• Sonuç bulunamadı

İskender Zülkarneyn'in İran Padişahı ile Savaşı

4. Türk Dünyasında İskender Konulu Anlatmalar

4.2. Azerbaycan Sahası Türk Edebiyatı

4.2.15. İskender Zülkarneyn'in İran Padişahı ile Savaşı

Eski zamanlarda Rûm ilinde oğlu olmayan yaşlı bir padişah vardır. Bir gün sarayına bir derviş gelir. Padişah ona sadaka gönderir. Derviş almaz ve "İki tür derviş vardır. Biri sadaka alır diğeri sadaka verir, ben sadaka verenlerdenim, yüreğinde ne dileğin varsa söyle." der. Padişah bunun üzerine "Servetim çok fakat bunları bırakabileceği bir evladım yok. Bunun için ne yapayım?" diye sorar. Derviş şöyle cevap verir: "Servetini üçe böl, bir kısmını kendin al, bir kısmını fakir fukaraya paylaştır, kalan kısmıyla da harabeleri tamir ettirip yollar ve köprüler yaptır. Bunlardan dolayı tanrının kalbine acıma gelirse sana bir evlat verecektir."der ve çıkıp gider. Padişah vezirlerini çağırır, dervişin söylediklerini yaptırır. Tanrının kalbine acıma gelir ve Rûm padişahına bir oğul evlat verir. Oğlanın adını İskender koyarlar. Zaman geçer, İskender büyür. Pehlivanların yanında ok atmayı, kılıç, kalkan kullanmayı öğrenir. Âlimlerle otura kalka akıl, kemal sahibi olur.

125

İran'da halkına iyi davranmayan, ele geçirdiği yerlerden haraç alan bir padişah vardır. Serveti ve ordusu çoktur. Günlerden bir gün İran padişahı ordu gönderip Rûm padişahından haraç ister. Rûm padişahı korkar, savaşmadan ona haraç verir. Sonraki yıllarda haraç vermeye devam eder. İskender babasına haraç vermek yerine savaşmayı önerir. Padişah, oğlunun bu önerisini kabul etmez, haraç vermeye devam eder. Uzun bir süre sonra Rûm padişahı ölür. İskender babasının yerine tahta çıkıp padişah olur. Bir gün İran padişahı yine Rûm'a elçi gönderip haraç ister. İskender bunu reddeder. Elçiye "Babam haraç verirdi ancak şimdi tahtta ben varım ve haraç vermeyeceğim, bunu padişahına ilet!" der. Elçi, olanları İran padişahına anlatır. İran padişahı vezirlerini toplar, İskender'in haraç vermediğini söyler ve önerilerinin ne olduğunu sorar. Baş vezir bunu müneccimlere danışmasını, ondan sonra karar vermesini söyler. Ancak müneccimler bu konuda öneriden aciz kalırlar. Vezir uzak bir şehirde bulunan yaşlı bir müneccimin huzura gelmediğini söyler. Padişah adam gönderip onu da yanına çağırtır, fikrini sorar. Müneccim, İskender Zülkarneyn ile savaşmamasını, Rûm padişahından haraç almamasını tavsiye eder. Padişah sinirlenir. Ordunun hazırlamasını emreder, Rûm toprağına gelirler. İskender bunları haber alarak ordu hazırlayıp İran padişahının karşısına çıkar. İki ordu karşı karşıya gelir. Birinci gün iki tarafın pehlivanları, ikinci gün yiğitler meydana çıkıp hüner gösterirler. Akşam olunca iki ordu yerlerine çekilir.

Diğer yandan İran padişahının büyük bir pehlivanı vardır. Padişah pehlivanın yaşlı babasını günahsız yere öldürmüştür. O zamandan bu yana pehlivan babasının öcünü almak istemektedir. Pehlivan, İskender Zülkarneyn'in yanına gelir ve "Sabah meydana çıkıp padişahı çağır, o meydana gelirken beni de beraberinde getirir, onu öldüreceğim, senden yüz altın istiyorum." der. İskender bu teklifi kabul eder. Sabah olunca İskender atına binip meydana çıkar, İran padişahını meydana çağırır ve "Her kim ölürse onun ordusu sağ kalana tâbi olsun." der. İran padişahı meydana gelir, pehlivanı da yanındadır. Bir süre vuruştuktan sonra savaşın kızgın bir yerinde pehlivan arkadan İran padişahına bir kılıç vurur. Padişah yere düşüp İskender'i başının üstünde görünce "Beni yendin, toprağım senin oldu. Sana üç vasiyetim var. Birincisi, beni arkadan namertçe vuranı bulup öldür. İkincisi, gömüldükten sonra üç gün benim kabrimde bekle. Üçüncüsü, benim neslimden haraç alma." İran padişahı bunları söyler ve ölür. İskender Zülkarneyn, pehlivana önce vaat ettiği altını verir, sonra onu öldürtür. Ardından İran

126

tahtına çıkar. İran ordusu ona tâbi olur. İranlılardan haraç almamaya yemin eder. İran padişahını defnettirdikten sonra onun vasiyetine göre gidip kabrinde bekler. Birinci gece bir ak atlı gelir. Attan inip padişahın kabrini kazmak isteyince Zülkarneyn saklandığı yerden çıkıp adamı öldürür. Atını yakalar. At dile gelerek İskender'e tüyünden alıp onu bırakmasını, ne zaman ihtiyacı olursa tüyü tuttuğunda yanında olacağını söyler. İskender atın tüyünden alıp onu bırakır. Öldürdüğü adamın cesedini gömer. İkinci gece bir gök atlı, üçüncü gece bir doru atlı gelir, aynı olaylar tekrarlanır.

Başka bir ülkede bir padişah vardır. Günlerden bir gün padişahın dünyalar güzeli kızı "Hangi yiğit atını imaretimin yedinci katına sıçratabilirse ona varacağım." diye tellal bağırtır. Kendine ve atına güvenen yiğitler gelirler. Fakat hiçbirisi imaretin yedinci katına atını sıçratamaz. İskender Zülkarneyn bu haberi işitir, kıza sevdalanır. Birden aklına atlar gelir. Ak atın tüyünü tutar, at gelir. Zülkarneyn bu ata binerek padişah kızının imaretine gelir. Ata bir kamçı vurur ve imaretin üçüncü katına sıçrar. İskender üzülüp geri döner. Gök at imaretin beşinci katına sıçrar. Bir süre sonra doru atla gelir ve imaretin yedinci katına çıkar. İskender padişahtan kızı ister. Padişah bir dağda bulunan tılsımlı tacı getirirse kızını vereceğini söyler. İskender ak ata biner. Ak at, "Dağ eteğine kadar gideriz fakat ben taşlık dağa çıkamam, orada bir kuş var, ona binerek dağın başına çık, taç dağın tepesindeki devin başındadır. Tacı alınca dev uyanıp ardından gelir, ardına bakma taş olursun, sonra geri döneriz." der. İskender ak atın söylediklerini yapar, tacı padişaha getirir. Padişah bu defa, "Git, deniz yılkısını (sürüsünü) getir, o zaman kızımı vereceğim." der. İskender oradan çıkınca gök atın tüyünü tutar. Gök at geldiğinde İskender durumu anlatır. At, "Bin, deniz kenarına gidelim, orada inip bekle. Ben denize girip yılkıyı çıkarırım. Yılkıda bir kısrak var, atlayıp o kısrağa bin. Kısrak senin korkmadığını görünce denizden çıkar. O zaman sen bir yandan ben bir yandan yılkıyı toplar getiririz." der. İskender Zülkarneyn gök ata biner, atın söylediklerini yapar, deniz yılkısını toplayıp getirir. Padişah, "Seni son bir sefere göndereceğim, periler padişahının bahçesinden tutu kuşunu (papağan) getirirsen kızımı vereceğim." der. İskender, padişahın kızına durumu anlatır. Kız bu sefere birlikte gideceklerini söyler, İskender gök ata, kız ak ata biner. Kırk günde periler padişahının bağına ulaşırlar. İskender kıza, "Gök at kırk günlük yolu bir günde gider. Sen burada kırk gün bekle, eğer gelmezsem başıma bir şey gelmiştir, geri dönersin." der. Kız ak at ile orada kalır, İskender gök at ile gider.

127

Bir yere gelince gök at İskender'e, "Daha ileri gidemem, durup seni bekleyeceğim. Periler bağına gir, bir servi ağacına rastlarsın. Tutu kuşu bu ağaçtadır, ağacın altında bir havuz vardır, havuzda yüzersen kuş havuza iner, o zaman onu yakalayabilirsin." der. İskender gök attan inerek havuza gelir. Havuzda kızıl bir yılan vardır. Bu yılan İskender'in boynuna dolanır. İskender yılanı boynundan çekerek kenara atar. Ancak yılandan hem İskender hem de gök at korkar. Bu korkuyla ikisi de taş olurlar.

Diğer yanda kız kırk gün bekler, İskender dönmez. İskender gitmeden önce doru atın tüyünden kıza vermiştir. Kız tüyü tutar, doru at gelir. Kıza, "İskender atıyla taş oldu, bahçenin yanındaki mağarada dev karısı var, ona gidip büyüyü bozmayı öğren." der. Kız doru ata binip gider, durumu devin karısına anlatır. Kadın, "Servi ağacının altındaki havuza gir ancak kızıl yılan sıçrayıp boynuna dolandığında korkma, yılan boynundan düşer, o zaman yılanın kuyruğundan tutup bir defa İskender'e bir defa da atına vur, ikisi de canlanır." der. Kız servi ağacının dibine gelip söylenenleri yapar. İskender ve atı canlanır. Sonra kız bir daha havuza girer. Tutu kuşu kızın güzelliğini görüp başına konar. Kız kuşu yakalar, İskender'in yanına gelir. İskender gök ata, kız da ak ata binip geri dönerler. İskender tutu kuşunu getirdiğini söyler. Padişah bu yiğitliği ve hüneri görüp tahtan iner. İskender'i padişah yapar, kızını da İskender'e verir. İskender'e "Seni o tacı getirmeye gönderdim ki bu taç hangi padişahın olursa onun padişahlığı uzun olur. Tacı hazinede sakla. Yılkıyı getirttim ki deniz atlarının ihtiyarı sende olsun. Yılkıdaki kısrağı bırak. Ne zaman deniz atları lazım olursa deniz kenarına gidip kısrağa seslenirsin, sürü de onunla gelir. Tutu kuşunu getirttim ki o kuş vefalı kuştur. Kafese koydur. Sarayın kapısına kafesi astır. Yabancı biri kapıdan girmek isterse çığırıp sana haber verir." der. İskender Zülkarneyn padişahın dediklerini yapar. Böylelikle o padişahın tahtını sahiplenip padişahlık yapmaya başlar (Nizami, 1941: 204-14).