• Sonuç bulunamadı

ENGELLİ KAVRAMININ TANIMI, TESPİTİ VE GRUPLANDIRILMAS

8. BEDENSEL ENGELLİLERİN TANIMI VE GRUPLANDIRILMAS

8.3. Konuşma Engelli (Dilsiz)

Konuşma, insanlık tarihi kadar eski ve insan yaşamında çok önemli yeri olan, doğuştan getirilmeyen, sonradan öğrenilen önemli bir beceri ve kazanımdır.1 Konuşma insanların sonradan taklit yoluyla öğrendiği bir beceridir. İnsan doğuştan konuşmayı öğrenmek için gereken donanım ve potansiyele sahip olsa da öğrenme ortamı olmazsa konuşmayı öğrenemez.2 Konuşma değişik bilim dalları ve kişilerce değişik biçimlerde tanımlanmıştır. Bunların ortak paydaları dikkate alınarak yapılan bir tanım şöyledir:

Konuşma, kişinin kendisi ve çevresiyle dengeli bir ilişki kurma ve sürdürmesine yarayan geleneksel sembollerin yer aldığı tüm bedensel tepkiye dayanan bir iletişim biçimidir.3

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Özürlülerin Tespiti, İncelenmesi, Bakım ve Rehabilitasyonuna Dair Yönetmelikte, konuşma özürlü; Konuşmasının akışında, ritminde, tizliğinde, vurgularında, ses birimlerinin çıkarılışında, eklemlenişinde bozukluk olan kişiyi ifade eder.4

Milli Eğitim Bakanlığının konuya ilişkin yönetmeliğinde ise konuşma engeli (özrü) “konuşmasının akışında, ritminde, tizliğinde, vurgularında, ses birimlerinin çıkarılışında, eklemlenişinde, artikülâsyonunda (ifade kabiliyeti) bozukluk bulunanlara konuşma engelli (özürlü) denir” şeklinde tanımlanmaktadır.5

Bu tanım birçok sebepten dolayı yeterli görülmemektedir. Tanımda, konuşma özürlülerin beş değişik konuşma rahatsızlığına sahip oldukları yönünde bir anlayış vardır. Oysa tanımda yer alan terimlerin bazıları ya eş anlamlıdır ya da aynı rahatsızlığı ifade etmektedir. Örneğin, konuşmanın akışında bozukluk ve konuşmanın ritminde bozukluk ifadeleri kekemeliği, yani aynı durumu yansıtmaktadır. Keza, vurgularda bozukluk ifadesi de konuşmanın ritmi ile ilgilidir. Ayrıca ses birimlerin çıkarılışında bozukluk da artikülâsyon (ifade) bozukluğunun bir

1

Özsoy, Eripek, Özyürek, Özel Eğitime Giriş, s. 79. 2

Özsoy, Eripek, Özyürek, Özel Eğitime Giriş, s. 79. 3

Özsoy, Eripek, Özyürek, Özel Eğitime Giriş, s. 79. 4

19.08.1993 tarih ve 21673 sayılı Resmi Gazete. 5

başka izahıdır. Konuşma esnasında vurgu yanlışları yapan bir kişinin de ne derece “konuşma özürlü” olduğu da ayrı bir tartışma konusudur.1

Özel Eğitim Konseyinin ortaya koyduğu tanım, konuşma engelini; dil ve konuşma problemleri, fertler arası sözlü münasebette değişik sebeplerden dolayı ortaya çıkan aksaklıklar ve düzensizlikler olarak tarif etmektedir.2

Konuşma özrü diye adlandırılan problemler şunlardır: Gecikmiş konuşma, ses bozukluğu, artikülasyon bozukluğu, kekemelik, işitme özrüne bağlı yarım damak ve yabancı dil ve bölgesel ayrılıklara bağlı konuşma bozuklukları bunlardan bazılarıdır.3 Bu problemden bazen biri kendi başına kişiyi konuşma özürlü hale getirebilir. Konuşma bozuklukları aşağıdaki şekilde gruplanabilir:4

a. Fizyolojik Konuşma Güçlüğü: Fizyolojik konuşma güçlüğü konuşma bozukluğu olarak nitelendirilmemektedir. Fizyolojik konuşma güçlüğü çeken kişiler genellikle sesin çıkarılmasında problem yaşamaktadırlar. Kelimelerin son seslerini söylememe, kelime içindeki seslerin benzerlerini kullanma, seslerin yerini değiştirme, sesleri uzatma ya da kaydırma gibi söyleyiş hataları vardır.

b. Gecikmiş Konuşma: Gecikmiş konuşma, çocuğun beklenen yaşta ve şekilde konuşma-lisan becerilerinde sınırlılık olarak ifade edilebilir. Gecikmiş konuşma durumu fziksel ve zihinsel gelişimdeki genel bir gerileme nedeniyle 3. yaşın sonuna kadar dil gelişiminin olmamasıdır.

c. Telaffuz Bozuklukları: Telaffuz bozuklukları, belirli konuşma seslerini telaffuz etmede veya kullanılan dilin kurallarına uygun söylenilmesindeki güçlüklerdir. Bir ya da birkaç sesin çıkarılmasındaki problemler kelimelerin anlaşılmasını etkileyebilir.

d. Kekemelik: Kekemelik, kişinin tekrar kekeleme kaygısıyla konuşma sesi, hece, sözcük ya da cümleciklerin irkilme, duraklama, uzatma, patlatma, yinelemeler ve bazen bunların yanında, birtakım yüz, el, kol ve vücut devinimleri gibi belirtilerle konuşmanın ritim ve akıcılığında oluşturduğu iletişim bozukluğudur.

e. Afazi: Afazi, beyinde meydana gelen hasar sonucu, dil ve konuşmanın bozulması ve anlaşılamamasıdır.

1

Seyyar, Sosyal Siyaset Açısından Özürlülüğe Karşı Mücadele, s. 26. 2

Özel Eğitim Konseyi, Konuşma Sorunlu Çocuklar Komisyonu Raporu, Yaşama Sevinci, s. 19. 3

Özsoy, Konuşma Özürlü Çocuklar ve Eğitimleri, s.7. 4

f. Apraksi: Apraksi, istemli konuşmanın üretiminde sıralı konuşma hareketlerinin motor planlanmasında oluşan bozukluk sonucu otaya çıkan motor konuşma bozukluğudur. Seslerin çıkarılması için gereken kasların pozisyonlanmasında güçlük vardır. Konuşma organlarında amaca yönelik davranışların ortaya konulamamasıdır.

g. Dizatri: Dizatri, konuşma organlarının hareket ve kontrolünü sağlayan kasların çalışmasında yaşanan sorunlar ve konuşma organlarının birbiriyle koordinasyonunun bozulması nedeni ile ortaya çıkan bir dil ve konuşma bozukluğudur. Burada bozukluk hecelerin birbiriyle mafsallanması (artikülasyon) konuşmanın rezonansı ve normal ses tonundaki iniş-çıkış gibi unsurlardadır.

h. Yutma Güçlüğü: Yutma güçlüğü, ağızdan mideye aktif yiyecek ve sıvı girişinde zorluk yaratan durum olarak tanımlanmaktadır.

Konuşma engelliler diğer engellere göre biraz daha farklı gruplara ayrılabilir. Anadan doğma konuşma engelliler, sonradan konuşma yeteneğini kaybedenler, işaret dili bilen konuşma engelliler, işaret dili bilmeyen konuşma engelliler, okuma yazma bilen konuşma engelliler, okuma yazma bilmeyen konuşma engelliler, kekeme olanlar, peltek olanlar gibi.

Konuşma özrünün çok ve değişik biçimlerde tanımlanmasının ve gruplandırılmasının nedeni özür türlerinin çokluğu, konuya eğilenler tarafından değişik sözcüklerin kullanılması1 ve konuşma engelli ile ilgili düzenlemelerin farklı olmasıdır. Ancak bir kişinin konuşma engelli ve derecesi, o konudaki uzmanların tespiti ile mümkün olabilir. Dolayısıyla tabiblerin yaptığı bir tanım tercih edilmelidir ve buna göre konuşma engellilerin durumlarına uygun hükümler verilmelidir.

Konuşma engelli anlamına gelen kavramlar, klasik fıkıh kaynaklarında tanımları yapılmadan kullanılmıştır. Bu kavramın lügatlerdeki anlamları ise şöyledir. Türkçe’de konuşma yeteneğinden yoksun kimse anlamına gelen konuşma engelli için Arapça’da ahras ( ﺱﺭﺧﺃ çoğulu ﺱﺭﺧ ) kelimesi kullanılmaktadır.2 Kur’an-ı Kerim’de konuşma engeli sadece bedensel manada değil manevî manada da yer almaktadır. Kur’an-ı Kerim’de konuşma engelli kimseler, bu dünyaya doğan bir kimsenin

1

Özsoy, “Özel Eğitim’de Kavram Sorunu”, AÜEFD, c. 10, sy. 1-4, s. 211-244. 2

Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-‘ayn, “h-s-r”, IV, 195; İbn Düreyd, Cemheretü’l-luga, “h-r-s”, I, 584; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “h-r-s”, VI, 62; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü'l-muhît, “el-haras”, s. 696; Kal‘acî,

konuşamaması, cevap verememesi anlamını taşıyan ebkem ( ﻢﻜﺑﺃ çoğulu ﻢﻜُﺑٌ ْ ﻭ ﻥﺎﻤﻜُﺑ ) kelimesi ile tanımlanmaktadır.1 Kasden ve cehlen susan kimse de bukm kelimesi ile tarif edilmektedir.2 Sa‘leb (ö.291/903)’e göre, dilsiz, kör ve sağır olarak doğmak, Ebû İshâk (ö.1166/1752)’a göre dilsiz doğmak, Îbnü’l- Esîr (ö.637/1239)’e göre, dilsiz olarak yaratılan” anlamlarına gelmektedir.3 A‘cem ( ﻢﺠﻋﺃ çoğulu ﻢﺠﻋ) kelimesi de ahres, dilsiz4 anlamında kullanılmaktadır. Peltek, dilindeki bir hastalıktan dolayı bazı harfleri birbirine katarak teleffuz eden,5 harfleri birbiriyle değiştiren, “ﺭ” harfini söyleyemeyen6 kimselere elseg ( ﻎﺜﻟﺃ çoğulu ﻎﺜﻟ ), lisanı ya harfine dönen, kelamı anlaşılmayan kimselere ise elyag ( ﻎﻴﻟﺃ çoğulu ﻎﻴﻟ )7 denilmiştir. Kekeme ve dili ağırlaşanlar,8 fasih Arapça konuşamayanlar,9 harfleri mahreçlerinden çıkaramayanlar, harfleri değiştirerek konuşanlar10 için de elken ( ﻦﻜﻟﺃ çoğulu ﻦﻜﻟ ) kelimesi kullanılmıştır.

Konuşma engelli anlamında kullanılan ahras ile ebkem kelimeleri Arapça’da farklı durumları karşılamaktadır. Ahras doğuştan konuşma engellidir. Ahrasta konuşma özelliği yoktur, ebkemde vardır. Ama ebkem aklının zayıflığında konuşamaz,11 kasıtlı veya kasıtsız cevap veremez.12 Ezherî (ö.370/980), bunların arasında anlam bakımından farklılık olduğunu şöyle belirtmektedir: “ﺱﺭﺧﺃ” seslenmelerinden hiçbir şey anlaşılmayan hayvanlar gibi konuşamaz halde yaratılan kimsedir. “ﻢﻜﺑﺃ” ise, konuşabilen ancak, konuşması iyice anlaşılamayan ve hitap şekli

1

Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-‘ayn, “b-k-m”, V, 387; Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “b-k-m”, s. 58; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “b-k-m”, XII, 53; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü'l-muhît, “el-bukm”, s. 1397. 2

İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “b-k-m”, XII, 53; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü'l-muhît, “el-bukm”, s. 1397. 3

Kırkız, “Hakikat ve Mecaz Bağlamında Kur’ân’da ‘Engellilik’ İfade Eden Sözcüklerin Linguistik Analizi”, FÜ İFD., sy.12:1, s.103–117.

4

Mutarrizî, el-Muğrib, “a‘-c-m”, I, 484; Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, s. 2. 5

Kal‘acî, Mu‘cemu'l-lugati'l-fukahâ’, “el-elseg”, s. 86; Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, s. 91.

6

İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “l-s-g”, VIII, 448; İbn Teymiyye, Mecmû‘u’ fetâvâ, III, 184; Fîrûzâbâdî,

el-Kâmûsü'l-muhît, “el-elyeg”, s. 1017; Zekeriya el-Ensârî, Esna'l-metâlib, I, 217; Zebîdî, Tacu’l- arûs, “l-s-g”, XXII, 558.

7

İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “l-y-g”, VIII, 449; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü'l-muhît, “el-lesg”, s. 1017; Zebîdî, Tacu’l-arûs, “l-y-g”, XXII, 561.

8

İbn Düreyd, Cemheretü’l-luga, “k-l-n”, II, 982. 9

Mutarrizî, el-Muğrib, “el-elken”, II, 249; Zekeriya el-Ensârî, Haşiyetü'l-Cemel, V, 67. 10

Derdîr, eş-Şerhu’l-kebîr, I, 333. 11

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “b-k-m”, s. 58; Feyyûmî, el-Misbâh, “b-k-m”, I, 59; İbnu’l-Hâim,

et-Tibyân, s. 61; Zebîdî, Tacu’l-arûs, “b-k-m”, XXXI, 297.

12

düzgün olmayan kimsedir. Zemahşerî (ö.538/1143) de aynı görüşü paylaşmaktadır.1 Râgıb İsfehanî (ö.502/1108)’ye göre, “ﻢﻜﺑﺃ” ile “ﺱﺭﺧﺃ” arasında eksik girişimcilik vardır. Yani her ebkem ahrastır ama her ahras ebkem değildir.2

Yazılı kaynaklar birçok ünlü kişinin kekemelikten sıkıntı çektiğini belirtmektedir. Hz. Musa (a.s.)’nın küçük yaşta iken Firavun’un sarayında imtihan edilirken ağzına aldığı ateş koru dilinde pelteklik bırakmıştır. Hz. Musa (a.s.)’ın bu konuda sıkıntısı olduğunu Kur’an “dilimden (şu) bağı çöz” 3 ayeti ile bildirmektedir.4 Resulullah'ın (s.a.v.) müezzini Bilal-i Habeşi, "eşhedu en la ilahe illellah" derken dili peltek olduğu için "ş" yerine "s" diyordu. İnsanlar bunu eleştirince Resulullah (s.a.a), “Bilal'in "s"si Allah katında "ş" dir” buyurdu.5