• Sonuç bulunamadı

3.1.1.1 Kadınlar

3.1.5. Komşuluk

Gelenek ve kültürümüzde komşuluğun yeri ve önemi dilimize yerleşen onlarca deyim ve atasözünden anlaşılmaktadır. “Ev alma komşu al”, “Komşu

komşunun külüne muhtaçtır” bunların hemen akla gelenlerindendir. Komşuluk,

önemli bir toplumsal ilişkidir. Geleneksel toplumda, kentlerin Müslüman sakinleri göçmenlerin mahallelere yerleşmesi konusunda tanıklıkta bulunmaları, komşuluğun kültürel bir değer olarak algılanmasının bir sonucudur. Osmanlı gelenekse toplumunda, bir göçmenin bir kente tamamen yerleşmesi için on beş yıllık bir yaşanmışlığın ardından komşularının olumlu tanıklığı gerekmektedir.172 Geleneksel toplumun, aile, iş/usta-çırak ilişkisi(bir anlamda okul) ve komşuluk ilişkisi

      

171 Kutlu, Kapıları Açmak, s.52-53.

çerçevesinde şekillendiğini söylemek yanlış olmayacaktır. İnsanın mekân ile olan bağının önemli olduğu geleneksel hayatta, o mekanın paylaşıldığı ortamlar da çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Geleneksel toplum yapısında kişi, “birey” tekliğine mahkûm edilmez. Cemaati öngören geleneksel toplum yapısı, insanlar arası ilişkilerin üst seviyede olduğu bir hayatı temsil eder. Geleneksel toplumun, “ev” ve “mahalle” eksenli hayatında “komşuluk” akrabalıktan bile önce gelen bir yapı arz eder demek yanlış olmayacaktır. Birlikte, aynı ortamı paylaşarak yaşayacağın insanlar hayatın sükûnu ve huzuru için büyük önem taşımaktadır.

Geleneksel hayatta komşuluk, yeni bir eve taşınırken, yeni bir dükkan açarken taşınan için de oranın sakini olan için de önemli bir mihenktir. O kişi, komşuluk ilişkisinin “güven”e, hak ve hukuka, samimiyete dayanan yapısına uygunluğu nispetinde benimsenecektir. Mahalle demek büyük bir aile demektir. Bu büyük aileyi şekillendiren ilişki, komşuluğa dayanır. Komşular tıpkı aile içi fertlerin birbirini düşünmeleri gibi birbirlerini görüp gözetirler, gözetmelidirler. Efendimiz (S.A.V.)’in “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” şeklindeki hadis-i şerifi komşuluğun önemini göstermesi ve sosyal toplum anlayışını işaret etmesi bakımından önemlidir. Komşu, birbirine sıkıntılı gününde destek olan, iyi gününde de mutluluğu paylaşılan büyük mahalle ailesinin bir üyesidir. Kutlu’nun hikayelerinde işlediği komşuluk ilişkisi tam olarak geleneksel toplum yapısındaki ilişkiye tekabül etmektedir. Taşra demek Kutlu için cemaat yapısının sağlamlığı ve birlikteliğin sembolü demektir. Komşuluk ilişkisini ele alışı da taşra değerleri bağlamındadır. Komşular birbirine işlerinde yardım eder. İşlerini hep birlikte kotarırlar.173

Darda kaldığında çalacak kapı olarak ele alınır, işlenir. Taşrada yaşam bir büyük aile yaşamı arz eder. Mahalle de adeta ortak mekanları ile bir büyük ev. Komşu komşunun külüne muhtaç ve onunla hem haldir. Derdiyle dertlenir yeri geldiğinde ve yardıma ilk o koşar. Kapıları Açmak’ta oğlunun kızını dövmesi

      

hadisesinde Melek Hanım’ın “komşulaaaar… yetişin…Yetişin kızı öldürecek” demek suretiyle ilk yardım isteyeceği mekan da komşular olacaktır nitekim.174

Komşu demek büyük taşra ailesinin ev dışı mensupları demektir taşralı için. Komşunun sıkıntısına “bana ne” demeden huzur tesisi için müdahil olur komşular.

Kapıları Açmak’ta Mahir Hocanın önderliğinde, Ahmet’in elinden araya girerek

Zehra’yı almaları gibi.

Geleneksel hayatta komşuluk algısı “bana ne”yi kabul etmediği gibi “size ne”yi de kabul etmez. Herkes ev içi mahremi dışında birbirinin huzurundan sorumludur. Dolayısıyla ev dışına taşacak, komşuyu rahatsız edecek davranışlardan kaçınılır ve böyle bir rahatsızlık sebebi olmaktan utanılır. Bu durumu Kapıları

Açmak’ın dejenere tipi, değişimin insandaki görüntüsü Ahmet üzerinden bile görmek

mümkündür. Ahmet kardeşi Zehra’yı evin avlusunda dövmüş ve annesinin çağrısıyla da bütün konu komşu oraya toplanmıştır. Mahir Hoca ve araya giren komşuların olayı yatıştırmasının ardından “sinir gider ve o an uçan akıl yeniden yerine gelir” ve

“Ahmet kendine gelmiş(tir), komşuları topyekün karşısında görünce biraz utanmıştır.”175

Ayıp, ayıplama geleneksel toplumun mahremiyet ve toplum huzuru sınırlarını belirleyen önemli kavramlardır. Aile içi bir meseleye ancak dışarı taşan ve çevrece ayıplanabilecek bir noktadan müdahil olunur. Geleneksel insan çevresini önemser. Çevreye karşı utanç duyulacak bir durum davranışların düzenlenmesini getirir. Ahmet’in elinden Zehra’yı almaya çalışan Mahir Hoca’nın “Ahmet oğlum, nedir bu

yaptığın. Ayıp değil mi bütün mahalleyi ayağa kaldırdın.”176sözü Ahmet’i kendine getirme yolu olarak görülmüş, bu sebeple sarf edilmiş ve nitekim etraftan utanç duygusunun farkındalığıyla da çözüm sağlamış bir cümledir.

Komşuluk, hasadından ürününden komşuna da “ikram” etmek göz hakkını gözetmektir. Beyhude Ömrüm’ün Yadigar’ı ve karısı arasında geçen konuşma, komşu hakkının, göz hakkının önemini vurgular.

      

174 Kutlu, Kapıları Açmak, s.48. 175A.g.e., s.49.

“ –Gelip geçen görüyor, milletin nefsi akacak.

_ Veriyoruz yahu, etek etek dağıttın yaz elmasını, dibine darı ektin. Sen bu bahçenin kökünü sonunda hayrata çıkaracan valla..

–Nolmuş vermişsem konu-komşuya. Başın gözün sadakası değil mi? – Sana verme diyen mi var. Var elbette lakin sırayla, töreyle..”177

Pişirilen ekmeğin, aşın kokusunun ulaştığı yere kadar “koku hakkını” göz etmek demektir.178Yeni bir ev kurulduğunda yardım ile eksiği gediği tamamlamak

demektir.

“Herkes evinden eski halı, kilim, minder, yastık, kap-kacak, sandalye masa ne buldu ise getirdi. Ev bayağı sevimli temiz bir mekan oldu.”179.

Kutlu’da komşuluk, geleneksel taşra değerlerinin insan ilişkileri ve toplumsal düzen üzerine yansımış halidir.“bana ne”yi “sana ne”yi lügatında bulundurmayan bir birliğin ve kendi değer mekanizması içinde ilerleyen bir sosyal düzenin ifadesidir.

3.1.6. Toplumsal Kimlik ve Rolleri Açısından Taşra İnsanları