• Sonuç bulunamadı

1.1.2. Güvenlik Kavramına Eleştirel Bakış

1.1.2.1. Kopenhag Ekolü

Kopenhag ekolünün temelleri, Kopenhag Barış Çalışmaları Enstitüsü’nde atılmıştır. Ekolün kurulmasına Ole Wæver ve Barry Buzan’ın ortak yaptıkları çalışmalar öncülük etmiştir. Ekol, Kopenhag Üniversitesi’nde kurulan CAST (Center for Advanced Security Theory) ile 2008 yılında kurumsal hale gelmiştir. Söz konusu kurumun “Güvenlikleştirme Kuramı” aracılığıyla yazına en önemli katkılarından biri, Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı sonrasında gösterdiği dönüşümü ikna edici bir şekilde açıklamasında yatmaktadır.54 Kopenhag ekolü, “aktör-tehdit-politika” sacayağından oluşan realist bakış açısı ile aynı görüşleri paylaşmamaktadır. Kopenhag ekolüne göre, devletler tek güvenlik aktörü değildirler ve sadece askerî güç kullanıldığında tehditlere maruz kalmazlar. Aynı zamanda askerî kuvvetlerle tehdit edilen devletin, sadece bu tehditlere karşı politika geliştirmesi de yeterli değildir.55

Kopenhag ekolünde “kimin neyi, hangi koşullar altında güvenlikleştirdiği” sorusu önemlidir. Güvenliğin kavramsallaştırılmasında askerî unsurun ve devletin önceliği sorgulanmaktadır. Bu öncelemeyi sorgulayanlar arasında barış araştırmacıları, feministler, uluslararası politik ekonomi, güvenlik (strateji) çalışmaları tarafından oluşturulan akademik kesim ile örgütler ve hatta devleti içeren siyasi kesim bulunmaktadır. Güvenlik gündeminin genişletilmesi “konular” ve “referans nesnesi” ile ilgilidir. Güvenlik çalışmalarında, “temel alanlar” ve “güvenlik konusu” ve “referans nesnesi” bulunmaktadır. Bu konu ve referans nesnesi “biri” tarafından “belirli şartlarda” anlamlandırılarak güvenlik çalışmalarının konusu

53 Batı yazınının eleştirisi ile ilişkili bir diğer konu; eşsiz çok kültürlü uluslararası toplumda, birbirinden farklı olan kültürel dünya görüşü ile çoğunlukla çarpışan kültürel dünya görüşleri arasındaki farkı anlama ihtiyacıdır ki, 11 Eylül olayları sonrasında önemini yitirmemiştir. Andrew Linklater ve Hidemi Suganami, “Introduction”, The English School of International Relations: A Contemporary Reassessment, (Ed.) Andrew Linklater ve Hidemi Suganami, Cambridge, Cambridge University Press, 2006, s. 2.

54 Bilgin, ”Güvenlik Çalışmalarında Yeni Yaklaşımlar: Yeni Güvenlik Çalışmaları”, s. 81.

55 Sinem Akgül-Açıkmeşe, “Algı mı, Söylem mi? Kopenhag Okulu ve Yeni Klasik Gerçekçilikte Güvenlik Tehditleri”, Uluslararası İlişkiler, C: 8, S: 30, Yaz 2011, (Çevrimiçi) http://www.uidergisi.com.tr/wp-content/uploads/2013/02/algi-mi-soylem-mi.pdf, 09 Ekim 2016, s. 46.

haline gelmiştir.56 Başka bir deyişle; “bir sorunun güvenlik tehdidi olabilmesi için bu tehdit karşısında önlem almaya yetkili aktörler tarafından o sorunun herhangi bir öznenin varlığına yöneltilen ve bu nedenle de söz konusu aktörler tarafından rutin siyasi süreçlerin dışına taşan acil ve meşruiyet kazanmış önlemler alınmasını öngören bir sorun olarak tanımlanması gerekir”.57 Bu şekilde tanımlanan sorun, süreçte dinleyici kitle tarafından da benimsenirse döngü tamamlanır. Olağanüstü önlemler alabilme yetkisine kavuşan güvenlikleştirici aktör, normal şartlarda uygulanan siyasi kuralları askıya alır ve demokratik işleyişin devam etmesi bir süre ertelenir. Böylelikle güvenlikleştirme işlemi gerçekleşmiş olur. Aşağıdaki grafikte iki devlet arasında güvenlikleştirme eyleminin nasıl uygulandığı görülmektedir. Bu grafiğe göre, yaşanan olaylar ve iletişimde kullanılan söylemler aslında siyasallaştırılmama olanağına sahiptir. Ancak siyasallaştırılmış olaylar ve kavramlar dahi özellikle vurgulanıp güvenlikleştirilmedikçe tekrar siyasallaştırılmamış hallerine dönebilirler. Ancak verilen atıf ve önem güvenlik nesnesine daha da vurgu yapmaya devam edildiğinde artık güvenlikleştirme sınırı aşılmış olmaktadır.58

Grafik 1: Devletler Arasında Gerçekleşen Anlaşmazlık Döngüsü

Zaman

Kaynak: Kristian Åtland ve Kristin Van Bruusgaard, “When Security Speech Acts Misfire: Russia and Elektron Incident”, Security Dialogue, C: 40, S: 3, Haziran 2009, (Çevrimiçi) http://sdi.sagepub.com/content/40/3/333.full.pdf+html, s. 336.

56 Barry Buzan vd., Security: A New Frame Work Analysis, London, Lynne Rienner Publishers, 1998.

57 Akgül-Açıkmeşe, a.g.e., ss. 58-59.

58 Nebi Miş, “Güvenlikleştirme Teorisi ve Siyasal Olanın Güvenlikleştirilmesi”, Akademik

İncelemeler Dergisi, C: 6, S: 2, 2011, (Çevrimiçi)

Uluslararası İlişkiler çalışmalarında en çok kullanılan analiz yöntemleri beş düzeye ayrılmaktadır: “Uluslararası sistemler”, altlarında herhangi başka bir sistem olmayan bağımsız birimlerdir. Günümüzde bu tüm gezegeni kapsamaktadır, ancak daha erken dönemlerde birçok ya da birkaç uluslararası sistem aynı anda birlikte bulunmaktaydı. “Uluslararası alt sistemler”, örneğin; ASEAN, OAU, OPEC. “Birimler”, örneğin; devletler, uluslar, ulus üstü şirketler. “Alt birimler”, örneğin; bürokrasiler ve lobiler ile “Bireylerdir”.59 Morgenthau’dan Waltz’a kadar tüm Realistler ve Neorealistler, siyaset teorisi terimleri çerçevesinde çalışmalarını gerçekleştirmişlerdir. Analiz düzeyleri yukarıda sayılan düzeylerle sınırlı kalmıştır. Akademisyenler; diğer kesimlere (sectors) ise, siyaset teorisi kavramları çerçevesinde olaylara açıklama getirdiklerinden, analiz yapılırken kullanılan belirgin bir araç gözüyle bakmışlar ve kesimleri herhangi bir analiz düzeyine dâhil etmemişlerdir. Uluslararası ilişkileri tartışırken, sistemlerin kimliğini ve bu sistemler içerisinde faaliyet gösteren belirli sektörleri sınıflandırmakta, örneğin; uluslararası iktisadi sistemde olduğu gibi, genelleştirme yoluna gidilmiştir. Geleneksel yaklaşım, güvenliği sadece tek bir alan ile ki, bu da askerî alandır, sınırlarken; Kopenhag Okulu güvenlik çalışmalarını beş farklı alanda incelemektedir. Bu alanlar: “Askerî kesim”, “siyasi kesim”, “iktisadi kesim”, “çevresel kesim” ve “toplumsal kesim”dir.60 Güvenlikleştirme eylemi, ekolün belirlediği kesimler tarafından farklı dinamikler aracılığıyla gerçekleştirilebilir. Ancak güvenlikleştirme eyleminin etkisi bu farklı kesim ve dinamiklerde her zaman aynı düzeyde ve derecede gerçekleşmeyebilir. Örneğin; küresel düzeyde askerî kesim önemsiz düzeyde güvenlikleştirme başarısı gösterebilirken, çevre ve ekonomi ile ilgili kesimler baskın güvenlikleştirme yapacak düzeydedirler. Siyasi kesim ise, küresel anlamda alt baskın bir güvenlikleştirme sağlayabilmektedir. Ancak toplumsal kesim de askerî kesim kadar küresel anlamda güvenlikleştirme eylemini gerçekleştirebilecektir. Aşağıdaki tabloda bahsedilen kesimlerin hangi düzeylerde güvenlikleştirme sağlayabileceği görülmektedir.

59 Barry Buzan vd., Security: A New Framework Analysis, London, Lynne Rienner Publishers, 1998, s. 7.

Tablo 3: Farklı Analiz Düzeylerinde Güvenlikleştirme Dinamikler/ Kesimler Askerî Kesim (/Ordu) Çevre Ekonomik Kesim Toplumsal Kesim Siyasi Kesim Küresel •• •••• •••• •• ••• Bölgesel Olmayan (Non-regional) Sistem altı ile ilgili (Subsystemic) •• •• •• •• • Bölgesel •••• ••• ••• •••• •••• Yerel ••• •••• •• ••• ••

Kaynak: Barry Buzan vd., Security A New Framework Analysis, s. 163.

•••• baskın güvenlikleştirme

••• alt baskın (subdominant) güvenlikleştirme •• önemsiz düzeyde güvenlikleştirme

• güvenlikleştirmenin bulunmayışı

Güvenlik kavramının genişletilmesinin arka planında, devletin insan güvenliğini sağlamadaki yetersizliğinin bulunduğu iddia edilmektedir. Bu iddiadan, ulusal güvenlik ile insan güvenliği arasında karşılıklı olarak bir fikir birliği ve anlaşma olmadığı anlaşılmaktadır. Devletin egemenliği altındaki bölgenin güvenliği veya söz konusu alanda gösterilen hayatta kalma çabası ile devletin hâkim olduğu bölgedeki bireyin güvenliği arasında bir varoluş çatışması olarak yer almaktadır.61 Bu bağlamda güvenlik çalışmalarına eleştirel yaklaşan diğer bir ekol Aberystwyth’dir. Aşağıda, bu ekol ile ilgili ayrıntılar bulunmaktadır.

61 Gizem Bilgin Aytaç ve Gül Pınar Ekrem Gülboy, “Critical Approaches For Identity Policies-Minority Rightsas A Conceptof Modern Security Studies”, Uluslararası Ortadoğu Kongresi, Türkiye, 1-2 Kasım 2011, s. 496.