• Sonuç bulunamadı

Diğer Ayin ve Uygulamalar

1. BÖLÜM

2.2. Kamlık Geleneğinde Ateş ve Ocak

2.2.2. Kamların Ayinleri

2.2.2.2. Çeşitli Zamanlarda İhtiyaca Bağlı Olarak Yapılan Ayinler

2.2.2.2.4. Diğer Ayin ve Uygulamalar

Kamlar, dinî ayinler veya ihtiyaç duyulduğunda hastalık tedavi etme, ev kurma gibi ayinlerin dışında yine değişik durumlarda çeşitli ayinler icra ederler veya uygulamalarda bulunurlar. Örneğim kamlar din adamlığı ve hekimlik vazifelerinin dışında çeşitli kehanetlerde de bulunurlar. Kehanetlerde bulunmak için de çeşitli fallar açarlar. Bu fala bakma ayinlerinden birini Abdülkadir İnan’ın aktarımıyla Malov anlatmaktadır. Müslüman kamların uyguladığı bu ayin üç bölümden oluşur ve en az üç gece devam eder. Aksu şehrinde açılan bu fal şöyle yapılır: Bir kaba su doldurup bu kap halı üzerine konur. Kabın yanına ayna ve mum yerleştirilir. Ocaktaki ateşe şeftali çekirdeği atılır. Bu çekirdeğin kömürüyle yedi yaşındaki bir çocuğun avuçlarını ve gözlerini boyarlar. Suya bir yüzük, iğne ve biraz pamuk atarlar. Bakşı dua okur, suya bakıp ayin yaptıran adamın sorularına karşılık verir (İnan, 2000, 109). Bu fala bakma ayini de ocağın etrafında yapılmakta, hatta ocağa şeftali çekirdeği atılarak yine ateş iyesinin veya kutsal ruhların ortama dâhil olması sağlanmaktadır. Ocağın etrafında yapılan sihrî uygulamalar kamın kehanette bulunması için yapılmaktadır.

Kamlar yine ihtiyaç duyulduğunda yağmur yağdırmak ya da durdurmak, rüzgâr estirmek ya da rüzgârı kesmek, havayı düzeltmek gibi durumlarda devreye

163

girerler, sihir ve büyü uygulamalarıyla havayı insanların istediği şekle getirmeye çalışırlar. Kamların bir yadaçı (hava büyücüsü) göreviyle iyi hava getirmek için düzenlediği bir ayini Radloff aktarmaktadır. Radloff’un gözlemlediği bir olaya göre, kam, iyi hava için ilacı (Radloff’ın ecza torbasından alınan bir ilaç) bir kaşıkla ateş üzerinde ısıtır ve iki eli ile kaşığı semaya kaldırarak:

“Kayra kan! Kayra kan! Alas! Alas! Alas!

Avuç içi kadar açık ver! Çuvaldız kadar deşik ver! Asil kişinin torunuyum! Sedir ağacının köküyüm, Abu Tobu diye çağırdım,

Ongustay Kuldurak diye çağırdım, Göğün göbeği yerde olsun!

Yerin göbeği gökte olsun! Paştıgan dayımı çağırıyorum, Göğün yolunu aç!

Avuç içi kadar açık ver! Çuvaldız kadar deşik ver! Yüksek dağın arkasından geç! Abakan dağının başından geç! Kayra Kan, ey Kayra Kan.

Alas, Alas, Alas!” der (Radloff, 1994c, 8-9).

Burada kamın ilacı önce ateşte ısıttıktan sonra göğe kaldırıp “Alas, Alas, Alas!” diye hitap etmesi, ayinin ateş merkezli oluşunu göstermektedir. Kam önce ateşten başlayarak ateş iyesinden kabul görür, sonra göğe doğru uzanarak Kayra Kan’dan iyi hava temennisinde bulunur.

Kamların icra ettikleri bir başka ayin, çocuksuz ailenin çocuk sahibi olması içindir. Bu ayinle ilgili bir örneği bize S. Malov aktarıyor. Buna göre daha önce Uygurlarda, çocuksuz ailenin çocuk istemesi için yapılan bir kam töreni varmış. Bu törene “tayıg” adı verilirmiş. Tayıg’da karı koca bir ziyafet verir, akraba ve tanıdıklarını çağırırmış. Bu törende kam büyük bir ateş yakar, karı koca ise bu ateşe saygı gösterirmiş. Bu sırada kam dua edermiş:

164

“Okyanusun (sun dalei-masal denizi) sahibi ilahlar bize yardım etmeye çağırıyoruz sizleri!

Sumera dağından ve pek çok yerden ilahları da çağıralım!

Zengin krallardan, zengin insanlardan ve fakirlerden ilahları çağıralım! Pamçın denizindeki burhanları çağıralım!

Lamalardan; Çasan ulusundan, yedi otlaktan burhanları çağıralım! Vutey dağ tapınbağından, Ircagar tapınağından burhanları çağıralım! İncin, Çinkurlun, Nuşka tapınağından, Peyran, Sumakçı’dan çağıralım! Pımsıg’tan (Çinkurlun’daki tapınağın adı) çağıralım!)

Homerten’den çağıralım!” (Malov, 2005, 399).

Duada Budizm’in tesirleri açık bir şekilde görülse de ayinde ocağın ve kamın işlevi aynıdır. Kam ve çocuk sahibi olmak isteyen aile, ocakta var olduğu düşünülen ocak iyesi aracılığıyla kendilerine çocuk verebilecek kutsal varlıklara dua etmektedirler. Ocak, burada duaları diğer kutsal varlıklara ileten bir aracı vazifesi görmektedir.

Kamların tanrı veya diğer tanrısal varlıklarla insanlar arasındaki iletişimi sağladıkları bir başka uygulama, avcı tanrısına sunulan kurbandır. Sahaların inanışlarına göre yeryüzündeki ormanlık alanlarda, Tungus kılıklı ama sakallı, beyaz veya kumral, bazen de siyah kıllarla kaplı avcı tanrısı Bay Bainay (Zengin Bainay) yaşamaktadır. Bay Bainay’ın çok miktarda serveti ve bol miktarda kürkleri vardır. Avcılar hastalandıklarında ya da avda şansları gülmediğinde, bu tanrıya kara bir boğayı kurban olarak sunarlar. Onun iç organlarını evin ortasındaki masa üzerine koyarlar. Daha sonra kam bunları yakar (Seroşevsky, 2007, 254). Kamın buradaki görevi avcıların ve insanların doğrudan irtibat kuramadıkları ateş ve ocak iyesi ile irtibata geçerek, kesilen kurbanı ateş ve ocak iyesi aracılığıyla avcı tanrısı Bay Bainay’a ulaştırmaktır.

165

3. BÖLÜM

ATEŞ VE OCAĞIN VELÎ KÜLTÜNDEKİ YERİ

Türklerin İslâm dinini kabul etmeden önce kendilerine ait bir inanç sistemlerinin olduğu, aynı zamanda çeşitli kültür ve dinlerle etkileşim içinde bulunduğu bilinmektedir. Bütün toplumların dinler ve kültürler arası geçişlerinde olduğu gibi, Türk kültüründe de, başka kültür ve dinlerle etkileşimde bulunulduğu zamanlarda eski inançlar tamamen yok edilip unutulmamış, eski inançlar ile yeni inançlar iç içe geçmiş ve senkretik bir yapı oluşmuştur. Türk kültüründe en eski Türk inanış sistemi içerisinde yer alan atalar kültü, tabiat kültü, Gök Tanrı inancı ve kamlık geleneğinin yanı sıra, Budizm, Zerdüştlük, Maniheizm, Hıristiyanlık gibi dinlerin etki ve izlerini görmek mümkündür (Bu konuda bk. Ocak, 1983, 21-69). Ancak hangi kültür veya dinle etkileşim içinde bulunulursa bulunulsun, Türk kültürü, eski inanç sistemleri ile yeni inançları kendi bünyesinde bütünleştirerek kendine has bir mahiyet oluşturmuştur. Bu durum, İslâmiyet’i kabul ettikten sonra da devam etmiştir. Türklerin İslâmiyet’i kabul ettikten sonraki dönemlerinde ortaya çıkan eren, veli, pir gibi isimlerle anılan şahsiyetler ve bu şahısların hayatları etrafında oluşan velî kültü de, görünüşte İslâmî bir özellik göstermesine rağmen, eski inançların İslâmî bir kisveye bürünmesiyle kendini göstermiştir. Evliya menkabe ve efsaneleri, velî kültünün yansımalarını gördüğümüz anlatılardır.

Velî kültü üzerine çalışmalarıyla tanınan Ahmet Yaşar Ocak, Müslümanlıktaki velî kültünün menşe itibariyle İslamiyet’le bir ilgisi olmadığını, Hıristiyanlıktaki aziz kültü gibi Müslümanlıkta velî kültünün İslam’dan önceki putperest kültlerle yakın alakasının olduğunu belirtmektedir. İslamiyet’in girdiği yerlerde eskiden mevcut olan mahallî tabiat ya da ata kültleri, tasavvufun velî telakkisinin de yardımıyla halk çevrelerinde yorumlanarak velî kültü hâline dönüşmüştür (Ocak, 1983, 25-36; Ocak, 1992, 6-7). Dolayısıyla velî kültünün kaynağını, İslam öncesi eski Türk inançları teşkil eder (Ocak, 1992, 10). Velî kültünün oluşumunda özellikle eski Türk inanış sisteminde önemli bir yer teşkil eden kamlık geleneği yer almaktadır. İslâmî dönem Türk kültüründe eren, veli, pir

166

dediğimiz şahsiyetler, Eski Türk inanış sisteminde yer alan kamların (Bk. Kamlık Geleneğinde Ateş ve Ocak) İslâmî bir kisveye bürünerek benzer vasıflar sergiledikleri ve benzer roller üstlendikleri kişilerdir (Bu konuda bk. Kaplan, 1996, 120-131; Ocak, 1992). Yani kamların izlerini İslâmî dönemde de farklı isimler altında takip edebiliyoruz. Sihir ve büyü yapmak, hastaları iyileştirmek, gaipten ve gelecekten haber vermek, Tanrı’nın insan şeklinde görünmesi, tabiat kuvvetlerine hâkim olmak, ateşe hükmetmek, kemiklerden diriltmek, kadın-erkek müşterek âyinler, tahta kılıçla savaşmak velîlerin gösterdikleri kamlık niteliğindeki kerametlerdir (Ocak, 1983, 95-132).

Ahmet Yaşar Ocak, Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menâkıbnâmeler (Metedolojik Bir Yaklaşım) (1992) adlı eserinde, evliya menâkıbnâmelerinde İslam öncesi inanç motiflerini çıkarmıştır. Buna göre gayri sünnî menâkıbnâmelerde, dağ ve tepe kültü, taş ve kaya kültü, sihir ve büyü, hastaları iyileştirme, gaipten ve gelecekten haber verme, Tanrı’nın insan gibi görünmesi, tabiat kuvvetlerine hâkimiyet, kemiklerden dirilme, kadın-erkek ortak ayinler, tahta kılıçla savaşma, tenâsüh inancı, hulûl inancı, don değiştirme, ejderha ile mücadele, havada uçma, dört unsur inancı, ateş kültü ve ateşe hükmetme motiflerini tespit etmiştir. Bunlar arasında ateş kültü, Menâkıb-ı Hacı Bektaş-ı Velî, Vilâyetnâme-i Otman Baba’da; ateşe hükmetme motifi ise Menâkıb-ı Kudsiyye, Menâkıb-ı Hacı Bektaş-ı Velî, Menâkıb-ı Hacım Sultan, Vilâyetnâme-i Abdal Musa’da tespit edilmiştir (Ocak, 1992, 71; Ocak, 1993, 95-132). Sünnî menâkıbnâmelerde ise (Menâkıb-ı Sipehsalar, Menâkıbu’l- Arifin, Kerâmât-ı Ahi Evran, Menakıb-ı Mahmut Paşa, Menakıb-ı İbrahim-i Gülşenî, Menakıb-ı Eşrefzade, Menakıb-ı Kemal-i Ümmî) ateşe hükmetme motifi veya ateş kültü tespit edilmemiştir (Ocak, 1992, 72).