• Sonuç bulunamadı

Kişilerarası İlişki Ve İlişki Tarzları

Kişilerarası ilişki ve kişilerarası iletişim kavramları her ne kadar birbiri yerine kullanılsa da bazı bilim insanları tarafından çok az farklılıklar ile nitelendirilmektedir.

Plutchik (1997), kişilerarası ilişki ve iletişim kavramlarını birlikte ele almakta ve kavramı kişilerarası ilişki bağlamında tanımlamaktadır (Göçener, 2010: 38). Güney ise, kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişim biçimine kişilerarası iletişim; kişilerarası ilişkileri de bu iletişimde insanların kullandığı metotlar olarak açıklamaktadır (2000: 96).

1950’lerden itibaren Sosyal Psikolojinin geleneksel konularından biri olan kişilerarası ilişkiler (Hortaçsu, 1997: 11), bireylerin duygularını, kişilik özelliklerini, davranışlarını ifade ettikleri yerlerdir (Plutchik, 1997: 17). Toplumu meydana getiren bireylerin karşılıklı olarak birbirlerini etkilemeleridir (Baymur, 2006: 299). İnsanlar birbirleriyle tecrübelerini, bilgilerini, gereksinimlerini, amaçlarını paylaşmak ya da farklı nedenlerden dolayı ilişki içine girmektedirler. Bu ilişki biçimlerine ne ad verilirse verilsin iletişim kişilerarası ilişkinin zorunlu koşuludur (Erdoğan, 1997:103). İlişkiler sayesinde insan, devamlı bir şekilde yenilenmektedir ve diğerleri ile ilişkisi olmayan bir kişi düşünülmemektedir. İlişkilerin niteliği, insan yaşamının kalite düzeyini belirlemektedir (Cüceloğlu, 2006: 14). İlişkiler hem kendimizi hem de diğerlerini tanımamıza yardımcı olmaktadırlar.

Bireyler arası etkileşimi ifade eden kişilerarası ilişki, farklı yakınlık seviyelerinde yaşanan ilişkiler olarak açıklanmaktadır (İmamoğlu’ndan Akt.,Hasta ve

Güler, 2013: 70). Kişilerarası ilişkiler, insanlar arasında duygusal yakınlık ve sosyal ilişkilerin olması, iletişimin devamlı hale gelmesiyle iki ya da daha fazla kişi arasında oluşan sosyal bağlardır. Kişilerarası ilişkiler, farklı ortamlarda gelişir ve ortak paydalar, mesafeler ilişkinin düzeyini değiştirebilmektedir (Siyez, 2011: 68). Karı-koca ilişkisi, gençlerin ebeveynleri arasındaki etkileşim, akranlar, arkadaşlar, akrabalar, meslektaşlar, sevgililer arasındaki her türlü ikili ve daha fazla kişi ile gerçekleştirilen etkileşimler kişilerarası ilişkilere örnek olarak verilmektedir. Sosyal psikolojinin araştırma birimleri ikili ilişkiler üzerinde yoğunlaşmaktadır (Hovardaoğlu, 1995: 79).

Cüceloğlu kişilerarası ilişkilerin önemini şu cümleleri ile vurgulamaktadır. Yaşam sürekli birbirini etkileyen, yönlendiren, birbiri ile ilişkisi olan kocaman bir matrisin içinde yapılanmakta ve şekillenmektedir. İlişkiler ile örülü olan yaşamamızda bilinçli ya da bilinçsiz devamlı bir şekilde birbirimizi etkilemekteyiz (2000: 37-40). Kişilerin diğerleri hakkındaki duygu ve düşünceleri, nasıl algıladıkları, karşı davranışları, davranışlar hakkında beklentileri, davranışa ne tepki verildiği gibi çok sayıda bileşeni olan en az iki kişi arasında gerçekleşen ilişkilerdir kişilerarası ilişkiler ( Heider’den Akt., Akdur, 2014: 30).

Kişinin diğerleri ile etkileşimde bulunup gelişmesini sağlayacak her türlü ilişkiyi içine alan kişilerarası ilişki kavramı, karşılılık, duygu, düşünce ve davranış bileşenlerini kapsamaktadır. Kişilerarası ilişkilerde bireyin yanı sıra bireyle etkileşim halinde olan tarafın da tercih ve özellikleri ilişkinin başlaması, devam etmesi ve bitmesinde belirleyici unsurlar olarak işlev görmektedirler (Graham ve Lafollette’den Akt., İmamoğlu, 2008: 4).

Bazı bilim insanlarına göre benlik başlığı altında değinilen Adler ve Sullivan’ın kişilerarası ilişkilere yönelik görüşlerine burada tekrardan vurgu yapmak gerekmektedir. Adler insanın esasında kendinden çok topluma yönelik bir hayat biçimi içinde olduğunu ve kişilerin ilişkileri sayesinde yaşadıklarını açıklamaktadır. Ayrıca bu eğilimin toplumsal bir etkilenme ile olmadığını insanın topluma yönelik olmasını doğuştan var olduğunu sadece insanın ilişki biçimine karar verdiğini savunmaktadır (Yanbastı, 1996: 72).

Adler, kişiliği bireyin kendisine, diğerleri ve topluma karşı geliştirdiği tutumların ürünü olarak görmektedir. Bunun temel nedeni ise kişilerarası ilişkileri ve toplumsal unsurları bireyin kendi hakkında geliştirdiği izlenimin tayin edicisi olarak tanımlamış olmasıdır. Adler geliştirdiği Bireysel Psikoloji bağlamında insanın toplumsal davranışları üzerinde durur ve öncelikle onun kişilerarası ilişkilerde sergilediği tepkilere dikkat çekmektedir. Ayrıca Adler, insanların içgüdüsel olarak diğerleri ile ilişki kurma eğilimleri olduğunu söylemektedir. İnsanların ilerlemesini kişilerin paylaşımları noktasında olduğunu açıklamaktadır (Gençtan, 1998: 124-128). Sullivan’ın Kişiler Arası İlişkiler kuramı adından da anlaşılacağı üzere ilişkilere ve insanlar arasındaki ilişkilerdeki davranışlara vurgu yapmaktadır. Davranış bozukluğun temelinde ilişkilerin yattığını savunan Sullivan tedavinin de ilişkilerde olduğunu söylemektedir. İnsanı hasta eden insan ise, onu iyileştiren de yine insan olacaktır. İletişimin insan ilişkilerinde önemli olduğunu belirten Sullivan kişiliğin incelenmesinde insanlar arası ilişkilere öncelik tanımakta ve davranışların oluşumunda organizmanın dışında meydana gelen olayları önemle vurgulamaktadır (Yanbastı, 1996: 121-122).

Sullivan’a göre insanın ihtiyaçlarını giderilmesi için diğerlerine bağlı olmasının yanı sıra, ilişkiler ile kazandıkları aracılığıyla insan öğrendiği her şeyi ve yaşadığı her olayı etkilemektedir. Ayrıca diğerleri ile ilişki kurma eğilimi insanın yapısında olduğundan dolayı bu örüntüler kolay ve evrensel niteliktedirler (Gençtan, 1998: 279).

Leary, kişilerarası ilişki kavramını üzerinde dururken, kişilerarası davranış kavramı ile bağlantı kurmaktadır. Ona göre kişilerarası davranış, “bir insanın diğerlerine yönelik açık, bilinçli, etik ya da sembolik davranışları” olarak tanımlanmaktadır (Leary, 2004: 4).

İnsanlar doğası gereği etkileşim içerisindedirler ve bunun temel varsayımları ise: Birincisi, ilişkiler ve sosyal etkileşimin birbirinden ayrılamayacak biçimde bağlantılı olduğudur. Bu varsayım şöyle açıklanabilir. İnsan dünyaya gelmesiyle birlikte bir grup kişi ile bir şekilde bağlantılıdır. Akranları ve arkadaşları ile eğitim

görür, sevgilisi ya da eşi ile cinsellik yaşar, iş arkadaşlarıyla çalışmaya, komşuları ile etkileşime girmeye ve bir dizi akrabalık ilişkileri vardır. Hayatlarının sonuna kadar başkalarıyla bağlantılı yaşarlar ve bu bağlantılar, ilişkiler ile birbirine yaklaşırlar. İkincisi, sosyal psikolojik süreçlerin belli ilişkiler ve ilişkilerin türüne göre şekillendiği yönündedir. Örneğin, tanıdık kişilere yönelik agresif davranışlar ile yabancılara yönelik agresif davranışlar aynı süreçleri kapsamayacaktır. Diğer bir örnek ise, kişi patronu ile farklı, yakın arkadaşı ile farklı şeyler yaşamaktadır. Dolayısıyla bu ilişkilere farklı yüklemeler yapılmaktadır. McAdam 1986 savunduğu gibi kalıtım toplumsal hareketler arasındaki ilişkiyi etkilemektedir. Üçüncüsü ise, kişisel yaşam alanının (personal space) ilişki ile birlikte çift alanı (pair space) biçimine dönüştüğüdür. Birebir özel ilişkilerinde bu alan çiftlerin birlikte hareket ettikleri alanı iken, grup içerisinde ise o grubun alanı haline dönüşmektedir ( Felmlee ve Sprecher, 2000: 366-367).

Kişilerarası olgular, kişinin hem kendi hem de diğerlerinin ilişki tarzlarını anlamasında büyük katkısı bulunmaktadır. Kişilerin ruh sağlıklarına kadar bireylerin yaşamlarını etkileyen kişilerarası ilişki tarzları kişiden kişiye değişebilen etkileşim şekilleridir (Şahin vd., 2011: 18). Karmaşık bir yapısı olan insanın içinde bulunduğu kişilerarası ilişki ve tarzları da dolayısıyla kompleks bir yapıdadır. Kişinin davranışın altında yatan birçok neden vardır ve bundan dolayı kişilerarası ilişki tarzlarını da etkileyen pek çok etken bulunmaktadır. Birey kendisi için hangi davranışın onu mutlu edeceğine inanır ise o doğrultuda davranış göstermektedir (Yılmaz, 2010: 23 ). Kişilerarası tarzlarda bireyin özel bir durum karşısında gösterdiği davranıştan ziyade, çeşitli ilişki ve durumlarda genel olarak gösterdiği davranış ve kişilik örüntüsü önemlidir. İlişki tarzları, kişilerarası ilişki ve iletişimde etkileşimleri ve uyumluluk sürecini etkilemesi kaçınılmaz olarak değerlendirilmektedir (Kiesler’den Akt., Göçener, 2010: 37).

Bazı çalışmalarda kişilerarası ilişki tarzları baskın, kaçıngan, öfkeli, duygudan kaçınan, manipulatif ve küçümseyici tarz olarak sınıflandırılmaktadır. Bu çalışmada ise ilişki tarzları doyurucu (besleyici) ve ketleyici (zehirleyici) boyutları içerisinde değerlendirilmektedir.