• Sonuç bulunamadı

İSLÂM HUKUKUNDA HÜKÜMLERE TESİRİ BAKIMINDAN BEDENSEL ENGEL

1. İBADETLERDE BEDENSEL ENGELİN TESİRİ

1.3.2. İstikbâl-i Kıble

İstikbâl-i kıble namaz kılarken kıbleye yönelmek demektir. Namaz kılarken Kâbe’yi görenin oraya yönelmesi, Kâbe’den uzakta olanın Kâbe cihetine dönmesi şarttır.1 Çünkü Allah Teâlâ: “Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir”2 buyurmuştur.

Kıblenin ne tarafta olduğunu bilmeyen kimse, yanında kıble yönünü bilen birisi varsa ona sorması gerekir. Bilene sormadan içtihat ederek namaz kılsa ve yanıldığını öğrense namazı iade eder.3

Kıbleyi bilmeyenin delillere dayanarak araştırma yapması gerekir.4 Kıblenin ne tarafta olduğunu bilmeyen kimse, kıblenin ne taraf olduğunu soracak birini bulamadığında yıldız, güneş, rüzgâr gibi bir takım doğal âlametlere dayanarak kıbleyi bulmaya çalışır ve kanaat getirdiği tarafa yönelerek namazını kılar. Namaz kıldıktan sonra yanıldığını anlasa namazı iade etmez.5 Çünkü zâhir bir delilin üzerinde bir delil bulunmadığı zaman onunla amel etmek vâciptir. Haber sormak ise araştırmanın üzerindedir.6

Kıble tespiti konusunda elinden geleni yaparak namaz kılan birisinin yanıldığını anlaması halinde üç mezhebe göre namazı sahih olmuştur. Namazını iade etmez, Şafiîler bu görüşe muhalefet ederek bu kişi namazı iade eder çünkü hatasını kesinlikle bilmektedir demiştir.7 Hanefi fakihlerinden Merğînânî (ö.593/1197) ise bu konuda, “teklif gücün yetmesiyle mukayyettir. O elinden geleni yapmıştır namazı iade etmez” demiştir.8

Bedensel engelin namaz için kıble yönünün tespitinde ve kıble yönüne yönelme açısından etkisi vardır. Görme engeli kıble tespitinde, ortopedik engel kıbleye yönelmede etkilidir.

1

Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî, I, 597; İlmihal, DİA, I, 231; Yaşaroğlu, “Namaz”, DİA, XXXII, 353. 2

Bakara, 2/149-150 (ﻡﺍﺮﺤﻟﺍ ﺪﺠﺴﻤﻟﺍ ﺮﻄﺷ ﻚﻬﺟﻭ ﻝﻮﻓ ﺖﺟﺮﺧ ﺚﻴﺣ ﻦﻣﻭِ َ َ ْ ِ ِ ْ َْ َْ َ َ َ ْ َ ﱢ ََ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ِ َ). 3

İlmihal, DİA, I, 231. 4

Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 68; Bâcî, el-Müntekâ, I, 339; Merğînânî, el-Hidâye, I, 45; Mevsilî, el-İhtiyâr, I, 47; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-kadîr, I, 271; Şirbînî, Muğni'l-muhtâc, I, 146; Remlî, Nihâyetü'l-

muhtâc, I, 444.

5

İlmihal, DİA, I, 231, 232; Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî, I, 600. 6

Merğînânî, el-Hidâye, I, 45. 7

Merğînânî, el-Hidâye, I, 45; Cezîrî, el-Mezâhibü'l-erba‘a, I, 200. 8

1.3.2.1. Görme Engeli

Kıblenin tayininde görme duyusunun tesiri vardır. Çünkü kıble tayini öncelikle görme duyusu ile tespit edilir. Kıblenin tespiti ile ilgili hükümler görme engellinin mukîm veya yolcu olmasına göre değişir.

Görme engelli eğer mukim ise, kıble tayini konusunda gören gibidir. Namaza başlamadan önce kıbleyi soracak birisi varsa ona sorar ve ona göre namazını kılar. Ona sormadan namaz kılarsa ve kıbleyi isabet ettiremedi ise namazı sahih olmaz. İsabet ettirdiyse sahih olur. Görme engelli soracak kimseyi bulamazsa hangi yöne yönelerek namazı kılarsa kılsın, onun namazı sahih olur. Duvarları el ile yoklayarak mihrabı bulma şartı da yoktur.1 Çünkü yerleşim yeri içtihat mahalli değildir. Bu Hanefî mezhebinin görüşüdür.

Malikîler, taklit edeceği bir müçtehidi veya yönelebileceği bir mihrabı bulamayan kişi, dilediği tarafa yönelerek namazını kılar. Namazı da sahih olur.2 Malikîlere göre bir kimse kıble konusunda ictihad ettikten sonra belirlenen yöne doğru namazını kılar. Sonrada hata ettiğini anlarsa namazı sahih olduğundan iade etmez.3 Malikî kaynaklar görme engellinin kıble konusunda içtihat yapmasında ihtilaf etmişlerdir. Şöyle ki:

Mevâhibü’l-Celîl’de;4 “görme engelli kıble tesbitinda mükellef ve bilen birisini taklid eder. Kendisi içtihad etmez. Çünkü bu konuda müçtehid değildir” denilir.

Hâşiyetü’d-Desûkî’de; “kıblenin delillerini bilen bir müçtehidi taklid etmez. Çünkü kendisi içtihad yapmaya kâdirdir. İçtihad yapması da vaciptir” görüşü vardır.5

Malikî, Şafiî ve Hanbelîlere göre görme engelli soracak birisini bulursa ona sormalıdır. Bulamazsa eliyle duvarlara dokunarak mihrabı tespit etmelidir.6 Malikî

1

Bâcî, el-Müntekâ, I, 334; Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 68; Merğînânî, el-Hidâye, I, 45; İbnü’l-Hümâm,

Fethu’l-kadîr, I, 271; Hattâb, Mevâhibü'l-Celîl, I, 510; Şirbînî, Muğni'l-muhtâc, I, 146; İbn Âbidîn, Hâşiye ‘alâ Reddi’l-muhtâr, I, 434; Ahmed b. İbrâhim, Ahkâmü‘l-merdâ, s. 15; Cezîrî, el- Mezâhibü'l-erba‘a, I, 199; “A‘mâ”, Mv. Fİ, XVII, 42.

2

Harâşî, Şerhu Muhtasarı Halil, I, 259; Devvânî, Fevâkihu’d-Devvânî, I, 229; Derdîr, eş-Şerhu’l-

kebîr, I, 226; Cezîrî, el-Mezâhibü'l-erba‘a, I, 201.

3

Harâşî, Şerhu Muhtasarı Halil, I, 259; Devvânî, Fevâkihu’d-Devvânî, I, 229; Derdîr, eş-Şerhu’l-

kebîr, I, 226, 227; Cezîrî, el-Mezâhibü'l-erba‘a, I, 201.

4

Hattâb, Mevâhibü'l-Celîl, I, 510. 5

Desûkî, Hâşiyetü’d-Desûkî, I, 227. 6

İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 269; Buhûtî, Keşşâfü'l-kınâ‘, I, 311; Harâşî, Şerhu Muhtasarı Halil, I, 259; Devvânî, Fevâkihu’d-Devvânî, I, 229; Derdîr, eş-Şerhu’l-kebîr, I, 226.

ve Şafiîlere göre görme engellinin dokunarak mihrabı bulma imkânı ve birisinden kıbleyi sorma imkânı varsa içtihat edemez. Çünkü bu durumda gören gibidir.1

Şafiî mezhebine göre görme engelli vaktin çıkmasından korkmuyorsa kıble hakkında bilgi verecek birini bekler, namaz vaktinin çıkacağından korkarsa araştırma yapıp namaz kılar.2 Şafiîlere göre bir kişi kıbleyi kendiliğinden bilme imkânına sahip ise bu durumda kıbleyi kendi imkânıyla bilip öğrenmesi ve başkalarına da sorması gerekir. Mesela mescidin içindeki bir görme engelli mescidin duvarına dokunarak el yardımıyla kıbleyi tespit edebiliyorsa, tespit etmesi gerekir.3

Şafiîlerden Suyûtî de görme engelli kıbleyi tayinde içtihat yapmaz görüşündedir. Çünkü delilin en üstünü görme onda yoktur diyerek Hanefîlerle aynı görüştedir.4 Soracak birisi varken görme engellinin içtihat etmesi doğru olmaz. Bu durumda haber yoluyla bilgilenme araştırmadan daha kuvvetlidir.5

Hanbelîlere göre gören bir kişi bir yerleşim yerinde Kâbe olmaksızın namaz kılsa, sonra hata yaptığı ortaya çıksa namazı iade etmesi gerekir. İster delilli ister delilsiz olsun fark etmez. Çünkü yerleşim yeri içtihat mahalli değildir. Yerleşim yerinde olan mihrabı takdir edebilir. Ayrıca kıble konusunda kesin haber alacağı birilerini de bulabilir. Hanbelî mezhebine göre görme engellinin eliyle duvarları yoklamadan kılmış olduğu namaz sahih değildir.6 Çünkü o dokunarak mihrabı bulabilir ve bu durumda gören gibidir.7 Hanbelîlerden Buhûtî (ö.1052/1642) bu konuda: “Görme engellinin büyük bir nehir dağ, rüzgar gibi delillerden bir şeyle içtihat etme imkânı olursa etmesi gerekir. İçtihat etmeye kudreti olduğu için taklit etmez”8 demiştir.

Görme engelliye gelince yerleşim yerinde namaz kıldığında gören gibidir. Haber veya mihrab ile sonuca ulaşabilir. Yine mescidin kapısının kuzey veya başka

1

İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 269; Nevevî, el-Mecmû‘, III, 204; Suyûtî, el-Eşbâh ve'n-nezâ'ir, s. 250, 252; Desûkî, Hâşiyetü’d-Desûkî, I, 227.

2

Nevevî, el-Mecmû‘, III, 204. 3

Nevevî, el-Mecmû‘, III, 204; Cezîrî, el-Mezâhibü'l-erba‘a, I, 198. 4

Suyûtî, el-Eşbâh ve'n-nezâ'ir, s. 252. 5

Bilmen, Büyük İslam İlmihali, s. 110. 6

İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 269; Nevevî, el-Mecmû‘, III, 204; Buhûtî, Keşşâfü'l-kınâ‘, I, 311; “A‘mâ”,

Mv. Fİ, XVII, 43.

7

İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 269. 8

yöne olduğunu bilme ile de kıbleyi tesbit edebilir. Görme engelli ne zaman hata ederse namazını iade eder.1

Kıble tesbiti araştırması yapıp belli bir tarafa yönelerek namaz kılan görme engellinin, namazdayken hata ettiği açığa çıkarsa Şafiî mezhebi hariç mezheplerin ittifakıyla yönünü (kıble olduğu anlaşılan tarafa) kıbleye doğru çevirerek namazına devam eder, namazı bozulmaz.2 Şafiî mezhebine göre ise kıble tesbiti araştırması yapıp belli bir tarafa yönelerek namaz kılan görme engellinin tesbitte yakinen hata ettiği anlaşılırsa namazı bozulur. Namaza yeniden başlar.3

Görme engelli yolcu ise, yolculuk esnasında kıbleyi soracak birini bulamadan namaz kılarsa, kıbleye isabet etsin veya etmesin, kıldığı namaz sahihtir. Kıbleyi soracak birini bulur da sormadan namaz kılarsa namazı olmaz.4 Fakihler bu hükmü Emir b. Rebia’nın babasından rivayet ettiği hadise dayandırmaktadır.5 “Rasûlullah ile birlikte seferde iken karanlık bir gecede namaz kıldık. Kıblenin neresi olduğunu bilemedik herkes kendi tahminine göre kıldı. Bu durumu sabah olunca Rasûlullah’a anlattık. “Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (zatı) oradadır”6 ayeti nâzil oldu.7

Görme engelli bir kimse yanında bulunan iki kişiye kıble istikametini sorsa ve bunlardan her biri ayrı bir yön gösterse, görme engelli, içlerinden daha bilgili ve verâ sahibi olduğuna inandığının sözüne göre amel eder. Hatalı da olsa namazı iade etmesi gerekmez.8

Görme engelli her ne kadar kıblenin tespiti için delillerin başı olan görme duyusundan mahrum olsa da kıbleyi tespit etmek için elinden gelen gayreti göstermeli sonra namazını kılmalıdır. Bu şekilde davrandıktan sonra yanıldığı ortaya çıkarsa namazını iade etmez çünkü elinden geleni yapmıştır. İtaat tâkate göredir. Namaz esnasında hata ettiği anlaşılırsa namazda kıbleye yönelir namazına devam eder.

1

İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 269; Buhûtî, Keşşâfü'l-kınâ‘, I, 311; Cezîrî, el-Mezâhibü'l-erba‘a, I, 200. 2

İbn Âbidîn, Hâşiye ‘alâ Reddi’l-muhtâr, I, 434; Cezîrî, el-Mezâhibü'l-erba‘a, I, 200-201. 3

Nevevî, el-Mecmû‘, III, 204; Cezîrî, el-Mezâhibü'l-erba‘a, I, 201. 4 el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 65. 5 İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 270. 6 Bakara, 2/115 (ﷲ ﻪﺟﻭ ﻢﺜﻓ ﺍﻮﻟﻮﺗ ﺎﻤﻨﻳﺄﻓِ ﱠ ُ ْ َ ﱠ َ َ َُ َ َ َ ). ْ َ 7 Tirmizî, “Salât”, 140. 8 İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 267.

Görme engellinin, kıblenin tespiti için gerekli olan görmeye dayalı bilgileri görecek görme duyusu bulunmamaktadır. Ancak kıblenin yönünü haber veren birisini duyacak işitme duyusu; duvara, cami kapısına, nehre (suya), taşlara dokunacak dokunma hissi; rüzgârı ve güneş ısısını hissedecek hisleri vardır. Dolayısıyla görme engelli, hepten kıbleyi tayinden aciz değildir ve imkânı ölçüsünde, yapabildiğinden sorumludur.

1.3.2.2. İşitme Engeli

Kıble tayininde işitme engelinin pek tesiri yoktur. İşitmeyen kimse kıblenin belli olmadığı yerleşim yerinin dışında bir yerde olur da birisi ona kıble yönünü söylerse işitemez. Bu durumda işitme engelli işaret, yazı, dudak okuma ile veya başkasına bakarak kıble yönünü yönünü tespit etmeye çalışır.

1.3.2.3. Konuşma Engeli

Konuşma engelinin kıblenin tayininde bir tesiri yoktur. Konuşma engelli diğer insanlar gibi kıbleyi tayin edebilir. Birisine kıble yönünü söylemek istediğinde engeli buna mani olabilir. Fakat konuşma engelli işaret ile kıble yönünü gösterebilir. 1.3.2.4. Ortopedik Engel

Ortopedik engelin kıble konusunda tesiri vardır. Bu etki kıblenin tespitinde değil, kıble yönüne dönme konusundadır. Felçli veya kötürüm olan ortopedik engelliler kıble yönünü bildikleri halde kıble yönüne dönmekten aciz olduklarında güçlerinin yettiği, kolaylarına gelen tarafa dönebilirler. Yani hangi tarafa doğru namaz kılabiliyorlarsa o tarafa doğru namazlarını kılabilirler. Dört mezhep bunda ittifak etmiştir.1

Hanefîlere göre kıbleye yöneltecek biri bulunsa bile felçli veya kötürüm ortopedik engelliler kıbleye yönelme mecburiyetinde değildir.2 Hanefîler bu konuda “Doğu da Allah'ındır batı da”3 ayetini delil olarak kullanmıştır. Hanefîlerden Ebû

1

İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 260; Şirbînî, Muğni'l-muhtâc, I, 147; Cezîrî, el-Mezâhibü'l-erba‘a, I, 203. 2

İbn Nüceym, el-Bahrü'r-râ'ik, I, 302; İbn Âbidîn, Hâşiye ‘alâ Reddi’l-muhtâr, I, 427; Cezîrî, el-

Mezâhibü'l-erba‘a, I, 203.

3

Yûsuf (ö.183/799) ve İmâm Muhammed (ö.189/805) ve Şafiîler kıble şartının ancak bu kişiyi kıbleye yöneltecek birinin bulunmaması halinde düşeceğini belirtirler.1

Kıbleye yönelmekten aciz olan ortopedik engelli, eğer kıbleye yönelme kendisine bir sıkıntı vermiyorsa ve kendisini kıbleye döndürecek biri varsa mümkün olduğunca kıbleye doğru namazını kılar, eğer kendi çabalarıyla veya başkasının yardımıyla kıbleye dönemezse bulunduğu hal üzere ve kolayına geldiği gibi namazını kılabilir. Çünkü zorluk durumunda kolaylığa gidilir ve teklif tâkate göre olur.

1.3.3. Vakit

Vakit namazın şartlarındandır.2 Farz namazları ile bunların sünnetleri, vitir, teravih ve bayram namazları için belirli vakitler konulmuştur.3 Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur. “Namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.”4

Dört mezhebe göre vaktin girdiği kesin olarak yahut içtihat ile zannî olarak bilinmedikçe, kılınacak olan namaz sahih değildir.5 Belirlenen vaktin geldiği, saate, ezan okuyan hocaya, namaz kılanlara, güneşe bakarak ya görme duyusuyla anlaşılır ya da ezanı işitme veya birisinin haber vermesi şeklinde işitme duyusuyla anlaşılır.

Namazın vaktinin geldiğinin bilinmesi konusunda bedensel engelin bir kısmının etkisi vardır. Bunların ayrıntılı açıklaması şu şekildedir.

1.3.3.1. Görme Engeli

Vakitte görme engelinin tesiri vardır. Görme engellinin vaktin girdiğine dair içtihat etmesi konusunda fakihlerin görüşleri şöyledir:

Hanefîlere göre a‘mâ gören gibi vakit konusunda içtihat eder çünkü vaktin girdiğine dair alâmetlerde görenle ortaktır.6

1

Güç, “Kıble”, DİA, XXV, 368. 2

Yaşaroğlu, “Namaz”, DİA, XXXII, 353. 3

Döndüren, “Vakit”, ŞİA, VIII, 190; Yaşaroğlu, “Namaz”, DİA, XXXII, 353. 4

Nisâ, 4/103 (ﺎﺗﻮﻗﻮﻣ ﺎﺑﺎﺘﻛ ﻦﻴﻨﻣﺆﻤﻟﺍ ﻰﻠﻋ ْﺖﻧﺎﻛ ﺓﻼﺼﻟﺍ ﻥﺇً ُ ْ َ ً َِ َ ِ ِ ْ ُ ْ ََ َ َ َ َ ﱠ ﱠ ِ ). 5

İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-kadîr, I, 182; Merdâvî, el-İnsâf, I, 429; Desûkî, Hâşiyetü’d-Desûkî, I, 201; Büceyrimî, Tuhfe, II, 36; İbn Âbidîn, Hâşiye ‘alâ Reddi’l-muhtâr, I, 370; Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî, I, 569.

6

Malikîlere göre a‘mâ veya gören diye ayırmadan kim vaktin girdiğinde şüphe duyarsa namaz kılmaz, içtihat eder, kesinlik veya zann-ı galip oluncaya kadar namazını geciktirir.1

Şafiîlerde bir görüşe göre namaz vaktinin girip girmediğinde şüphe duyan a‘mâ gören gibi içtihat etmelidir. Çünkü o vakit konusundaki delillerde gören gibidir.2 Şafiîlerde diğer bir görüşe göre a‘mâlar sadece taklîdle yetinebilirler.3

Hanbelîlere göre a‘mâ namaz vaktinde şüpheye düşerse, vaktin girdiği kesinleşinceye veya zann-ı galip oluşuncaya kadar namaz kılmaz. Çünkü görenle a‘mâ istidlâlde eşittirler.4 A‘mâ için vaktin girdiğini anlamanın iki yolu vardır. Birisi hisleri diğeri haberdir.5

Görme engelli vaktin tayininden tamamen aciz olmadığı için fakihler onun var olan duyularıyla içtihat yapabileceği görüşüne varmışlardır. Zira görme engelli vaktin girdiğini görmeye dayalı vasıtalarla öğrenemez. Fakat görme engelli vaktin girdiğini saate dokunarak veya birisinin verdiği haberi işiterek, güneşin ısısını hissederek, havayı koklayarak bilebilir. Böyle olunca da görme engelli namaz vaktinin girdiğini imkânı ölçüsünde tespitten yükümlü olur.

1.3.3.2. İşitme Engeli

İşitme engelinin vaktin girdiğini işitmeye dayalı vasıtaları kullanamama şeklinde bir tesiri olabilir. Mesela işitme engelli ezanı duyamaz, birisinin haberini duyamaz. Ama ezan okuyana, saate, güneşe, namaz kılan insanlara, takvime bakarak yani görme duyusuyla vaktin girdiğini bilebilir.

1.3.3.3. Konuşma Engeli

Konuşma engeli vaktin bilinmesinde pek etkili değildir. Konuşma engelli namaz vaktinin gelip gelmediğini birisine söz ile soramaz veya söyleyemez ama bunun yerine yazı veya işaretle sorma veya söyleme, görme, duyma yollarından birisini kullanabilir.

1

Hattâb, Mevâhibü'l-Celîl, I, 405. 2

Nevevî, el-Mecmû‘, I, 196; “A‘mâ”, Mv. Fİ, XVII, 44. 3

Cezîrî, el-Mezâhibü'l-erba‘a, I, 176-178. 4

İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 232; “A‘mâ”, Mv. Fİ, XVII, 44. 5

1.3.3.4. Ortopedik Engel

Bu engelin vaktin girdiğini bilme konusunda bir tesiri yoktur. Ortopedik engelli diğer insanlar gibi vaktin geldiğini bilebilir.

1.3.4. Niyet

Niyet, Allah’ın rızasını kazanma arzusuyla ve onun hükmüne tâbi olmak üzere fiile yönelen irade ve kesinlik kazanmış ve bir fiilin işlenmesine yönelmiş iradedir.1 Namazda niyet, Allah için safiyetle namaz kılmayı istemek ve hangi namazını kılacağını bilmektir.2

Fakihler namazın geçerli olması için niyetin gerekli olduğunda ittifak etmişlerdir. Hanefî ve Hanbelîler niyeti, namazın şartlarından, Malikî ve Şafiîler niyeti namazın rükûnlarından biri olarak kabul etmişlerdir. Şöyle ki, niyet etmeksizin namaz kılan kişi namaz kılmış olur ama namazı geçersizdir.3

Niyetin kalp ile yapılması esastır. Çünkü niyetin yeri kalptir. Niyet kalbin hangi namazı kıldığını bilmesidir. Dil ile niyetin söylenmesi şart değildir. Bununla birlikte ayrıca niyetin dil ile söylenmesi kalbin niyeti ile birleşmesi çoğunluğa göre müstehap kabul edilmiştir. Hatta Malikîlere göre dil ile söylenmesi câiz ise de söylenmemesi daha iyidir.4 Mezheplerin niyetin dil ile söylenmesi konusundaki görüşleri şöyledir:

Hanefîlere göre niyeti dille ikrâr etmek bidattır. Ancak vesveseli kişinin vesvesesini gidermesi için niyeti dil ile söylemesi müstahsendir.5 Malikîlere göre niyet bir şeyi kastetmektir. Niyetin yeri kalptir.

Vesveseli olmayan kimselerin namaz niyetini dille ikrâr etmesinin tenzihen mekruh, vesveseli olanın, şüphelerin giderilmesi bakımından niyeti telaffuz etmesi müstehaptır.6 Şafiîlere göre niyet bir şeyi yapmaya yakîn olarak kastetmektir. Niyetin

1

Tehânevî, Keşşâf, II, 1735; Dönmez, “Niyet”, DİA, XXXIII, 169,170. 2

İlmihal, DİA, I, 238. 3

Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 70; Kâsânî, Bedâ’i‘, I, 127; İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 278; Nevevî, Ravzatü’t-

tâlibîn, I, 224; İbn Cüzeyy, el-Kavânînü’l-fıkhiyye, s. 42; Derdîr, eş-Şerhu’s-sağîr, I, 303-305;

Cezîrî, el-Mezâhibü'l-erba‘a, I, 210; Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî, I, 611. 4

Serahsî, el-Mebsût, I, 10; Kâsânî, Bedâ’i‘, I, 127; Merğînânî, el-Hidâye, I, 44; Zeylaî, Tebyînü'l-

hakâik, I, 99; İbn Nüceym, el-Bahrü'r-râ'ik, I, 293; İbn Âbidîn, Hâşiye ‘alâ Reddi’l-muhtâr, I, 415;

Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî, I, 614. 5

İbn Nüceym, el-Bahrü'r-râ'ik, I, 293; Cezîrî, el-Mezâhibü'l-erba‘a, I, 214. 6

yeri kalptir. Tekbirden önce dil ile söylemek menduptur.1 Hanbelîlere göre niyet, Allah’a yaklaşmak maksadı ile kalbin bir işi yapmaya azmetmesidir. Bu sebeple hiçbir şekilde niyet etmeksizin namaz sahih değildir. Niyetin yeri kalptir. Kalp ile niyet vaciptir. Dil ile söylemek müstehaptır.2

Niyet konusunda aşağıda ayrıntısı verileceği üzere bedensel engellerden konuşma engelinin etksisi vardır.

1.3.4.1. Görme Engeli

Niyet etmede görme engelinin tesiri yoktur. Görme engelli namaza niyet etmede gören insanlar gibidir.

1.3.4.2. İşitme Engeli

Niyet etmede işitme engeli tesirli değildir. İşitme engelli ile duyanların namaza niyet etmede bir farkları yoktur.

1.3.4.3. Konuşma Engeli

Niyeti zahirde dilin yerine getirmesinden dolayı konuşma engelinin niyette tesiri çoktur. Ancak yukarıdaki açıklamalarda görüldüğü üzere dört mezhepte de niyetin dil ile söylenmesi şart değildir. Niyetin yeri kalptir kalben hangi namazı kıldığını konuşma engelli bilmesi, kalbinden geçirmesi yeterlidir. Bu şekilde niyet ederek kıldığı namaz sahih olur. Buna rağmen konuşma engellinin niyet ederken biraz daha dikkatli ve bilinçli davranması iyi olur. Çünkü vesvese oluşabilir. Dil kalbi uyarır, ona hatırlatma yapar. Konuşma engelli de bunu düşüncesiyle yaparak namazını kılar. Yani konuşma engelli niyet etmede yapamadığından değil, yapabildiğinden sorumludur.

Konuşma engellinin niyet ederken dilini ve dudaklarını hareket ettirmesine gelince, eğer konuşma engellinin sesi çıkmıyor ama sessiz de olsa telaffuz yapabiliyorsa, niyeti yaparken dilini ve dudaklarını hareket ettirir, telaffuz eder. Bunu yapamıyorsa onun dilini boş yere hareket ettirmesi abesle iştiğal olur.

1

Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 70; Nevevî, Ravzatü’t-tâlibîn, I, 224; Şirbînî, Muğni'l-muhtâc, I, 148-150; Bâcûrî, Hâşiyetü'l-Bâcûrî, I, 145; Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî, I, 613.

2

1.3.4.4. Ortopedik Engel

Ortopedik engelin niyet konusunda herhangi bir tesiri bulunmamaktadır. Niyette ortopedik engelli sağlam insanlar gibidir.