• Sonuç bulunamadı

Disiplinler arası bir alanda gelişen iletişimin ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı, işleyişine ilişkin çok çeşitli kuram, yaklaşım ve tanımlar bulanmaktadır. Hem yöntembilim hem de kuramsal anlamda farklı disiplinlerden beslenmesi, ayrıca sadece sosyal bilimlerden değil fen bilimlerinden de katkılar sağlanması nedeniyle farklı alanlardan bilim insanların dikkatini çekmektedir. Bu da zaman zaman kafa karışıklığına neden olmaktadır. İletişimin ne ile ilişkili ya da ne ile sınırlı olduğu konusu ilgili çevreyi epey meşgul etmiş ve henüz bu soruya hala net bir yanıt verilmiş değildir (Güngör, 2011: 17).

İletişim insanlık tarihi kadar eskidir çünkü insanın ve toplumun var oluşunun zorunlu koşuludur. İletişim olmaksızın insan kendisini ve toplumsal kimliğini sürdürmesi imkânsızdır (Erdoğan ve Alemdar, 2010: 27). İnsanın dünya ile ilişkisini sağlayan iletişim, öncelikle kişinin organizma olarak var oluşunun, sonrasında psikolojik ve kültürel bir canlı olarak toplumsal ve kültürel çevreyi anlamasını ve kendini bu çevre içinde adapte etmesinin temelini oluşturmaktadır (Zıllıoğlu, 2003: 60)

Alemdar iletişimin önemini şu sözleri ile vurgulamaktadır. İnsanın hayatta kalması için yemek, içmek ve başka şeyler ile birlikte maddi hayatın üretilmesi gerekmektedir. İşte bütün bunların gerçekleşebilmesi için ise insanlar arasında bir şekilde iletişim kurulması gerektiğidir (Alemdar, 2001: 253). İletişim yaşamda o kadar önemlidir ki Watzlawick, Beavin ve Jackson iletişim kuramamak olanaksızdır demişler ve şöyle açıklamışlardır: hiçbir şey yapmamanın bile davranış olduğunu, bundan dolayı hareket etmek ya da bir şeyler konuşmak kadar, bir davranışta bulunmamak ve susmak dahi bir harekettir ve anlamlı bir mesaj üretimidir. Yaptıkları çalışmalardan ve gözlemlerden edindikleri varsayım ise, “aynı sosyal ortamda birbirlerini algılayan kişilerin iletişim kuramamaları olanaksızdır” (Akt., Cüceloğlu, 2006: 20).

Yaşamda bu kadar önemli yeri olan iletişim kavramı bilim insanları tarafından taranmış ve birçok değişik tanımlar bulunmuştur. Gün geçtikçe de bu tanımların sayısının artmış olduğu gözlenmektedir. Bundan dolayı aşağıda bu tanımlardan bazılarına yer verilecektir.

Çok yönlü bir kavram olan iletişimin Fransızca ve İngilizce karşılığı “Communication” sözcüğüdür. Latince ortak anlamına gelen “Communis” (Kaya, 2011: 3), ve ortak kılmak anlamına gelen “Communicare” kelimelerinden oluşmuştur (Daldal, 1978: 4). Bu anlamlara gelen iletişim kavramının özünde, sadece bir mesaj alışverişinden ziyade sosyal nitelikli bir etkileşimi, benzeşmeyi, aktarımı, paylaşımı ihtiva ettiği söylenmektedir (Zıllıoğlu, 2003: 3). Ayrıca canlılar arasında belirli ortaklaşa unsurlara dayanan bir süreci kapsadığı için sadece insanları değil, bütün canlıları içerdiği açıklanmaktadır (Gökçe, 2003: 7).

En genel anlamıyla ise, “iletişim, iki birim arasında birbiriyle ilişkili bir dizi mesaj alışverişidir.” Bu süreci etkileyen ve işlemesini sağlayan dört ana unsur ise, birim, ilişkili olma, mesaj ve geribildirim sayesinde iletişim anlamlı hale gelmektedir (Özodaşık, 2012: 1).

İletişimin meydana gelmesi için mesajı gönderen ve alıcı olmak üzere iki kişi olması ve mesajın akışı için bir boşluk, gidiş-gelişi için bir alan gerekmektedir (Acar,

2012: 13). Bu iki kişi de olabilir, iki hayvan ya da iki makine de hatta bir insan ile bir makine, bir insan ile bir hayvan da olsa iki dizge arasındaki veri alışverişine “iletişim” denilmektedir (Dökmen, 2005: 19).

İnsanın başkalarıyla birlikte olmasına, topluluk halinde yaşamaya başlamasına paralel olarak geliştirilen bir etkileşimsel ve iletişimsel fiildir iletişim (Güngör, 2011: 17). Çift yönlü olarak işlemesi gereken bu sürecin bir göndericisi ve bir de alıcısı olmak zorundadır ve bu aktörler arasında veri, his ve fikirlerin alışverişi olması gerekmektedir (Işık, 2007: 1). Sadece bir süreçten ibaret olmayan iletişim, verici ve alıcıları zaman ve mekan bağlamında birleştiren bir etkinliktir (Türkoğlu, 2010: 21).

İletişim, kişiler, gruplar ya da toplumsal seviyede bilginin, haberin, duyguların, düşüncelerin simgeler sistemi aracılığı ile değiş tokuş edildiği devimsel bir süreçtir (Göksel ve Yurdakul, 2010: 63). İşte bu süreçte ne duyumsadığımız ve ne demek istediğimizi açık bir şekilde söylemek ve karşıdakini dinleme, duyduklarımızı anlama, bir nevi konuşma sanatıdır (Buscaglıa, 1993: 55).

Birbirlerine karşılaştıkları olay, olgu, objeler hakkında haber veren, bu süreçlerin değişimi üzerine bilgiler aktaran, deneyim ve tecrübelerinden faydalandıkları kişiler ile benzer hisler taşıyan kişilerin oluşturdukları toplum hayatı içerisinde var olan davranış, fikir, hüküm ve duygulara iletişim denilmektedir (Oskay, 2014: 23).

İletişim, bilgi, hisler ve fikirlerin paylaşılması, anlamlandırılması, anlaşılmasıdır. Kişileri, kurumları, toplumu kompoze eden, tutum ve hareketleri yönlendiren, bilgi ve tecrübelerimizi aktaran, sosyal ve kültürel değerleri ileten bir yetenek, metot ve sistemdir. Başlatanı, devam ettireni, bitireni belli olan toplumsal bir olgudur. Kişinin kendisiyle başlayan ve diğerlerine ulaşmasıyla yaşamın tamamını elinde tutmaktadır (Gürüz, 2005: 2). Dolayısıyla iletişim, insanın psikolojik, biyolojik ve toplumsal hayatını üretebilmesi ve geliştirebilmesi için düşünsel ve ilişkisel etkinlikleri içinde barındıran bir bütündür (Erdoğan, 2011: 37).

Bilen’e göre iletişim, kişilerin birbirini anlayabilmesi için aralarında yarattıkları bir haber alış-verişidir. Başarılı bir iletişim gerçekleştirmek ise, anlayış

ve haberleşme gibi iki kavrama bağlıdır ve iletişim sorunları yaşamamak için kişilerin mesajlarının anlaşılıp anlaşılmadığını kontrol edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır (t.y.:38).

Park, iletişim kavramının bireye kattığı anlayış ve uzlaşı niteliklerine dikkati çekerek şöyle bir tanım yapmaktadır. Sosyal bir grubun bütünlüğünün sağlayan bireyler için sadece topluluk olarak değil anlayış ve uzlaşı ile kültürel birim karakterini verecek olan şey olarak nitelendirmektedir (Park, 1938: 191). Uzlaşma kavramına vurgu yapan Peters’in dikkat çektiği kendilik (self) ve öteki kavramları ile iletişim sürecinin bileşenleri olan gönderici ve alıcıyı soyut kurgusal bütünlükler olarak değerlendirmektedir. Bu açıdan iletişim kişinin kendi ve diğerleri arasındaki ortak algılamalarla gerçekleştirdiği bir anlam üretimidir (Dursun, 2013: 12).

Özet olarak iletişim, insan faaliyeti, bir değiş tokuş, anlamın aktarımı, bir ilişki, canlıların yaşam ihtiyacı, birlikteliklerin temel koşulu, toplumsal bir fenomen, belli bir zaman ve yerde üretim ilişkilerinin şekillenmiş uygulaması, güç ilişkileri içinde amaçlı insan etkinliğidir (Erdoğan, 1997: 20-21).