• Sonuç bulunamadı

4. Türk Dünyasında İskender Konulu Anlatmalar

4.2. Azerbaycan Sahası Türk Edebiyatı

4.2.8. Kuş Dili Bilen İskender

Evvel zamanda bir çoban ve İskender adında bir oğlu vardır. Çobanın karısı ölünce başka bir kadınla evlenir. O zaman İskender altı yaşındadır ancak çok akıllı, güzel ve padişah gibi bir çocuktur. Her kuşun dilini bilmektedir. Bir gün üvey annesi çamaşır yıkarken İskender iki bülbülün bir dalda karşılıklı ötüştüğünü görür, gülmeye başlar. Annesi gülmesine kızar. İskender de "Ben sana gülmüyorum, bülbüllere gülüyorum, bülbüller İskender bir gün bu şehre padişah olacak, bu bahçe de saray olacak, anasına da yemek gelecek diyorlar." der. Anası İskender'e "Sen nesin ki padişah olacaksın!" deyip kızar. Akşam çoban eve gelince "Ya bu çocuğu bu gece öldür ya da kov, yoksa ben gideceğim!" diye çıkışır. Çoban ne kadar yalvardıysa da kadın razı olmaz. Çoban, İskender'i bir sandığa koyar, ağlaya ağlaya suya salar. Su, sandığı başka bir padişahın devletine getirir. Burada bir balıkçı sandığı bulur. Balıkçının hiç evladı olmamıştır. "Seni bana Allah gönderdi, benim çocuğum yoktu." der, eve götürür. İskender'e yeni kıyafet alırlar, ders vermesi için de bir molla çağırırlar. İskender çok başarılı olur. Mektepte Yahyâ adlı bir çocuk vardır. İskender'e o kadar benzemektedir ki herkes onları karıştırır. İskender'le Yahyâ çok iyi arkadaş olurlar. Bir gün İskender

116

mektepten çıkarken padişahın veziri onu görür, bakar ki çok akıllı bir çocuktur. İskender onunla da çok yakın dostluk kurar. Akşam babasına "Yarın benim için bir ağ at, bahtıma ne çıkarsa vezir kardeşime götüreceğim." der. Babası ağı atar, bir kızıl balık yakalar. O yaşına kadar böyle bir balık yakalamamıştır. İskender balığı vezire götürür. Vezir, İskender'in torbasını altınla doldurur. İskender her cuma bu şekilde balık götürüp vezirden altın alır, babasına verir. Balıkçı bu altınlarla kendisine bir ev yapar.

Günlerden bir gün padişah halkın şikâyetlerini dinlerken bir sürü karga gelir, ötmeye başlar. Padişah bunların sesinden halkın şikâyetlerini dinleyemez. Vezire kırk gün mühlet verir, kuşların dilinden anlayan birini bulmasını ister. Vezir telaşlanır, karısına durumu anlatır. "İskender gelince olayı anlatma." der ve yola çıkar. İskender her cuma kızıl balıkla gelir, karısı "Kırk günlük sefere çıktı nereye gitti bilmiyorum." der. Otuz dokuzuncu gün vezir gelmiştir ancak bir derdi vardır. İskender'in ısrarıyla vezir olayı anlatır. "Kırk gün dolaştım, ancak kuş dili bilen birini bulamadım, yarın boynum vurulacak." der. İskender, "Ben bütün kuşların dilini biliyorum." deyince padişahın huzuruna varırlar. Padişah, İskender'e "Madem kuş dili biliyorsun bu kargaların ne dediğini söyle." der. İskender kargalara önce susmalarını söyler, sonra da şikâyetlerinin ne olduğunu öğrenir, sonra padişaha söyler. O da böylece kargalar arasındaki bir anlaşmazlığı çözer. İskender'e hediye verir, İskender de onu balıkçı babasına gönderir. Padişah onun bu hareketini çok beğenir. Ona sarayda kendi kızına yemek götürme görevi verilir. İskender sabah yemeği kızın odasına götürür, kız İskender'i görür görmez âşık olur. İskender bir gün hastalanır. Arkadaşı Yahyâ'yı çağırır, "Ben hastalandım, yemeği padişahın kızına sen götür." der. Yahyâ yemek götürmeye başlar. Kız, çok benzediklerinden Yahyâ'yı İskender sanmaktadır. Her yemek geldiğinde Yahyâ ile kız sohbet ederler. Aradan zaman geçer, İskender iyileşir. Yemeği yine kapının önüne koyar. Kız "Daha dün sohbet ederken neden böyle yapıyorsun?" deyince İskender durumu anlar. Hemen vezire gidip "Ben filan şehrin padişahının oğluyum, artık buradan ayrılacağım." der. Padişah "Benim kızımı al, yerime padişahlık et." der ancak İskender bunu kabul etmez. İskender'e padişahlara layık kıyafetle bir bölük asker verirler ve gönderirler. İskender'in kendi şehrinin padişahı ölmüş, yerine kızı geçmiştir. Kız İskender'e benim misafirim olsun diye haber gönderince İskender kabul eder. Yerler

117

içerler, sohbet ederler. Kız "Atam öldü, yerine ben padişahlık ediyorum, benimle evlen, sen padişah ol." der. İskender razı olur.

Bir gece İskender yatarken kapı çalınır, gelen Yahyâ'dır. Yahyâ, "Elçi olarak bir pehlivan göndermişler, bizim padişahın kızını filan padişahın oğluna yedi ilin haracıyla birlikte istiyorlar." der. İskender, Yahyâ'ya "Sen benim yatağa yat, ben gidip göreyim." deyip yola çıkar. Bu durumdan İskender'in karısının haberi yoktur. Yahyâ, İskender'in karısıyla arasına bir kılıç koyar, yatar. İskender gece gündüz yol alır. Varıp görür ki yedi ilin haracı da kız da verilmek üzeredir. Hemen ortaya atılır, yazılan mektubu da yırtar. İskender'i herkes Yahyâ zanneder. İskender kılıcını çeker, pehlivanı iki parçaya böler. Herkes ona hediye verir, o da bunları Yahyâ'nın evine gönderir. Padişahın kızını da Yahyâ'ya nikâhlarlar. İskender yola çıkar, şehrine gelir. Yahyâ'ya olanları anlatır. İskender'in karısı araya konan kılıca kızar, bir efsun okur ve İskender iğrenç bir hayvana dönüşür. Ayrıca İskender'e bir açlık hissi verir, ne kadar yese doymaz. İskender'i şehirden çıkarıp ormana bırakırlar, bulduğu meyvelerden yer ama doymaz.

Diğer taraftan Yahyâ evine varır. Evde bir sürü hediye vardır. Yedi gün yedi gece düğün olur. On beş gün sonra padişah ölür, Yahyâ'yı padişah yaparlar. İskender gezerken Yahyâ'nın şehrindeki ormana gelir. Yahyâ ölen padişah için hayır yapacaktır. Ormana odun için adamlarını gönderir. İskender burada oduncuları görünce niçin odun topladıklarını sorar. Onlar böyle pis bir hayvan görünce kaçmak isterler. İskender "Ben sizi yemem, sadece niçin odun topladığınızı merak ediyorum." der. "Padişahımız öldü, Yahyâ ona hayır yapıyor." cevabını alır. İskender oduncuya, "Yahyâ'nın eteğinden tut, ona filan ormanda bir hayvan var, İskender'in canı o olsun, onu doyursun dediğimi söyle." der. Oduncu Yahyâ'ya olayı anlatır. Yahyâ hemen getirmelerini emreder. Önüne yemek koyarlar, hepsini yer ancak doymaz. Sonra Yahyâ'ya kendini tanıtır, olanları anlatır. Yaşlı bir büyücü bulunur. Büyücü, kitabından Yahyâ'ya bir vird öğretir. "Bu virdi okuyup hayvanı filan hamamda yüzdürün, o zaman bu bedenden çıkıp kendi bedenine dönecek." der. Büyücünün dediklerini yaparlar, İskender kendine gelir. Gece gündüz yol alıp kendi otağına gelir. Kendisini hayvana çeviren kadını kılıcıyla iki parçaya ayırır. Sonra da tahta çıkar. Günlerden bir gün İskender, adamlarından birine "Filan çobana git, padişah bu gün sana misafir olacakmış de!" diye emir verir. Çobana haber gider, çoban yemek hazırlar, bir meclis düzenler. İskender gelince babası, anası

118

ona hizmet etmek, eline su dökmek isterler. İskender "Ana baba oğlunun eline su dökmez, hizmet etmez, ben sizin oğlunuz İskender'im." der. Anasına "Sen bana zulmetmiştin ama anamsın, affettim." der. Yerler içerler (Ahundov, 1978: 272-82).