• Sonuç bulunamadı

Mevlana Celaleddin Rumi’nin “söylediklerim karşıdakinin anladığı kadardır” sözü insan iletişimin temeli ve etkileşimin vurgulandığı kişilerarası iletişim kavramının ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Ben ne söylersem söylerim karşıdaki ne anlarsa anlasın gibi cümleler kurulmamalıdır. Çünkü kişilerarası iletişimde kişi kendini açık bir şekilde ifade edebilmeli ve karşıdakinin onu dinleyip doğru anlayıp anlamadığını denetleyebilmelidir. O zaman anlamlı, etkin ve sağlıklı bir kişilerarası iletişim gerçekleşebilmektedir.

İnsanların hem özel hem iş hayatlarında olsun hatta kendi ile olan iletişimde “mutluluk” büyük ölçüde “iyi ilişkiler kurabilme yeteneğine” bağlıdır. İyi ilişkiler kurabilmek nezdinde toplum, maddi ve manevi anlamda pozitif değerler kazanmaktadır. Bir zincir halkasına benzeyen toplum, en zayıf olduğu yerden kopmaktadır. Zinciri oluşturan her halka sağlam ve güçlü olduğu sürece halka da kopmalar olmayacaktır (Saygın, 2005: 11). Saygın’ın da vurguladığı gibi iletişim ve

iyi ilişkiler kişinin kendisine öz güven, mutluluk veren, bizi bir arada tutan, hayatın her alanını ilgilendiren, insanların amaç ve gayelerine ulaşmada aracı rol üstlenen önemli bir kavramdır.

Kendini ve dış dünyayı tanımaya başlayan kişinin, en yoğun yaşadığı ilişkiler bütünü kişilerarası olandır. Türlü yer ve zamanda iki veya daha fazla kişi arasında ilişkinin olmasını sağlayan iletişim türü kişilerarası iletişimdir (Erözkan, 2009: 544). Toplumsal varlık olan insan, türlü sosyal ilişkiler, ortamlar, etkileşimsel süreçler içerisinde yer almaktadır. Bu yüzden birçok nedenle, amaçlı veya amaçsız, planlı veya tesadüfen, istekli veya isteksiz, resmi veya gayri resmi, devamlı veya geçici olmak üzere etraflarındaki diğer kişiler ile çeşitli şekillerde ve düzeylerde iletişim kurmak durumundadırlar. Kişinin beklentileri ve amacıyla kişilerarası iletişimin yönü ve etkisi ne kadar örtüşürse kişi kendisini o kadar iyi hissetmektedir (Güngör, 2011: 141).

Kişilerarası iletişim kavramının, iletişim, sosyal iletişim ve sosyal etkileşim kavramlarıyla karıştırıldığı ve zaman zaman birbirinin yerine kullanıldığı görülmektedir. Bu konuya netlik kazandırmak için altmışlı yıllarda Mc Keachie ve Doyle, şöyle bir tanım yapmışlardır: Bir kaynaktan hedefe mesaj iletilmesi olayına “iletişim” denilmektedir. Dolayısıyla tüm kavramalar, örneğin bir kişinin bir ağaç görmesi bir iletişim sayılmaktadır. Kaynak ve hedefin birer organizma olması durumunda yani örneğin birer kişi ise, bu durumdaki iletişim biçimine “sosyal iletişim” adı verilmektedir ve bu iletişim biçiminde gönderici ve alıcı arasında zaman ve mekan birliği bulunması zorunlu değildir. Sosyal etkileşim kavramı burada farklılaşmaktadır çünkü gönderici ve alıcı arasında mekan ve zaman birliği olması zorunludur. Bazı kaynaklarda sosyal etkileşim yerine kişilerarası iletişim adı da verilmektedir (Dökmen, 2005: 23-24). Bu konudaki farklı görüşler hem kavram karışıklığına hem de tanımların çoğalmasına neden olmaktadır. Bu yüzden bazı tanımların birbirine çok benzediği bazen de çok az farklılıklar olduğu gözlenmektedir.

Mesaj üretimi, iletimi ve yorumlanması gibi aşamaların olduğu kişilerarası iletişim, psikolojik nitelikli bir bilgi alışverişi olarak da nitelendirilmektedir (Işık ve Biber, 2006: 27).

Kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu, en az iki kişi arasında anlamları paylaşma sürecine kişilerarası iletişim denir (Gürüz ve Eğinli, 2008: 50). Bu süreçte karşılıklı iletişimde bulunan kişiler ise bilgiyi üreterek karşı tarafa aktarır ve yorumlayarak iletişimi sürdürmektedirler (Özodaşık, 2012: 31).

Kişilerarası iletişim, katılımcıların arasında belirli bir yakınlık içinde yüz yüze, tek yönlü değil, karşılıklı sözlü veya sözsüz mesaj alışverişi olması gereken bir süreçtir (Dökmen, 1994: 24). Kişilerarası iletişim, türlü teşkilatlı yer ve zamanda bireyler arasındaki etkinliklerin gerçekleşmesini sağlayan iletişim türüdür (Erdoğan, 2011: 267). Kişilerarası iletişim diğer bir tanıma göre ise, “başkalarını tartıp, varılan yargıya göre davranma sanatı” olarak değerlendirilmektedir (Usluata, 1994: 48). Ayrıca karşılıklı ve eşanlı süreçte gerçekleşen kişilerarası iletişimde, taraflar birbiri üzerinde karşılıklı ve eşanlı etkiye sahiptir (Redmond, 2000: 18).

İnsan iletişiminin temelini oluşturan ve yüz yüze iletişimin zorunlu koşulu olan kişilerarası iletişimde, karşılıklı etkileşim, bireylerarası iletişim, dolayısıyla kişilerin davranışlarında birbirinin etkisi üzerinde durulmaktadır (Lazar’dan Akt., Ayna, 2014: 70).

Burleson (2010), kişilerarası iletişimi mesaj merkezli bir yaklaşım ile açıklamaya çalışmıştır. Kişilerarası iletişim sürecini mesaj üretimi, mesaj alımı, etkileşim, koordinasyon, sosyal algılama ve kişilerin toplumsal dünyayı anlamasına neden olan süreç olarak değerlendirmektedir ( Berger, 2014: 9).

Kişilerarası iletişimi tanımlardan yola çıkarak geliştirmeye çalışırsak (Hartley,1993: 5-13) ;

 Kişilerarası iletişim iki katılımcı arasındaki yüz yüze görüşmeleri içerir,  Kişilerarası iletişim, iki kişi ve aralarında rol değişimlerini ve ilişkiyi

 Kişilerarası iletişim her zaman iki yönlüdür,

 Kişilerarası iletişim yalnızca mesaj alışverişini içermez. Aynı zamanda anlam oluşturma ve değiştirmeyi içerir,

 Kişilerarası iletişim kısmen veya tamamen amaç içerir,

 Kişilerarası iletişim, bir olay veya bir etkinlikten ziyade devam etmekte olan bir süreçtir,

 Kişilerarası iletişim, zamanla birikir şeklinde açıklanabilir.