• Sonuç bulunamadı

Kozmosu Yineleyen Tahta Çıkma Törenlerinde Ateş ve Ocak

1. BÖLÜM

1.1.2. Törenlerde Ateş ve Ocak

1.1.2.3. Kozmosu Yineleyen Tahta Çıkma Törenlerinde Ateş ve Ocak

Mevsim başları ve yılbaşlarında yakılan tören ateşlerinin kozmogoniyi güncelleştirmek, hem zamanı hem de o zaman içerisinde yaşayan insan ve insanla ilgili her şeyi yenilemek maksadıyla düzenlendiğini ifade etmiştik. Çünkü insanoğlu devrevî olarak yenilenmek, bütün günahlarından ve kusurlarından arınmak, yeniden yaratılmış gibi tertemiz ve günahsız olmak istemekte, bunun için de bu tarz ritlerin ilk yaratılış anı olan kozmogoni ile özdeş olması gerekmektedir. Ancak insanoğlu yalnızca yılbaşlarında yenilenme ihtiyacı duymamakta ya da Eliade’nin belirttiği gibi kozmogoniyi bir şeyler yarattığı her seferinde (kendi dünyası-meskûn alan veya bir kent, bir ev vb.) yeniden güncelleştirmekle kalmamakta, bu işi, yeni bir hükümdara mutlu bir saltanat dönemi sağlamak istediğinde de yapmaktadır. Eliade, A.M. Hocart’ın “Kingship” adlı kitabından verdiği bilgilerle krallık seçimlerini ve tahta

70

oturma törenlerini, “ülkeye biçim verilmesi” ya da “yeryüzünün yaratılması”yla eşdeğer tutmuştur. Yine bu kitaptan aktararak, Viti Levu bölgesinde yaşayan Fijililer arasında şef seçiminin “dünyanın yaratılışı” olarak algılandığını ifade etmektedir. Fiji yerlilerine göre yaratılış, her yeni şefin başa geçişinde tekrarlanmaktadır. Hemen hemen her yerde yeni bir yönetim o halkın tarihinin, hatta evrensel tarihin yeniden doğuşu olarak görülmüştür. Her yeni hükümdarla birlikte, kendisi ne kadar önemsiz olursa olsun, “yeni bir çağ” başlamaktadır (Eliade, 1994, 84-85). Dolayısıyla bir hükümdarın dönemi tamamlandığında veya hükümdar öldüğünde o hükümdara tabi olan halk için dünyanın da sonu gelmekte, yaşam noktalanmakta ve kaos ortamı oluşmaktadır. Yeni bir hükümdarın tahta geçmesi ise yeni bir hayatın başlangıcı ve kozmosun yeniden hâkim olması demektir. Yeni hükümdarın tahta geçtiği anda kutsal bir ortam yaratılıp törenler icra edilerek ilk yaratılış anı temsil edilmektedir. Aslında bu temsil ediş, o yaratılış anı olan kutsal zamana ulaşmak demektir. Eliade’ye göre kutsal ve güçlü zaman, kökenin zamanı olarak bir hakikatin yaratıldığı ve ilk kez tam olarak tezahür ettiği olağanüstü andır. Kralın da kozmogoniyi bütünüyle yinelediği kabul edilir (Eliade, 1991, 60-61; 1993, 44-45). Yaratılışın her güncelleştirildiği törende olduğu gibi yaratılışın güncelleştirildiği başka bir an olan hükümdarın tahta çıkma törenlerinde de “ateş”in önemli bir işleve sahip olduğunu görüyoruz.

Tapınaklarda veya kutsal mekânlarda yanan “kutsal ateş”in aynı zamanda hükümdarlığın bir sembolü olduğu ile ilgili örnekler, Afrika topluluklarında karşımıza çıkmaktadır. Joseph Cambell’in aktardıklarına göre sayısız Afrika kabilesinde son zamanlara kadar uygulanan ve anımsanan ritler karşılaştırıldığında, kral öldüğünde bütün tapınaklardaki ateşlerin söndürüldüğü ve yönetimsiz dönem sırasında, kralın ölümü ve selefinin yerine geçmesi arasında geçen zaman içinde kutsal ateş olmadığı ortaya çıkmaktadır. Yeni kralın tahta geçmesi ile yakılan ikinci ateş ise, ritüel olarak ergin erkek ve kız tarafından yakılmaktadır. Bunlar yeni kral, hanedan ve bütün halk önünde tamamen çıplak görünmek zorundadırlar. Ellerinde ateş-sopaları vardır, biri erkek (kıvrımlı sopa) öteki dişi (dip) olarak bilinir. İki genç yeni ateşi yakar ve simgesel olarak ona benzeyen eylem olan ilk cinsel birleşmelerini yerine getirirler. Bundan sonra hemen hazırlanmış olan çukura atılır ve canlı canlı gömülürler (Campbell, 1992b, 184). Buna göre tapınaklardaki ateş, bütün dinî ve geleneksel anlamları ile beraber aynı zamanda ülkenin düzeninin devamını, bir kralın krallık dönemi sürecince sağladığı kozmosu temsil etmektedir. Kral öldüğünde ise

71

yaşanan bu kozmos ortamı da yok olmakta ve yerini düzensizlik, intizamsızlık ve kaosa bırakmaktadır. Bu durumda tapınaklarda yanan kutsal ateşler de söndürülerek bu kaos ortamına ayak uydurulmakta, kozmos nasıl ateşin yanışıyla kendini gösteriyorsa kaos da ateşin sönmesiyle temsilini bulmaktadır. Bu törenlerdeki ateşin rolü, mevsim törenleri ve yılbaşı törenlerindeki ateşin rolü ile aynıdır. Mevsimleri ve yılları periyodik olarak birbirine bağlayan, ama her periyotta kozmogoniye ve kökene dönerek yeniden yaratılışı ve yenilenişi temsil eden ateş, kralların tahta çıkma törenlerinde de benzer bir işleve sahiptir. Kral öldüğünde bir devir tamamlanmakta ve bu bütün ateşlerin söndürülmesiyle sembolize edilmekte, başka bir kralın tahta çıkışında da ateşler yeniden yakılarak yeni bir devir başlanmaktadır. Yeni kralın tahta çıkma törenlerinde söndürülen ateşin basit bir şekilde yakılmadığını da görmekteyiz. Biri dişi diğeri erkek tarafından en ilkel hâliyle yakılan ateşle, “ateş”in ilk elde edildiği zamana dönerek yine “köken”in mükemmelliğine ve kusursuzluğuna ulaşmak amaçlanmaktadır. Ateşin yakılma şekli, benzerliği açısından cinsel birleşmeyi temsil ettiği için ateşi yakan ergin gençler, bir anlamda “ateşin yakılışını” taklit etmektedirler. Ritüelin sonunda gençlerin kazılan çukura canlı canlı gömülmeleri ise “ateş ruhu”nu memnun etmek için ona adanan “kurban”dan başka bir şey değildir.

Bir kralın hüküm sürdüğü devir, bu devrin sonu ve yeni bir kralın tahta oturması sürecinde “ateş”in rolü ile ilgili bir efsane anlatılmaktadır. Bu efsane 1912 yılında yine bir Afrika ülkesi olan Sudan’ın başkenti Kordofan’da ihtiyar Araç-bel- Hassul tarafından anlatılmıştır. Efsaneye göre Sudan’da dört büyük kral hüküm sürmektedir ve bunların en zengini Kordofan’daki Napatalı Nap’tır. Geleneğe göre krallar öldürülmektedir. Napatalı Nap’ın krallığı süresince rahipler her gece yıldızları gözler, kurbanlar sunar, kutsal ateşler yaktırırlar. Bu dua ve kurbanları bir gece bile bırakmamak zorundadırlar, yoksa yıldızların izini yitirip kralın öldürülmesi gereken günü bilemezler. Efsaneye göre daha önce olduğu gibi kralın zamanı dolar. Ülkede ateşler söndürülür, kadınlar evlerine kapatılır. Rahipler yeni bir ateş yakarlar ve yeni kralı çağırırlar. Geleneğe göre kralın ilk resmi işi kendisine ölüm yolculuğunda eşlik edecek kişileri seçmektir. Buna göre kral, Far-li-mas adlı bir köleyi seçer. O zaman Napata’da ateşin sürekli yanması gerektir. Ateşin yaşaması için rahipler genç bir kızla erkeği bu göreve seçerler. Bunlar ateşi bekler, yaşamları boyunca saygı görür ve kralla birlikte fakat hemen sonra, yeni ateşin tutuşturulduğu anda öldürülürler. Bu efsaneye göre yeni kral Akaf için yeni ateş yakılırken rahipler gelecek dönemin ateş

72

rahibesi olarak kralın en küçük kız kardeşi Sali’yi seçerler. Krala Far-li-mas her akşam öykü anlatır. Ölmek istemeyen Sali de Far-li-mas’ın öyküsüyle büyülenir. Sali ve Far-li-mas’ın planıyla rahipler Far-li-mas’ın öykülerini dinleyerek yıldızların yönünü ve ayın konumunu takip edemezler. Böylelikle kralın öldürülmesi geleneği biter. Kral tapınaktaki ateşi söndürür, kentteki bütün babalar kendi ocaklarındaki ateşi söndürürler. Sali yeni bir ateş yakar ve şehrin bütün genç bakireleri gelip bu ateşten alırlar. O günden sonra Napata’da insan kurbanı olmaz (Campbell, 1992b, 165–175). Bu efsanede kralın ölümü rahiplerin kehanetlerine bağlı olsa da, bir krallık devrinin tamamlanıp başka bir krallık devrinin başlangıcı yine ateş ile sembolize edilmektedir. Kralın ölüm vaktinin rahipler tarafından tayin edilmesi, zamanın yenilenmesi ve güncelleştirilmesi gerekliliği ile ilgilidir. Bu anda kralın canını temsil eden ateş söndürülür ve zaman başka bir ateşin yakılışı ile yeni baştan akmaya başlar. Şunu da belirtmek gerekir ki, efsaneye göre kralın hüküm devri boyunca yanan ateşi bekleyen ve onun sürekli canlı durmasını sağlayan genç bir erkek ve kız vardır ve kralla birlikte bunlar da ateş söndüğünde ölüme mahkûm edileceklerdir. Bu ateş bekçileri bize eski Yunan ve Roma kültürlerinde gördüğümüz kutsal ateş bekçileri olan Vesta ve Hestia rahibelerini hatırlatmaktadır (Bk. Dinî Törenlerde Ateş ve Ocak). Efsanedeki ateş bekçileri de yine kutsal ateşe adanan kurbanlar olarak algılanabilir.

Sonuç itibariyle ateş, yeryüzünde kutsal olanın bir tezahürü durumundadır. Bu kutsallık, ateşin ya tanrının yeryüzündeki bir görünümü ya tanrı ile iletişime geçen tanrısal varlığın bir imgesi ya da tanrı katına ulaşan ataların insanlarla iletişime geçmesine vasıta olan bir varlık olması inancı ile alakalıdır. Törenlerde yakılan kutsal ateş, daha önce izah edildiği üzere (Bk. Mevsimlik Törenlerde Ateş ve Ocak) aynı zamanda tanrıların insanlara öğrettiği ve ilk yakıldığı şekilde yakılır. Bu şekilde yakılan ateş ile kutsal zamana, tanrılar ve kutsallar katına ulaşılır. Yeryüzündeki hükümdar ve krallar ise tanrının insanlar arasındaki temsilcisi, tanrı hükmünü ve yasalarını uygulayan şahsiyetler olarak kutsal konumda olurlar; onlar yaşadığı müddetçe tanrının tezahürü olan kutsal ateş yanar, onların ölümleri bu ateşin sönmesi, kozmosun kaosa dönmesi demektir. Kralın ölüp yeni bir kralın tahta oturması arasında geçen sürede bir anlamda kralın ruhu olan ateş söndürülür, bununla birlikte bütün ateşler söner. Yeni kral tahta oturacağı zaman ateş tekrar yakılır.

73