• Sonuç bulunamadı

ENGELLİ KAVRAMININ TANIMI, TESPİTİ VE GRUPLANDIRILMAS

8. BEDENSEL ENGELLİLERİN TANIMI VE GRUPLANDIRILMAS

8.1. Görme Engelli (A‘mâ, Kör)

Körlüğün ve az görmenin tanımı, görmenin ve görme alanının ölçümüne bağlıdır.3 Görme kabiliyetini bütünüyle yitiren kişiye Türkçe’de kör denir.

Görme engelinin şu şekilde tanımları ve gruplandırılması yapılmıştır:

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Özürlülerin Tespiti, İncelenmesi, Bakım ve Rehabilitasyonuna Dair Yönetmelikte,4 görme

özürlü; Görme gücünden tümüyle veya ileri derecede kaybı olan kişiyi;

a) Bütün düzeltmelere rağmen iki gözle görmesi 1/10'dan aşağı olan ve yaşamlarında görme gücünden yararlanmasına imkan olmayan körleri,

b) Bütün düzeltmelere rağmen iki gözle görmesi 3/10'dan aşağı olan, özel bir takım araç ve yöntemleri kullanmadan yaşamlarında görme gücünden yararlanamayan az görenleri, ifade eder.

Yürürlükten kalkan Sakatları Koruma Milli Koordinasyon Kurulu da, görme özürlüleri kör ve az gören şeklinde iki gruba ayırarak, bu şekilde tanımlamıştır.5

1

Komisyon, TDK Türkçe Sözlük, II, 1069. 2

Elmalılı, İslâm Hukuku ve Fıkıh Istılâhları Kâmûsu, IV, 106. 3

Özsoy, Eripek, Özyürek, Özel Eğitime Giriş, s. 22. 4

19.08.1993 tarih ve 21673 sayılı Resmi Gazete. 5

Ayrıca görme engelliler, görme duyarlığı ve görüş açısı, “tedavi ile düzeltilen”, “az gören” ve “hiç görmeyen” şeklinde de üç grupta toplanmaktadır. Genellikle görme gücünü beş yaşından önce yitirenlere “anadan doğma kör” denmektedir. Çünkü bu yaşa kadar edinilmiş olan görsel yaşamlar, görme gücü yitirildikten sonra hızla silinip zayıflamaktadır. Görme gücünü beş yaşından sonra yitirenlere ise “avantajlı körler” adı verilmektedir.1

A.B.D. Medeni Yasasında2 görme özrü, düzeltme ile birlikte çocuğun eğitimsel performansını olumsuz yönde etkileyen bir görme kusuru şeklinde tanımlanmıştır.3

Özel Eğitim Konseyi çalışmalarında da görme özürlüler, körler ve az görenler şeklinde sınıflandırılmıştır. Yapılan tanımlara göre kör; bütün düzeltmelere rağmen iki gözle görme keskinliği 1/10’dan ve görüş açısı 20 dereceden aşağı olan, eğitim ve öğretim çalışmalarında görme gücünden yararlanmasına imkân olmayan kişidir. Az gören ise; bütün düzeltmelere rağmen iki gözle görmesi 1/10 ile 3/10 arasında olan ve özel bir takım araç ve yöntemler kullanmadan eğitim, öğretim çalışmalarında görme gücünde yararlanması mümkün olmayan şeklinde tanımlanmıştır.4

Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğine göre görme yetersizliği olan birey, görme gücünün kısmen ya da tamamen kaybından dolayı özel eğitim ve destek eğitim hizmetine ihtiyacı olan bireyi ifade eder.5

Dünyada yasal olarak kullanılan tıbbî tanıma göre gözlük ya da lensle yapılan tüm düzeltmelerle birlikte 20/200 feet (ayak)’lik ya da ondan daha az görme keskinliğine sahip olan ya da görme açısı yirmi dereceyi aşmayan kişilere kör denilmektedir. Bunun anlamı, görme yetersizliği olan kişinin 6 metreden görebildiğini, normal görme gücüne sahip kişi 60 metreden görebilmektedir.6 Az gören ise tüm düzeltmelerle birlikte görme keskinliği 20/70 ve 20/200 arasına düşen kişilere denilmektedir. Bunun anlamı ise normal gören kişinin 21 metreden gördüğünü az gören 6 metreden görebilmektedir.7

1

Enç, Çağlar, Özsoy, Özel Eğitime Giriş, s. 35-37. 2

A.B.D. Medeni Yasası, 121 a Maddesi. 3

Ersoy, Avcı, Özel Eğitim, s. 33 (Labregere, Engelli Gençler İçin Aktif Yaşam, s. 54’den naklen). 4

Ersoy, Avcı, Özel Eğitim, s. 34. 5

31.05.2006 tarih ve 26184 sayılı Resmi Gazete. 6

Ersoy, Avcı, Özel Eğitim, s. 33-34. 7

Görme engelli ile ilgili tanımlar ilgili düzenlemelere göre yapılmıştır. Ancak bir kişinin görme engelli sayılabilmesi, o konudaki uzmanların tespiti ile mümkün olabilir. Dolayısıyla yukarıdaki tıbbî tanım tercih edilebilir. Görme engelli anlamına gelen kavramlar, klasik fıkıh kaynaklarında tanımları yapılmadan kullanılmıştır. Bu kavramın lügatlerdeki anlamları ise şu şekildedir.

Dilimizde gözleri görmeyenler için Arapça kökenli “a‘mâ” kelimesi de kullanılmaktadır. Arap dilinde, bir şeyi örtmek ve perdelemek anlamındaki “a-m-y” kökünden türeyen “ﻲﻣﻋﺃ ” (çoğulu ﻥﺎﻳﻣﻋ - ﻲﻣﻋ) kelimesi, her iki gözün “ﺭﻳﺻﺑ” (çoğulu ﺭﺋﺎﺻﺑ ) algılama yetisinin kapalı olması, iki gözü kör olmak suretiyle görme kabiliyetini bütünüyle yitirmiş bulunan kişi manalarına gelmektedir. Ayrıca “basiretsiz, düşüncesiz ve cahil” gibi mânen kör olanlar için bir başka ifadeyle kalp gözü görmeyenleri için de bu kelime kullanılmaktadır. Tek gözü görmeyen ve gözlerinde görme bozukluğu olan kimselere “a‘mâ” denmez.1 Tek gözü görmeyenlere a‘ver ( ﺭﻮﻋﺃ çoğulu ﺭﻭﻋ),2 görmesi zayıf olanlara da a‘meş (ﺶﻤﻋ ﺃ çoğulu ﺶﻤﻋ)3 denmiştir.

A‘mâ kelimesi Kur’an’da4 çoğu manevî, bir kısmı da maddî körlük anlamında olmak üzere on üç defa tekil, on defa da çoğul şeklinde geçmektedir.

Kur’an’da anadan doğma a‘mâ, kör olan kimseler ekmeh ( ﻪﻣﻛﺃ çoğulu ﻪﻤﻛ),5 hadislerde6 ise gözleri görmeyen kimseler, “ﺭﻳﺭﺿ” ve “ﺭﺻﺑﻟﺍ ﺭﻳﺭﺿ ” kelimeleri ile ifade edilmiştir. Klasik fıkıh kaynaklarında ve lügatlerde az da olsa ( ﻑﻮﻔﻜﻣ çoğulu ﻒﻴﻓﺎﻜﻣ ) kelimesi de a‘mâ anlamında kullanılmaktadır.7 Kur’an’da geçen körlüğü,

1

Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-‘ayn, “‘a-m-y”, II, 266; İbn Fâris, Mu‘cemu mekâyîsi'l-luga, “‘a-m-y”, IV, 133; Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “‘a-m-y”, s. 348; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü'l-muhît, “el-amy”, s. 1695; Tehânevî, Keşşâf, II, 1238; Özel, “A‘mâ”, DİA, II, 553; Karagöz, “Kim Görme Engelli”

Diyanet Aylık Dergi, sy. 173, s. 37.

2

Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-‘ayn, “‘a-r-y”, II, 236; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü'l-muhît, “el-aver”, s. 573; Kal‘acî, Mu‘cemu'l-lugati'l-fukahâ’, s. 77; “‘Amen”, Mv.F, XXX, 296; Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk

Terimleri Sözlüğü, s. 26.

3

Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-‘ayn, “‘a-m-ş”, I, 267; Feyyûmî, el-Misbâh, “‘a-m-ş”, II, 429; Zebîdî,

Tacu’l-arûs, “a‘-m-ş”, XVII, 277.

4

Bakara, 2/18, 171; Mâide, 5/71; En’âm, 6/50, 104; A'râf, 7/64, Yûnus, 10/43, 179; Hûd, 11/24, 28; Ra’d, 13/16, 19; İsrâ, 17/72, 97; Tâhâ, 20/124 , 125; Hac, 22/46; Nûr, 24/61; Furkân, 25/73; Neml, 27/66, 81; Kasas, 28/66; Rûm, 30/53; Fâtır, 35/19; Mü’min, 40/58; Fussılet, 41/17, 44; Zuhruf, 43/40; Muhammed, 47/23; Fetih, 48/17; Abese, 80/1, 2.

5

Maide, 5/110 (ﻲﻧﺫﺈﺑ ﺹﺮﺑﻷﺍﻭ ﻪﻤﻛﻷﺍ ﺉﺮﺒﺗﻭِ ْ ِ ِ َ ََْْ َ َ َ َْْ ُ ِ ُْ ). َ 6

Ebû Dâvûd, “Salât”, 47. 7

fiziksel körlük, kalp körlüğü ve ahirette körlük şeklinde üç kategoride ele almak mümkündür.1

Kur’an’da geçen fiziksel körlük; gözlerin görme yeteneğini bütünüyle kaybetmesidir. Bu anlamda körlük Kur’an’da sadece dört ayette geçmektedir. Bu ayetler; benzetme, değer verme, sosyal ilişkiler ve ruhsat bildirme konuları ile ilgilidir: “Bu iki zümrenin (müminlerle kâfirlerin) durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların hali hiç eşit olur mu? Hâla ibret almıyor musunuz?”2 “(Peygamber), yüzünü ekşitti ve geri döndü. A‘mânın kendisine gelmesinden dolayı”3 , “Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur…” 4 Kur’an’da isim ve fiil formunda körlük ile ilgili yirmi dokuz ayetten yirmi beşi kalp körlüğü, mecazî anlamdaki körlük ile ilgidir. Yüce Allah, asıl körlüğün kalp gözü körlüğü olduğunu bildirmektedir.5

Görme engelli anlamında kullanılan kelimeler arasında şu farklar vardır: A‘meş (ﺶﻤﻋ çoğulu ﺃ ﺶﻤﻋ); görmesi zayıf olan,6 a‘ver ( ﺭﻮﻋﺃ çoğulu ﺭﻭﻋ); tek gözü kör olan7, ekmeh ( ﻪﻣﻛﺃ çoğulu ﻪﻤﻛ); görme engelli olarak yaratılan,8 mekfûf ( ﻑﻮﻔﻜﻣ çoğulu ﻒﻴﻓﺎﻜﻣ ); gözlerini kaybeden, kör olan yani sonradan görme özürlü olan,9 a‘mâ ( ﻲﻣﻋﺃ çoğulu ﻥﺎﻳﻣﻋ - ﻲﻣﻋ ) ise; iki gözü birlikte kör olan, manevi veya maddi körlüğü olan10 manasına gelir. Görüldüğü üzere a‘mâ kelimesi diğerlerine göre daha genel ve geniş bir anlama sahiptir.

Hz. Ebû Bekr’in (ö.13/634) babası Ebû Kuhâfe (ö.14/636), Berâ b. Azib (ö.71/691), Câbir b. Abdullah (ö.76/696), Ka’b b. Mâlik (ö.50/670), Hassân b. Sâbit (ö.62/682), Ebû Sufyân, (ö.23/644), Sa’d b. Ebî Vakkâs (ö.55/674), Abdullah b. Abbas (ö.68/687), Abdullah b. Ebî Evfâ (ö.87/705), Abdullah b. Cahş (ö.3/625),

1

Karagöz, “Kim Görme Engelli” Diyanet Aylık Dergi, sy. 173, s. 37. 2 Hûd, 11/24 (ِ ِﻊﻴﻤﺴﻟﺍﻭ ﺮﻴﺼﺒﻟﺍﻭ ﻢﺻﻷﺍﻭ ﻰﻤﻋﻷﺎﻛ ﻦﻴﻘﻳﺮﻔﻟﺍ ﻞﺜﻣﱠ َ ِ ِ َْ َ َ َْ َ َ ْ َ ْ َ ِ َْ ِ َ ْ ُ َ ). َ 3 Abese, 80/1-2 (ﻰﻤﻋﻷﺍ ﻩءﺎﺟ ﻥﺃ ﻰﻟﻮﺗﻭ ﺲﺒﻋَ ْ َْ ُ َ َ ْ َ ﱠ َ ََ َ ََ ). 4 Nur, 24/61, Fetih, 48/17 (ﺝﺮﺣ ﺝﺮﻋﻷﺍ ﻰﻠﻋ ﻻٌ َ َ ِ َ ْ َ ْ َ َ َﻭ ﺝﺮﺣ ﻰﻤﻋﻷﺍ ﻰﻠﻋ ﺲﻴﻟَ ٌ َ َ َ ْ َ ْ ََ َ َْ). 5 Hac, 22/46 (ِﺭﻭﺪﺼﻟﺍ ﻲﻓ ﻲﺘﻟﺍ ﺏﻮﻠﻘﻟﺍ ﻰﻤﻌﺗ ﻦﻜﻟﻭ ﺭﺎﺼﺑﻷﺍ ﻰﻤﻌﺗ ﻻ ﺎﻬﻧﺈﻓ ﺎﻬﺑ ﻥﻮﻌﻤﺴﻳ ﻥﺍﺫﺁ ﻭﺃ ﺎﻬﺑ ﻥﻮﻠﻘﻌﻳ ﺏﻮﻠﻗ ﻢﻬﻟ ﻥﻮﻜﺘﻓُ ِ ِﱠ ُ ُُ ْ َ َْ ْ َِ َ ُ َ َْْ َ َْ َ َ َِ َ ِ َ ُ َ ْ َ ٌ ََ َْ َ ِ َ َُِْ ٌ ُُ ُْ َ َ ََُ). 6

Feyyûmî, el-Misbâh, “a‘-m-ş”, II, 429; Şirbînî, Muğni'l-muhtâc, IV, 61; Zebîdî, Tacu’l-arûs, “a‘-m- ş”, XVII, 277.

7

Şîrâzî, el-Mühezzeb, II, 115; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü'l-muhît, “el-a‘ver”, s. 573; Kal‘acî, Mu‘cemu'l-

lugati'l-fukahâ’, s. 77.

8

Serahsî, el-Mebsût, XIII, 77; Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 297; Nevevî, Tehzîbu’l-esma’, “k-m-h”, III, 297; Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, s. 241.

9

Nevevî, Tehzîbu’l-esma’, “ k-f-f”, III, 295. 10

Abbas b. Abdulmuttalib (ö.32/653), Ebû Üseyd Mâlik b. Rebîa (ö.40/660), Itban b. Mâlik (ö.50/670) ve İbn Ümmi Mektûm (14/636) Hz. Ebû Bekr’in kızı Esmâ (ö.73/692) gibi görme engelli sahabilerin1 söz konusu edildiği hadislerde de görme engeli geçmektedir.