• Sonuç bulunamadı

1. İskender, Zülkarneyn ve İskender-i Zülkarneyn'e Dair

1.3. İskender-i Zülkarneyn

Yukarıda Zülkarneyn'in Makedonyalı İskender olduğuna dair bazı görüşlerin varlığı ifade edilmişti. İskender'in tacının iki ucundaki boynuza benzer çıkıntı sebebiyle Araplar tarafından ona Zülkarneyn denildiği, bu iki boynuzu Mısır'ı fethettikten sonra taktığı rivayet edilir. 4 Mısır tanrısı Amon'un da boynuzlu olarak simgelendiği bilinmektedir. Nitekim daha önce de söz edildiği üzere halefleri, bastırdıkları sikkelerin üzerine İskender'in Amon boynuzlu portresini koydurmuşlardır. Kaynaklarda İskender'e Zülkarneyn denilmesi buna bağlı olmalıdır. Bu düşüncede olanlar, "Zülkarneyn'in doğuya ve batıya hâkim olması" nedeniyle tarihî şahsiyetler içerinde Zülkarneyn

4 İskender'in boynuzlu taç taktığı rivayetinden başka, bizzat kendisinin boynuzlu olduğuna veya kulaklarının uzun olup eşek kulağına benzediğine dair rivayetler de vardır. Bunlar için çalışmanın "Türk Dünyasında İskender-i Zülkarneyn" başlıklı kısmına bakılabilir. Boynuz/kulak efsanesinin, yukarıda sözü edilen "Gordion Düğümü"nde olduğu şekilde, İskender ve Midas'ı tekrar yan yana getirdiği görülür. Zira "uzun kulak" efsanesi Midas için şu şekilde anlatılmaktadır: Pan ile Apollon'un katıldığı müzik yarışması Anadolu'da, Bozdağ'da (Tmolos Dağı) yapılır. Hakemler kral Midas ile dağ tanrısı Tmolos'tur. İşaret verilince Pan, yedi düdüklü Syrinks'e üfler. Ağaçlar, hayvanlar hayran hayran onu dinler. Sonra Apollon ayağa kalkar, sol eliyle lirini tutar, sağ eliyle tellere dokunur. Müzikle kendinden geçen Tmolos, zaferi Apollon'a verir. Bu hükme diğer hakem kral Midas itiraz eder. Apollon, bu kadar duygusuz kulakların insan kulağı biçiminde kalmasını istemeyerek onları eşek kulağına çevirir. Kral Midas, kulakları görünmesin diye geniş ve yüksek bir taç yaptırıp başına takar. Ancak saçları uzayınca berber çağırmak zorunda kalır. Berbere kulaklarının uzun olduğunu kimseye söylememesini tembih eder. Bu sır berbere ağır gelir. Berber, ıssız bir yerde bir taşı kaldırıp "Kral Midas'ın eşek kulakları var!" diye fısıldar ve taşı tekrar örter. Oradan büyüyen bir kamış bu sırrı rüzgâra iletir. Rüzgâr da bunu herkese ilan eder (Öztelli, 1966: 387-8; Halikarnas, 2011: 92-3).

20

olabilecek en uygun kişinin İskender olduğuna kanaat getirmişlerdir. Örneğin Taberî, Zülkarneyn ismi yerine İskender ismini kullanmış ve Makedonyalı İskender'in hayatıyla Zülkarneyn'in hayatını iç içe geçmiş şekilde ve tek bir kişilik üzerinden anlatmıştır. İbn-i Sînâ da aynı düşüncededir. Konu daha sonraları Firdevsî vasıtasıyla edebî alana taşınmış ve İskendernâme türü eserlerde İskender ve Zülkarneyn aynı kişi olarak ele alınmıştır (Türe, 2010: 77-8). İskender'in göz kamaştıran zaferleri de İskender-Zülkarneyn ortaklığında önemli bir etkendir: "... bu çaptaki zaferlerin ancak manevi bir güçle ve

ilahî bir destekle mümkün olacağını düşünenler giderek ona ruhani bir kişilik izafe etmiş ve Kur'ân-ı Kerîm'de kıssası anlatılan (el-Kehf 18/83-99) Zülkarneyn ile aynı kişi olduğunu sanmışlardır." (Kaya, 2000: 556).

İskender Pala ise, Büyük İskender'e Zülkarneyn lakabının Anadolu ve Fars ülkelerini istila etmesinden ötürü verildiğini söyler. Pala'ya göre bu lakabı ona ilk yakıştıran Firdevsî olmalıdır. Şehnâme müellifi, Pers ordularını hezimete uğratan Makedonyalı İskender'e peygamberlik ve olağanüstülük payesi vererek İranlıların kırılan millî gururlarını tamir etmek istemiştir. Daha sonra yazılan İskendernâmeler de Şehnâme'den etkilenilerek kaleme alınmıştır. Bunun sonucunda İslam ülkelerinde İskender'in Zülkarneyn olduğu görüşü yaygınlık kazanmıştır (Pala, 2003: 297).

Ancak gerek İskender Pala gerekse İskender Türe yaptıkları çalışmalar neticesinde Zülkarneyn'le İskender'in aynı kişiler olamayacağını ifade etmişlerdir. Pala, Büyük İskender'in ırk ayrımı gütmesi, Yunanistan'da çıkan bir ayaklanmayı bastırmak için Thebai kentini yerle bir edip 6.000 kişiyi öldürtmesi, Mısır'a gittiğinde kendisini tanrı Amon'un oğlu olarak göstermesi, mabeyincilerine rüşvet vererek Dârâ'yı öldürtmesi, istila ettiği ülkelerde acımasızca katliamlar yapması, içki içmesi, Sus şehrini yakıp yıkarak halka eziyet etmesi, Grek dinine ve Aristo felsefesine bağlı olması, herhangi bir set yapmadığının tarihen kesin olması vs. sebeplerden İskender'in Zülkarneyn olamayacağını söylemektedir (Pala, 2003: 296-7). Türe ise İskender'in putperestliği, set yaptırdığına dair bir kaydın olmaması, Zülkarneyn'in doğuyu ve batıyı savaşarak ele geçirdiğine dair bir bilginin bulunmaması, Yecüc ve Mecüc kavmiyle İskender'in bağlantısı, bu görüşün Zülkarneyn'in Hz. İbrâhîm zamanında yaşadığına dair rivayetlerle çatışması gibi sebeplerden İskender ve Zülkarneyn'in farklı kişiler olduğunu ileri sürer (Türe, 2010: 83).

21

Ahmedî ve onu takip eden Ahmed-i Rıdvân'ın eserlerinde İskender'in âb-ı hayatı aramaya giderken yolda karşılaştığı bir kubbeden söz edilir. İskender bir tür alaşımdan yapılmış bu kubbenin kapısını zorla açar. Kubbenin içinde taht üzerinde bir ceset ve cesedin başucunda bir levha bulur. Levhada şöyle yazmaktadır: "Ey İskender! Bu mekâna gelip beni göresin, dünyanın hâlini bilesin. Bana Zülkarneyn Şâh derler. Yedi iklimi tutan, şarkı ve garbı alan benim. Dört bin kırk (veya dört bin yüz) yıl evvel bu cihana geldim. Dünyayı ele geçirmek için senin gibi sıkıntı çektim. Ancak hepsini koyup gittim.". İsmail Ünver burada yazanlardan hareketle Ahmedî'nin, daha önceki İskender hikâyelerinde bulunmayan "Zülkarneyn-i Evvel"i bize tanıttığını, Kur'ân'daki Zülkarneyn'in İskender olmadığını belirttiğini ifade etmiştir (Ahmed-i Rıdvân, 1500: 374a/b; Ünver, 1975: 248).

Yukarıdan beri verilen bilgiler ışığında Zülkarneyn ve İskender'in aynı kişiler olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Edebî alanda İskender ve Zülkarneyn'in "bir" olarak düşünülüp "İskender-i Zülkarneyn"den söz edilmesine rağmen İskendernâmelerin ana çatısını Makedonyalı İskender'in tarihen sabit olan hayatı oluşturur. Zülkarneyn'e ait özellikler, İskender'in zaman içinde efsaneleşen yaşamına eklemlenmiş, böylelikle ona bazı olağanüstü vasıflar atfedilmiştir. Bunun yanında Zülkarneyn veya İskender'le ilgisi olmayan farklı anlatmalar da bu tür eserlerde yerini almış, yazılı ve sözlü kültüre ait başka metinler ana hikâyeye dâhil olmuştur. Örneğin Ritter'in de ifade ettiği gibi âb-ı hayat/ot/ölümsüzlük efsanesi (2011: 120) farklı bir kanaldan gelmektedir ve ne İskender'in yaşamında ne de Zülkarneyn'den söz eden kaynaklarda yer alır. Ancak bu efsane sonraları İskendernâme türü eserlerin önemli ve çok bilinen bir kısmını oluşturmuştur.

Burada konuyla ilgili bir hususa daha temas etmek gerekir. O da bazı eserlerde Makedonyalı İskender yanında farklı "İskenderler"den de söz edilmesidir. Örneğin Bistâmî (öl. 1454), II. Murâd'a sunduğu bir eserinde, "İskender ikidir, biri Rûmî'dir ve sahib-i Hızr'dır, diğeri Yunanîdir ve sahib-i Aristo'dur" der (Yağmur, 2007: 43). Evliyâ Çelebi ise Seyahatnâme'nin iki yerinde bu dünyaya dört İskender'in geldiğini ve dördünün de İskenderiye'yi imar ettiğini ancak isimler konusunda çok ihtilaf olduğunu söyler. Anılan isimler şunlardır: Rûmeli'de Kavala'da doğan ve Yunanların Aleksandıra dedikleri Feylekos oğlu İskender-i Zülkarneyn (tarih ve isim Hz. Muhammed'in

22

hicretinden 305 sene önce İskender-i Rûmî olarak da geçer), Hz. Muhammed'den 882 sene önce Makedonya şehrinde doğan İskender-i Yunan, İzmit'te doğan ve mamur ettiği bu şehrin İskender Makedoniyye olarak anılmasına vesile olan İskender ve Yâfes oğullarından İskender ibn Merzûbe (Merziban ibn Merduye el-Yunanî). Bunun yanında İskenderiye'yi imar edenler arasında İskender ibn Filîş el-Mahzûnî şeklinde başka bir isim daha geçer (Evliya, 1999a: 39; 1999c: 9; 2007: 19, 353). Burada verilen isimlerin sık sık birbirinin yerine kullanıldığı ve karıştırıldığı, verilen bilgilerin bazılarında (Feylekos oğlu İskender, Hz. Muhammed'den 882 sene önce gibi) farklı bir İskender'den söz ediliyormuş gibi olmakla birlikte Makedonyalı İskender'in işaret edildiği anlaşılmaktadır (Avcı, 2012b). Bu bilgilere göre tarihî bir kişilik olarak gerçekten yaşamış ve zamanında şöhret bulmuş başka İskenderlerin olduğu da ihtimal dâhilindedir. Buradan hareketle İskendernâmelerde çizilen İskender-i Zülkarneyn portresine bu İskenderlere ait bazı kişilik özelliklerinin veya küçük anekdotların karışmış olması da muhtemeldir.

Sonuç olarak İskendernâmelerin ana kahramanı Makedonyalı İskender'dir. Ana çatıyı/hikâyeyi Makedonyalı İskender'in hayatının oluşturduğu bu tür eserlere, Zülkarneyn'e ait bilinenler ile farklı kaynaklardan alınan metinler de dâhil edilmiş ve böylece cihan tarihi ile farklı alanlara ait bilgileri de ihtiva eden bugünkü bildiğimiz hacimli eserler ortaya çıkmıştır.

2. Efsanenin Doğuşu (İskender Anlatılarının Batı'da ve Doğu'daki Serüveni)