• Sonuç bulunamadı

ENGELLİ KAVRAMININ TANIMI, TESPİTİ VE GRUPLANDIRILMAS

5. GENEL DEĞERLENDİRME

Her dilde engelli anlamına gelen birden fazla sözcük vardır. Bu sözcükler gerek mevzuat içerisinde, gerek günlük konuşmada ve gerekse bilimlerde farklı şekillerde kullanılmaktadır. Tıp bilimi için bir sağlık sorunu ve hastalık, biyoloji bilimi için genetik bir bozukluk olarak algılanmış, sosyal bilim dallarının her biri kendi özel uğraş alanları üzerinden tanım üretmişlerdir. Bilim ve disiplinler arası farklılıklara dil farklılıkları eklendiğinde, ortak bir terminolojiye ulaşmak iyice güçleşmektedir. Üzerinde anlaşılabilen ortak bir tanımlamanın ve isimlendirmenin olmaması, engellilerin en büyük problemlerinden birisidir. Türk hukukunda 572 sayılı KHK ile bazı Kanunlarda değişiklik yapılırken sakat terimi yerine özürlü terimine yer verilmiş, ancak KHK'nin kendisi içerisinde bile iki ayrı terimin (sakat-özürlü) bir arada kullanıldığı görülmüştür. Engelli kavramı, 5825 sayılı Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanununda geçmektedir.

Engelliler ile ilgili yapılan tüm tanımlar, tanımı yapan kişi veya kuruluşun bakış açısına veya tanımın yer aldığı kanuni düzenlemeye göre değişiklikler arz etmektedir. Gerek çeşitli hukuklarda ve gerekse Türk hukukunda engellilerle ile ilgili genel tanımlardan ziyade ilgili düzenlemenin amacına yönelik tanımların tercih edildiği görülmektedir. Oysa böyle özel ve farklı tanımlar yapma yerine, genel bir tanımın benimsenmesi daha yerinde olacaktır. Buna karşın bazı alanlarda farklı tanımlara başvurulması da zorunludur. Mesela, Sakatlık İndiriminden Yararlanacak Hizmet Erbabının Sakatlık Derecelerinin Tespit Şekli İle Uygulanması Hakkında 1 Rûm, 30/57; Gâfir (Mü’min), 40/52 (ﻢﻬﺗﺭﺬﻌﻣ ﻦﻴﻤﻟﺎﻈﻟﺍ ﻊﻔﻨﻳ ﻻ ﻡﻮﻳْ ُ ُ َ ِْ َ َ ِ ِ ُ َ َْ َ َ ْ ). َ 2 Kıyâme, 75/15 (ﻩﺮﻳﺫﺎﻌﻣ ﻰﻘﻟﺃ ﻮﻟﻭُ َ ِ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ). 3

Yönetmeliğin tanımı ile 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun tanımı farklı olması doğaldır. Ayrıca tariflerde bedensel ve zihinsel engelli ayrılmadan ele alınmıştır.

Engellilerin tanımlarının tespitinde zamanın ve çevresel faktörlerin de dikkate alınması gerekir. Şöyle ki bir kişinin gözleri çok iyi görmüyor ve gözlük kullanarak okuyup, rahat hareket edebiliyorsa, bu kimse görme engelli sayılmayabilir. Buna karşın, göz muayenesinin kolayca yapılamadığı, uygun bir gözlüğün kolayca alınıp bulunamadığı bir toplumda yaşıyorsa, artık o kimse, söz konusu şartlar serbest hareket etmesini sınırladığı için, engelli olarak tanımlanabilir.

Engelli kelimesi ile ilk bakışta, hareket yeteneği sınırlanmış birisi akla gelir. Bu durum genellikle, doğuştan bir eksiklik, bir hastalık ya da bir kaza sonucu ortaya çıkmış bir işlev bozukluğu olarak düşünülür. Oysa sınırlı hareket yeteneği ile engelli farklı şeylerdir. Eğer engelli hareket yeteneğinde bir eksiklik olarak kabul edilmiş olsaydı pek çok kişiyi engelli olarak vasıflandırmak gerekirdi. Zira herkesin yapamadığı veya yaparken zorlandığı pek çok hareket vardır. İşte fiziksel işlevlerin sınırlılığı, söz konusu kişiye günlük yaşama katılımında bir engel oluşturduğu sürece o kişi engelli olarak kabul edilir.

Engellinin çeşitli hukuklarda yaygın biçimde kullanılan tanımı, Dünya Sağlık Örgütünce yapılan tanımdır. Ancak, Örgütün tanımlamasındaki noksanlık-sakatlık- malullük arasındaki sebep-sonuç ilişkisi bazı olaylarda gerçekleşmeyebilir. Birisinde noksanlık bulunmasına karşın malul olmayabilir. Mesela, tekerlekli sandalye ile işine gidip gelebilen ve santral memurluğu yapan kimsede noksanlık bulunmasına karşın ortopedik engelli kimse malul ve engelli olarak addedilemez. Ancak bu kimsenin işyerine girerken uygun rampa veya asansörün bulunmaması durumunda, santral memurluğunu yapabilmesi açısından yetenek ve ehliyet bakımından hiçbir sınırlama bulunmazken, fiziki şartlar, onu engelli yapabilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütünün tanımlamasına benzer şekilde Türk hukukunda da engelli ve malul kelimelerinin farklı durumları karşılar şekilde kullanımına rastlamak mümkündür. 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz, Kimsesiz ve Sakat Türk Vatandaşları ile Özürlü ve Muhtaç Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmelik'te çalışma ve iş görme gücünü % 40 ile % 69 oranında kaybedenler

"özürlü", % 70'in üstünde kaybedenler "malul" olarak belirlenmiştir. Bu düzenleme ile, malullüğün engelli olmadan daha ağır bir durumu karşılar biçimde kullanıldığı görülmektedir. Sonuç olarak, uygulamada ilgili mevzuatın konusu ve kapsamına göre her ülke mevzuatında farklı engelli tanımları kullanılmaktadır. Türk hukukunda birçok düzenlemede, ilgili kuralın amacına yönelik olarak değişik tanımlara rastlanmaktadır. Ancak, Türk Hukukunda engellinin tanımı konusunda bir karışıklık ve karmaşıklığın olduğu da söylenilebilir.

Türk hukukunda, Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik daha önce mevzuatta yer almayan bir biçimde engelliyi tanımlamıştır. Yönetmelik md.3/a'ya göre, özürlü, doğuştan veya sonradan, bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılamada güçlükleri olan ve korunma, bakım veya rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişiyi ifade eder. 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun da aynı tanımı yapmıştır. Yapılan bu tanım, engellinin çeşitli hukukların çerçevesinde bir tanımını ifade eder.

İslâm hukukunda görme engelli görme duyusunu, işitme engelli işitme duyusunu, konuşma engelli konuşma duyusunu tamamen kaybeden kişidir. Ortopedik engelli ise; topal, çolak, parmak eksikliği veya fazlalığı olan kötürüm, felçli, kambur kimselerdir. Kur’an-ı Kerim’den, hadislerden ve engelliler ile ilgili verilen hükümlerden hareketle engellilerin kapsamına zihinsel, görme, işitme, konuşma, ortopedik engellilerin girdiği görülmektedir. Bu engellilerin tespiti tecrübeye dayanmıştır. Engellilerin modern hukukta olduğu gibi az, ağır, bakıma muhtaç şeklinde bir derecelendirmesi yapılmamıştır. Araştırmada kullanılan bu tasnif modern hukuktan yararlanılarak oluşturulmuştur. Çünkü İslâm hukukunda hükümler verilirken böyle bir tasnif edilmemiştir. Bedensel engelliler ile ilgili hükümler, modern hukukta olduğu gibi teoriler şeklinde değil, meseleci bir usulle ibadetlerden başlayıp ukubatla sona eren konuların sıralanışı içinde yeri geldikçe ele alınmıştır. Klasik kaynaklarda tespit edildiği kadarıyla bir iki kaynak hariç engellilerin hükümleri ayrı bir bölüm, başlık veya kitap halinde işlenmemiştir. Sadece İbn

Nüceym ve Suyuti’nin el-Eşbâh’ında görme ve konuşma engeliyle ilgili hükümler bir arada verilmiştir.