• Sonuç bulunamadı

Kitle İletişim: Birlikler ve Ülkeler Ekseninde Değerlendirme

Kitle iletişim suçlanması televizyon ya da internet ile cümleye başlanıldığı takdirde asıl noktanın kaçırıldığı görülür. Kitle iletişimin en eski çağlardan itibaren toplumları yönlendirmede kullanılması günümüze ait bir durum değildir. Günümüzdeki durum sadece araçların vasıflarıyla ilgili olarak etkileme alanının genişliğiyle ilgilidir. Ayrıca günümüzde kitle iletişim araçları ile her şeyin gösteriye dönüşmüşlüğü kitleleri oyalamak adına gerçeklerden uzaklaşmayı sağlamakta ve sanal bir dünya yaratmaktadır. (Şenyapılı, 1981: 256,257). Teknolojinin sistemin emrinde olmasıyla toplumun isteklerinin sistemin yönlendirmelerine bağımlılığı ve tüketim toplumuna hizmet amaçlı kullanılmasına sebep olmaktadır (Şenyapılı, 1981: 245,246). Marcuse kitle iletişim araçlarının ürünler ve ihtiyaçlar bağlamında insana belli bir tutumun ve alışkanlığın verildiğini ve sistemin bu yolla kendi devamını sağladığı gibi üretici ve tüketici ekseninde bütün oluşturarak homojenleşme sağladığını da iddia etmektedir. Bireylere reklamlar sayesinde, manipülasyon yoluyla tek boyutlu düşünce ve davranış kalıbı oluşturulur ve sistem kişileri hesap kitap nesnesi olarak algılayarak insanı makinenin bir eklentisi şeklinde görmektedir. Dili kültür endüstrisi bu amaçlarla düşünceyi sınırlamada kullanılır. Sistem kimin elindeyse ona hizmette bulunur ve kitle iletişim araçları Benjamin’in önerisinde olduğu gibi işçi sınıfının kullanmasıyla da işçi sınıfının yararına kullanılabilir (Erdoğan, Alemdar, 1990: 218).

Devletin şiddet kullanma hakkı bazen açık açık kullanılırken bazen ise Amerika tarzı gibi üstü örtük bir şekilde uygulanır. Beyin yıkama mekanizması uygulanan politikaların birbirine bağlı olmasından dolayı kendine özgü yöntemleri geliştirir. Hür bir ortamda beyin yıkama, aydınlar yani rıza yaratma mühendisleri eliyle olmakta ve

mutabakatın sağlanabilmesi için şiddet ve rüşvetten ve diğer kontrol vasıtalarından daha ucuzu olan kitle yönlendirme ile yapılmaktadır. Laik din adamları, entelektüeller, tenokratlar, propagandistler tarafından işlenen ideolojiler, eylemlerin halkın desteğini alarak yapılanlara meşruluk kazandırma adına yapılmaktadır ve kullanılan aygıtlar eğitim, kitle iletişim araçlarıdır. Bundan dolayı toplumsal konsensüsün gerçekte ne olduğunu anlamak için muteber eleştirmenlerin dokunmadığı konulara bakmak gerekmektedir. “Amerika’nın tekniği ideolojiyle ambalajlanmış kudret hırsıdır.” (Chomsky, 1994: 16,18,20,21,63).

“Kapitalist toplumlarda kitle iletişim hem ham maddelerin, üretilmiş ürünlerin ve zenginliğin dağılımı hem de toplumsal gücün kullanıldığı ve toplumsal yaşamın düzenlendiği bir sistem içerisinde gerçekleşmektedir. Kitle iletişimin kültürel boyutunda anlamlar, yine emtia biçiminde üretilmekte, yeniden üretilip dağıtılmakta ve tüketilmektedir.” (Yaylagül,2008:8). Medya endüstrileri tarafından medyanın içerikleri üretim, dağıtım ve tüketimle ilgilenmesine rağmen bu süreç, ekonomik ve siyasal sistemin belirlediği ölçülerde işler. Medya endüstrisindeki süreç birleşme, ele geçirme, rekabet, üretim, fiyatlandırma stratejileri gibi ekonomiye dayalıdır. Serbest kanalların olmadığı yerlerde sınıfsal yapısından dolayı devlet büyük şirketlerin yararına göre düzenlemelerde bulunur ve sermaye, iktidar medya sistemine doğrudan etki yaparak kendi istekleri için kullanırken toplumun diğer geri kalanı sadece kendisine verileni kabul eden pasif izleyici konumundadır (Yaylagül, 2008: 9,10). Kitle iletişimi ellerinde tutanlar yapılan yayınlarla duyguları yönlendirirler. Günümüz kitle iletişim araçları Orwell’ın çift düşününü en etkili şekilde kullanmaktadır. Eşitsizliklerin sürdürülmesi için zihinsel yaratımı devreye koymaktadırlar. İki zıtlığı birden zihinlere kabul ettirme becerisi savaşın barış olduğu gibi iktidar karşıtların uzlaştırılması yoluyla kendini sürdürebilme yeteneği kazandırmış ve merkez ülkelerin halkları savaşın barış olduğu düşüncesine sahiptirler (Orwell, 2010: 216,217). Kelimeler, aynı dil içinde farklı tabakalarda farklı anlam ifade ederler ve imparatorluk tarihinden bu yana geçmişten kalma kurumları yeni kelimelerle zihinlerdeki kurumların imajını değiştirmeyi hedeflemişlerdir. İğrenç şeyleri kitlelere kabul ettirmenin yolu onları özenle seçilmiş kelimelerle ikna etmekten geçer. Özgürlük ve kardeşlik kelimeleri sihirli birer değnek gibi kitleleri etkilemektedir ki bu ikili kitle iletişim araçları ile tüm dünyada yaygınlaşırken özgürlük ve eşitlik kavramlarının ninni olarak kullanılması işgal eylemlerinin temelini tüketimin ise id’sel arzusunu oluşturmaktadır. (Le Bon, 1997: 96;

İnsel, 2011: 127). Reklamlarda ben buna değerim sloganı ile ünlü sanatçıların kullandığı ürünleri kullanmakla kendini onunla eşitlemiş saymakta ve tüketim toplumu yaratmada id’i kullanmaktadırlar.

Kelimelerin gücü özgürlük ve eşitlik kelimelerinde görülebilir. Özgürlük kelimesinin eşitlik kelimesinden daha önemli olduğunu soyut şekilde dildeki önemini artırarak somut şeklinde ise insanları (siyasi) özgürleşmeyle meşgul edecek emperyal, sömürü ve kölelik çeşitleri yaratarak uygulaması insanların bölüşümdeki eşitlik kavramını unutmalarını sağlamaktadır. Sosyalist ülkelerde eşitliğe önem verilmesi ise madalyonun diğer yüzüdür. Özgürlük ve eşitliğin birlikteliği sağlanmadığı takdirde sömürünün her türü kendine rahat bir şekilde uygulama alanı bulur. Çünkü seçeneklerin sınırlı olması özgürlüğü getirmez ve herkes aynı haklara ve karar mekanizmalarında aynı etkiye sahip değilse ve aynı ekonomik tüketime sahip değilse eşitlikten söz edilemez (Wallerstein, 2004: 210; Hardt, Negri, 2003: 138). Küresel kapitalist hiyerarşide özgürlük kapitalizmin örgütlenmesine ve işlemesine yardım eder. Özgür halk, halkı temsil eden özgür ulus ve ulusu temsil özgür devlet, bu halkaların her biri modernliğin krizini askıda tutmaya yönelik birer çabadır (Hardt, Negri, 2003: 152). Günümüz ekonomi ve siyaset sisteminin Batı kökenli olması ve temelde çelişkilerle dolu olan bu sistemin yapısında bulunan kendine eşitlik ve ötekilere eşitsizliğin aslında doğal bir ayıklama aracı olduğunu söyleyen Altvater aşırı nüfus yoğunluğunu bitirmenin yolunun da eşitsizlikten geçtiğini söylemesi kültürel bakış açısının devlet sistemine ve yönetime etkisini göstermektedir. Siyasal eşitsizlik ve ekonomik eşitsizlik kendilerini eşit sayan bireylerin piyasa ekonomisine girdikleri anda eşitsizlikle eşitlik hakkı yitirilmesi ekonomik sistemin doğduğu toprakların rengini aldığını ve sınıfsal yapının ise üretim sürecinin bir sömürü ilişkisi olarak bu eşitsizlik ortamından doğması günümüzdeki sistemin idealist kaynaklarını vermektedir (Arı, 2010: 385).

Kültürel üretim ile kitle iletişim arasındaki bağın incelenmesi dil ve eğitim arasındaki bağla kurulabileceği gibi kültürel üretimi belirleyen egemenlik iktidar ve kitle iletişim arasındaki bağ, çok uluslu şirketlerin incelenmesiyle mümkündür (Golding, Murdock, 2008: 49). Sistemin kendi ürünlerini kültürel ürün haline getirebilmesi ancak olaylar, ilişki setleri ve genel ideolojilerin kodlar ve alt kodlar kullanılarak çıktı haline yani dizi, haber, belgesel şeklinde kültürel form olarak alıcısına ulaştırılarak gerçekleşir (Golding, Murdock, 2008: 31). Kültürel üretimin bu şekilde

gerçekleşmesi egemenliği sağlamlaştırırken metaların da tüketimini sağlar. En önemlisi ise kitle iletişimin sadece 5 kaynaktan yayılıyor olmasıdır.

İletişim araçlarını kullanmada sınır tanımaz örnekler ve deneyler mevcuttur. Bunların somut örneklerinden biri savaş kışkırtıcılığını yapıp ülkeyi savaşa sokacak kadar ciddi bir örnektir. Savaş açılma haberi yerine savaş kışkırtıcılığı yaparak savaşa uygun ortam oluşturulmuştur. 1898’de New York Journal gazetesinde W.R. Hearts, basının ne kadar etkili olabileceğini uydurma havadis, yalan işkence, zulüm haberleri ile ABD’nin İspanya’ya savaş ilan etmesini sağlamış Küba’da gerçekleşen bu savaş sonucu ABD’nin Küba’yı işgaliyle sonuçlanmıştır. Basın alanındaki kârı ise gazetenin tirajı 1.000.000 sayısına yükselmiş bazen de 1.500.000 sayısını bulmuştur (Şenyapılı, 1981: 67,68). Medya öne çıkarılan önemli konuların üzerinde durmamakta, olmayanı uydurup olanı eğip büken karakteriyle kitle iletişim sayesinde onu yönlendiren eller bile yönlenmektedir (Wallerstein, 2004: 243; Falk, 2005: 71).

Kitlenin yönlendirilme kolaylığında ırksal özelliklerin bulunması ve ait olduğu ırkın özellikleri haricinde kitlenin çoğu zaman telkine hazır hali kitleyi provokatörlere araç haline getirmektedir (Le Bon, 1997: 35). Şişirilmiş aşırı duygulardan etkilenen kitle, yalnızca hayalleriyle düşündüğünden onları harekete geçirmek için şiddetli iddialar, ateşli ifadeler sarf edilmesi, abartılı konuşmak, tekrar tekrar iddia etmek, hiçbir şeyi kesinlikle akılcı bir yargılama yoluyla ispatlamaya kalkışmamak, kitleyi yönlendirmek için önemlidir (Le Bon, 1997: 39,46). Egemen hegemonya kitlenin vasıflarını tanıdıktan sonra dinamiklerini onun üzerine inşa ederek kendini gerçekleştirir. Napolyon kitleleri nasıl harekete geçirdiğini şöyle anlatır: “Vendee savaşını kendimi Katolik yaparak kazandım, kendimi Müslüman gösterdikten sonra Mısır’a yerleştim, kendimi Papa’nın nüfuzunu yaymağa taraftar göstererektir ki, İtalya’da papazları elde ettim. Eğer Yahudi bir kavme hükmetseydim Süleyman’ın tapı- nağını yeniden kurardım.” (Le Bon, 1997: 62).

İletişim sistemleri yönetime kullanacağı insanı yaratırken insandaki yaşama duygusunu ve yaratma arzusunu yok ederek yabancılaşmayı yaratarak yapar. Yabancılaşan insan kontrol toplumunun öznesi olarak DİA ve DBA ile sistemin dengede kalmasını sağlar. (Hardt, Negri 2003: 47,48). Buna rağmen iletişim sektörünün de karşılaştığı zorluk iletişim sahasındaki ilerlemeler bilgi yoğunluğuyla birlikte bilginin akış hızı kitle ürünlerinin de yenilenmesine sebep olmaktadır. Karşıt tarihsel blokların oluşmasıyla birlikte birbirinin aksi telkinlerin oluşması düşüncelerin

genelleşmeden sönmesine neden olmaktadır (Le Bon, 1997: 132). Buna rağmen enformasyon sistemi pazar gereksinimi için sisteme muhtaç şirketlere, iç ve dış güvenliği sağlamak için enformasyona gerek duyan savunma bakanlığına ve ikisinin de hizmet verip kendini tarafsız takdim eden bürokrasiye hizmet eder. Reklam gelirleriyle bağımlı olan kitle iletişimin özgür olduğunu düşünmek imkânsızdır (Schiller, 1993: 295).