• Sonuç bulunamadı

1.1.2. Güvenlik Kavramına Eleştirel Bakış

1.1.2.3. Feminist Ekol

Feminist görüşün başlangıcından beri kadınlar ve şiddet içeren çatışmalar arasındaki karmaşık ilişki, feminist akademisyenlerin araştırma gündeminin merkezindedir. Devletlerin, askerîleşmiş erkeklik kuvvetlerine ağırlıklı olarak meyletmeleri ve barışçıl, anaç kadınlık özelliklerinden, uluslararası çatışmalarda alabilecekleri rolü ve faaliyetleri göz ardı etmeleri devam etmektedir.70 Bununla beraber, akademik yazında da önde gelen eserlerden olan Makyavel’in Prens’i; Hobbes’un Leviathan’ı ve Waltz’ın “Man, The State and War”ı incelendiğinde, egemen ve yönetici güç ile bu gücün kaynağının erkeksi davranışın ve karakterle özdeşleştiği gözlemlenebilmektedir. Tam tersi durumda, düşman konumunda bulunan devletin ve egemenliğe karşı tehlike ve tehdit oluşturan unsurların ise kadınsı özellikler gösteren karakterleri görülmektedir.

“Bunun yanı sıra, uluslararasındaki tüm siyasi, ekonomik vb. ilişkilerin, genel olarak “prenslerin” hâkim olduğu “prenseslerin” çoğunlukla görmezden gelindiği, prenslerin kadın ve çocukları korumak amacıyla giriştikleri mücadelelerin ise, doğrudan veya dolaylı bir biçimde kadınları olumsuz yönde etkilediği bir yapı özelliği sergilediği de vurgulanmaktadır.”71

Feminist bakışın tartışma konuları; yazınında hangi kavram tartışılırsa tartışılsın ki bu kavramlara güvenlik konusu da dâhildir, kadınlara alanda yer verilmeyişidir. Bununla beraber geleneksel bakış açıları beynelmilel ya da evrensel

69 Fikret Birdişli, “Eleştirel Güvenlik Çalışmaları Kapsamında Frankfurt Okulu ve Soğuk Savaş Sonrası Güvenlik Sorunlarına Eleştirel Bir Yaklaşım: Galler Ekolü”, Güvenlik Stratejileri, Yıl: 10, S: 20, (Çevrimiçi) http://docplayer.biz.tr/5814406-Elestirel-guvenlik-calismalari-kapsaminda-frankfurt-okulu-ve-soguk-savas-sonrasi-guvenlik-sorunlarina-elestirel-bir-yaklasim-galler-ekolu.html, 22 Eylül 2016, s. 251.

70 Jillian Terry vd., “Women and War: Gender Identity and Activism in Times of Conflict”, International Feminist Journal of Politics, C: 15, S: 2, DOI: 10.1080/14616742.2013.779144, ss. 282-283.

71 Özlem Tür ve Aydın Koyuncu, Çiğdem, “Feminist Uluslararası İlişkiler Yaklaşımı: Temelleri, Gelişimi, Katkı ve Sorunları”, Uluslararası İlişkiler, C: 7, S: 26, Yaz 2010, (Çevrimiçi) http://www.uidergisi.com.tr/wp-content/uploads/2013/02/feminist-uluslararasi-iliskiler.pdf, 09 Ekim 2016, ss. 4, 5.

değildir. Aynı zamanda nesnellikten uzaktır. Feminist bakış açısı, yazındaki kavramların hepsinin yenilenmesi gerektiğini iddia etmektedir.72 Aslında Feminizm ekolünün geçmişi, hem siyaset biliminde hem de uluslararası ilişkiler alanlarında oldukça derin ve köklü bir tarihe sahiptir. Ekolün kökleri, 17. yüzyıla kadar dayandırılabilir. Feminist ekol, öncelikle varoluşsal ve yaşamsal problemler üzerinde durmuştur. Bu alanlardaki kısıtlamalar ve ayrımcılıklar ile mücadele etmiştir. Bu alanlarda yaşanan ilerlemeler, feminizmi toplumsal ve siyasi hakların elde edilmesine yöneltmiştir. Böylelikle siyaset bilimi yazınında ekol yerini almıştır. Özellikle 1960’lı yıllarda önde gelen düşünürlerden Simone de Beauvoir, Betty Friedan ve Kate Millet’nin çalışmalarıyla tüm alanlarda kendisine artık göz ardı edilemez bir yer edinmiştir.73 1980’lerin sonu ve 1990’ların başlarında ise Ann Tickner, Sandra Harding, Cynthia Enloe, Christine Sylvester ismindeki önemli düşünürlerin sordukları;

Neden devlet ve uluslararası örgütlerin yöneticileri, dış politika karar alıcıları veya askerler genellikle erkektir?

Neden dış ve askerî politika alanlarında kadınlara yeterince yetki verilmemektedir?

Uluslararası ilişkiler disiplininin toplumsal cinsiyet sorunlarına bakışı tarafsız mıdır?

Feminist uluslararası ilişkiler yaklaşımı savaş, nükleer silahlanma, çevre tahribatı, uluslararası terör, enerji kıtlığı veya Ortadoğu’daki sorunların çözümü gibi dünyanın önemli problemlerine farklı çözümler üretebilir mi?

Şeklindeki sorular ve bulunmaya çalışılan cevaplar yazını derinleştirmiştir.74

Cinsiyet objektifinden ve farklı cinsiyetlerin farklı toplumsal deneyimlerine karşı hassas olunarak bakıldığında ve böylelikle kavramsal ile terminolojik dikatominin nasıl nüfuz ettiğinin çoğunlukla cinsiyete atıfta bulunularak gerçekleştirildiği görüldüğünde, gücün tanımının nasıl makulen bir çerçevede inşa

72 Çiğdem Ayfın Koyuncu, “Feminist Uluslararası İlişkiler Yaklaşımları Açısından Güvenlik Konusunun Analizi”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, C: 67, S: 1, 2012, (Çevrimiçi) http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/1646/17594.pdf, 23 Eylül 2016, s. 117.

73 Erdem Özlük, “Feminist Yaklaşım”, (Ed.) Haydar Çakmak, Uluslararası İlişkiler: Giriş, Kavram ve Teoriler, Ankara, Platin Yayınları, 2007, 06 Ekim 2016, s. 2.

edildiği anlaşılmaktadır. Kontrolün, baskınlığın ve izlemenin modern varsayımları, vahşetin ve mekânsal kontrolün etkileri öyle ya da böyle güvenliği önceleyecektir. Bu noktada, güvenlik kavramı ile ilgili günümüzde kavramın sahip olduğu ikilemlerin ortaya çıkarılması gerekmektedir. Güvenlik kavramı, özellikle tekrar feminist gözle incelendiğinde; gücün, kontrolün, bilginin varsayımlarının ve şiddete başvurmaya yönelik bakışın giderek çağdaş siyasi problemlere cevapta uygun yöntemi içermediği düşünülmektedir.75

Aşağıdaki tabloda, güvenliğin önemli bir problemi olan insan ticaretine hem geleneksel hem de feminist bakış açılarının farklarını gösteren açıklamalar yer almaktadır. Bu tabloda her iki yaklaşımın güvenlik imlemleri, güvenlik tehdit anlayışları ve politika odakları arasında farklar bulunmaktadır. Örneğin, geleneksel bakış açısına göre, güvenlik imlemi devletler; feminist bakış açısına göre insanlar ya da halktır. Tacirleri ve kaçak göçmenleri, geleneksel yaklaşım güvenlik tehdidi olarak görmektedir. Feminist görüş ise tacirlerin yanı sıra sınır devriyesi ve kolluk kuvvetlerini, yolsuz ve kötü eğilimli işverenleri, kolluk kuvvetlerinin müvekkillerini ve tacirlerin müşterilerini güvenlik tehdidi olarak algılamaktadır. Geleneksel görüşün politika odağı sınır güvenliği, göç kontrolleri, uluslararası kolluk güçleri ile iş birliğidir. Feministler ise politikalarının odağına sosyal hizmetler, insan hakları, güvenli göç, işçi güvenliği, fuhşun statüsüne dikkat çekilme çabasını almıştır.

Tablo 4: Geleneksel ve Feminist Güvenlik Yaklaşımlarının Uluslararası İnsan

Tacirliğine Bakışı

Yaklaşım Güvenlik İmlemi

(Security Referent)

Güvenlik Tehdidi Politika Odağı

Geleneksel Devletler Tacirler,

Kaçak göçmenler

Sınır güvenliği, göç kontrolleri,

uluslararası kolluk güçleri iş birliği Feminist İnsanlar/Halk Tacirler, sınır devriyesi

ve kolluk kuvvetleri, yolsuz ve kötü eğilimli işverenler ile müvekkiller ve müşteriler Sosyal hizmetler, insan hakları, güvenli göç, işçi güvenliği, fuhşun statüsüne dikkat çekilmesi

Kaynak: Jennifer K. Lobasz, “Beyond Border Security: Feminist Approaches to Human Trafficking”, Security Studies, 2009, C: 18, S: 2, s. 321, DOI: 10.1080/09636410902900020.

75 Simon Dalby, “Contesting an Essential Concept: Reading the Dilemmas in Contemporary Security Discourse”, Critical Security Studies: Concepts and Cases, (Ed.) Keith Krause ve Michael C. Williams, Borderlines: C: 8, University of Minnesota Press, 1997, s. 7.

Cinsiyet güvenliğini sağlayabilmek, günümüzde de farklı şiddet ve tehdit türlerine karşı savunmasız kalan kadınlar için önem teşkil etmektedir. Örneğin; savaşlarda ve çatışmalarda kadın bedeni en kolay istismar konusu olmaktadır. Bu durum Bosna’da, Pakistan-Hindistan bölünmesinde ve daha birçok örnekte yaşanmıştır. Günümüzde, 2012 yılından bu yana Birleşmiş Milletler’in özel mülteci elçisi Angelina Jolie ve İngiliz Dış İlişkiler Bakanı William Hague kampanyalarını sürdürmektedirler. Özellikle Cinsel Şiddeti Önleme İnisiyatifi (Preventing Sexual Violence Initiative (PSVI)) kanalıyla çalışmaktadırlar. Bu girişimdeki amaç, küresel olarak salgın haline gelmiş savaş bölgelerindeki cinsel vahşetin sona erdirilmesidir. Demokratik Kongo Cumhuriyeti de seçilen ülkelerden biridir. Londra’da Haziran 2014’te Çatışmada Cinsel Şiddeti Sonlandırma Küresel Zirvesi (Global Summit to End Sexual Violence in Conflict) düzenlenmiştir. Bu zirve, düzenlenmiş olan en yüksek profilli ve büyük zirvedir. Mart 2013’te Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ni ziyaret eden Hague ve Jolie, bir yıl sonra Nisan ayında G8’de kabul gören Çatışmada Cinsel Şiddet Deklarasyonu’nu (Declaration on Preventing Sexual Violence in Conflict) yazmışlardır.76 Küresel olarak tanınan ünlü kişilerin veya siyasilerin bu konu ile ilgilenmeleri, konunun bilinirliği ve problemin çözümü için harekete geçilmesini kolaylaştırabilmektedir. Bu gibi konularda farkındalık yaratılıp arttırıldıkça çözüm için gereken adımlar daha sağlam zeminde atılabilmektedir.