• Sonuç bulunamadı

4. Türk Dünyasında İskender Konulu Anlatmalar

4.2. Azerbaycan Sahası Türk Edebiyatı

4.2.2. İskender'in Zulumata Gitmesi

Günlerden bir gün İskender, vezirine "Benim bunca malım var. Ben ölünce bu padişahlık kime kalacak, ömrü uzatmak için ne yapmalıyım?" der. Vezir, "Dünya görmüş, akıllı adamları çağırıp onlara soralım, onlar bilirler." diye cevap verir. Adamlar çağrılır, içlerinden aksakallı biri şöyle der: "Zulmette âb-ı hayat vardır. Ondan içen ölmez. Ancak yolu çok cefalı, belalıdır." İskender hemen hazırlık yapar, zulmete doğru yola çıkar. Çimenlik bir yere varırlar. Bu sırada oraya üç derviş gelir. İskender dervişlere erzak verilmesini ister. Ancak dervişler "Biz pay almayız, pay veririz." derler. İskender, pay olarak ne verdiklerini sorar. Dervişlerden biri, "Müşkülde kalanlara yardım ederiz. Kimin istediği şey nerede ise söyleriz, o da gidip bulur." diye cevap verir. İskender şöyle der: "Benim arzum ölmemek, bu nedenle âb-ı hayatı aramaya gidiyorum." Derviş, "Zulmete gidersin, suyu bulursun ya da bulamazsın, o çetin bir iştir. Ancak şu tarafta bir dağ var, oradakiler hiç ölmezler. Siz o tarafa gitseniz dağdan sizi de çağırırlar." diye karşılık verir. İskender dervişin bu sözünü sınamak ister. Önce adamlarını gönderir, giden geri gelmez. Bir zaman sonra dağdan adıyla İskender'i çağırırlar. İskender de sese doğru gitmeye başlar. Gide gide dağın dumanlı tepesine varır. Sesin geldiği yerde bir

107

büyücü vardır. Burada taşa dönüşmüş sayısız adam görür. İskender geri dönmek isteyince büyücü ona hücum eder. İskender bir kılıç darbesiyle büyücüyü öldürür, tılsım bozulur. Tılsım bozulunca taşa dönen adamlar dirilir ve kendilerini tılsımdan kurtaran İskender Zülkarneyn'e teşekkür ederler.

Tekrar yola koyulurlar. Üç yol ayrımında abit bir kişiye rastlarlar. Bu kişi, isteği olanlara yardım ettiğini, yolunu kaybedenlere yol gösterdiğini söyler. İskender âb-ı hayatın yerini sorar. Abit, "Bu yanda bir çeşme varmış, suyundan içen ölmezmiş. Benim yüz elli yaşında bir kardeşim var, o belki bilir." der. İskender yaşlı adamın sözünü sınamak için dağ tepe aşar, dört yol ayrımında o abide erişir. Koca abit, "Bizim iki yüz yaşında büyük kardeşimiz var, belki o bilir." der. İskender askerleriyle tekrar yola düşer. Dağlar aşar, beş yol ayrımında abide erişir. Abit ak sakallı, güngörmüş kişidir. İskender'e, "Şu dağın başında bir çeşme var, yanına üç balık al, çeşmeyi bulunca balıkları suya sal, balıklar dirilirse o su âb-ı hayattır. Ancak suyun yolunu devler yedi yerden kesmiştir. Çeşmeyi bulmak için tek başına gideceksin. Eğer altı devi öldürebilirsen, suya yakın yerde yedinciyi görürsün ancak onu öldürmek zordur. Dev, yol kenarındaki kalededir. Devin başının üstünde asılı bir şişe vardır. Şişeyi al, o vakit dev ayılacak ve şişeyi vermen için sana yalvaracak. Şişeyi yere çal. İçinden bir güvercin çıkacak. Güvercinin başını kesersen dev ölür. Sonra da gidip çeşmeyi bulursun." der. İskender abidin sözünü sınamak ister. Kılıç kalkan kuşanır, askerlerini orada bırakır. Yol kenarındaki çaydan üç balık tutar. Giderken ilk devle karşılaşır. Bir kılıç darbesiyle devi öldürür. Bu şekilde diğer devleri de kılıçtan geçirir. Abidin nişan verdiği kaleye yaklaşır. Kaleye girer. Devin başının üstündeki şişeyi alır. Alır almaz da dev uyanır. Şişeyi vermesi için İskender'e yalvarmaya başlar. İskender şişeyi kırar, güvercinin başını keser. Güvercin ölünce dev de ölür. İskender oradan çıkıp dağa gelir. Araya araya çeşmeyi bulur. Getirdiği balıkları suya salar ancak balıklar dirilmez. İskender anlar ki bu hayat çeşmesi değildir. "Asıl çeşmeyi bulmak gerekir." deyip askerlerinin yanına gelir. Bir müddet yol gittikten sonra zulumata yaklaşırlar. O vakit askerlerine döner ve şöyle der: "Burası zulumattır. Burada zorluklar, ölüm vardır. Her kim canından korkuyorsa gelmesin. Bir de yaşlı kişiler zulumat yolunda cefa çekerler. Onlar da dönsün." Yaşlılar orada kalırlar. Askerin de yarısı gitmez. İskender kalanlarla yola koyulur. Giderken atını hızlı hızlı süren bir kişiye rastlar. Ona yetişip kim olduğunu, nereye gittiğini sorar. O

108

kişi, "Hayat çeşmesini aramaya gidiyorum." der. Adam zulumatta âb-ı hayatı bulabilecek biri gibidir. İskender adama "Ben İskender Zülkarneyn'im. Ben de hayat çeşmesini aramaya gidiyorum. Sen zeki birine benziyorsun." der. İskender atını bu kişiyle değişir. Ona karanlıkta kullanması için bir de cevher verir. Çeşmeyi bulması hâlinde gelip kendisini de haberdar etmesini ister. Bu kişi Hızır peygamberdir ancak kendisini tanıtmaz. İskender askerlerinin yanına gelir. Bir müddet giderler, her yer karanlıktır. Ne yapacaklarını bilemezler. Askerlerin içinde atasını gizlice yanında getiren bir oğlan vardır. Oğlan atasına olan biteni anlatır. Yaşlı adam oğluna şöyle der: "Git İskender'e söyle, yeni doğurmuş boz bir at getirsin, atı yavrusundan ayırsın. O at sizi zulumattan çıkarır." Oğlan atasının dediklerini İskender'e söyler. İskender bu tedbiri beğenir. At bulunur, yola çıkılır.

Diğer taraftan Hızır hayat çeşmesini bulur ve sudan içer. İskender'e de haber vermek ister. Bir de bakar ki çeşme yerinde yok. İskender ise zulumatta çok gezer ancak âb-ı hayata erişemez. Bu yüzden çok gamlanır. O sırada genç bir oğlan kılığında Hızır gelir. İskender'e, "Boz ata bin, başını bu taraf çevir, o sizi zulumattan çıkarır. Bir de zulumattan çıkmaya az kalınca ellerinizi yere uzatıp ne gelirse alın. Alan da pişman, almayan da." der. Hızır bunu söyleyip kaybolur. İskender söyleneni yapar, yola düşerler. Zulumattan çıkmaya az kala İskender ve askerler ellerini yere atarlar, ne gelirse alırlar. Bir kısmı ise almaz. Atlarını sürerler. Zulumattan çıkarlar. Aydınlığa çıkınca bakarlar ki aldıkları taşlar lal, cevherdir. Almayan pişmandır, alan da az aldım diye pişman olur (Nizami, 1940: 193-201).