsedilir: “….kulüplere mi, tiyatrolara mı, vizitelere mi nerelere gidecek ise taamdan sonra gidilmek mutat olup ekseriya birkaç yere birden başvurmak lâzım geldiğinden ve hele kumar bunların en büyük eğlencesi olduğundan…”(Para, 563)

Müşahedat’ta da Baron Karnik’in; Viyana’da hayat kadınlarıyla, artistlerle, kumarhanelerde nasıl para harcadığı anlatılır. Karnik, kumar oynayıp sürekli kaybetmesinden dolayı, “grek” lakabıyla anılmaya başlamıştır. Çünkü Avrupa’da “grek” demek kumar oyunlarında türlü hüd'alarla birtakım paralı adamları soyan hilebaz” (Müşahedat, 303) anlamına gelmektedir. Anlatıcı, Avrupa’nın büyük kumarhanelerinde kâğıt oyunlarının nasıl oynandığını ve çeşitli hilelerle nasıl oyun kazandıklarını tasvir eder.

İçki ve kumar alışkanlığı, öteki toplumun fuhuş alışkanlığından sonra en büyük yıkımı yaşadığı tüketim unsurudur. Gündelik hayatın eğlencesi, bu alışkanlıkların sınırlarının tayin edilememesi neticesinde sefahate dönüşmektedir.