• Sonuç bulunamadı

Kişilerarası iletişim dinamik bir süreçtir, bunun içinde ilişkilerde iniş ve çıkışlar yaşanmaktadır. İlişkilerdeki niyet ve kişilikler ilişki tarzlarını belirlemektedir. Kişiler ilişkilerinde genel olarak doyurucu ya da ketleyici ilişkiler olarak adlandırılan ilişki tarzlarını kullanmaktadırlar. Ketleyici ilişkiler kavramının yerine toksit ve zehirleyici, doyurucu yerine ise, besleyici ilişkiler ifadeleri kullanıldığı görülmektedir.

Doyurucu ilişkilerde kişiler kendi ayakları üzerinde durabilen, sorumluluk sahibi kişilerdir. Kendilerini ilişkilerinde açık ve net olarak ifade edebilmekte ve her iki taraf birbirine olumlu şeyler katmaktadır. Ketleyici ilişkilerde ise, kişi aldatıcı ve çıkarcı davranışlar göstermektedir. Sağlam temellere oturtulmayan ilişkilerinde karşı tarafı tüketir, yetinmez ve hep fazlasını istemektedirler. Doyurucu ilişkilerde bireyler yanlış bir şeyler yapsa bile diğerini ketleyici ilişkilerde olduğu gibi hayatından tamamen çıkarmazlar ve ilişkilerinde kendilerini mutlu eden tarafları bulup onlar ile yetinmektedirler. Ketleyici ilişkilerde kişiler ilişkilerini bozarak kendilerini yalnız ve izole etmek eğilimindedirler. Toksit bir yaşam sürdüren bireyin iletişim kurma becerisi zedelenmekte ve karşıdakini dinlememektedirler. Dolayısıyla diğerlerini birey olarak kabul etmezler ve onlara saygı duymamaktadırlar (Greenwald, 1999: 19- 26).

Kişilerarası ilişkilerde doyurucu ilişki tarzları açık, saygılı, rasyonel gibi pozitif ilişkilerimizi vurgularken, birbirimizi daha iyi anlamayı ve topluma uyumu kolaylaştırmaktadır. Ketleyici ilişki tarzları ise, küçümseyici, saygısız, saldırgan gibi negatif şeyleri vurgularken, doğru ve sağlıklı iletişimi güçleştirmektedir (Aydın’dan Akt., Ekinci vd., 2012: 35). Şahin ve arkadaşlarına göre zehirleyici ilişki tarzı, diğerlerinden üstün olduğunu düşünmek, onların düşüncelerini dikkate almamak, sözle sataşarak kendini kaybedip öfkelenmek, diğerlerini küçümsemek gibi özellikleri içermektedir ( Göçener, 2010: 84).

Doyurucu ilişkilerde kişi kendi ile mutlu oldukça ilişkilerinde karşı tarafa olumlu ve daha çok şey verebilmektedir. Duygusal doyumun sadece kendi kendine

değil diğerleriyle tatmin edici ilişkilerine bağlı olduğunun farkındadır. Bir ilişki ne kadar besleyici, doyurucu olursa kişinin, karşıdakinin hareketlerini değiştirmemesi kötü taraflarını tolere edebilmesi o kadar yüksek olmaktadır (Greenwald, 1999: 28- 37). Bir ilişkinin doyurucu olabilmesi için karşılıklı etkileşim ve birbirinin ihtiyaçlarını karşılaması gerekmektedir. Yakın ilişkilerin söz konusu olduğu besleyici ilişkiler güven ve ilgiye dayalı duygusal ilişkilerdir. Dürüstlük ve saygıdan yoksun olan ketleyici ilişkilerde baskı ve zorlama vardır. Bu ilişkide biri diğerini yönetmek istemektedir (Greenwald, 1999: 166).

Doyurucu ve ketleyici ilişki tarzları hakkında çok fazla çalışma ve yazı bulunmamaktadır. Bu çalışmada kişilerarası ilişkiler bağlamında yapılan araştırmalardan yola çıkarak doyurucu ve ketleyici ilişki tarzları ile ilgili çalışmalara yer verilecektir.

Şahin, Durak ve Yasak (1994) kendilerinin geliştirdikleri Kişilerarası İlişkiler Ölçeğini kullandıkları çalışmalarında ketleyici (zehirleyici) ilişki tarzı ile depresyon, kaygı, olumsuz benlik arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler olduğunu vurgulamışlardır (Akt., Akdur, 2014: 34). Şahin ve Durak’ın diğer bir çalışmasında ise benzer sonuçlar elde edilmiştir. Ayrıca kişilerarası ilişkilerde olumlu pozitif durumlar arttıkça, psikolojik belirtilerin azaldığı, ya da tam tersi durumda psikolojik rahatsızlıklar arttıkça, kişilerarası ilişkilerde olumlu yaklaşımların azaldığı söylenmektedir (1994: 52). Depresyon, öfke, kendilik algısı ve kişilerarası ilişki tarzı ile ilgili diğer bir çalışmada ise depresyonlu grubun yüksek olumsuz kişilerarası ilişki tarz, öfke ve olumsuz kendilik algısı puanları aldıkları göstermektedir (Şahin, vd., 2011: 17).

Göçener’in Üniversite Öğrencilerinin Güvenli Bağlanma Düzeyleri ile Kişilerarası ilişki Tarzları Arasındaki İlişkileri incelediği araştırmasındaki bulgulara göre, kişilerarası ilişkilerde kadınlar erkeklere göre daha olumlu/doyurucu bir tarza sahipken, erkekler kadınlara göre daha olumsuz/ketleyici tarzda ilişkiler kurmaktadırlar. Katılımcıların annelerine olan güvenli bağlılık düzeyleri de doyurucu ilişki tarzları üzerinde etkili olmaktadır. Katılımcıların cinsiyetleri, annelerine olan güvenli bağlılık düzeyleri ve babalarına olan yakınlıkları zehirleyici ilişki tarzları

üzerinde etkili olmaktadır (2010: 93). Bağlanma stilleri, iletişim becerileri ve problem çözme becerilerinin kişilerarası ilişki tarzları ile ilişkisini inceleyen Erözkan’da (2009) bütün değişkenlerin kişilerarası ilişki tarzı için önemli yordayıcılar olduğunu açıklamaktadır.

Koç ve Kavas’ın “Üniversite Öğrencilerinin Saldırganlık, Kişilerarası Problem Çözme Becerileri, Kişilerarası İlişki Tarzları ve İletişim Beceri Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi” araştırmalarında hem doyurucu hem de ketleyici ilişki tarzının iletişim becerileri üzerinden atılganlık ve yıkıcı saldırganlıkla dolaylı ilişkisi anlamlı bulunmuştur. Atılganlık ve yıkıcı saldırganlık ile diğer değişkenler arasındaki ilişki incelendiğinde en yüksek ilişkinin atılganlık ile doyurucu kişilerarası ilişki tarzı, yıkıcı saldırganlık ile de ketleyici kişilerarası ilişki tarzı olduğu görülmektedir (2015: 792-793). Diğer bir saldırganlık ve kişilerarası ilişki tarzları ile yapılan çalışmada Hasta ve Güler’ in buldukları sonuçlar genel olarak bütün değişkenlerin birbiri ile ilgili olduğudur. Empatik eğilim ile küçümseyici ilişki tarzı saldırganlığı anlamlı olarak yordamaktadır. Açık ve benmerkezci ilişki tarzı da atılganlığı yordamaktadır. Ayrıca kadınların empatik eğilim, açık ilişki tarzı, saygılı ilişki tarzı ve atılganlık seviyeleri erkeklerinkinden daha yüksek olduğu; saldırganlık seviyeleri, benmerkezci ilişki tarzı ve küçümseyici ilişki tarzları düzeylerinin erkeklerinkinden düşük olduğu görülmektedir (2013: 64).

Ekin vd., hemşirelik öğrencilerinin kişilerarası ilişki düzeylerini araştırdıkları çalışmalarında, anne eğitim durumunun öğrencilerin doyurucu ilişki tarzı puan ortalamasını etkilediği ve yaş, cinsiyet, sınıf, aile yapısı, baba eğitim durumu gibi faktörlerinde öğrencilerin kişilerarası ilişkilerini etkilemediği görülmüştür (2012: 38).

Beşer’ in “Suça Yatkın Ergenlerde Olumlu Kişilerarası İlişkiler Geliştirme Programının Etkiliğinin İncelenmesi” başlıklı doktora tezinde ergenlerin kişilerarası ilişkiler ölçeği puan ortalamasına bakıldığında; besleyici ilişki tarzının ketleyici ilişki tarzından yüksek puan aldığı ve ortalamaların değerlendirildiğinde ergenlerin kullandıkları iletişim tarzının olumlu yönde olduğu açıklanmaktadır (2008: 190).

Oktay’ın “Aleksitimi: Bağlanma, Kendilik Algısı, Kişilerarası İlişki Tarzları ve Öfke Değişkenleri Açısından Bir Değerlendirme” başlıklı yüksek lisans tezinde Toronto Aleksitimi Ölçeği’nden yüksek puan alan bireylerin daha yüksek kaygılı ve kaçınmacı bağlanma puanı aldıkları ve bu bireylerin kendilik algılarının daha düşük olduğu, kişilerarası ilişkilerinde doyurucu tarzı daha az, ketleyici tarzı ise daha çok kullandıkları gözlenmektedir (2010: 47). Oktay ve Batıgün’ ün (2014) deki diğer bir çalışmaları bu sonuçları desteklemektedir. Aleksitimi ile bağlanma, kendilik algısı, kişilerarası ilişki tarzları ve öfkenin yakından ilişkili olduğunu göstermektedir.

“Sosyal Fobi Belirtileri, Yetişkin Bağlanma Boyutları ve Kişilerarası İlişki Biçimleri Arasında İlişkileri” araştıran Bayramkaya’nın (2009) yüksek lisans tezinde sosyal fobi ile kişilerarası ilişki biçimleri arasında anlamlı ilişkilerin olduğu, sosyal fobi belirtisi yüksek olan kişiler olmayanlara göre ketleyici ilişki biçimlerinden daha yüksek puan alırken, doyurucu ilişki biçimlerinden daha düşük puan almış oldukları görülmüştür ayrıca kişilerarası ilişkilerde ketleyici biçimin sosyal fobi belirtilerini yordama gücü olduğu bulunmuştur.

Akkapulu’nun “Ergenin Sosyal Yetkinlik Beklentisini Yordayan Bazı Değişkenler” araştırmasında ise, ergenlerin sosyal yetkinlik beklentisi düzeylerinin annelerinin kişilerarası ilişkilerde kullandıkları doyurucu ilişki tarzları ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Araştırmada ilginç olan annelerin ketleyici ilişki tarzının ergenlerin sosyal yetkinlik beklentisi düzeylerini yordayıcı olmamasına ilişkin bulgular olmuştur (2005: 87-89).

Uzamaz’ın “Sosyal Beceri Eğitiminin Ergenlerin Kişilerarası İlişki Düzeylerine Etkisi” çalışmasında, genel olarak şu sonuçlara ulaşılmıştır. Sosyal beceri eğitiminin öğrencilerin kişilerarası ilişkiler seviyesinde pozitif etkiler oluşturduğu, fakat ketleyici ilişkiler boyutunda etkili olmadığı sonucuna varılmıştır (2000: 59-64).

Oral ve Şahin’in (2008) ise, “Yeme Tutum Bozukluğunun Kişilerarası Şemalar, Bağlanma, Kişilerarası İlişki Tarzları ve Öfke ile İlişkisi”ni araştırmışlardır. Analizler sonucu, hasta grubun yeme tutum testi yüksek gruba oranla daha fazla

işlevsel olmayan kişilerarası şema gösterdikleri ve öfke toplam puanına sahip oldukları saptanmıştır. Genel olarak değerlendirildiğinde bulgular işlevsel olmayan kişilerarası şemalar ve öfkenin patolojik yeme örüntüsü ile ilişkili olabileceği şeklinde yorumlanmıştır. Yeme tutum testinde yüksek grupta, besleyici kişilerarası ilişki tarzının yeme tutumu tek başına en iyi yordayan değişken olduğu görülmektedir. Dolayısıyla besleyici tarzın azalması yeme tutumundaki sorunları yordamaktadır şeklinde yorumlanmaktadır.

Akdur’un “Kişilik Özellikleri İle Psikolojik Belirtiler Arasındaki İlişkide Kişilerarası İlişki Tarzları ve Mizah Tarzlarının Aracı Rolü” araştırmanın sonuçları ise, tüm temel değişkenlerin birbiriyle alakalı olduğu ortaya konulmuştur. Kişilik özellikleri alt boyutlarından nevrotiklik ve özdenetimin, mizah tarzları alt boyutlarından kendini yıkıcı mizah ve katılımcı mizahın, kişilerarası ilişki tarzlarının ketleyici tarz alt boyutunun ve yaşam doyumu değişkenlerinin psikolojik belirtileri yordayan değişkenler olduğunu göstermiştir. Mizah tarzlarından katılımcı mizah, saldırgan mizah ve kendini yıkıcı mizahın, kişilerarası ilişki tarzlarından ise hem doyurucu hem de ketleyici tarzın aracı rollerinin olduğu sonucuna ulaşılmaktadır (2014:122-123).

Kişilerarası ilişki tarzları ve öznel iyi oluş ile ilgili çalışmada Doğan ve Sapmaz’ın (2012) elde ettikleri sonuçlar, doyurucu ilişki tarzının öznel iyi oluşla pozitif yönde, ketleyici ilişki tarzının ise negatif yönde ilişkili olduğunu ve her iki değişkenin de öznel iyi oluşu anlamlı düzeyde yordadığını göstermektedir.