• Sonuç bulunamadı

4. Türk Dünyasında İskender Konulu Anlatmalar

4.2. Azerbaycan Sahası Türk Edebiyatı

4.2.12. İskender'in Boynuzu

Evvel zamanda başında boynuzu olan bir padişah vardır. Ancak bu boynuzu hiç kimse görmemiştir. Sadece onun kollukçusu, berberi ve yakın arkadaşı görür. Onlara

20 İskender'in güneşten haraç alması Azerbaycan Folkloru Külliyatı'nın III. cildinde de kısaca anlatılır. Ancak burada İskender'in ölümü, cenazesinin anasına teslim edilmesi ve bir elinin dışarıda bırakılmasından da söz edilir (İsmayılov ve Aliyev, 2006b: 91-4).

121

"Eğer bunu birine söylerseniz bu boynuzla ağzınıza vururum." der. Padişah sırrı söylemesin diye berberleri öldürtür. Hâliyle memlekette berber kalmaz. Sonunda çobanlık yapan bir berber bulunur. Berbere "Eğer sırrı söylersen seni öldürürüm." der. Berber söylemeyeceğine yemin eder. Ancak bu sır onu huzursuz eder, hastalanır. Hayvan peşinden gidemez. Anası ne olduğunu sorar, "Sırdır, Kur'ân üstüne yemin ettim, söyleyemem." der. Kadın "O zaman git bir kuyu kaz, oraya söyle, sonra kuyuyu toprakla ört." der. Berber gider, kuyu kazar ve "Padişahın boynuzu var, eşek kulakları gibi de kulağı!" diye haykırır, kuyuyu kapatır. Berber böylece rahatlar. Padişah ona her tıraştan sonra altın verir çünkü sırrı kimseye söylememiştir. Günlerden bir gün başka bir çoban o kuyunun yanından geçerken orada çok güzel bir kargının bittiğini görür. Bundan güzel bir kaval yapar. Üfleyince kavaldan "Isfahân padişahının boynuzu var, Zülkarneyn'in eşek kulağı gibi kulakları var!" diye ses çıktığını işitir. Bu ses her yere yayılır, padişah da işitir. Hemen berberi çağırtır. Berber "Ben sırrı hiç kimseye vermedim, ama bu sır beni hasta etti. Bu nedenle dağda bir kuyu açıp içine söyledim, sonra da toprakla kapattım." der. Hemen çoban çağırılır. Padişah çobana berberi tanıyıp tanımadığını, kavaldan çıkan sesi sorar. Çoban berberi tanımadığını, bulduğu kargıdan kaval yaptığını, bu sesin çıktığını anlatır. Padişah anlar ki hiçbir sır gizli kalmaz. Onları affeder. "Zaten kocadım, bundan sonra kim ne bilirse bilsin." der (Rüstemzade, 2006: 263-4).21

4.2.13. İskender

Hindistan'da Yunan adlı bir padişah vardır. Yunan'ın oğlu olmamıştır, çok sevdiği bir kızı vardır. Kız bir gün kırk ince belli kızla yüksek bir dağa gezmeye çıkar. Orada bir ayı, kızı kaçırır. Yunan atlanıp kızını aramaya çıkar lakin bulamaz. Ayının dağın zirvesinde bir evi vardır. Ay geçer, yıl dolanır, kız ayıdan gebe kalır. Dokuz ay dokuz gün dokuz saatten sonra bir oğlan doğurur, adını İskender koyar. Çocuk büyür, altı yaşına gelir. Anasına "Biz seninle aynıyız, bu ayı da neyin nesi?" diye sorar. Kız oğluna olanları anlatır. Oğlan anasına "Ben seni dedem Yunan padişaha götüreyim, sen de bana yol göster." der ve Yunan padişahın memleketine gelirler. Padişah kızını görünce yanındaki Rüstem gibi gösterişli çocuğun kim olduğunu sorar. Kız da olanları

21 Buna benzer başka bir masal da "Boynuz" başlığını taşımaktadır. Burada önce İskender'in boynuzuyla ilgili yukarıdaki olaylar kısaca anlatılır, sonra Zebi adlı bir kişinin karnından çıkan boynuz konu edilir. Zebi tıpkı İskender gibi boynuzunu saklar. İlerleyen zamanlarda boynuz büyür, ucu sivri ve keskin hâle gelir. Zebi bununla, hoşuna gitmeyen biri olduğunda ona doğru saldırarak sarılıp öldürür. Ancak kimse onu suçlayamaz. Çünkü kimse onun karnında bir boynuz olduğunu bilmez (Helil, 2008: 236-7).

122

anlatır. Padişah çocuğu mektebe gönderir. Çocuk her kimle tartışsa, kavga etse kolunu bacağını kırar, şehir halkı çocuktan usanır. Halk padişaha gelir ve oğlanın mektepte sağlam çocuk koymadığını söyleyerek şikâyette bulunur. Çocuğa öğüt de kâr etmez. Bir gün İskender "Ben gideceğim, bana at, ok, yay, kılıç verin." der. Dedesi istediklerini verir. Kadın "Oğlumu yalnız bırakamam, ben de onunla gideceğim." der ve birlikte yola çıkarlar. Az giderler uz giderler, yolda bir eve rastlarlar. Evde kimse yoktur ancak yiyecek içecek her şey vardır. Çok geçmeden bir dev çıkar gelir. Anasına "Sen korkma, Allah'ın izniyle onu öldüreceğim." der. Dev, İskender'i görünce bir nara atar. İskender kılıcını çeker ve devi iki parçaya ayırır. Ardından devin altı kardeşini öldürür, yedincisi en büyükleridir, o da korkup kaçar. İskender avlanır, anası da pişirir, yerler. Bir ay burada kalırlar. Bir gün İskender ava çıkar. Kaçan dev, "Kardeşlerimi öldüren adam gitmiş mi bakayım." deyip eve gelir, bakar ki bir kadın oturuyor. Kadın devi görünce âşık olur, deve "İskender'i öldürelim." der. Dev de kabul eder ve "İskender gelince gönlüme şu yemiş düştü, güneşin çıktığı taraflarda varmış, ondan istiyorum de. O bölgede yedi başlı devin bahçesi var, İskender oraya gider, onu orada öldürürler." der. Ertesi sabah anası yemiş ister, İskender'i devlerin olduğu tarafa gönderir. İskender atına biner, gider. Kocaman bir bahçe vardır. Oradan her çeşit yemişten, karpuzdan alır. Dev de yüksek bir yerden bakmaktadır. Hemen koşar, bir nara atar. İskender devi öldürür, başını kesip yanına alır ve evin yolunu tutar. Devle anası bakarlar ki İskender devin başını, yemişi, karpuzu getiriyor. Hemen anası devi gizler. Üç beş gün böyle geçer. Anası yine deve "Bunu öldürelim." der. Dev "Şu tarafta çok dev var, onların elmaları var, oraya gönder, yüz canı olsa kurtulamaz." der. Ertesi sabah anası "Canım elma istedi, kıble tarafında varmış." deyince İskender atını sürer, bir bağa gelir. Ağaçların arasında saçından asılmış bir kız görür. Kız, İskender'e "Sen neden buraya geldin, burası kırk devin menzili ancak devler şimdi avda. Biz üç kardeşiz, diğerleri de şu evlerde, seni öldürürler." der. İskender kızları asıldıkları yerden indirir. O arada devlerden ikisi çıkıp gelir. İskender "Ya Allah, ya Muhammed, ya Ali!" der ve devleri dört parça eder. Devlerin kırkını da böyle yapar. Kızlar İskender'e "Geri gitme, anan seni öldürecek." derler. Ancak İskender buna inanmaz, elmalardan alır, kızlara da "Gelip sizi alacağım." der ve yola çıkar. Ertesi günü anasıyla dev başka bir hile yaparlar. Dev, "Sen devleri öldürüyorsun, bakalım bu zinciri koparabilecek misin deyip bağla, o ara ben gelip onu

123

öldüreyim." der. Akşam İskender avdan gelir. Anası zincirle İskender'i yedi kat sarar, devi çağırır lakin dev geç kalır. İskender durumu anlamaz ancak zincirleri parçalar. Anası bu defa yay kirişini getirir. Anası İskender'in koluna yay kirişini geçirir. İskender kurtulmak ister, et kesilir, yayın kirişi kemiğe dayanır. O sırada dev gelir, anası deve "İskender'i öldürme, gözlerini oy!" der. Dev gözlerini oyar, yere atar. İskender'in avda yanında götürdüğü bir köpeği vardır. Köpek gözleri alıp gider. Kadın deve "İskender'i götür, bir kuyuya at." der. Dev de İskender'i büyük bir gürültüyle kuyuya atar.

Kızlar "İskender bizi almaya gelecekti, başına bir iş geldi herhâlde." derler, devleri oyuna getirip kaçarlar. Her gün oraya bir köpek gelir, kızlar ona ekmek verirler, köpek ekmeği alır gider. Kızlar köpeği bir gün takip ederler. Bakarlar ki köpek bir kuyuya gelip ekmeği atmaktadır. Kuyunun başına gelirler, seslenirler. İçeriden İskender haber verir. Kement atıp İskender'i oradan kurtarırlar. Evlerine doğru giderken bir ağacın altında dinlenmek için dururlar. Ağaca üç güvercin konar. Biri, "Bu oğlana İskender derler. Bunun anası Yunan padişahın kızıdır. Anası deve âşık olup öz oğlunun gözünü çıkartıp kuyuya attı." der. İkinci güvercin "Eğer onun gözleri burada olsaydı ben kalktığımda bir yaprak salardım, onu götürüp döver gözlerini yerine koyardınız, anadan doğma gibi olurdu ama biraz yeşil olurdu." der. Üçüncü güvercin "Benim salacağım bir tüyümü onun gözüne çekseler yeşil olmaz, kendi gözleri olur." der. Kuşlar böyle deyip uçarlar. Köpek de ağzındaki gözleri yere bırakır. Yukarıdan bir yaprak, bir tüy düşer. Gözleri yerine koyarlar, yapraktan dövüp gözlere sürerler, tüyü de üstüne çekerler. Gözler eskisi gibi olur. İskender'e yedirirler, içirirler. Sonra da İskender bir derviş kılığında yola çıkar. Doğruca devle anasının yanına gelir. Devle anası oturmaktadır, bir de çocukları olmuştur. O da yanlarındadır. İskender duvarda asılı okla yayı görünce "Allah aşkına bana bunları ver." der kadına. O da verir. İskender okla devi öldürür. Sonra da anasını ve çocuğu öldürür. Orada bulunan eşyaları ata yükler ve kızların yanına gider. Yerler, içerler, eğlenirler, keyif yaparlar (Zeynallı, 2005: 179-85).